Derslerimizin en başında dünyamızda kötülüğün bulunuşu, kader ve Allah’ın karakteri ile ilgili bazı önemli sorular sormuştuk. Eğer Allah iyi ise, neden dünyada kötülük var? Kötülüğü Allah mı yarattı? Eğer O yaratmadıysa, kötülük nereden geldi? Allah kötülüğü evrenden yok edecek kadar güçlü mü, ya da sevgi dolu mu? Yoksa günah sonsuzluk boyunca devam mı edecek? Bu sorulardan bazılarına şimdiden yanıt bulduk. Günahın dünyaya Şeytan’ın yılan kılığına girerek, Aden Bahçesi’nde Adem ile Havva’yı Allah’a itaatsizlik etmeleri için kandırdığı zaman girdiğini öğrendik. Şansımız var ki, günahlarından hemen sonra Allah, Havva’nın soyunun Şeytan’ın başını ezeceğini önceden bildirdi. Günah sonsuza dek devam etmeyecekti. Fakat şimdiye dek derslerimiz Şeytan’ın en baştan nasıl kötü olduğu sorusunu yanıtlamadılar. Aden Bahçesi’ndeki olaylardan önce ne oldu?
Pek çok dersimizde Kutsal Yazılar’dan aynı yazar tarafından yazılmış tek bir öykü ya da bölüm işledik. Bu dersimizde, bir peygamberin başka bir peygamberin yazdıklarına nasıl ekleme yaptığını ve bunları tamamladığını öğrenmek için iki farklı Kutsal Yazı bölümünü inceleyeceğiz. Bunları karşılaştırdıktan sonra, bir ölçüde karmaşık olan bir olayın daha net bir resmini elde edeceğiz.
Her iki yazarın, Yeşaya’nın ve Hezekiel’in, kötülüğün kökeniyle ve Allah’ın bu konuda ne yapacağıyla ilgili olarak bize öğretecek bir şeyleri var. Bu Kutsal Yazı bölümlerinin niteliğini anlamamıza yardımcı olması için, dünyasal edebiyattan bir öyküyü ele alalım.
George Orwell tarafından yazılan ve 1945 yılında yayınlanan Hayvan Çiftliği adlı kitabı hiç duymuş muydunuz? Pek çok kişi Hayvan Çiftliği’nin 1917 Devrimi’nden sonra Rusya’da yaşanan olaylara dayalı bir taşlama olduğunu düşünür. O yıl işçiler Rus Çarı’nı devirdiler. İlk önemli önder Vladimir Lenin, Karl Marx, Friedrich Engels ve benzeri kişilerin yazdıklarına dayanarak, komünizm kirlerini geliştirdi. Temel ilkeler sıradan halkın idaresi ve eşitlikti.
Lenin’in 1924 yılında ölümünden sonra, iki Komünist Parti lideri Stalin ile Troçki güç için yarıştılar. Kazanan Stalin oldu ve 1934 yılında devletin düşmanı olarak görülen insanların toplu olarak katledilmeleri emrini verdi. Stalin 1941 yılında kendisini müşterek hükümetin başı ilan etti. Stalin’in yönetiminin büyük kısmında tüketim maddeleri karneye bağlandı ve herkese asgari çalışma zorunlulukları yüklendi. Komünizmin temel inançlarının aksine, Komünist Parti üyelerinin çoğunlukla sıradan vatandaştan daha yüksek bir yaşam standardına sahip oldukları görüldü.
Hayvan Çiftliği kitabında öykü Bay Jones’un sahibi olduğu Manor Çiftliği’nde geçiyor. Bir gece ödüllü domuz Koca Reis diğer çiftlik hayvanlarına bir konuşma yapar. Onlara şöyle der:
“İnsan üretmeden tüketen tek varlıktır. Süt vermez, yumurtlamaz, saban çekemeyecek kadar güçsüzdür, tavşan yakalayacak kadar hızlı koşamaz. Buna rağmen o tüm hayvanların efendisidir. Onları işe koşar, onlara ancak açlıktan ölmemelerine yetecek kadar yiyecek verir ve geri kalanını kendisine ayırır.”
Hayvanlara insan neslini devirmek için çalışmaları gerektiğini söyler, çünkü, dediğine göre,
“Tüm insanlar düşmandır. Tüm hayvanlar yoldaşlardır.”
