İnsanlar, başka insanların başarısızlık, hatta suç öyküleriyle fazlaca ilgili gibi. Televizyondaki en popüler programlardan bazıları, anne–kız olsun, karı–koca, ya da iki kız kardeş olsun, iki kişinin ilişkileri hakkında birbirleriyle kavga ettikleri programlar. Haber muhabirleri halka sunacak suçları bulmak için tüm ülkeyi tarıyor, halk da suçlamaları en küçük ayrıntısına kadar öğrenebilmek için ekran karşısına adeta çivileniyor. Neden böyle? Başkalarının bizden daha kötü şeyler yaptıklarını gördüğümüzde kendimizi daha mı ahlâklı hissediyoruz? Başkalarının başarısızlıklarını gösterir ve tartışırken, aslında kendi iyiliğimizi mi kanıtlamaya çalışıyoruz?
Birkaç yıl önce bir yönetici bekâr asistanlarından biriyle evlilik dışı bir ilişki yaşamıştı. Bu ilişki on yedi aylık bir süre içinde dokuz buluşma içeriyordu. İlişki ancak asistanın başka bir dairede çalışmak için ayrılmasıyla bitti. Belki farkına bile varılmayacaktı, ancak asistan deneyimini çalışma arkadaşlarından biriyle paylaşmaya karar verdi, arkadaşı ise tüm hikâyeyi gizlice kaydetti. Fakat bu, yöneticinin yaşadığı ilk ilişki değildi.
Bu ilişkiden önce yönetici başka bir kadına cinsel tacizde bulunmakla suçlanmıştı. Yöneticiye karşı dava açıldığında, savcı adamla ilişki yaşadığına inanılan kişileri mahkemeye çağırdı. Asistan da çağrıldı ve mahkemede adamla ilişki yaşamadığına dair ifade verdi. Asistanın çalışma arkadaşı kadının olayı yalanladığını öğrendiğinde, ilişki hakkındaki kayıtları savcıya verdi. Şimdi ifade verme sırası yöneticideydi. Kendisine soru sorulduğunda şunu söyledi:
“Ben o kadınla hiçbir zaman cinsel ilişkide bulunmadım.”
O noktada savcı, ilişkinin gerçekleştiğine kanıt olarak, ses kayıtlarıyla birlikte üzerinde DNA örneği bulunan bir giysi getirdi. Yönetici yakalanmıştı. Pek çok kişi onun mahkemede yalan söylediğini düşündü, ancak ifadesindeki dilbilgisine dair bir ayrıntı yüzünden yalan beyanda bulunma suçlamaları düşürüldü. Bir yöneticinin evlilik dışı ilişki yaşayıp, sonra da mahkemede bununla ilgili olarak yalan söylemesi gerçekten kimin umurundadır? Önemlidir, zira bu öykü gerçek ve söz konusu yönetici Amerika Birleşik Devletleri Başkanıydı!
Bazıları hızla Başkanı görevden aldırmaya çalıştı. Bazıları, suçlama talebinin yalnızca politik nedenlerle ateşlendiğini iddia ettiler. Diğerleri şöyle dediler:
“Hayır, yeminliyken yalan söyleyen ve zampara bir Başkanımız olmamalı.”
Türkiye’de pek çok kişi Başkanın bu meseleden dolayı suçlanmasına güldü.
“Konu yalnızca cinsellik. Ne var yani bunda?” dediler.
Fakat pek çok Amerikalı’ya göre, bir önderin ahlâklı bir adam olması gerekir ve başkanın davranışı ulusa iyi bir örnek olmamıştı. Pek çok Amerikalı’ya göre, evlilik dışı ilişki kurmak maçoluk değil. Utanç verici bir günah!
Başkan, “korkunç ahlâki hatasının” suçunu, muhalefet partilerinden gelen baskıya ve annesinin ölümü gibi diğer olumsuz olaylara yükledi.
Dünya bu olaylarla büyülenmiş gibiydi, haberler tüm ayrıntıları anlatıyordu. Ancak o noktada artık bir önemi kalmamıştı. Başkanın evliliği mahvolmuş ve itibarı lekelenmişti. Bir adamın bir anlık tutkusu, 20. yüzyılın en büyük skandallarından birine dönüştü. Bu esnada, asistan dünyanın en çok bilinen kişilerinden biri haline geldi.
Günümüzde televizyonda skandallar çok yaygın. Bu televizyon haberlerinde yaygın olmayan şey ise, birinin suçunu itiraf ederek işledikleri kabahat için samimi bir pişmanlık ifade etmesi. Aksine, insanların inkârlarını ve eylemlerine buldukları bahaneleri duyuyoruz. Tövbe ile Allah’ın önündeki konumumuzun ilişkisi nedir? Allah büyük günahları affeder mi? Bu affın koşulları nelerdir? Allah’ı hoşnut etmek için para vermemiz ya da hac yolculuğu yapmamız mı gerekir? Şimdi okuyacağımız bir önderin doğruluktan ayrılmasının ve sonunda eski haline gelmesinin öyküsünü okuduğumuzda, akla gelebilecek sorulardan bazıları bunlar. Bundan, eylemlerimizin sonuçları ve günahın niteliğine ilişkin ne öğrenebiliriz? 2. Samuel 11. bölüm, 1–4 ayetlerinden itibaren okumaya başlayalım:
1 İlkbaharda, kralların savaşa gittiği dönemde, Davut kendi subaylarıyla birlikte Yoav’ı ve bütün İsrail ordusunu savaşa gönderdi. Onlar Ammonlular’ı yenilgiye uğratıp Rabba Kenti’ni kuşatırken, Davut Yeruşalim’de kalıyordu. 2 Bir akşamüstü Davut yatağından kalktı, sarayın damına çıkıp gezinmeye başladı. Damdan yıkanan bir kadın gördü. Kadın çok güzeldi. 3 Davut onun kim olduğunu öğrenmek için birini gönderdi. Adam, “Kadın Eliam’ın kızı Hititli Uriya’nın karısı Bat–Şeva’dır” dedi. 4 Davut kadını getirmeleri için ulaklar gönderdi. Kadın Davut’un yanına geldi. Davut aybaşı kirliliğinden yeni arınmış olan kadınla yattı. Sonra kadın evine döndü.
