Bu dersimizde Kutsal Kitap’ın “Süleyman’ın” Tapınağı hakkında ne söylediğini göreceğiz. “Süleyman’ın” sözcüğü tırnak içinde, çünkü gerçekte bu onun Allah için inşa ettiği tapınaktı. Bu Allah’ın tapınağıydı ve O bunun inşası için özel talimatlar verdi. Çoğunlukla, yıllar sonra aynı alanda inşa edilen diğer tapınaktan ayırmak için, “Süleyman’ın Tapınağı” olarak adlandırılır. Öyleyse, İsa’dan bin yıl önce inşa edilen bir tapınak hakkında okumak neden önemli? Bugünkü hayatımızla ne ilgisi var?
Tapınak bizim için iki nedenden ötürü önemli. Birincisi, Allah’ın insanın başına bela olan en büyük sorunla, günahla nasıl ilgilendiğine dair bize pek çok şey öğretiyor. Günahın dünyaya ölüm getirdiğini ve ölümün herkesin kaderi olduğunu daha önce öğrenmiştik. İnsan ne kadar uğraşırsa uğraşsın, bunu engelleyemez. Fakat Allah engelleyebilir!
İkinci ve gelecek derslerde işleyeceğimiz neden, tapınak ayinlerinin aslında geleceğe ilişkin rol yapılarak oynanan peygamberlik sözleri olmasıdır. Şimdi tapınak hizmetleri hakkında bilgi edinerek, gelecekteki bu çalışmalar için temel atabiliriz.
İstemediğimiz bir şey, Allah’ın Tapınağı’nın pek çok putperest tapınağına benzediğinin düşünülmesidir. Tabii ki bazı benzerlikler vardı, fakat farklılıklar çok büyüktür. Bu farklılıkların bazılarını anlamamıza yardımcı olması için, hakkında zaten bilgi sahibi olabileceğiniz bir putperest tapınağına bakalım.
Efes’te bulunan Artemis Tapınağı, antik dünyanın yedi harikasından biriydi. M.Ö. 550 yılı civarında yapılmıştı. Belki Selçuk’a gitmiş ve tek kalıntı olan eğreti sütunu görmüşsünüzdür. Arazinin ortasında tek başına dikilirken çok yalnız gözüküyor. Aslında uzunluğu 100 metreden, genişliği 50 metreden daha büyük bir tapınak meydana getiren yüzün üzerinde taş sütunu vardı. Bazıları sütunların 12, diğerleri ise 18 metre uzunluğunda olduğunu söylüyorlar. İkinci görüş doğruysa, altı katlı bir bina yüksekliğindeydi. Düşünün; o heybetli binayı dikmek için modern donanıma sahip değildiler. Bunu nasıl yaptılar? O tapınağın orta yerinde durarak insanların tanrıça Artemis’e tapınmaya gelmelerini seyretmek nasıl bir duyguydu? Heykeli mücevherlerle ve süslerle bezeli olarak orada duruyordu. Her yıl tanrıçanın şere ne büyük bir bayram düzenleniyordu ve onun kentin refahından sorumlu olduğuna inanılıyordu. Greklerin kendine özgü kültürel ve politik kimliğinin bir parçasını oluşturuyordu. Selçuk’ta bulunan Efes müzesine giderek tapınağın maketini ve içinde bulunan gerçek putları görebilirsiniz. İnsanların gerçekten de böyle bir oyma tasvire tapındıklarını hayal etmek bizim için güç. Fakat yapıyorlardı. Ünlü Artemis tapınağının oradaki ilk tapınak olmadığını biliyor muydunuz?
Efes bölgesindeki ilk tapınak muhtemelen yaklaşık M.Ö. 800 yıllarında yapılmıştı. Çoğunlukla bir verimlilik tanrıçasına ibadet alanı olduğuna inanılıyor. Yıllar sonra Grekler muhtemelen verimlilik tanrıçasının özelliklerini Artemis’in özellikleriyle karıştırdılar. Artemis’i bakire bir kadın avcı olarak düşünüyorlardı. Zaman içinde ilk tapınak yıkıldı ve Lidyalı Kroisos1 bölgeyi fethettiği zaman şimdi bilinen Artemis tapınağını yaptırdı. O büyük tapınakta ibadet etmek için dört bir yandan ziyaretçiler geliyordu. Şüphesiz bölge halkının gururu ve bol miktarda turist çeken bir şeydi.
Artemis tapınağından epey farklı olmasına ve yüzlerce yıl önce inşa edilmiş olmasına rağmen, Allah’ın Musa’ya ve İsrailliler’e çölde yapmalarını söylediği tapınak da ilgi merkeziydi. Allah İsrailliler’e ulus için bir ibadet merkezi inşa etmek üzere ayrıntılı talimatlar vermişti. Hatırlayacağınız üzere tapınak, bir dış avlusu, bir kutsal yeri, bir de en kutsal yeri olan çadırdan bir yapıydı. İsrailliler’in gittiği her yerde, buluşma çadırı tüm ordugâhın ziksel ve ruhsal merkeziydi. Neden? Çünkü Allah, o buluşma çadırında ya da tapınakta İsrailliler’in arasında yaşayacağını söylemişti.2 Allah onlarla birlikteydi. Bunu düşünebiliyor musunuz?
Kırk yıl boyunca İsrailliler çölde gezerlerken Allah buluşma çadırının içinde mevcuttu. Vaat Edilen Ülkeye girerek orada yerleştikten sonra, ulusun ibadet merkezi halen o çadırdı. Tabi ki birkaç kez yeri değiştirilmişti, fakat o buluşma çadırının içinde ibadet hizmetleri halen Allah’ın emrine göre yerine getiriliyordu.
Davut kral olduktan ve İsrail’in çevresindeki Allah’ın düşmanları yenilgiye uğratıldıktan sonra, Davut Evrenin Kralı için daha görkemli bir şey yaptırmak istedi. Tabii ki gökleri ve yeri yaratan Kişi’nin dünyevi bir binaya sıkıştırılamayacağını biliyoruz. Fakat Allah Musa’yla konuşurken gerçekten gözüktüğü için, Davut Allah için daha görkemli bir tapınak yaptırmak istiyordu. Ancak Allah buna izin vermedi, zira Davut çok fazla savaşta savaşmıştı ve ellerinde çok fazla kan vardı. O’nun tapınağının inşası kutsal bir iş olmalıydı. Böylece Davut malzeme topladı, planları çizdirdi ve oğlu Süleyman’ı tapınağı inşa etmekle görevlendirdi. İşte bu yüzden tapınağı Davut değil de Süleyman yaptırdı.
Şimdi Yeruşalim’deki tapınağın başlıca özelliklerine bakalım ve çöldeki buluşma çadırından ve putperest ibadetlerde kullanılan tapınaklardan ne bakımdan farklı olduğunu, nasıl adandığını ve nasıl kullanıldığını öğrenelim.
Bazı kişiler buna neden bu kadar ayrıntılı olarak bakmamız gerektiğini, ya da neden bu kadar önemli olduğunu merak edebilir.