Vahşi hayvanlar dahil olmak üzere tüm hayvanlara birbirlerine destek olmalarını ve hepsinin eşit olduklarını hatırlamalarını söyler. Fakat Koca Reis ölür ve Kartopu ile Napolyon adındaki iki domuz domuzların önderi olurlar. Domuzlar Yaşlı Major’un kirlerini diğer hayvanlara öğretmeye başlarlar. Yeni sistemlerine Hayvanizm adını verirler. Bir gece Bay Jones sarhoş olur ve hayvanları beslemeyi unutur. Hayvanlar öyle acıkırlar ki, isyan çıkararak insanları çiftlikten kovarlar. Çiftliğe “Hayvan Çiftliği” adını verirler. Hatta Hayvanizm’in Yedi Emir’ini yazarlar:
1. İki ayak üzerinde yürüyen her şey düşmandır.
2. Dört ayak üzerinde yürüyen, ya da kanatları olan her şey dosttur.
3. Hiçbir hayvan elbise giymeyecektir.
4. Hiçbir hayvan yatakta uyumayacaktır.
5. Hiçbir hayvan alkol içmeyecektir.
6. Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmeyecektir.
7. Tüm hayvanlar eşittir.
Tabii ki, Kartopu ile Napolyon çiftliğin geleceğine dair planlar üzerinde uzlaşamazlar. Bir güç oyunu sergilenir ve sonunda Napolyon dokuz köpeği çağırarak Kartopu’nu çiftlikten attırır.
Öyküde bu noktaya dek, hayvanlar çiftliğe elektrik sağlayacak bir yeldeğirmeninin yapımı için çok çalışmışlardır. Bu gerçekte Kartopu’nun kriydi, ancak Napolyon bunu sahiplenmiştir. Yeldeğirmenindeki çalışma yavaş yürümekte ve büyük ölçüde güçlü ve çalışkan bir yük beygiri olan Boksör’e dayanmaktadır. Boksör çalışmaya devam ederken, domuzlar çiftlik evine taşınarak yataklarda uyumaya karar verirler; insanlar gibi yataklarda uyumak Yedi Emir tarafından yasaklanmış olmasına rağmen.
Bundan kısa bir süre sonra hayat domuzlar dışında herkes için her zamankinden daha zor hale gelmiştir. Diğer hayvanlar sürekli olarak değiştirilen Yedi Emir’i tutmaya zorlanırlarken, domuzlar iki ayak üzerinde yürümeye başlamıştır. Sonunda, Emirler ahır duvarından indirilmiştir. Bundan sonra da ünlü alıntı gelir:
“Tüm hayvanlar eşittir, fakat bazıları diğerlerinden daha eşittir.”
Bir grup insan çiftliği görmeye geldiklerinde, diğer hayvanlar insanlar ile domuzlar arasında fark göremediklerini fark ederler.
Bu öykünün evrendeki kötülüğün kökeniyle ne gibi bir ortak noktası olabileceğini merak ediyor olabilirsiniz. Yeşaya 14. bölüm, 3–20 ayetlerinden öykümüze bakmaya başladığımızda ilişkiyi göreceksiniz:
3 RAB İsrail halkını acıdan, sıkıntıdan ve yaptığı ağır işlerden kurtardığı gün 4 Babil Kralı’nı alaya alarak, “Halkı ezenin nasıl da sonu geldi!” diyecekler, “Zorbalığı nasıl da sona erdi!” 5 RAB kötülerin değneğini, egemenlerin asasını kırdı. 6 O asa ki, halklara gazapla vurdukça vurdu, ulusları öfkeyle, dinmeyen zulümle yönetti. 7 Bütün dünya esenlik ve barış içinde sevinçle haykırıyor. 8 Lübnan’ın çam ve sedir ağaçları bile kralın yok oluşuna seviniyor. “Onun ölümünden beri kimse bizi kesmeye gelmiyor” diyorlar. 9 Toprağın altındaki ölüler diyarı Babil Kralı’nı karşılamak için sabırsızlanıyor. Onun gelişi ölüleri, dünyanın eski önderlerini heyecanlandırıyor; ulusları yönetmiş kralları tahtlarından ayağa kaldırıyor. 10 Hepsi ona seslenip diyecekler ki, “Sen de bizim gibi gücünü yitirdin, bize benzedin.” 11 Görkemin de çenklerinin sesi de ölüler diyarına indirildi. Altında kurtlar kaynaşacak, üstünü kurtçuklar kaplayacak. 12 Ey parlak yıldız, seherin oğlu, göklerden nasıl da düştün! Ey ulusları ezip geçen, nasıl da yere yıkıldın! 13 İçinden, “Göklere çıkacağım” dedin, “Tahtımı Tanrı’nın yıldızlarından daha yükseğe koyacağım; ilahların toplandığı dağda, Safon’un doruğunda oturacağım. 14 Bulutların üstüne çıkacak, kendimi Yüceler Yücesi’yle eşit kılacağım.” 15 Ancak ölüler diyarına, ölüm çukurunun dibine indirilmiş bulunuyorsun. 16–17 Seni görenler bakıp bakıp şöyle düşünecekler: “Dünyayı sarsan, ülkeleri titreten, yeryüzünü çöle çeviren, kentleri yerle bir eden, tutsakları evlerine salıvermeyen adam bu mu?” 18 Ulusların bütün kralları tek tek, görkemli mezarlarda yatıyor. 19 Ama sen reddedilen bir dal gibi mezarından dışarı atıldın; bedenleri kılıçla delinip ölüm çukurunun dibine atılmış ölülerle örtülüsün; ayak altında çiğnenen leş gibisin. 20 Ülkeni harap edip halkını katlettiğin için başkaları gibi gömülmeyeceksin. Kötülük yapan soy bir daha anılmayacak.