Kral Davut’un günahı bir bakışla başladı. İzlememesi gereken bir şey gördü ve bu onu ayartarak günaha sürükledi. Belki de Bat–Şeva kendisini bu kadar teşhir etmemeliydi. Ancak Davut’un da başını diğer yana çevirmediği kesin. Dikkatle bakmak için zaman harcadı ve tutkuları onu denetim altına aldı. Bu bizim için önemli bir ders. Bakmamamız gereken şeylere bakmak için zaman harcarsak, günahın etkisine daha açık olur ve ayartılara daha kolay yenik düşeriz.
Okuduklarımıza, televizyonda seyrettiklerimize ve dinlediklerimize dikkat etmeliyiz. Uygun olmayan araçlar bizi büyük günahlara açık hale getirir. Tıpkı yalan söyleyen İbrahim, babasını aldatan Yakup ve öfkelenerek Allah’a ait gücü kendisine atfeden Musa gibi.
Bu ayetlerde günaha düşen bir peygamber görüyoruz. Peygamberler de insandır ve Kutsal Kitap onların günahlarını örtbas etmez, ya da önemsiz saymaz. Fakat onların deneyimleri aracılığıyla biz çok şey öğreniriz. Bundan sonra Allah’ın hoşnutluğunu nasıl kazandılar? Günahlarının sonuçları ne oldu? İbrahim, Yakup ve Musa’nın durumlarında, günahları nedeniyle büyük kayıplara maruz kaldıklarını görüyoruz. İbrahim’in itaat sınavından geçmesi ve oğlunu kurban olarak sunması gerekti. Yakup evden kaçmak zorunda kaldı ve annesini bir daha görmedi. Üstelik, Lea ile evliliğinde kandırıldı. Musa’ya gelince, vaat edilen ülkeye girmesine izin verilmedi. Çoğunlukla, bir günah başka bir günaha yol açar. 2. Samuel 11. bölüm, 5–27 ayetlerinde, Kral Davut günahını örtbas etmeye çalıştığında neler olduğunu görelim:
5 Gebe kalan kadın Davut’a, “Gebe kaldım” diye haber gönderdi. 6 Bunun üzerine Davut Hititli Uriya’yı kendisine göndermesi için Yoav’a haber yolladı. Yoav da Uriya’yı Davut’a gönderdi. 7 Uriya yanına varınca, Davut Yoav’ın, ordunun ve savaşın durumunu sordu. 8 Sonra Uriya’ya, “Evine git, rahatına bak” dedi. Uriya saraydan çıkınca, kral ardından bir armağan gönderdi. 9 Ne var ki, Uriya evine gitmedi, efendisinin bütün adamlarıyla birlikte sarayın kapısında uyudu. 10 Davut Uriya’nın evine gitmediğini öğrenince, ona, “Yolculuktan geldin. Neden evine gitmedin?” diye sordu. 11 Uriya, “Sandık da, İsrailliler’le Yahudalılar da çardaklarda kalıyor” diye karşılık verdi, “Komutanım Yoav’la efendimin adamları kırlarda konaklıyor. Bu durumda nasıl olur da ben yiyip içmek, karımla yatmak için evime giderim? Yaşamın hakkı için, böyle bir şeyi kesinlikle yapmayacağım.” 12 Bunun üzerine Davut, “Bugün de burada kal, yarın seni göndereceğim” dedi. Uriya o gün de, ertesi gün de Yeruşalim’de kaldı. 13 Davut Uriya’yı çağırdı. Onu sarhoş edene dek yedirip içirdi. Akşam olunca Uriya efendisinin adamlarıyla birlikte uyumak üzere yattığı yere gitti. Yine evine gitmedi. 14 Sabahleyin Davut Yoav’a bir mektup yazıp Uriya aracılığıyla gönderdi. 15 Mektupta şöyle yazdı: “Uriya’yı savaşın en şiddetli olduğu cepheye yerleştir ve yanından çekil ki, vurulup ölsün.” 16 Böylece Yoav kenti kuşatırken Uriya’yı yiğit adamların bulunduğunu bildiği yere yerleştirdi. 17 Kent halkı çıkıp Yoav’ın askerleriyle savaştı. Davut’un askerlerinden ölenler oldu. Hititli Uriya da ölenler arasındaydı. 18 Yoav savaşla ilgili ayrıntılı haberleri Davut’a iletmek üzere bir ulak gönderdi. 19 Ulağı şöyle uyardı: “Sen savaşla ilgili ayrıntılı haberleri krala iletmeyi bitirdikten sonra, 20 kral öfkelenip sana şunu sorabilir: ‘Onlarla savaşmak için kente neden o kadar çok yaklaştınız? Surdan ok atacaklarını bilmiyor muydunuz? 21 Yerubbeşet39 oğlu Avimelek’i kim öldürdü? Teves’te surun üstünden bir kadın üzerine bir değirmen üst taşını atıp onu öldürmedi mi? Öyleyse niçin sura o kadar çok yaklaştınız?’ O zaman, ‘Kulun Hititli Uriya da öldü’ dersin.” 22 Ulak yola koyuldu. Davut’un yanına varınca, Yoav’ın kendisine söylediklerinin tümünü ona iletti. 23 “Adamlar bizden üstün çıktılar” dedi, “Kentten çıkıp bizimle kırda savaştılar. Ama onları kent kapısına kadar geri püskürttük. 24 Bunun üzerine okçular adamlarına surdan ok attılar. Kralın adamlarından bazıları öldü; kulun Hititli Uriya da öldü.” 25 Davut ulağa şöyle dedi: “Yoav’a de ki, ‘Bu olay seni üzmesin! Savaşta kimin öleceği belli olmaz. Kente karşı saldırınızı güçlendirin ve kenti yerle bir edin!’ Bu sözlerle onu yüreklendir.” 26 Uriya’nın karısı, kocasının öldüğünü duyunca, onun için yas tuttu. 27 Yas süresi geçince, Davut onu sarayına getirtti. Kadın Davut’un karısı oldu ve ona bir oğul doğurdu. Ancak, Davut’un bu yaptığı RAB’bin hoşuna gitmedi.
Böylece Davut’un zina günahı onu katil olmaya yöneltti. Bu, İbrahim’in, Yakup’un ve Musa’nın yaptıklarından çok daha kötü. Bir peygamber katil olmuştu! Balam’ın öyküsünde bir peygamberin tamahkâr olup Allah’ın gözünden düşebileceğini görmüştük.