Doğrusu, tapınağın önemi üzerinde ne kadar durulsa azdır. Bize kurtuluş için gerekli olan Allah’la ilgili hayati gerçekleri bildirir. Bize ibadet sırasında Allah’a nasıl yaklaşmamız ve nasıl yaklaşmamamız gerektiğini gösterir. En önemlisi, insan zihninin putları düşünerek ya da onlara ibadet ederek hiçbir zaman Allah’ın amaçladığı yüceliğe ulaşamayacağını gösterir. Karakterimizin sürekli olarak gelişmesini istiyorsak, tek gerçek Allah’a odaklanmalıyız.
Süleyman’ın Tapınağı’nın genel planı çöldeki buluşma çadırıyla aynıydı. Yakmalık sunu sunağının ve bir kazanın yer aldığı dış avlu vardı, “huzur ekmeği”3 masasının, kandilliğin ve buhur sunağının yer aldığı Kutsal Yer vardı ve Antlaşma Sandığının bulunduğu En Kutsal Yer vardı. Ancak Yeruşalim’deki tapınak çok daha büyüktü.
Çöldeki tapınak çadırlardan ve perdelerden meydana gelmiş geçici bir barınaktı. Çadırın kendisi 30 arşın4 uzunluğunda, 10 arşın genişliğinde ve 10 arşın yüksekliğindeydi. Süleyman’ın Tapınağı ise çadır bir yapı değil, kesme taştan bir bina olacaktı. 60 arşın uzunluğunda ve 20 arşın genişliğindeydi, dolayısıyla diğerinin iki misli büyüklüğündeydi. Yalnızca iç boyutları 33 metre uzunluğunda ve 11 metre genişliğindeydi ve Lübnan’dan getirilen en iyi sedir ağaçlarıyla yapılmıştı.
Tapınağın eşyaları da çöldeki buluşma çadırındaki eşyalardan daha büyük ve daha gösterişliydiler. Örneğin Süleyman’ın Tapınağı’nın dış avlusunda bulunan kurban sunağı o kadar büyüktü ki, çöldeki buluşma çadırının sunağı gibi taşınamıyordu. Avluda rahiplerin tapınak hizmetine başlamadan önce yıkanmak için su aldıkları büyük bir lavabo, ya da kazan vardı. Bu büyük kazanla birlikte, belirli sunuların parçalarını yıkamak için kullanılan on küçük kazan daha vardı. Tapınağın önünde her biri 10 metre yüksekliğinde, Boaz ve Yakin adı verilen organik moti erle süslü iki sütun bulunuyordu. Bir kandilliği bulunan çöldeki buluşma çadırının aksine, Tapınak’ın Kutsal Yeri’nde 10 kandillik vardı. Ayrıca, Süleyman Kutsal Yer’i En Kutsal Yer’den ayıran perdenin arkasına zeytin ağacından altın kaplama kapılar taktırmıştı. Son olarak, bir çift keruv yerine iki çift keruv bulunuyordu. Böylece, tapınağın ayrıntıları çöldeki buluşma çadırından bir ölçüde farklı olsa da, temel olarak aynı tasarımı ve işlevi görüyoruz. Aşağıdaki şemaya bakın.
Tapınak bizim için iki nedenden ötürü önemli. Birincisi, Allah’ın insanın başına bela olan en büyük sorunla, günahla nasıl ilgilendiğine dair bize pek çok şey öğretiyor. Günahın dünyaya ölüm getirdiğini ve ölümün herkesin kaderi olduğunu daha önce öğrenmiştik. İnsan ne kadar uğraşırsa uğraşsın, bunu engelleyemez. Fakat Allah engelleyebilir!
İkinci ve gelecek derslerde işleyeceğimiz neden, tapınak ayinlerinin aslında geleceğe ilişkin rol yapılarak oynanan peygamberlik sözleri olmasıdır. Şimdi tapınak hizmetleri hakkında bilgi edinerek, gelecekteki bu çalışmalar için temel atabiliriz.
İstemediğimiz bir şey, Allah’ın Tapınağı’nın pek çok putperest tapınağına benzediğinin düşünülmesidir. Tabii ki bazı benzerlikler vardı, fakat farklılıklar çok büyüktür. Bu farklılıkların bazılarını anlamamıza yardımcı olması için, hakkında zaten bilgi sahibi olabileceğiniz bir putperest tapınağına bakalım.
Efes’te bulunan Artemis Tapınağı, antik dünyanın yedi harikasından biriydi. M.Ö. 550 yılı civarında yapılmıştı. Belki Selçuk’a gitmiş ve tek kalıntı olan eğreti sütunu görmüşsünüzdür. Arazinin ortasında tek başına dikilirken çok yalnız gözüküyor. Aslında uzunluğu 100 metreden, genişliği 50 metreden daha büyük bir tapınak meydana getiren yüzün üzerinde taş sütunu vardı. Bazıları sütunların 12, diğerleri ise 18 metre uzunluğunda olduğunu söylüyorlar. İkinci görüş doğruysa, altı katlı bir bina yüksekliğindeydi. Düşünün; o heybetli binayı dikmek için modern donanıma sahip değildiler. Bunu nasıl yaptılar? O tapınağın orta yerinde durarak insanların tanrıça Artemis’e tapınmaya gelmelerini seyretmek nasıl bir duyguydu? Heykeli mücevherlerle ve süslerle bezeli olarak orada duruyordu. Her yıl tanrıçanın şere ne büyük bir bayram düzenleniyordu ve onun kentin refahından sorumlu olduğuna inanılıyordu. Greklerin kendine özgü kültürel ve politik kimliğinin bir parçasını oluşturuyordu. Selçuk’ta bulunan Efes müzesine giderek tapınağın maketini ve içinde bulunan gerçek putları görebilirsiniz. İnsanların gerçekten de böyle bir oyma tasvire tapındıklarını hayal etmek bizim için güç. Fakat yapıyorlardı. Ünlü Artemis tapınağının oradaki ilk tapınak olmadığını biliyor muydunuz?
Efes bölgesindeki ilk tapınak muhtemelen yaklaşık M.Ö. 800 yıllarında yapılmıştı. Çoğunlukla bir verimlilik tanrıçasına ibadet alanı olduğuna inanılıyor. Yıllar sonra Grekler muhtemelen verimlilik tanrıçasının özelliklerini Artemis’in özellikleriyle karıştırdılar. Artemis’i bakire bir kadın avcı olarak düşünüyorlardı. Zaman içinde ilk tapınak yıkıldı ve Lidyalı Kroisos1 bölgeyi fethettiği zaman şimdi bilinen Artemis tapınağını yaptırdı. O büyük tapınakta ibadet etmek için dört bir yandan ziyaretçiler geliyordu. Şüphesiz bölge halkının gururu ve bol miktarda turist çeken bir şeydi.
Artemis tapınağından epey farklı olmasına ve yüzlerce yıl önce inşa edilmiş olmasına rağmen, Allah’ın Musa’ya ve İsrailliler’e çölde yapmalarını söylediği tapınak da ilgi merkeziydi. Allah İsrailliler’e ulus için bir ibadet merkezi inşa etmek üzere ayrıntılı talimatlar vermişti. Hatırlayacağınız üzere tapınak, bir dış avlusu, bir kutsal yeri, bir de en kutsal yeri olan çadırdan bir yapıydı. İsrailliler’in gittiği her yerde, buluşma çadırı tüm ordugâhın ziksel ve ruhsal merkeziydi. Neden? Çünkü Allah, o buluşma çadırında ya da tapınakta İsrailliler’in arasında yaşayacağını söylemişti.2 Allah onlarla birlikteydi. Bunu düşünebiliyor musunuz?