Bu Kutsal Yazı bölümü Babil kralına karşı bir peygamberlik sözü olarak başlamaktadır. İsrailliler’in Babil’deki esaretlerinden kurtularak geri dönecekleri ve Babil’in artık güçlü bir imparatorluğun merkezi olmayacağı bir zamanı ifade eder. Tüm dünyanın Babil’in ve onun kralının zorbaca gücünden özgür olduklarına ne kadar sevineceklerini açıklar. Fakat tıpkı Hayvan Çiftliği’nin ikili bir anlamı olduğu gibi, bu Kutsal Yazı bölümü de öyledir. Aslında, bu anlatının tam orta yerinde, 12–14 ayetlerinde, Yeşaya’nın daha derin bir konu hakkında konuştuğunu görebiliriz. O ayetleri yeniden okuyalım:
12 Ey parlak yıldız, seherin oğlu, göklerden nasıl da düştün! Ey ulusları ezip geçen, nasıl da yere yıkıldın! 13 İçinden, “Göklere çıkacağım” dedin, “Tahtımı Tanrı’nın yıldızlarından daha yükseğe koyacağım; ilahların toplandığı dağda, Safon’un doruğunda oturacağım. 14 Bulutların üstüne çıkacak, kendimi Yüceler Yücesi’yle eşit kılacağım.”
Parlak Yıldız kimdir? Şeytan’ın kendisidir! Bu aslında Şeytan’ın düşüşünün tarihçesidir, Babil yalnızca bir benzetme görevi görmektedir. Babil kralı çok gururlu oldu ve gücüyle yeryüzünün uluslarına baskı uyguladı. Aynı şekilde gökten düşen Parlak Yıldız da güç kazandı ve kendi yönetimi altındaki insanlara, yani dünyanın tüm uluslarına baskı yaptı. Bu isyanın nedeninin hırs ve gurur olduğunu görüyoruz. Düşüşünden sonra Şeytan adı verilen Parlak Yıldız, aslında Allah’ı tahtından indirmeyi ve evrenin krallığını ele geçirmeyi arzuluyordu. Kısacası, Tanrı olmak istiyordu!
Söylentiye göre, Michael Jackson 1995 yılında Türkiye’ye geldiğinde Topkapı Sarayı’nı ziyaret etmiş. Orada 250 kilo altından yapılma ve mücevherlerle süslü bir taht bulunmaktadır. Michael Jackson tahtı gördüğünde üzerine oturup fotoğraf çektirmek istemiş. Tabii ki tahta oturmak herkes için yasaktır, çünkü bu sultanın tahtıdır ve büyük ulusal ve tarihi değeri vardır. Michael yine de izin istemiş ve reddedilmiş. Müze hiçbir istisna yapmayacaktı. Michael Jackson sultan değildi! Aynı şekilde, Şeytan Tanrı değildir ve O’nun tahtına oturmaya hiçbir hakkı yoktur.
Hayvan Çiftliği kitabı görünürde hayvanlarla ve bir çiftlikle ilgili eğlenceli bir öykü. Ancak küçük bir karşılaştırmalı tarihsel analiz yapıldığında, aslında Rusya’da komünizmin tarihi olduğu anlaşılıyor. Bir monarşiye isyanın ve yeni bir yönetim kurulmasının öyküsü. Aynı şekilde, Şeytan’ın düşüşünün de isyanın sonucu olduğunu görüyoruz.