Davut’un günahı için daha hafif bir sonuç mu beklemeliyiz? O kraldı ve Allah’ın özel olarak meshettiği kişiydi.
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı günah işlediğinde bunu örtbas etmeye çalıştı. Neden? Bir kere karısının öğrenmesini istemediği kesin. Karısının bilip bilmemesi onun ne umurundaydı? Ne de olsa dünyanın en güçlü adamıydı. Kadın bu konuda ne yapabilirdi ki? Başkan maçoluk yapabilirdi, öyle değil mi?
Başkan, bu sadakatsizliği karısının ve kızının öğrenmeleri halinde onlar için acı verici olacağını ve kendisinin tüm ulusun önünde utanca uğrayacağını anladı. Utanç, artık pek sık duyduğumuz bir sözcük değil. Ulusal önderler ilişki yaşarken yakalanıyorlar ve pek çoğu utanmamakla kalmıyor, sanki gurur duyulacak bir şeymiş gibi bir de bununla övünüyorlar. Başkan Clinton, günahının kendisi, başkanlık makamı ve tüm ulus için utanç kaynağı olacağını biliyordu. Davut da zinanın İbrani ulusunun kralı için utanç verici olduğunu biliyordu. Allah’ın onları bir kâhinler krallığı, kutsal bir ulus olmak, dünyaya bir ve gerçek Tanrı’nın doğruluğunu göstermek üzere çağırdığını hatırlayın. İsrail’in önderi olarak Davut’un işlediği günah, ülkede doğruluk standardını düşürecekti. Örtbas etmeye çalıştı, fakat yapamadı. Bir zina günahı, önce yalan söylemeye, sonra da cinayet işlemeye yol açtı. 12. bölüm, 1–12 ayetlerinde Allah’ın Davut’la nasıl ilgilendiğini görelim:
1 RAB Natan’ı Davut’a gönderdi. Natan Davut’un yanına gelince ona, “Bir kentte biri zengin, öbürü yoksul iki adam vardı” dedi, 2 “Zengin adamın birçok koyunu, sığırı vardı. 3 Ama yoksul adamın satın alıp beslediği küçük bir dişi kuzudan başka bir hayvanı yoktu. Kuzu adamın yanında, çocuklarıyla birlikte büyüdü. Adamın yemeğinden yer, tasından içer, koynunda uyurdu. Yoksulun kızı gibiydi. 4 Derken, zengin adama bir yolcu uğradı. Adam gelen konuğa yemek hazırlamak için kendi koyunlarından, sığırlarından birini almaya kıyamadığından yoksulun kuzusunu alıp yolcuya yemek hazırladı.” 5 Zengin adama çok öfkelenen Davut Natan’a, “Yaşayan RAB’bin adıyla derim ki, bunu yapan ölümü hak etmiştir!” dedi, 6 “Bunu yaptığı ve acımadığı için kuzuya karşılık dört katını ödemeli.” 7 Bunun üzerine Natan Davut’a, “O adam sensin!” dedi, “İsrail’in Tanrısı RAB diyor ki, ‘Ben seni İsrail’e kral olarak meshettim ve Saul’un elinden kurtardım. 8 Sana efendinin evini verdim, karılarını da koynuna verdim. İsrail ve Yahuda halkını da sana verdim. Bu az gelseydi, sana daha neler neler verirdim! 9 Öyleyse neden RAB’bin gözünde kötü olanı yaparak, onun sözünü küçümsedin? Hititli Uriya’yı kılıçla öldürdün, Ammonlular’ın kılıcıyla canına kıydın. Karısını da kendine eş olarak aldın. 10 Bundan böyle, kılıç senin soyundan sonsuza dek eksik olmayacak. Çünkü beni küçümsedin ve Hititli Uriya’nın karısını kendine eş olarak aldın.’” 11 “RAB şöyle diyor: ‘Sana kendi soyundan kötülük getireceğim. Senin gözünün önünde karılarını alıp bir yakınına vereceğim; güpegündüz karılarının koynuna girecek. 12 Evet, sen o işi gizlice yaptın, ama ben bunu bütün İsrail halkının gözü önünde güpegündüz yapacağım!’”
Allah’ın yasasına göre, zinada yakalanan hem erkek, hem de kadın ölene dek taşlanmalıydı. Allah’ın yasasında çifte standart yoktur. Her iki suçlunun cezası da aynıdır. Konu adalet olduğunda Allah taraf tutmaz. İster erkek, ister kadın, zengin veya yoksul, Türk veya yabancı olun, tek bir doğruluk standardı vardır. Allah, büyük küçük herkesi, Kendi yargı kürsüsü önünde iyilik ya da kötülük yapmış olmalarına göre yargılayacaktır. Hiç kimse, zinadaki kadının suçlu, erkeğin ise masum olduğunu sanmamalıdır.
Tüm İsrail ülkesi araştırılsa, muhtemelen ölüm cezasını Davut’a infaz edecek hiç kimse bulunamazdı, yine de Davut ölmeyi hak ediyordu, yalnızca zina nedeniyle değil, ayrıca Uriya ile onunla birlikte ölen asker arkadaşlarının katlinden dolayı da. Davut’un yaptığı şeyi düşünmek için uzun bir zamanı olması ilginçtir. Ettiği zinadan olan çocuk doğmuştu, yani Natan peygamberin Davut’a gelerek Allah’ın bildirisini iletmesi en az dokuz ay sonraydı. Kutsal yazılarda insanların yüceltilmemesi, onların ilahî kaynağının kanıtıdır. İnsanlar kendi düşüncelerine göre yazdıklarında kendi- lerini yücelterek günahlarını gizlerler. Fakat kutsal yazılar böyle bir resim çizmez. Kutsal yazılar, büyük adamların dahi Allah’a yakın durmadıkları taktirde günaha düşebileceklerini gösterir. Bu, kendi doğamızda olan kötülüğü yenmek için kendi gücümüze güvenemeyeceğimize dair hepimize verilen bir uyarıdır. Hayır, ayartıya karşı sürekli olarak tetikte olmalı ve kötülük eğilimlerimizi alt etme gücü için Allah’a güvenmeliyiz.