Kırk yıl boyunca İsrailliler çölde gezerlerken Allah buluşma çadırının içinde mevcuttu. Vaat Edilen Ülkeye girerek orada yerleştikten sonra, ulusun ibadet merkezi halen o çadırdı. Tabi ki birkaç kez yeri değiştirilmişti, fakat o buluşma çadırının içinde ibadet hizmetleri halen Allah’ın emrine göre yerine getiriliyordu.
Davut kral olduktan ve İsrail’in çevresindeki Allah’ın düşmanları yenilgiye uğratıldıktan sonra, Davut Evrenin Kralı için daha görkemli bir şey yaptırmak istedi. Tabii ki gökleri ve yeri yaratan Kişi’nin dünyevi bir binaya sıkıştırılamayacağını biliyoruz. Fakat Allah Musa’yla konuşurken gerçekten gözüktüğü için, Davut Allah için daha görkemli bir tapınak yaptırmak istiyordu. Ancak Allah buna izin vermedi, zira Davut çok fazla savaşta savaşmıştı ve ellerinde çok fazla kan vardı. O’nun tapınağının inşası kutsal bir iş olmalıydı. Böylece Davut malzeme topladı, planları çizdirdi ve oğlu Süleyman’ı tapınağı inşa etmekle görevlendirdi. İşte bu yüzden tapınağı Davut değil de Süleyman yaptırdı.
Şimdi Yeruşalim’deki tapınağın başlıca özelliklerine bakalım ve çöldeki buluşma çadırından ve putperest ibadetlerde kullanılan tapınaklardan ne bakımdan farklı olduğunu, nasıl adandığını ve nasıl kullanıldığını öğrenelim.
Bazı kişiler buna neden bu kadar ayrıntılı olarak bakmamız gerektiğini, ya da neden bu kadar önemli olduğunu merak edebilir.
Doğrusu, tapınağın önemi üzerinde ne kadar durulsa azdır. Bize kurtuluş için gerekli olan Allah’la ilgili hayati gerçekleri bildirir. Bize ibadet sırasında Allah’a nasıl yaklaşmamız ve nasıl yaklaşmamamız gerektiğini gösterir. En önemlisi, insan zihninin putları düşünerek ya da onlara ibadet ederek hiçbir zaman Allah’ın amaçladığı yüceliğe ulaşamayacağını gösterir. Karakterimizin sürekli olarak gelişmesini istiyorsak, tek gerçek Allah’a odaklanmalıyız.
Süleyman’ın Tapınağı’nın genel planı çöldeki buluşma çadırıyla aynıydı. Yakmalık sunu sunağının ve bir kazanın yer aldığı dış avlu vardı, “huzur ekmeği”3 masasının, kandilliğin ve buhur sunağının yer aldığı Kutsal Yer vardı ve Antlaşma Sandığının bulunduğu En Kutsal Yer vardı. Ancak Yeruşalim’deki tapınak çok daha büyüktü.
Çöldeki tapınak çadırlardan ve perdelerden meydana gelmiş geçici bir barınaktı. Çadırın kendisi 30 arşın4 uzunluğunda, 10 arşın genişliğinde ve 10 arşın yüksekliğindeydi. Süleyman’ın Tapınağı ise çadır bir yapı değil, kesme taştan bir bina olacaktı. 60 arşın uzunluğunda ve 20 arşın genişliğindeydi, dolayısıyla diğerinin iki misli büyüklüğündeydi. Yalnızca iç boyutları 33 metre uzunluğunda ve 11 metre genişliğindeydi ve Lübnan’dan getirilen en iyi sedir ağaçlarıyla yapılmıştı.
Tapınağın eşyaları da çöldeki buluşma çadırındaki eşyalardan daha büyük ve daha gösterişliydiler. Örneğin Süleyman’ın Tapınağı’nın dış avlusunda bulunan kurban sunağı o kadar büyüktü ki, çöldeki buluşma çadırının sunağı gibi taşınamıyordu. Avluda rahiplerin tapınak hizmetine başlamadan önce yıkanmak için su aldıkları büyük bir lavabo, ya da kazan vardı. Bu büyük kazanla birlikte, belirli sunuların parçalarını yıkamak için kullanılan on küçük kazan daha vardı. Tapınağın önünde her biri 10 metre yüksekliğinde, Boaz ve Yakin adı verilen organik moti erle süslü iki sütun bulunuyordu. Bir kandilliği bulunan çöldeki buluşma çadırının aksine, Tapınak’ın Kutsal Yeri’nde 10 kandillik vardı. Ayrıca, Süleyman Kutsal Yer’i En Kutsal Yer’den ayıran perdenin arkasına zeytin ağacından altın kaplama kapılar taktırmıştı. Son olarak, bir çift keruv yerine iki çift keruv bulunuyordu. Böylece, tapınağın ayrıntıları çöldeki buluşma çadırından bir ölçüde farklı olsa da, temel olarak aynı tasarımı ve işlevi görüyoruz. Aşağıdaki şemaya bakın.
Şimdi Kutsal Kitap’ı 1. Krallar 8. bölüm, 1. ve 2. ayetlerden okuyarak, Allah’ın Tapınağı’nın Efes’teki tapınaktan ne açıdan farklı olduğunu görelim:
1 Kral Süleyman RAB’bin Antlaşma Sandığı’nı Davut Kenti olan Siyon’dan getirmek üzere İsrail halkının ileri gelenleriyle bütün oymak ve boy başlarını Yeruşalim’e çağırdı. 2 Hepsi yedinci ay olan Etanim ayındaki bayramda Kral Süleyman’ın önünde toplandı.
5. ve 6. ayetlerle devam edebiliriz:
5 Kral Süleyman ve bütün İsrail topluluğu Antlaşma Sandığı’nın önünde sayısız davar ve sığır kurban etti. 6 Kâhinler RAB’bin Antlaşma Sandığı’nı tapınağın iç odasına, En Kutsal Yer’e taşıyıp Keruvlar’ın kanatlarının altına yerleştirdiler.
Son olarak da, 1. Krallar 8. bölüm, 9–11 ayetleri okuyalım:
9 Sandığın içinde Musa’nın Horev Dağı’nda koyduğu iki taş levhadan başka bir şey yoktu. Bunlar Mısır’dan çıkışlarında RAB’bin İsrailliler’le yaptığı antlaşmanın taş levhalarıydı. 10 Kâhinler Kutsal Yer’den çıkınca, RAB’bin Tapınağı’nı bir bulut doldurdu. 11 Bu bulut yüzünden kâhinler görevlerini sürdüremediler. Çünkü RAB’bin görkemi tapınağı doldurmuştu.