Önceki derslerimizde Parlak Yıldız’ın Allah’a isyanının niteliğine dair birkaç belirti görmüştük. Şeytan’ın Aden Bahçesinde Havva’ya yaklaşarak şöyle dediğini hatırlıyor musunuz:
“Kesinlikle ölmezsiniz. Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.”16
Şeytan Havva’ya Allah’ın iyi şeyleri bencilce ondan sakladığını ve Kendisi’ni yücelttiğini telkin etti.
Eyüp kitapçığında, Şeytan Allah’a şöyle dedi:
“Eyüp Tanrı’dan boşuna mı korkuyor? Onu, ev halkını, sahip olduğu her şeyi sen çitle çevirip korumadın mı? Elleriyle yaptığı her şeyi bereketli kıldın. Sürüleri bütün ülkeye yayıldı. Ama elini uzatır da sahip olduğu her şeyi yok edersen, yüzüne karşı sövecektir!”17
Şeytan’ın sözlerindeki ima, Allah’ın yönetiminin temeline dokunmaktadır. Allah, Kendi yönetiminin temelinin özverili sevgi olduğunu bildirmektedir. Ancak Şeytan, Eyüp’ün Allah’a yalnızca Allah’ın sağladığı ziksel faydaları aldığı için kulluk ettiğini söyler. Allah’ın Eyüp’e bağlılık göstermesi için rüşvet verdiğini ve bunun sevgiye değil, daha ziyade bencilce kazanca dayalı olduğunu ima etmiştir.
Hayvan Çiftliği kitabında baskıcı bir yöneticiye karşı bir isyan vardı. Hayvanlar yönetimi ele geçirdi ve kendi hükümetlerini kurdular. Fakat çok kısa bir sürede aradıkları eşitliğin kendilerinden halen kaçtığını gördüler. Önderleri bencildi ve kendi koymuş oldukları kuralları çiğniyorlardı. Başkaları çalışıp sıkıntı çekerken kendileri lüks içinde yaşıyorlardı.
Buradaki ders, insanların bencillikten uzak özveriye dayanan bir hükümeti sürdüremeyecekleri, çünkü insanların doğa gereği bencil olduklarıdır. Bu atalarımız Adem ile Havva’dan aldığımız mirastır; onlara da Şeytan tarafından bulaştırılmıştı. Bu nedenle onlara ne ad verirsek verelim tüm insani yönetimlerde bu zayı ık –içinde yaşayan ve onu yürüten insanların bencilliği– bulunmaktadır. Dolayısıyla, yönetim ne kadar iyi planlanmış olursa olsun, ya da insanlar ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, pek çok yönetim sonunda çöker. Her yerde “Hepimiz eşitiz” sözlerini işitiyoruz. Ancak her yerde bu ilke “Fakat bazıları diğerlerinden daha eşittir” şeklinde hayata geçiriliyor.
Öyleyse çözüm nedir? Doğrusu, insan zekâsıyla bulunamaz. Tek çözüm, Allah’ın bencil insan kalbini, başkalarına hizmet etmek arzusuyla dolu özverili bir kalbe dönüştürmesini gerektiren doğaüstü bir eylemdir. Kutsal Kitap buna dönüşüm ve Allah’ın Krallığı adını veriyor. Başka hiçbir yönetim işe yaramaz. İşte bu yüzden Kutsal Kitap sürekli olarak günah sorunuyla, benlik sorunuyla ilgileniyor. Gerçek sorun budur, yönetimler değil. Yönetimin demokrasi, komünizm, sosyalizm ya da monarşi olması fark etmez. İnsanlar bencil iseler, sistem işlemeyecektir.
Hayvan Çiftliği’nde hayvanlar daha iyi bir yaşam biçimi yaratmak için monarşiyi devirdikten sonra, onun yerine, monarşiyi sergilemekle suçladıkları baskının ve çıkarcılığın ta kendisini getirdiler! Adem ile Havva Allah yerine Şeytan’a inanmayı seçtiklerinde, esasen ona yeryüzünde egemenlik vermiş oldular. Şeytan o noktada Allah’ın krallığından daha iyi olacağını iddia ettiği krallığı kurmaya başladı. Şimdiye kadar içinde yaşamayı nasıl buldunuz?