Şimdi zina ve cinayet suçlarını işlemiş olan Davut’a ne olacaktı? Bunu 13–25 ayetlerinde görelim:
13 Davut, “RAB’be karşı günah işledim” dedi. Natan, “RAB günahını bağışladı, ölmeyeceksin” diye karşılık verdi, 14 “Ama sen bunu yapmakla, RAB’bin düşmanlarının O’nu küçümsemesine neden oldun. Bu yüzden doğan çocuğun kesinlikle ölecek.” 15 Bundan sonra Natan evine döndü. RAB Uriya’nın karısının Davut’tan doğan çocuğunun hastalanmasına neden oldu. 16 Davut çocuk için Tanrı’ya yalvarıp oruç tuttu; evine gidip gecelerini yerde yatarak geçirdi. 17 Sarayın ileri gelenleri onu yerden kaldırmaya geldiler. Ama Davut kalkmak istemedi, onlarla yemek de yemedi. 18 Yedinci gün çocuk öldü. Davut’un görevlileri çocuğun öldüğünü Davut’a bildirmekten çekindiler. Çünkü, “Çocuk daha yaşarken onunla konuştuk ama bizi dinlemedi” diyorlardı, “Şimdi çocuğun öldüğünü ona nasıl söyleriz? Kendisine zarar verebilir!” 19 Davut görevlilerinin fısıldaştığını görünce, çocuğun öldüğünü anladı. Onlara, “Çocuk öldü mü?” diye sordu. “Evet, öldü” dediler. 20 Bunun üzerine Davut yerden kalktı. Yıkandı, güzel kokular sürünüp giysilerini değiştirdi. RAB’bin Tapınağı’na gidip tapındı. Sonra evine döndü ve yemek istedi. Önüne konan yemeği yedi. 21 Hizmetkârları, “Neden böyle davranıyorsun?” diye sordular, “Çocuk yaşarken oruç tuttun, ağladın; ama ölünce kalkıp yemek yemeye başladın.” 22 Davut şöyle yanıtladı: “Çocuk yaşarken oruç tutup ağladım. Çünkü, ‘Kim bilir, RAB bana lütfeder de çocuk yaşar’ diye düşünüyordum. 23 Ama çocuk öldü. Artık neden oruç tutayım? Onu geri getirebilir miyim ki? Ben onun yanına gideceğim, ama o bana geri dönmeyecek.” 24–25 Davut karısı Bat–Şeva’yı avuttu. Yanına girip onunla yattı. Bat–Şeva bir oğul doğurdu. Çocuğun adını Süleyman koydu. Çocuğu seven RAB Peygamber Natan aracılığıyla haber gönderdi ve hatırı için çocuğun adını Yedidyah40 koydu.
Davut tüm sarayın önünde ifşa olmuştu, böylece tüm ulus onun günahını bilecekti. Davut’un verdiği karşılık ne oldu? Günahını itiraf etti. Davut’un durumunu İsrail’in ilk kralı Saul’la karşılaştırmak ilginçtir. Onun İsrail krallığının Allah tarafından nasıl reddedildiğini hatırlıyor musunuz? Saul’un günahlarının zina ve cinayetten daha büyük olmadığı kesin. Fark neydi? 1. Samuel 15. bölümü, özellikle 20. ayeti incelerseniz, Saul’un günahıyla yüzleştirildiğinde onu inkâr ettiğini görürüz. 24. ayette suçlu olduğunu itiraf etse de, anlaşılan bunda samimî değildi, zira Allah onun sözde itirafını kabul etmemişti. Ancak burada Davut’un tövbesi Allah tarafından kabul edildi. Ancak tövbenin günahtan kaynaklanan tüm sonuçları etkisiz hale getirmediğini unutmayalım. Bu, Allah hakkında öğrenmemiz gereken önemli bir ilke. O tövbe ettiğimiz zaman günahlarımızı bağışlar, ancak eylemlerimizin olumsuz etkisinden bizi her zaman tamamen korumaz. Davut öldürülmedi ve günahının sonuçlarına tamamen katlanmadı, ancak Allah onun günahından kaynaklanan tüm kötülüğü de durdurmadı.
Bu öyküden alınacak önemli ders, Allah’ın en korkunç günahları dahi, onları itiraf edip bırakır ve tövbe edip günahtan dönersek, affedebileceğidir. Ancak yüzeysel bir itiraf ya da günahlarımızı saklamaya ya da mazur göstermeye çalışmamız, Allah tarafından asla kabul edilmeyecektir. Bu öykünün kayda değer yanı, bir önderin günaha düşmüş olması değil. Bu her zaman olur. Kayda değer olan, Davut’un gösterdiği alçakgönüllülüğün, itirafın ve tövbenin derinliği ve Allah’ın bunu kabul etmekteki merhameti.
Bir keresinde bir polis memuru aşırı hız yaptığı için durdurulan kişilere nasıl davrandığını açıklamıştı.
“Çoğunlukla, hız sınırının 15 km üzerinde gitmedikleri sürece onları kenara çekmem. Ancak radarda 15 km fazla hızlı gidenleri gördüğümde, suçlu olmadıklarına dair direnişlerini ya da hız yapmadıklarına dair yalanları duymak istemem. Bana dürüst davranırlarsa onlara bir uyarı veririm. Fakat yalanlar ve mazeretler ileri sürerlerse onlara ceza yazarım.”
Bunu herhalde her polis memuru yapmıyordur, fakat insanların dahi kendilerine karşı dürüst olunmasını istediklerini ve bu durumda bağışlayıcı olduklarını görüyoruz. Allah insandan ne kadar daha büyüktür! Allah’a karşı açık ve dürüst olmalı, günahlarımızı saklamaya ve örtbas etmeye çalışmamalıyız. Böylece merhamet bulabiliriz. Allahımızın bağışlayamayacağı ve düzeltemeyeceği kadar derin veya kötü bir günah yoktur, yeter ki biz itiraf ve tövbe etmeye, ve o günahtan dönmeye istekli olalım.
Tartışma Soruları
1. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı, Amerika’nın en yüksek devlet memuru ve yasasının uygulayıcısıydı, ancak
yine de Allah’ın yasalarına tabiydi. Hangi yasayı çiğnemişti?
2. Allah, Davut’un günahlarının Rabb’in düşmanlarına küfretmek için fırsat vereceğini söyledi. Bununla ne demek
istiyordu?