Allah’ın tapınağıyla Artemis tapınağı arasında gördüğümüz ilk fark, Allah’ın tapınağında put olmamasıydı. Bunun yerine, Allah ile O’nun halkı arasındaki antlaşmayı içeren bir kutu vardı. Bu antlaşmaya On Emir deniyor. Eski çağlarda insanlar bir antlaşma yaptıklarında, antlaşmanın en az üç nüshası bulunuyordu. Anlaşmanın her bir tarafı açık birer nüshaya sahip olurdu ve antlaşmanın mühürlenmiş bir nüshası güvenli bir yerde bulundurulurdu. Açık nüshaların içeriğiyle ilgili bir anlaşmazlık ortaya çıkması halinde, emanette bulundurulan nüsha tanıkların huzurunda açılır ve antlaşmanın gerçek hükümleri öğrenilerek karar verilebilirdi.
Allah’ın antlaşması çok basitti: Yasalarıma itaat eder ve emirlerimi tutarsanız, ben sizin Tanrınız olacağım, siz de benim halkım olacaksınız. Allah onların günahlarını bağışlayacak ve onları bereketleyecekti.
Gördüğümüz ikinci bir fark, Allah’ın gerçekten bir bulutun arkasına gizli bir şekilde tapınakta ortaya çıkmasıydı. Kutsal Kitap’ı okursanız, rahiplerin hazırlık yapmadan ve saygısız şekilde içeri girmeleri halinde ölecek olduklarını görürsünüz. Artemis’in kendi tapınağında olmasının tek nedeninin, birisinin onun suretini taşa oyarak oraya koyması olduğunu herkes biliyor. Burada doğaüstü olan hiçbir şey yoktu ve şurası kesindi ki puta bakması halinde hiç kimse ölmeyecekti.
1. Krallar 8. bölüm, 22–25 ayetlerinden okumaya devam edelim:
22 Süleyman RAB’bin sunağının önünde, İsrail topluluğunun karşısında durup ellerini göklere açtı. 23 “Ya RAB, İsrail’in Tanrısı, yerde ve gökte sana benzer başka tanrı yoktur” dedi, “Bütün yürekleriyle yolunu izleyen kullarınla yaptığın antlaşmaya bağlı kalırsın. 24 Ağzınla kulun babam Davut’a verdiğin sözü bugün ellerinle yerine getirdin. 25 Şimdi, ya RAB, İsrail’in Tanrısı, kulun babam Davut’a verdiğin öbür sözü de tutmanı istiyorum. Ona, ‘Senin soyundan İsrail tahtına oturacakların ardı arkası kesilmeyecektir; yeter ki, çocukların önümde senin gibi dikkatle yürüsünler’ demiştin.”
Üçüncü fark, Allah’ın vaatlerini yerine getirmesiydi. Ve vaatleri yerine getiren Allah yalnızca bizim O’na dua etmemize izin vermekle kalmaz, dualarımıza yanıt vermeyi sever!
Süleyman’ın duasını 1. Krallar 8. bölüm, 26. ve 27. ayetlerden okumaya devam edelim:
26 “Ey İsrail’in Tanrısı, şimdi kulun babam Davut’a verdiğin sözleri yerine getirmeni istiyorum. 27 Tanrı gerçekten yeryüzünde yaşar mı? Sen göklere, göklerin göklerine bile sığmazsın. Benim yaptığım bu tapınak ne ki!”
Süleyman, Allah’ın yalnızca insan elleriyle yapılmış bir binada oturamayacak kadar büyük olduğunu, Allah’ın ziksel varlığının yalnızca bazı zamanlarda tezahür edecek olmasına rağmen, O’nun adının her zaman orada olacağını biliyordu. 1. Krallar 8. bölüm, 28–30 ayetleriyle devam edebiliriz:
28 “Ya RAB Tanrım, kulunun bugün ettiği duayı, yalvarışı işit; duasına ve yakarışına kulak ver. 29 Gözlerin gece gündüz, ‘Orada bulunacağım!’ dediğin bu tapınağın üzerinde olsun. Kulunun buraya yönelerek ettiği duayı işit. 30 Buraya yönelerek dua eden kulunun ve halkın İsrail’in yalvarışını işit. Göklerden, oturduğun yerden kulak ver; duyunca bağışla.”
Biz Allah’tan her gün bereket istiyoruz, gerek okulda, sınavlarda ya da kariyerimizde başarı için olsun, gerek bir eş bulmak için, evliliğimiz mutlu olmak için olsun, gerek çocuk ya da torun sahibi olmak için olsun. Bu türden duaların hepsi güzeldir ve utanılacak bir şey yoktur. Göksel Babamız O’na duayla gelmemizden hoşnut olur. Fakat hakkında dua edebileceğimiz en önemli şey, günahların bağışlanmasıdır. İnsanlığı Allah’tan ayıran şey günahtır. Günah, aracınızın benzin deposundaki bir delik gibidir. İçine istediğiniz kadar benzin dökebilirsiniz, fakat deliği tamir etmedikçe çok uzağa gidemezsiniz. Her birimizin hayatında, cennete girmek istiyorsak, günah sorunu çözümlenmelidir.
Bunun tapınak hizmetlerinde gerçekleştiğini görmemiz hayret verici. İbadet edenlerin tapınağa kurban edilmek üzere bir hayvan getirdiklerini hatırlıyor musunuz? Rahibe yaklaştıktan sonra, ellerini hayvanın başı üzerine koyar, günahlarını itiraf eder, sonra da hayvanı öldürürlerdi. Hayvanın kanı avludaki yakmalık sunu sunağının üzerine serpilirdi. Kimi zaman rahip hayvanın etinden küçük bir parça yer ve sonra Kutsal Yer’e girerdi. Bu ayinde, günahın kaydının sembolik olarak kişiden tapınağa aktarılışını görüyoruz. Henüz tam anlamını görmemize yetecek kadar bilgi sahibi değiliz, fakat burada gelecek derslerimiz için hatırlamamız gerekecek olan çok önemli bir şey oluyor.
1. Krallar 8. bölüm, 31. ve 32. ayetlerde Süleyman günah sorunu hakkında konuşmaya devam etti:
31 “Biri komşusuna karşı günah işleyip ant içmek zorunda kaldığında, gelip bu tapınakta, senin sunağının önünde ant içerse, 32 göklerden kulak ver ve gereğini yap. Suçlunun cezasını vererek, suçsuzu haklı çıkararak kullarını yargıla.”
Tanrıça Artemis ne zaman halk arasında hüküm verip kötüleri cezalandırdı ve doğruları ödüllendirdi? Hiçbir zaman!
1. Krallar 8. bölüm, 33–36 ayetlerinde Süleyman bağışlanma hakkında duasına devam etti:
33 “Sana karşı günah işlediği için düşmanlarına yenik düşen halkın İsrail yine sana döner, adını anar, bu tapınakta dua edip yakararak önüne çıkarsa, 34 göklerden kulak ver, halkın İsrail’in günahını bağışla. Onları atalarına verdiğin ülkeye yine kavuştur. 35 Halkın sana karşı günah işlediği için gökler kapanıp yağmur yağmazsa, sıkıntıya düşen halkın buraya yönelip dua eder, adını anar ve günahlarından dönerse, 36 göklerden kulak ver; kullarının, halkın İsrail’in günahlarını bağışla. Onlara doğru yolda yürümeyi öğret, halkına mülk olarak verdiğin ülkene yağmurlarını gönder.”