Gazeteler her gün en aşağılık suçlara ve korkunç acılara dair haberlerle dolu. Bu kesinlikle Allah’ın yarattığı krallık değil! Bu kötülükler insan kalbinde hüküm süren bencilliğin eseri. Benlik, Şeytan’ın krallığının temelidir. İşe yaramaz. Hiçbir zaman işe yarayamaz. Fakat insanların bunun işe yaramadığını görmeleri gereklidir. Bu nedenle Allah, Şeytan’ın başlattığı işi tersine çevirmek amacıyla, akla gelebilecek her türlü yönetim biçimini denememize izin verir.
Şimdi hayret verici kısma geliyoruz. Allah, Nuh’un zamanında yaptığı gibi her şeyi yok edebilir. Fakat O bunu yapmıyor. Bunun yerine, insanların kalplerini Kendisine geri kazanabilmek için, Kendisini insana iyilik ile açıklıyor. Şeytan’ın gerçek karakterinin açığa çıkması için oyununu oynamasına izin veriyor. Şeytan’ın karakteri, güdüleri ve hede eri Allah’ın pak karakterinin ışığında ifşa edildiğinde, aklı başında olan hiç kimse Şeytan’ın krallığının bir parçası olarak yaşamak istemez. Gerçek huzur ve mutluluğu ancak bağlılığımızı tekrar Allah’a vererek bulabiliriz. İnsanın sorunları yine benliğe dayalı başka bir hükümet sistemi meydana getirilerek çözülemez. İnsanlığın tüm sorunlarının yanıtı, Allah’ın kalpte bencillikten uzak olarak hüküm sürmesindedir.
Yeşaya’daki bölüme benzer başka bir Kutsal Yazı bölümü var. Hezekiel kitapçığına gidelim. Orada Sur kralı için bir ağıt okuyacağız. Ancak bu metinde daha derin bir anlam olduğuna dair ipuçları bulabilir misiniz? Parlak Yıldız’ın düşüşüyle ve onun bu dünyadaki işiyle benzerlikler olduğuna dair belirtiler görüyor musunuz? 28. bölüm, 12–19 ayetlerini okuyalım:
12 “İnsanoğlu, Sur Kralı için bir ağıt yak. Ona diyeceksin ki, ‘Egemen RAB şöyle diyor: “‘Kusursuzlukta örnek biriydin, bilgeliğin ve güzelliğin eksiksizdi. 13 Sen Tanrı’nın bahçesi Aden’deydin. Yakut, topaz, aytaşı, sarı yakut, oniks, yeşim, laciverttaşı, ruze, zümrütle, çeşit çeşit değerli taşla bezenmiştin. Kakma ve oyma işlerin hep altındandı. Bunlar yaratıldığın gün hazırlanmışlardı. 14 Meshedilmiş, koruyucu bir Keruv olarak seni oraya yerleştirdim. Tanrı’nın kutsal dağındaydın, yanan taşlar arasında dolaştın. 15 Yaratıldığın günden sende kötülük bulunana dek yollarında kusursuzdun. 16 Ticaretinin bolluğundan zorbalıkla doldun ve günah işledin. Bu yüzden kirli bir şey gibi seni Tanrı’nın dağından attım, yanan taşların arasından kovdum, ey koruyucu Keruv. 17 Güzelliğinden ötürü gurura kapıldın, görkeminden ötürü bilgeliğini bozdun. Böylece seni yere attım, kralların önünde seni yüzkarası yaptım. 18 İşlediğin pek çok günah ve ticaretteki hileciliğin yüzünden kutsal yerlerini kirlettin. Seni yakıp yok edecek bir ateş çıkardım içinden, bütün seyredenlerin gözü önünde seni yeryüzünde küle çevirdim. 19 Seni tanıyan bütün uluslar sana şaştı, sonun korkunç oldu. Bir daha var olmayacaksın.’”
Sur kralı ne zaman Aden Bahçesi’ndeydi? Hiçbir zaman. Bir koruyucu keruv gökte Allah’a en yakın duran meleklerden biridir.18 Sur kralı bir koruyucu keruv muydu? Tabii ki değildi! Sur kralı ne zaman Allah’ın dağından atıldı? Hiçbir zaman. Böylelikle, Sur kralına karşı okunan ağıdın Yeşaya’nın Babil’e karşı okuduğuna benzeyen bir mecaz olduğunu anlıyoruz. Hayvan Çiftliği’nin derin siyasi ilişkileri ve kavramları anlayabileceğimiz terimlerle örneklemek için hayvanlar hakkında bir öyküyü kullandığı gibi, Kutsal Kitap da anlamamıza yardımcı olmak için karşılaştırmalar yapar.