3. Davut bir zamanlar çok ruhsal bir adamdı. Sizce birdenbire mi düştü, yoksa günaha düşüşü belli bir süre içinde
meydana gelen sürekli bir gerilemenin mi sonucuydu? 2. Samuel 5:13 ayetine bakın.
39 “Yerubbeşet”: Yerubbaal ya da Gidyon.
40 “Yedidyah”: “RAB tarafından sevilen” anlamına gelir.
Birkaç yıl önce bir yönetici bekâr asistanlarından biriyle evlilik dışı bir ilişki yaşamıştı. Bu ilişki on yedi aylık bir süre içinde dokuz buluşma içeriyordu. İlişki ancak asistanın başka bir dairede çalışmak için ayrılmasıyla bitti. Belki farkına bile varılmayacaktı, ancak asistan deneyimini çalışma arkadaşlarından biriyle paylaşmaya karar verdi, arkadaşı ise tüm hikâyeyi gizlice kaydetti. Fakat bu, yöneticinin yaşadığı ilk ilişki değildi.
Bu ilişkiden önce yönetici başka bir kadına cinsel tacizde bulunmakla suçlanmıştı. Yöneticiye karşı dava açıldığında, savcı adamla ilişki yaşadığına inanılan kişileri mahkemeye çağırdı. Asistan da çağrıldı ve mahkemede adamla ilişki yaşamadığına dair ifade verdi. Asistanın çalışma arkadaşı kadının olayı yalanladığını öğrendiğinde, ilişki hakkındaki kayıtları savcıya verdi. Şimdi ifade verme sırası yöneticideydi. Kendisine soru sorulduğunda şunu söyledi:
“Ben o kadınla hiçbir zaman cinsel ilişkide bulunmadım.”
O noktada savcı, ilişkinin gerçekleştiğine kanıt olarak, ses kayıtlarıyla birlikte üzerinde DNA örneği bulunan bir giysi getirdi. Yönetici yakalanmıştı. Pek çok kişi onun mahkemede yalan söylediğini düşündü, ancak ifadesindeki dilbilgisine dair bir ayrıntı yüzünden yalan beyanda bulunma suçlamaları düşürüldü. Bir yöneticinin evlilik dışı ilişki yaşayıp, sonra da mahkemede bununla ilgili olarak yalan söylemesi gerçekten kimin umurundadır? Önemlidir, zira bu öykü gerçek ve söz konusu yönetici Amerika Birleşik Devletleri Başkanıydı!
Bazıları hızla Başkanı görevden aldırmaya çalıştı. Bazıları, suçlama talebinin yalnızca politik nedenlerle ateşlendiğini iddia ettiler. Diğerleri şöyle dediler:
“Hayır, yeminliyken yalan söyleyen ve zampara bir Başkanımız olmamalı.”
Türkiye’de pek çok kişi Başkanın bu meseleden dolayı suçlanmasına güldü.
“Konu yalnızca cinsellik. Ne var yani bunda?” dediler.
Fakat pek çok Amerikalı’ya göre, bir önderin ahlâklı bir adam olması gerekir ve başkanın davranışı ulusa iyi bir örnek olmamıştı. Pek çok Amerikalı’ya göre, evlilik dışı ilişki kurmak maçoluk değil. Utanç verici bir günah!
Başkan, “korkunç ahlâki hatasının” suçunu, muhalefet partilerinden gelen baskıya ve annesinin ölümü gibi diğer olumsuz olaylara yükledi.
Dünya bu olaylarla büyülenmiş gibiydi, haberler tüm ayrıntıları anlatıyordu. Ancak o noktada artık bir önemi kalmamıştı. Başkanın evliliği mahvolmuş ve itibarı lekelenmişti. Bir adamın bir anlık tutkusu, 20. yüzyılın en büyük skandallarından birine dönüştü. Bu esnada, asistan dünyanın en çok bilinen kişilerinden biri haline geldi.
Günümüzde televizyonda skandallar çok yaygın. Bu televizyon haberlerinde yaygın olmayan şey ise, birinin suçunu itiraf ederek işledikleri kabahat için samimi bir pişmanlık ifade etmesi. Aksine, insanların inkârlarını ve eylemlerine buldukları bahaneleri duyuyoruz. Tövbe ile Allah’ın önündeki konumumuzun ilişkisi nedir? Allah büyük günahları affeder mi? Bu affın koşulları nelerdir? Allah’ı hoşnut etmek için para vermemiz ya da hac yolculuğu yapmamız mı gerekir? Şimdi okuyacağımız bir önderin doğruluktan ayrılmasının ve sonunda eski haline gelmesinin öyküsünü okuduğumuzda, akla gelebilecek sorulardan bazıları bunlar. Bundan, eylemlerimizin sonuçları ve günahın niteliğine ilişkin ne öğrenebiliriz? 2. Samuel 11. bölüm, 1–4 ayetlerinden itibaren okumaya başlayalım:
1 İlkbaharda, kralların savaşa gittiği dönemde, Davut kendi subaylarıyla birlikte Yoav’ı ve bütün İsrail ordusunu savaşa gönderdi. Onlar Ammonlular’ı yenilgiye uğratıp Rabba Kenti’ni kuşatırken, Davut Yeruşalim’de kalıyordu. 2 Bir akşamüstü Davut yatağından kalktı, sarayın damına çıkıp gezinmeye başladı. Damdan yıkanan bir kadın gördü. Kadın çok güzeldi. 3 Davut onun kim olduğunu öğrenmek için birini gönderdi. Adam, “Kadın Eliam’ın kızı Hititli Uriya’nın karısı Bat–Şeva’dır” dedi. 4 Davut kadını getirmeleri için ulaklar gönderdi. Kadın Davut’un yanına geldi. Davut aybaşı kirliliğinden yeni arınmış olan kadınla yattı. Sonra kadın evine döndü.
Kral Davut’un günahı bir bakışla başladı. İzlememesi gereken bir şey gördü ve bu onu ayartarak günaha sürükledi. Belki de Bat–Şeva kendisini bu kadar teşhir etmemeliydi. Ancak Davut’un da başını diğer yana çevirmediği kesin. Dikkatle bakmak için zaman harcadı ve tutkuları onu denetim altına aldı. Bu bizim için önemli bir ders. Bakmamamız gereken şeylere bakmak için zaman harcarsak, günahın etkisine daha açık olur ve ayartılara daha kolay yenik düşeriz.