Günahımızın ve Allah’ı reddetmemizin yenilgi ya da kuraklık şeklinde bir yargı getirebileceğini fark ettiniz mi? Bereket için dua ettiğimizde, kendi arzumuza göre değil, Allah’ın isteklerine göre yaşıyor olduğumuzdan emin olmalıyız. Dualarımız tövbeyle dolu olmalıdır.
Allah’ın tapınağını inşa etmek için başka bir önemli neden vardı. 1. Krallar 8. bölüm, 41–43 ayetlerini okuyalım:
41 “Halkın İsrail’den olmayan, ama senin yüce adını, 42 gücünü, kudretini duyup uzak ülkelerden gelen yabancılar bu tapınağa gelip dua ederlerse, 43 göklerden, oturduğun yerden kulak ver, yalvarışlarını yanıtla. Öyle ki, dünyanın bütün ulusları, halkın İsrail gibi, senin adını bilsin, senden korksun ve yaptırdığım bu tapınağın sana ait olduğunu öğrensin.”
Bu ayetlerde Allah’ın dünyayı Kendi tapınağı aracılığıyla müjdelemeyi amaçladığını fark ettiniz mi? İnsanlar Allah’ın adını duyarak dua etmeye geleceklerdi. Allah da onların dualarını kabul edecekti. Tapınak yalnızca Yahudiler için değildi. İbadet merkezi olarak dünyanın dört bir yanından insanları çekecekti ve onlar da gelip büyük Yaratıcı, gerçek Allah hakkında bilgi edineceklerdi. Bu, Allah’ın tüm dünyanın İbrahim’de bereketleneceğini söylediğinde İbrahim’e vaat ettiği şeyin kısmen yerine gelmesi olacaktı.5 İbrahim’in çocukları olan İsrail, gerçek Allah’a ilişkin bilgiyi tüm dünyaya iletmeye çağrılmıştı ve tapınak ibadeti bunun önemli bir bölümüydü. 1. Krallar 8. bölüm, 54. ayetle devam edelim:
54 Süleyman, RAB’be duasını ve yalvarışını bitirince, elleri göklere açık, dizleri üzerine çökmüş olduğu RAB’bin sunağının önünden kalktı.
İbadetten bahsettiğimizde, Süleyman peygamberin tapınakta halkın huzurunda Allah’a dua ederken ayakta durmadığını belirtmemiz de önemlidir. Saygı göstergesi olarak dizlerinin üzerine çökmüştü. Allah’ın kutsal olduğunu ve O’na alçakgönüllülükle ve saygıyla yaklaşmamız gerektiğini her zaman hatırlamalıyız. Bundan sonra neler olduğunu 55. ve 56. ayetlerde okuyalım:
55 Ayakta durup bütün İsrail topluluğunu yüksek sesle şöyle kutsadı: 56 “Sözünü tutup halkı İsrail’e esenlik veren RAB’be övgüler olsun. Kulu Musa aracılığıyla verdiği iyi sözlerin hiçbiri boşa çıkmadı.”
Bu ayetlerde önemli bir gerçek var. Bazen Allah’ın peygamberlere neden İsrail tarihindeki olayların hem iyi hem de kötü yanlarını yazdırdığını merak edebiliriz. Bunun yanıtı çok basit. Allah, Musa’nın Yasası’nda İsrail’in Kendi sözüne itaat etmesi ve gerçek Allah’a dair bilgiyi dünyaya iletmesi halinde onları pek çok bakımdan bereketleyeceğini vaat etmişti. Fakat onlara ayrıca Allah’ı unuttukları ve O’nun antlaşmasından döndükleri takdirde neler olacağını da söyledi. Kutsal Yazılar Allah’ın Kendi antlaşmasına sadık kaldığını gösteriyor – hem bereketlerde, hem de lanetlerde. Bu bize O’nun bizimle yaptığı antlaşmaya da sadık kalacağının güvencesini veriyor. 1. Krallar 8. bölüm, 57–63 ayetlerinden devam edelim:
57 “Tanrımız RAB atalarımızla olduğu gibi bizimle de olsun ve bizi hiç bırakmasın, bizden ayrılmasın. 58 Bütün yollarını izlememiz, atalarımıza verdiği buyruklara, kurallara, ilkelere uymamız için RAB yüreklerimizi kendine yöneltsin. 59 Ya RAB Tanrımız, önünde yalvarırken söylediğim bu sözleri gece gündüz anımsa. Kulunu ve halkın İsrail’i her durumda koru. 60 Sonunda dünyanın bütün ulusları bilsinler ki, tek Tanrı RAB’dir ve O’ndan başka Tanrı yoktur. 61 Bugünkü gibi O’nun kurallarına göre yaşamak ve buyruklarına uymak için bütün yüreğinizi Tanrımız RAB’be adayın.” 62 Kral ve bütün İsrail halkı RAB’bin önünde kurban kestiler. 63 Süleyman, esenlik kurbanı olarak RAB’be yirmi iki bin sığır, yüz yirmi bin davar kurban etti. Böylece kral ve bütün İsrail halkı, RAB’bin Tapınağı’nı adama işini tamamlamış oldu.
Rab, tapınakta yapılması gereken çeşitli sunular ve törenlerle ilgili çok ayrıntılı talimatlar verdi. Tapınak ibadeti Artemis tapınağında olduğu gibi insanların seçimine bırakılmamıştı. Allah çok titizdi, çünkü her bir sununun ve ayinin bir anlamı vardı. Şimdiye dek bunun hakkında çok ayrıntıya girmedik, fakat Yeni Antlaşma’ya geldiğimizde Eski Antlaşma tapınağının ve ayinlerinin anlamını daha iyi kavrayabiliriz. Ancak Süleyman’ın tapınağı ne kadar önemli olsa da, çok önemli bir gerçeği akılda tutmak gerekiyor. Bunu sonraki öyküyle örnekleyebiliriz.
Türkiye’de ulusal marşımızı saygı, gurur ve sevinçle söylüyoruz. Milli bayramlarımız geldiğinde ayyıldızın her binada asıldığını görüyoruz. Bayrağımızın tasvirlerini yapanlar tüm ayrıntıların tam olarak doğru olmasına dikkat ediyorlar. Kırmızı, doğru tondaki kırmızı olmalı. Yıldız ve hilal doğru yerlerinde bulunmalı. Diğer uluslar gibi, bayrağımızın yere düşmesine ya da yakılmasına izin vermiyoruz. Bayrağımızı seviyoruz.
Fakat bayrağımızın ulusumuz olmadığını hepimiz biliyoruz. Birisi bayrağımızı yere atıp üzerine basarsa, Türk ulusu yok olmaz. Bayrağımız ulusumuzu temsil eder, fakat o ulusumuz değildir. Ulusumuzun ve halkımızın bir simgesidir. Ona saygı ve hürmet göstermek iyidir ve doğrudur. Fakat en önemli şey bayrak ya da ulusumuzun başka bir simgesi değildir. Halkın kendisidir.