Hezekiel’in anlatısında, Parlak Yıldız’ın düşüşüyle ilgili birkaç şey öğreniyoruz. Parlak yıldız bir koruyucu keruvdu. Yani Allah’ın karakterini Parlak Yıldız’dan daha iyi tanıyan biri yoktu. Bir melek olarak, gerçekten Allah’ın huzurunda duruyordu. Ayrıca çok güzeldi. O kadar ki, gururlandı ve kalbi şiddetle doldu. Kendisinin Allah’tan daha iyi olduğuna gerçekten inandı ve O’nu devirmek istedi.
Fakat şimdi en önemli soruya geliyoruz. Allah Parlak Yıldız’ı o şekilde mi yarattı?
Hezekiel bize Parlak Yıldız’ın kendisinde kötülük bulunana dek tüm yollarında kusursuz olduğunu söylüyor. Ondaki kötülüğü Allah yaratmadı. Fakat Allah tıpkı Adem ile Havva gibi ona seçme özgürlüğü verdi, çünkü bu sevgi üzerine kurulmuş bir krallıkta gereklidir. O bizim öyle seçtiğimiz için Kendisi’ni sevmemizi istiyor, mecbur olduğumuz için değil! Parlak Yıldız bu ayrıcalığı suistimal etti ve bencil, gururlu ve isyankâr oldu.
Bu metinlerden öğrendiğimiz diğer bir önemli husus da, günahın sona ereceği. Şeytan’a dönüşen Parlak Yıldız, en sonunda yok edilecek. Sonsuza dek yanan bir cehennemde gardiyan olmayacak ve Allah’ın krallığındaki herhangi birine mutsuzluk ve ayartı getirmek üzere yaşamına devam etmeyecek. Küle dönüşecek. Az önce okuduğumuz ayeti, Hezekiel 28. bölüm, 18. ayeti hatırlayın:
18 İşlediğin pek çok günah ve ticaretteki hileciliğin yüzünden kutsal yerlerini kirlettin. Seni yakıp yok edecek bir ateş çıkardım içinden, bütün seyredenlerin gözü önünde seni yeryüzünde küle çevirdim.
Gurur, Babil kralının ve Sur kralının konumlarını suistimal etmelerine neden oldu ve krallıklarını yitirdiler. Gurur, Parlak Yıldız’ın Yaratıcı’ya isyan etmesine ve Allah’ın halkına zulmetmesine neden oldu. Parlak Yıldız da Babil kralı ve Sur kralı gibi kendi krallığını kaybedecek. O yok edilecek.
Hayvan Çiftliği’nde hayvanlar isyan ettiler ve çiftliği çiftçiden daha iyi yönetmeye teşebbüs ettiler. Ancak girişimleri başarısızlıkla sonuçlandı. 1917 yılında Rusya’daki Bolşevikler çara karşı bir isyan düzenlediler ve Komünizm adı verilen yeni bir yönetim biçimi kurdular; bu da başarısızlıkla sonuçlandı. Bu dersimizde Parlak Yıldız’ın Allah’ın gökteki önderliğinden hoşnutsuz olduğunu ve Allah’ın yerini almayı arzuladığını öğrendik. Kendisine taraftar arayan bir siyasetçi gibi, o da Yaratıcı’ya karşı isyanında kendisine katılmaları için başkalarını kışkırtmaktadır.
Asıl soru şu: Allah ve O’nun önderliği iyi mi?
Şeytan’ın isyanının pratik sonuçlarından, Şeytan’ın önderliğinin sonucunun yalnızca günah, sefalet, acı ve en sonunda sonsuz ölüm olduğunu görüyoruz. Herkesin Allah ile Şeytan arasındaki bu büyük mücadelede hangi tarafta olacağını seçme şansı olduğunda, bu dünyanın sonu gelecek. Şeytan, sizin yıkımınıza kararlı olan kişisel bir varlıktır. O Allah’ın sevdiğinden nefret eder, bu da sizi riske atar. Evrenin yalnızca bir kralı olabilir ve Kutsal Kitap bunun Şeytan olmayacağını söylüyor. Siz kimin tarafında olmak istiyorsunuz?