Okuduklarımıza, televizyonda seyrettiklerimize ve dinlediklerimize dikkat etmeliyiz. Uygun olmayan araçlar bizi büyük günahlara açık hale getirir. Tıpkı yalan söyleyen İbrahim, babasını aldatan Yakup ve öfkelenerek Allah’a ait gücü kendisine atfeden Musa gibi.
Bu ayetlerde günaha düşen bir peygamber görüyoruz. Peygamberler de insandır ve Kutsal Kitap onların günahlarını örtbas etmez, ya da önemsiz saymaz. Fakat onların deneyimleri aracılığıyla biz çok şey öğreniriz. Bundan sonra Allah’ın hoşnutluğunu nasıl kazandılar? Günahlarının sonuçları ne oldu? İbrahim, Yakup ve Musa’nın durumlarında, günahları nedeniyle büyük kayıplara maruz kaldıklarını görüyoruz. İbrahim’in itaat sınavından geçmesi ve oğlunu kurban olarak sunması gerekti. Yakup evden kaçmak zorunda kaldı ve annesini bir daha görmedi. Üstelik, Lea ile evliliğinde kandırıldı. Musa’ya gelince, vaat edilen ülkeye girmesine izin verilmedi. Çoğunlukla, bir günah başka bir günaha yol açar. 2. Samuel 11. bölüm, 5–27 ayetlerinde, Kral Davut günahını örtbas etmeye çalıştığında neler olduğunu görelim:
5 Gebe kalan kadın Davut’a, “Gebe kaldım” diye haber gönderdi. 6 Bunun üzerine Davut Hititli Uriya’yı kendisine göndermesi için Yoav’a haber yolladı. Yoav da Uriya’yı Davut’a gönderdi. 7 Uriya yanına varınca, Davut Yoav’ın, ordunun ve savaşın durumunu sordu. 8 Sonra Uriya’ya, “Evine git, rahatına bak” dedi. Uriya saraydan çıkınca, kral ardından bir armağan gönderdi. 9 Ne var ki, Uriya evine gitmedi, efendisinin bütün adamlarıyla birlikte sarayın kapısında uyudu. 10 Davut Uriya’nın evine gitmediğini öğrenince, ona, “Yolculuktan geldin. Neden evine gitmedin?” diye sordu. 11 Uriya, “Sandık da, İsrailliler’le Yahudalılar da çardaklarda kalıyor” diye karşılık verdi, “Komutanım Yoav’la efendimin adamları kırlarda konaklıyor. Bu durumda nasıl olur da ben yiyip içmek, karımla yatmak için evime giderim? Yaşamın hakkı için, böyle bir şeyi kesinlikle yapmayacağım.” 12 Bunun üzerine Davut, “Bugün de burada kal, yarın seni göndereceğim” dedi. Uriya o gün de, ertesi gün de Yeruşalim’de kaldı. 13 Davut Uriya’yı çağırdı. Onu sarhoş edene dek yedirip içirdi. Akşam olunca Uriya efendisinin adamlarıyla birlikte uyumak üzere yattığı yere gitti. Yine evine gitmedi. 14 Sabahleyin Davut Yoav’a bir mektup yazıp Uriya aracılığıyla gönderdi. 15 Mektupta şöyle yazdı: “Uriya’yı savaşın en şiddetli olduğu cepheye yerleştir ve yanından çekil ki, vurulup ölsün.” 16 Böylece Yoav kenti kuşatırken Uriya’yı yiğit adamların bulunduğunu bildiği yere yerleştirdi. 17 Kent halkı çıkıp Yoav’ın askerleriyle savaştı. Davut’un askerlerinden ölenler oldu. Hititli Uriya da ölenler arasındaydı. 18 Yoav savaşla ilgili ayrıntılı haberleri Davut’a iletmek üzere bir ulak gönderdi. 19 Ulağı şöyle uyardı: “Sen savaşla ilgili ayrıntılı haberleri krala iletmeyi bitirdikten sonra, 20 kral öfkelenip sana şunu sorabilir: ‘Onlarla savaşmak için kente neden o kadar çok yaklaştınız? Surdan ok atacaklarını bilmiyor muydunuz? 21 Yerubbeşet39 oğlu Avimelek’i kim öldürdü? Teves’te surun üstünden bir kadın üzerine bir değirmen üst taşını atıp onu öldürmedi mi? Öyleyse niçin sura o kadar çok yaklaştınız?’ O zaman, ‘Kulun Hititli Uriya da öldü’ dersin.” 22 Ulak yola koyuldu. Davut’un yanına varınca, Yoav’ın kendisine söylediklerinin tümünü ona iletti. 23 “Adamlar bizden üstün çıktılar” dedi, “Kentten çıkıp bizimle kırda savaştılar. Ama onları kent kapısına kadar geri püskürttük. 24 Bunun üzerine okçular adamlarına surdan ok attılar. Kralın adamlarından bazıları öldü; kulun Hititli Uriya da öldü.” 25 Davut ulağa şöyle dedi: “Yoav’a de ki, ‘Bu olay seni üzmesin! Savaşta kimin öleceği belli olmaz. Kente karşı saldırınızı güçlendirin ve kenti yerle bir edin!’ Bu sözlerle onu yüreklendir.” 26 Uriya’nın karısı, kocasının öldüğünü duyunca, onun için yas tuttu. 27 Yas süresi geçince, Davut onu sarayına getirtti. Kadın Davut’un karısı oldu ve ona bir oğul doğurdu. Ancak, Davut’un bu yaptığı RAB’bin hoşuna gitmedi.
Böylece Davut’un zina günahı onu katil olmaya yöneltti. Bu, İbrahim’in, Yakup’un ve Musa’nın yaptıklarından çok daha kötü. Bir peygamber katil olmuştu! Balam’ın öyküsünde bir peygamberin tamahkâr olup Allah’ın gözünden düşebileceğini görmüştük.
Davut’un günahı için daha hafif bir sonuç mu beklemeliyiz? O kraldı ve Allah’ın özel olarak meshettiği kişiydi.