Allah’ın Kendisi, Kendi yüceliği için yapılan tapınağı şere endirdi. Onu onayladığını göstermek için mucizeler yaptı. O’nun tezahürü ve antlaşması oradaydı. Dünyanın dört bir yanından insanları çekiyordu, bunlar da sonuçta gerçek Allah ve gerçek ibadet hakkında bilgi sahibi oluyorlardı. Kanı dökülen kurbanlar insanın değil, Allah’ın sağlayacağı bir kurtuluşu bildiriyorlardı. Tapınak ayinleri günah ve ölüm sorununun çözüleceğini gösteriyordu. Allah’ın adı tapınaktaydı, bu yüzden orası kutsaldı. Ancak tapınağın kendisi Allah değildi. Tapınak ortadan yok olabilirdi, olacaktı da, fakat evrenin Yaratıcısı hiçbir zaman yok olmayacaktı. Evet, Allah’ın adı tapınaktaydı ve bu önemliydi. Fakat en önemli şey o tapınağın Allahı’ydı.
Tartışma Soruları
1. Süleyman’ın tapınağı muhtemelen Artemis tapınağının yaklaşık 1/3 boyutundaydı. Sizce neden Allah Süleyman’a
Kendi tapınağını yeryüzündeki en büyük tapınak olarak yapmasını söylemedi?
2. Yeruşalim’deki tapınağın bir amacı, Allah’ın gerçeğini tüm dünyaya iletmekti. Bu gerçek nedir? Artemis’e kıyasla,
insanlar için bu gerçeği işitmek neden önemli olacaktı?
3. Sizce Allah’ın İsrailliler’le yaptığı antlaşmanın ilkeleri (On Emir) yalnızca onlar için miydi, yoksa siz de dahil olmak
üzere herkes için geçerli mi? Bu, sizin davranışlarınızda ve ibadet yönteminizde nasıl bir fark meydana getirir.
1 Karun olarak bilinir.
2 Bkz. Mısır’dan Çıkış 25:8.
3 "Huzur" kelimesi burada "hazır bulunmak" anlamına gelir, yani Allah'ın tapınaktaki varlığını ifade eder. Yeni Kutsal Kitap çevirisinde farklı şekillerde ifade edilen "huzur ekmeği" kavramı, eski çeviride (Kitabı Mukaddes) Çıkış 25:30, 35:13, 39:36; Sayılar 4:7; 1. Samuel 21:6; 1. Krallar 7:48; 1. Tarihler 9:32, 23:29, 28:16; 2. Tarihler 2:4, 4:19, 13:11, 29:18; Nehemya 10:32–33; Matta 12:4; Markos 2:26; Luka 6:4 ve İbraniler 9:2 ayetlerinde geçmektedir.
4 O günlerde bilinen çeşitli arşın ölçüleri vardı ve bunlardan hangisinin kullanıldığını bilmiyoruz. Bir arşın 44,5 cm ile 54,8 cm arasında değişebilir, böylece buluşma çadırının boyutları en fazla 16,5 m uzunluğunda, 5,5 genişliğinde ve 5,5 yüksekliğinde olabilir.
5 Bkz. Yaratılış 12:3.
1 Kral Süleyman RAB’bin Antlaşma Sandığı’nı Davut Kenti olan Siyon’dan getirmek üzere İsrail halkının ileri gelenleriyle bütün oymak ve boy başlarını Yeruşalim’e çağırdı. 2 Hepsi yedinci ay olan Etanim ayındaki bayramda Kral Süleyman’ın önünde toplandı.
5. ve 6. ayetlerle devam edebiliriz:
5 Kral Süleyman ve bütün İsrail topluluğu Antlaşma Sandığı’nın önünde sayısız davar ve sığır kurban etti. 6 Kâhinler RAB’bin Antlaşma Sandığı’nı tapınağın iç odasına, En Kutsal Yer’e taşıyıp Keruvlar’ın kanatlarının altına yerleştirdiler.
Son olarak da, 1. Krallar 8. bölüm, 9–11 ayetleri okuyalım:
9 Sandığın içinde Musa’nın Horev Dağı’nda koyduğu iki taş levhadan başka bir şey yoktu. Bunlar Mısır’dan çıkışlarında RAB’bin İsrailliler’le yaptığı antlaşmanın taş levhalarıydı. 10 Kâhinler Kutsal Yer’den çıkınca, RAB’bin Tapınağı’nı bir bulut doldurdu. 11 Bu bulut yüzünden kâhinler görevlerini sürdüremediler. Çünkü RAB’bin görkemi tapınağı doldurmuştu.
Allah’ın tapınağıyla Artemis tapınağı arasında gördüğümüz ilk fark, Allah’ın tapınağında put olmamasıydı. Bunun yerine, Allah ile O’nun halkı arasındaki antlaşmayı içeren bir kutu vardı. Bu antlaşmaya On Emir deniyor. Eski çağlarda insanlar bir antlaşma yaptıklarında, antlaşmanın en az üç nüshası bulunuyordu. Anlaşmanın her bir tarafı açık birer nüshaya sahip olurdu ve antlaşmanın mühürlenmiş bir nüshası güvenli bir yerde bulundurulurdu. Açık nüshaların içeriğiyle ilgili bir anlaşmazlık ortaya çıkması halinde, emanette bulundurulan nüsha tanıkların huzurunda açılır ve antlaşmanın gerçek hükümleri öğrenilerek karar verilebilirdi.
Allah’ın antlaşması çok basitti: Yasalarıma itaat eder ve emirlerimi tutarsanız, ben sizin Tanrınız olacağım, siz de benim halkım olacaksınız. Allah onların günahlarını bağışlayacak ve onları bereketleyecekti.
Gördüğümüz ikinci bir fark, Allah’ın gerçekten bir bulutun arkasına gizli bir şekilde tapınakta ortaya çıkmasıydı. Kutsal Kitap’ı okursanız, rahiplerin hazırlık yapmadan ve saygısız şekilde içeri girmeleri halinde ölecek olduklarını görürsünüz. Artemis’in kendi tapınağında olmasının tek nedeninin, birisinin onun suretini taşa oyarak oraya koyması olduğunu herkes biliyor. Burada doğaüstü olan hiçbir şey yoktu ve şurası kesindi ki puta bakması halinde hiç kimse ölmeyecekti.
1. Krallar 8. bölüm, 22–25 ayetlerinden okumaya devam edelim:
22 Süleyman RAB’bin sunağının önünde, İsrail topluluğunun karşısında durup ellerini göklere açtı. 23 “Ya RAB, İsrail’in Tanrısı, yerde ve gökte sana benzer başka tanrı yoktur” dedi, “Bütün yürekleriyle yolunu izleyen kullarınla yaptığın antlaşmaya bağlı kalırsın. 24 Ağzınla kulun babam Davut’a verdiğin sözü bugün ellerinle yerine getirdin. 25 Şimdi, ya RAB, İsrail’in Tanrısı, kulun babam Davut’a verdiğin öbür sözü de tutmanı istiyorum. Ona, ‘Senin soyundan İsrail tahtına oturacakların ardı arkası kesilmeyecektir; yeter ki, çocukların önümde senin gibi dikkatle yürüsünler’ demiştin.”
Üçüncü fark, Allah’ın vaatlerini yerine getirmesiydi. Ve vaatleri yerine getiren Allah yalnızca bizim O’na dua etmemize izin vermekle kalmaz, dualarımıza yanıt vermeyi sever!