Tartışma Soruları
1. Hayvan Çiftliği’nde hayvanlar domuzların bencilliğini tecrübe ettiler. Kendi bencilliğiniz ya da başkalarının bencilliği
nedeniyle tecrübe ettiğiniz bazı şeyleri paylaşabilir misiniz?
2. Parlak Yıldız bizzat Allah’ın huzurundaydı ve Allah’ın sevgisi ile gücünü biliyordu. Sizce Parlak Yıldız’ın Allah’a karşı
isyan ederek kazanabileceğini düşünmesine ne sebep olmuş olabilir?
3. Gururun bir kişiyi gerçeğe nasıl kör ettiğine ve ona aptalca bir şey yaptırdığına dair görmüş olduğunuz bir örnek
verebilir misiniz?
4. Hayvan Çiftliği’nde domuzlar 7 emri ahır duvarından kaldırdılar. Bunu neden yaptılar? Sizce Şeytan Allah’ın 10
Emri’ni Allah’ın halkının zihinlerinden kaldırmaya çalışıyor mu? Bunu nasıl yapıyor? Bu durum insanların Allah’a ya
da Şeytan’a bağlılık göstermeleri üzerindeki mücadelede nasıl bir rol oynuyor?
16 Bkz. Yaratılış 3:4, 5.
17 Bkz. Eyüp 1:9–11.
18 Süleyman’ın Tapınağı’nda Antlaşma Sandığı’nın üzerinde duran meleklerden birini düşünün.
Pek çok dersimizde Kutsal Yazılar’dan aynı yazar tarafından yazılmış tek bir öykü ya da bölüm işledik. Bu dersimizde, bir peygamberin başka bir peygamberin yazdıklarına nasıl ekleme yaptığını ve bunları tamamladığını öğrenmek için iki farklı Kutsal Yazı bölümünü inceleyeceğiz. Bunları karşılaştırdıktan sonra, bir ölçüde karmaşık olan bir olayın daha net bir resmini elde edeceğiz.
Her iki yazarın, Yeşaya’nın ve Hezekiel’in, kötülüğün kökeniyle ve Allah’ın bu konuda ne yapacağıyla ilgili olarak bize öğretecek bir şeyleri var. Bu Kutsal Yazı bölümlerinin niteliğini anlamamıza yardımcı olması için, dünyasal edebiyattan bir öyküyü ele alalım.
George Orwell tarafından yazılan ve 1945 yılında yayınlanan Hayvan Çiftliği adlı kitabı hiç duymuş muydunuz? Pek çok kişi Hayvan Çiftliği’nin 1917 Devrimi’nden sonra Rusya’da yaşanan olaylara dayalı bir taşlama olduğunu düşünür. O yıl işçiler Rus Çarı’nı devirdiler. İlk önemli önder Vladimir Lenin, Karl Marx, Friedrich Engels ve benzeri kişilerin yazdıklarına dayanarak, komünizm kirlerini geliştirdi. Temel ilkeler sıradan halkın idaresi ve eşitlikti.
Lenin’in 1924 yılında ölümünden sonra, iki Komünist Parti lideri Stalin ile Troçki güç için yarıştılar. Kazanan Stalin oldu ve 1934 yılında devletin düşmanı olarak görülen insanların toplu olarak katledilmeleri emrini verdi. Stalin 1941 yılında kendisini müşterek hükümetin başı ilan etti. Stalin’in yönetiminin büyük kısmında tüketim maddeleri karneye bağlandı ve herkese asgari çalışma zorunlulukları yüklendi. Komünizmin temel inançlarının aksine, Komünist Parti üyelerinin çoğunlukla sıradan vatandaştan daha yüksek bir yaşam standardına sahip oldukları görüldü.
Hayvan Çiftliği kitabında öykü Bay Jones’un sahibi olduğu Manor Çiftliği’nde geçiyor. Bir gece ödüllü domuz Koca Reis diğer çiftlik hayvanlarına bir konuşma yapar. Onlara şöyle der:
“İnsan üretmeden tüketen tek varlıktır. Süt vermez, yumurtlamaz, saban çekemeyecek kadar güçsüzdür, tavşan yakalayacak kadar hızlı koşamaz. Buna rağmen o tüm hayvanların efendisidir. Onları işe koşar, onlara ancak açlıktan ölmemelerine yetecek kadar yiyecek verir ve geri kalanını kendisine ayırır.”
Hayvanlara insan neslini devirmek için çalışmaları gerektiğini söyler, çünkü, dediğine göre,
“Tüm insanlar düşmandır. Tüm hayvanlar yoldaşlardır.”