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı günah işlediğinde bunu örtbas etmeye çalıştı. Neden? Bir kere karısının öğrenmesini istemediği kesin. Karısının bilip bilmemesi onun ne umurundaydı? Ne de olsa dünyanın en güçlü adamıydı. Kadın bu konuda ne yapabilirdi ki? Başkan maçoluk yapabilirdi, öyle değil mi?
Başkan, bu sadakatsizliği karısının ve kızının öğrenmeleri halinde onlar için acı verici olacağını ve kendisinin tüm ulusun önünde utanca uğrayacağını anladı. Utanç, artık pek sık duyduğumuz bir sözcük değil. Ulusal önderler ilişki yaşarken yakalanıyorlar ve pek çoğu utanmamakla kalmıyor, sanki gurur duyulacak bir şeymiş gibi bir de bununla övünüyorlar. Başkan Clinton, günahının kendisi, başkanlık makamı ve tüm ulus için utanç kaynağı olacağını biliyordu. Davut da zinanın İbrani ulusunun kralı için utanç verici olduğunu biliyordu. Allah’ın onları bir kâhinler krallığı, kutsal bir ulus olmak, dünyaya bir ve gerçek Tanrı’nın doğruluğunu göstermek üzere çağırdığını hatırlayın. İsrail’in önderi olarak Davut’un işlediği günah, ülkede doğruluk standardını düşürecekti. Örtbas etmeye çalıştı, fakat yapamadı. Bir zina günahı, önce yalan söylemeye, sonra da cinayet işlemeye yol açtı. 12. bölüm, 1–12 ayetlerinde Allah’ın Davut’la nasıl ilgilendiğini görelim:
1 RAB Natan’ı Davut’a gönderdi. Natan Davut’un yanına gelince ona, “Bir kentte biri zengin, öbürü yoksul iki adam vardı” dedi, 2 “Zengin adamın birçok koyunu, sığırı vardı. 3 Ama yoksul adamın satın alıp beslediği küçük bir dişi kuzudan başka bir hayvanı yoktu. Kuzu adamın yanında, çocuklarıyla birlikte büyüdü. Adamın yemeğinden yer, tasından içer, koynunda uyurdu. Yoksulun kızı gibiydi. 4 Derken, zengin adama bir yolcu uğradı. Adam gelen konuğa yemek hazırlamak için kendi koyunlarından, sığırlarından birini almaya kıyamadığından yoksulun kuzusunu alıp yolcuya yemek hazırladı.” 5 Zengin adama çok öfkelenen Davut Natan’a, “Yaşayan RAB’bin adıyla derim ki, bunu yapan ölümü hak etmiştir!” dedi, 6 “Bunu yaptığı ve acımadığı için kuzuya karşılık dört katını ödemeli.” 7 Bunun üzerine Natan Davut’a, “O adam sensin!” dedi, “İsrail’in Tanrısı RAB diyor ki, ‘Ben seni İsrail’e kral olarak meshettim ve Saul’un elinden kurtardım. 8 Sana efendinin evini verdim, karılarını da koynuna verdim. İsrail ve Yahuda halkını da sana verdim. Bu az gelseydi, sana daha neler neler verirdim! 9 Öyleyse neden RAB’bin gözünde kötü olanı yaparak, onun sözünü küçümsedin? Hititli Uriya’yı kılıçla öldürdün, Ammonlular’ın kılıcıyla canına kıydın. Karısını da kendine eş olarak aldın. 10 Bundan böyle, kılıç senin soyundan sonsuza dek eksik olmayacak. Çünkü beni küçümsedin ve Hititli Uriya’nın karısını kendine eş olarak aldın.’” 11 “RAB şöyle diyor: ‘Sana kendi soyundan kötülük getireceğim. Senin gözünün önünde karılarını alıp bir yakınına vereceğim; güpegündüz karılarının koynuna girecek. 12 Evet, sen o işi gizlice yaptın, ama ben bunu bütün İsrail halkının gözü önünde güpegündüz yapacağım!’”
Allah’ın yasasına göre, zinada yakalanan hem erkek, hem de kadın ölene dek taşlanmalıydı. Allah’ın yasasında çifte standart yoktur. Her iki suçlunun cezası da aynıdır. Konu adalet olduğunda Allah taraf tutmaz. İster erkek, ister kadın, zengin veya yoksul, Türk veya yabancı olun, tek bir doğruluk standardı vardır. Allah, büyük küçük herkesi, Kendi yargı kürsüsü önünde iyilik ya da kötülük yapmış olmalarına göre yargılayacaktır. Hiç kimse, zinadaki kadının suçlu, erkeğin ise masum olduğunu sanmamalıdır.
Tüm İsrail ülkesi araştırılsa, muhtemelen ölüm cezasını Davut’a infaz edecek hiç kimse bulunamazdı, yine de Davut ölmeyi hak ediyordu, yalnızca zina nedeniyle değil, ayrıca Uriya ile onunla birlikte ölen asker arkadaşlarının katlinden dolayı da. Davut’un yaptığı şeyi düşünmek için uzun bir zamanı olması ilginçtir. Ettiği zinadan olan çocuk doğmuştu, yani Natan peygamberin Davut’a gelerek Allah’ın bildirisini iletmesi en az dokuz ay sonraydı. Kutsal yazılarda insanların yüceltilmemesi, onların ilahî kaynağının kanıtıdır. İnsanlar kendi düşüncelerine göre yazdıklarında kendi- lerini yücelterek günahlarını gizlerler. Fakat kutsal yazılar böyle bir resim çizmez. Kutsal yazılar, büyük adamların dahi Allah’a yakın durmadıkları taktirde günaha düşebileceklerini gösterir. Bu, kendi doğamızda olan kötülüğü yenmek için kendi gücümüze güvenemeyeceğimize dair hepimize verilen bir uyarıdır. Hayır, ayartıya karşı sürekli olarak tetikte olmalı ve kötülük eğilimlerimizi alt etme gücü için Allah’a güvenmeliyiz.