Süleyman’ın duasını 1. Krallar 8. bölüm, 26. ve 27. ayetlerden okumaya devam edelim:
26 “Ey İsrail’in Tanrısı, şimdi kulun babam Davut’a verdiğin sözleri yerine getirmeni istiyorum. 27 Tanrı gerçekten yeryüzünde yaşar mı? Sen göklere, göklerin göklerine bile sığmazsın. Benim yaptığım bu tapınak ne ki!”
Süleyman, Allah’ın yalnızca insan elleriyle yapılmış bir binada oturamayacak kadar büyük olduğunu, Allah’ın ziksel varlığının yalnızca bazı zamanlarda tezahür edecek olmasına rağmen, O’nun adının her zaman orada olacağını biliyordu. 1. Krallar 8. bölüm, 28–30 ayetleriyle devam edebiliriz:
28 “Ya RAB Tanrım, kulunun bugün ettiği duayı, yalvarışı işit; duasına ve yakarışına kulak ver. 29 Gözlerin gece gündüz, ‘Orada bulunacağım!’ dediğin bu tapınağın üzerinde olsun. Kulunun buraya yönelerek ettiği duayı işit. 30 Buraya yönelerek dua eden kulunun ve halkın İsrail’in yalvarışını işit. Göklerden, oturduğun yerden kulak ver; duyunca bağışla.”
Biz Allah’tan her gün bereket istiyoruz, gerek okulda, sınavlarda ya da kariyerimizde başarı için olsun, gerek bir eş bulmak için, evliliğimiz mutlu olmak için olsun, gerek çocuk ya da torun sahibi olmak için olsun. Bu türden duaların hepsi güzeldir ve utanılacak bir şey yoktur. Göksel Babamız O’na duayla gelmemizden hoşnut olur. Fakat hakkında dua edebileceğimiz en önemli şey, günahların bağışlanmasıdır. İnsanlığı Allah’tan ayıran şey günahtır. Günah, aracınızın benzin deposundaki bir delik gibidir. İçine istediğiniz kadar benzin dökebilirsiniz, fakat deliği tamir etmedikçe çok uzağa gidemezsiniz. Her birimizin hayatında, cennete girmek istiyorsak, günah sorunu çözümlenmelidir.
Bunun tapınak hizmetlerinde gerçekleştiğini görmemiz hayret verici. İbadet edenlerin tapınağa kurban edilmek üzere bir hayvan getirdiklerini hatırlıyor musunuz? Rahibe yaklaştıktan sonra, ellerini hayvanın başı üzerine koyar, günahlarını itiraf eder, sonra da hayvanı öldürürlerdi. Hayvanın kanı avludaki yakmalık sunu sunağının üzerine serpilirdi. Kimi zaman rahip hayvanın etinden küçük bir parça yer ve sonra Kutsal Yer’e girerdi. Bu ayinde, günahın kaydının sembolik olarak kişiden tapınağa aktarılışını görüyoruz. Henüz tam anlamını görmemize yetecek kadar bilgi sahibi değiliz, fakat burada gelecek derslerimiz için hatırlamamız gerekecek olan çok önemli bir şey oluyor.
1. Krallar 8. bölüm, 31. ve 32. ayetlerde Süleyman günah sorunu hakkında konuşmaya devam etti:
31 “Biri komşusuna karşı günah işleyip ant içmek zorunda kaldığında, gelip bu tapınakta, senin sunağının önünde ant içerse, 32 göklerden kulak ver ve gereğini yap. Suçlunun cezasını vererek, suçsuzu haklı çıkararak kullarını yargıla.”
Tanrıça Artemis ne zaman halk arasında hüküm verip kötüleri cezalandırdı ve doğruları ödüllendirdi? Hiçbir zaman!
1. Krallar 8. bölüm, 33–36 ayetlerinde Süleyman bağışlanma hakkında duasına devam etti:
33 “Sana karşı günah işlediği için düşmanlarına yenik düşen halkın İsrail yine sana döner, adını anar, bu tapınakta dua edip yakararak önüne çıkarsa, 34 göklerden kulak ver, halkın İsrail’in günahını bağışla. Onları atalarına verdiğin ülkeye yine kavuştur. 35 Halkın sana karşı günah işlediği için gökler kapanıp yağmur yağmazsa, sıkıntıya düşen halkın buraya yönelip dua eder, adını anar ve günahlarından dönerse, 36 göklerden kulak ver; kullarının, halkın İsrail’in günahlarını bağışla. Onlara doğru yolda yürümeyi öğret, halkına mülk olarak verdiğin ülkene yağmurlarını gönder.”
Günahımızın ve Allah’ı reddetmemizin yenilgi ya da kuraklık şeklinde bir yargı getirebileceğini fark ettiniz mi? Bereket için dua ettiğimizde, kendi arzumuza göre değil, Allah’ın isteklerine göre yaşıyor olduğumuzdan emin olmalıyız. Dualarımız tövbeyle dolu olmalıdır.
Allah’ın tapınağını inşa etmek için başka bir önemli neden vardı. 1. Krallar 8. bölüm, 41–43 ayetlerini okuyalım:
41 “Halkın İsrail’den olmayan, ama senin yüce adını, 42 gücünü, kudretini duyup uzak ülkelerden gelen yabancılar bu tapınağa gelip dua ederlerse, 43 göklerden, oturduğun yerden kulak ver, yalvarışlarını yanıtla. Öyle ki, dünyanın bütün ulusları, halkın İsrail gibi, senin adını bilsin, senden korksun ve yaptırdığım bu tapınağın sana ait olduğunu öğrensin.”
Bu ayetlerde Allah’ın dünyayı Kendi tapınağı aracılığıyla müjdelemeyi amaçladığını fark ettiniz mi? İnsanlar Allah’ın adını duyarak dua etmeye geleceklerdi. Allah da onların dualarını kabul edecekti. Tapınak yalnızca Yahudiler için değildi. İbadet merkezi olarak dünyanın dört bir yanından insanları çekecekti ve onlar da gelip büyük Yaratıcı, gerçek Allah hakkında bilgi edineceklerdi. Bu, Allah’ın tüm dünyanın İbrahim’de bereketleneceğini söylediğinde İbrahim’e vaat ettiği şeyin kısmen yerine gelmesi olacaktı.5 İbrahim’in çocukları olan İsrail, gerçek Allah’a ilişkin bilgiyi tüm dünyaya iletmeye çağrılmıştı ve tapınak ibadeti bunun önemli bir bölümüydü. 1. Krallar 8. bölüm, 54. ayetle devam edelim:
54 Süleyman, RAB’be duasını ve yalvarışını bitirince, elleri göklere açık, dizleri üzerine çökmüş olduğu RAB’bin sunağının önünden kalktı.
İbadetten bahsettiğimizde, Süleyman peygamberin tapınakta halkın huzurunda Allah’a dua ederken ayakta durmadığını belirtmemiz de önemlidir. Saygı göstergesi olarak dizlerinin üzerine çökmüştü. Allah’ın kutsal olduğunu ve O’na alçakgönüllülükle ve saygıyla yaklaşmamız gerektiğini her zaman hatırlamalıyız. Bundan sonra neler olduğunu 55. ve 56. ayetlerde okuyalım:
55 Ayakta durup bütün İsrail topluluğunu yüksek sesle şöyle kutsadı: 56 “Sözünü tutup halkı İsrail’e esenlik veren RAB’be övgüler olsun. Kulu Musa aracılığıyla verdiği iyi sözlerin hiçbiri boşa çıkmadı.”