Şimdi zina ve cinayet suçlarını işlemiş olan Davut’a ne olacaktı? Bunu 13–25 ayetlerinde görelim:
13 Davut, “RAB’be karşı günah işledim” dedi. Natan, “RAB günahını bağışladı, ölmeyeceksin” diye karşılık verdi, 14 “Ama sen bunu yapmakla, RAB’bin düşmanlarının O’nu küçümsemesine neden oldun. Bu yüzden doğan çocuğun kesinlikle ölecek.” 15 Bundan sonra Natan evine döndü. RAB Uriya’nın karısının Davut’tan doğan çocuğunun hastalanmasına neden oldu. 16 Davut çocuk için Tanrı’ya yalvarıp oruç tuttu; evine gidip gecelerini yerde yatarak geçirdi. 17 Sarayın ileri gelenleri onu yerden kaldırmaya geldiler. Ama Davut kalkmak istemedi, onlarla yemek de yemedi. 18 Yedinci gün çocuk öldü. Davut’un görevlileri çocuğun öldüğünü Davut’a bildirmekten çekindiler. Çünkü, “Çocuk daha yaşarken onunla konuştuk ama bizi dinlemedi” diyorlardı, “Şimdi çocuğun öldüğünü ona nasıl söyleriz? Kendisine zarar verebilir!” 19 Davut görevlilerinin fısıldaştığını görünce, çocuğun öldüğünü anladı. Onlara, “Çocuk öldü mü?” diye sordu. “Evet, öldü” dediler. 20 Bunun üzerine Davut yerden kalktı. Yıkandı, güzel kokular sürünüp giysilerini değiştirdi. RAB’bin Tapınağı’na gidip tapındı. Sonra evine döndü ve yemek istedi. Önüne konan yemeği yedi. 21 Hizmetkârları, “Neden böyle davranıyorsun?” diye sordular, “Çocuk yaşarken oruç tuttun, ağladın; ama ölünce kalkıp yemek yemeye başladın.” 22 Davut şöyle yanıtladı: “Çocuk yaşarken oruç tutup ağladım. Çünkü, ‘Kim bilir, RAB bana lütfeder de çocuk yaşar’ diye düşünüyordum. 23 Ama çocuk öldü. Artık neden oruç tutayım? Onu geri getirebilir miyim ki? Ben onun yanına gideceğim, ama o bana geri dönmeyecek.” 24–25 Davut karısı Bat–Şeva’yı avuttu. Yanına girip onunla yattı. Bat–Şeva bir oğul doğurdu. Çocuğun adını Süleyman koydu. Çocuğu seven RAB Peygamber Natan aracılığıyla haber gönderdi ve hatırı için çocuğun adını Yedidyah40 koydu.
Davut tüm sarayın önünde ifşa olmuştu, böylece tüm ulus onun günahını bilecekti. Davut’un verdiği karşılık ne oldu? Günahını itiraf etti. Davut’un durumunu İsrail’in ilk kralı Saul’la karşılaştırmak ilginçtir. Onun İsrail krallığının Allah tarafından nasıl reddedildiğini hatırlıyor musunuz? Saul’un günahlarının zina ve cinayetten daha büyük olmadığı kesin. Fark neydi? 1. Samuel 15. bölümü, özellikle 20. ayeti incelerseniz, Saul’un günahıyla yüzleştirildiğinde onu inkâr ettiğini görürüz. 24. ayette suçlu olduğunu itiraf etse de, anlaşılan bunda samimî değildi, zira Allah onun sözde itirafını kabul etmemişti. Ancak burada Davut’un tövbesi Allah tarafından kabul edildi. Ancak tövbenin günahtan kaynaklanan tüm sonuçları etkisiz hale getirmediğini unutmayalım. Bu, Allah hakkında öğrenmemiz gereken önemli bir ilke. O tövbe ettiğimiz zaman günahlarımızı bağışlar, ancak eylemlerimizin olumsuz etkisinden bizi her zaman tamamen korumaz. Davut öldürülmedi ve günahının sonuçlarına tamamen katlanmadı, ancak Allah onun günahından kaynaklanan tüm kötülüğü de durdurmadı.
Bu öyküden alınacak önemli ders, Allah’ın en korkunç günahları dahi, onları itiraf edip bırakır ve tövbe edip günahtan dönersek, affedebileceğidir. Ancak yüzeysel bir itiraf ya da günahlarımızı saklamaya ya da mazur göstermeye çalışmamız, Allah tarafından asla kabul edilmeyecektir. Bu öykünün kayda değer yanı, bir önderin günaha düşmüş olması değil. Bu her zaman olur. Kayda değer olan, Davut’un gösterdiği alçakgönüllülüğün, itirafın ve tövbenin derinliği ve Allah’ın bunu kabul etmekteki merhameti.
Bir keresinde bir polis memuru aşırı hız yaptığı için durdurulan kişilere nasıl davrandığını açıklamıştı.
“Çoğunlukla, hız sınırının 15 km üzerinde gitmedikleri sürece onları kenara çekmem. Ancak radarda 15 km fazla hızlı gidenleri gördüğümde, suçlu olmadıklarına dair direnişlerini ya da hız yapmadıklarına dair yalanları duymak istemem. Bana dürüst davranırlarsa onlara bir uyarı veririm. Fakat yalanlar ve mazeretler ileri sürerlerse onlara ceza yazarım.”
Bunu herhalde her polis memuru yapmıyordur, fakat insanların dahi kendilerine karşı dürüst olunmasını istediklerini ve bu durumda bağışlayıcı olduklarını görüyoruz. Allah insandan ne kadar daha büyüktür! Allah’a karşı açık ve dürüst olmalı, günahlarımızı saklamaya ve örtbas etmeye çalışmamalıyız. Böylece merhamet bulabiliriz. Allahımızın bağışlayamayacağı ve düzeltemeyeceği kadar derin veya kötü bir günah yoktur, yeter ki biz itiraf ve tövbe etmeye, ve o günahtan dönmeye istekli olalım.
Tartışma Soruları
1. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı, Amerika’nın en yüksek devlet memuru ve yasasının uygulayıcısıydı, ancak
yine de Allah’ın yasalarına tabiydi. Hangi yasayı çiğnemişti?
2. Allah, Davut’un günahlarının Rabb’in düşmanlarına küfretmek için fırsat vereceğini söyledi. Bununla ne demek
istiyordu?
3. Davut bir zamanlar çok ruhsal bir adamdı. Sizce birdenbire mi düştü, yoksa günaha düşüşü belli bir süre içinde
meydana gelen sürekli bir gerilemenin mi sonucuydu? 2. Samuel 5:13 ayetine bakın.
39 “Yerubbeşet”: Yerubbaal ya da Gidyon.
40 “Yedidyah”: “RAB tarafından sevilen” anlamına gelir.