Bu ayetlerde önemli bir gerçek var. Bazen Allah’ın peygamberlere neden İsrail tarihindeki olayların hem iyi hem de kötü yanlarını yazdırdığını merak edebiliriz. Bunun yanıtı çok basit. Allah, Musa’nın Yasası’nda İsrail’in Kendi sözüne itaat etmesi ve gerçek Allah’a dair bilgiyi dünyaya iletmesi halinde onları pek çok bakımdan bereketleyeceğini vaat etmişti. Fakat onlara ayrıca Allah’ı unuttukları ve O’nun antlaşmasından döndükleri takdirde neler olacağını da söyledi. Kutsal Yazılar Allah’ın Kendi antlaşmasına sadık kaldığını gösteriyor – hem bereketlerde, hem de lanetlerde. Bu bize O’nun bizimle yaptığı antlaşmaya da sadık kalacağının güvencesini veriyor. 1. Krallar 8. bölüm, 57–63 ayetlerinden devam edelim:
57 “Tanrımız RAB atalarımızla olduğu gibi bizimle de olsun ve bizi hiç bırakmasın, bizden ayrılmasın. 58 Bütün yollarını izlememiz, atalarımıza verdiği buyruklara, kurallara, ilkelere uymamız için RAB yüreklerimizi kendine yöneltsin. 59 Ya RAB Tanrımız, önünde yalvarırken söylediğim bu sözleri gece gündüz anımsa. Kulunu ve halkın İsrail’i her durumda koru. 60 Sonunda dünyanın bütün ulusları bilsinler ki, tek Tanrı RAB’dir ve O’ndan başka Tanrı yoktur. 61 Bugünkü gibi O’nun kurallarına göre yaşamak ve buyruklarına uymak için bütün yüreğinizi Tanrımız RAB’be adayın.” 62 Kral ve bütün İsrail halkı RAB’bin önünde kurban kestiler. 63 Süleyman, esenlik kurbanı olarak RAB’be yirmi iki bin sığır, yüz yirmi bin davar kurban etti. Böylece kral ve bütün İsrail halkı, RAB’bin Tapınağı’nı adama işini tamamlamış oldu.
Rab, tapınakta yapılması gereken çeşitli sunular ve törenlerle ilgili çok ayrıntılı talimatlar verdi. Tapınak ibadeti Artemis tapınağında olduğu gibi insanların seçimine bırakılmamıştı. Allah çok titizdi, çünkü her bir sununun ve ayinin bir anlamı vardı. Şimdiye dek bunun hakkında çok ayrıntıya girmedik, fakat Yeni Antlaşma’ya geldiğimizde Eski Antlaşma tapınağının ve ayinlerinin anlamını daha iyi kavrayabiliriz. Ancak Süleyman’ın tapınağı ne kadar önemli olsa da, çok önemli bir gerçeği akılda tutmak gerekiyor. Bunu sonraki öyküyle örnekleyebiliriz.
Türkiye’de ulusal marşımızı saygı, gurur ve sevinçle söylüyoruz. Milli bayramlarımız geldiğinde ayyıldızın her binada asıldığını görüyoruz. Bayrağımızın tasvirlerini yapanlar tüm ayrıntıların tam olarak doğru olmasına dikkat ediyorlar. Kırmızı, doğru tondaki kırmızı olmalı. Yıldız ve hilal doğru yerlerinde bulunmalı. Diğer uluslar gibi, bayrağımızın yere düşmesine ya da yakılmasına izin vermiyoruz. Bayrağımızı seviyoruz.
Fakat bayrağımızın ulusumuz olmadığını hepimiz biliyoruz. Birisi bayrağımızı yere atıp üzerine basarsa, Türk ulusu yok olmaz. Bayrağımız ulusumuzu temsil eder, fakat o ulusumuz değildir. Ulusumuzun ve halkımızın bir simgesidir. Ona saygı ve hürmet göstermek iyidir ve doğrudur. Fakat en önemli şey bayrak ya da ulusumuzun başka bir simgesi değildir. Halkın kendisidir.
Allah’ın Kendisi, Kendi yüceliği için yapılan tapınağı şere endirdi. Onu onayladığını göstermek için mucizeler yaptı. O’nun tezahürü ve antlaşması oradaydı. Dünyanın dört bir yanından insanları çekiyordu, bunlar da sonuçta gerçek Allah ve gerçek ibadet hakkında bilgi sahibi oluyorlardı. Kanı dökülen kurbanlar insanın değil, Allah’ın sağlayacağı bir kurtuluşu bildiriyorlardı. Tapınak ayinleri günah ve ölüm sorununun çözüleceğini gösteriyordu. Allah’ın adı tapınaktaydı, bu yüzden orası kutsaldı. Ancak tapınağın kendisi Allah değildi. Tapınak ortadan yok olabilirdi, olacaktı da, fakat evrenin Yaratıcısı hiçbir zaman yok olmayacaktı. Evet, Allah’ın adı tapınaktaydı ve bu önemliydi. Fakat en önemli şey o tapınağın Allahı’ydı.
Tartışma Soruları
1. Süleyman’ın tapınağı muhtemelen Artemis tapınağının yaklaşık 1/3 boyutundaydı. Sizce neden Allah Süleyman’a
Kendi tapınağını yeryüzündeki en büyük tapınak olarak yapmasını söylemedi?
2. Yeruşalim’deki tapınağın bir amacı, Allah’ın gerçeğini tüm dünyaya iletmekti. Bu gerçek nedir? Artemis’e kıyasla,
insanlar için bu gerçeği işitmek neden önemli olacaktı?
3. Sizce Allah’ın İsrailliler’le yaptığı antlaşmanın ilkeleri (On Emir) yalnızca onlar için miydi, yoksa siz de dahil olmak
üzere herkes için geçerli mi? Bu, sizin davranışlarınızda ve ibadet yönteminizde nasıl bir fark meydana getirir.
1 Karun olarak bilinir.
2 Bkz. Mısır’dan Çıkış 25:8.
3 "Huzur" kelimesi burada "hazır bulunmak" anlamına gelir, yani Allah'ın tapınaktaki varlığını ifade eder. Yeni Kutsal Kitap çevirisinde farklı şekillerde ifade edilen "huzur ekmeği" kavramı, eski çeviride (Kitabı Mukaddes) Çıkış 25:30, 35:13, 39:36; Sayılar 4:7; 1. Samuel 21:6; 1. Krallar 7:48; 1. Tarihler 9:32, 23:29, 28:16; 2. Tarihler 2:4, 4:19, 13:11, 29:18; Nehemya 10:32–33; Matta 12:4; Markos 2:26; Luka 6:4 ve İbraniler 9:2 ayetlerinde geçmektedir.
4 O günlerde bilinen çeşitli arşın ölçüleri vardı ve bunlardan hangisinin kullanıldığını bilmiyoruz. Bir arşın 44,5 cm ile 54,8 cm arasında değişebilir, böylece buluşma çadırının boyutları en fazla 16,5 m uzunluğunda, 5,5 genişliğinde ve 5,5 yüksekliğinde olabilir.
5 Bkz. Yaratılış 12:3.