Vahşi hayvanlar dahil olmak üzere tüm hayvanlara birbirlerine destek olmalarını ve hepsinin eşit olduklarını hatırlamalarını söyler. Fakat Koca Reis ölür ve Kartopu ile Napolyon adındaki iki domuz domuzların önderi olurlar. Domuzlar Yaşlı Major’un kirlerini diğer hayvanlara öğretmeye başlarlar. Yeni sistemlerine Hayvanizm adını verirler. Bir gece Bay Jones sarhoş olur ve hayvanları beslemeyi unutur. Hayvanlar öyle acıkırlar ki, isyan çıkararak insanları çiftlikten kovarlar. Çiftliğe “Hayvan Çiftliği” adını verirler. Hatta Hayvanizm’in Yedi Emir’ini yazarlar:
1. İki ayak üzerinde yürüyen her şey düşmandır.
2. Dört ayak üzerinde yürüyen, ya da kanatları olan her şey dosttur.
3. Hiçbir hayvan elbise giymeyecektir.
4. Hiçbir hayvan yatakta uyumayacaktır.
5. Hiçbir hayvan alkol içmeyecektir.
6. Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmeyecektir.
7. Tüm hayvanlar eşittir.
Tabii ki, Kartopu ile Napolyon çiftliğin geleceğine dair planlar üzerinde uzlaşamazlar. Bir güç oyunu sergilenir ve sonunda Napolyon dokuz köpeği çağırarak Kartopu’nu çiftlikten attırır.
Öyküde bu noktaya dek, hayvanlar çiftliğe elektrik sağlayacak bir yeldeğirmeninin yapımı için çok çalışmışlardır. Bu gerçekte Kartopu’nun kriydi, ancak Napolyon bunu sahiplenmiştir. Yeldeğirmenindeki çalışma yavaş yürümekte ve büyük ölçüde güçlü ve çalışkan bir yük beygiri olan Boksör’e dayanmaktadır. Boksör çalışmaya devam ederken, domuzlar çiftlik evine taşınarak yataklarda uyumaya karar verirler; insanlar gibi yataklarda uyumak Yedi Emir tarafından yasaklanmış olmasına rağmen.
Bundan kısa bir süre sonra hayat domuzlar dışında herkes için her zamankinden daha zor hale gelmiştir. Diğer hayvanlar sürekli olarak değiştirilen Yedi Emir’i tutmaya zorlanırlarken, domuzlar iki ayak üzerinde yürümeye başlamıştır. Sonunda, Emirler ahır duvarından indirilmiştir. Bundan sonra da ünlü alıntı gelir:
“Tüm hayvanlar eşittir, fakat bazıları diğerlerinden daha eşittir.”
Bir grup insan çiftliği görmeye geldiklerinde, diğer hayvanlar insanlar ile domuzlar arasında fark göremediklerini fark ederler.
Bu öykünün evrendeki kötülüğün kökeniyle ne gibi bir ortak noktası olabileceğini merak ediyor olabilirsiniz. Yeşaya 14. bölüm, 3–20 ayetlerinden öykümüze bakmaya başladığımızda ilişkiyi göreceksiniz:
3 RAB İsrail halkını acıdan, sıkıntıdan ve yaptığı ağır işlerden kurtardığı gün 4 Babil Kralı’nı alaya alarak, “Halkı ezenin nasıl da sonu geldi!” diyecekler, “Zorbalığı nasıl da sona erdi!” 5 RAB kötülerin değneğini, egemenlerin asasını kırdı. 6 O asa ki, halklara gazapla vurdukça vurdu, ulusları öfkeyle, dinmeyen zulümle yönetti. 7 Bütün dünya esenlik ve barış içinde sevinçle haykırıyor. 8 Lübnan’ın çam ve sedir ağaçları bile kralın yok oluşuna seviniyor. “Onun ölümünden beri kimse bizi kesmeye gelmiyor” diyorlar. 9 Toprağın altındaki ölüler diyarı Babil Kralı’nı karşılamak için sabırsızlanıyor. Onun gelişi ölüleri, dünyanın eski önderlerini heyecanlandırıyor; ulusları yönetmiş kralları tahtlarından ayağa kaldırıyor. 10 Hepsi ona seslenip diyecekler ki, “Sen de bizim gibi gücünü yitirdin, bize benzedin.” 11 Görkemin de çenklerinin sesi de ölüler diyarına indirildi. Altında kurtlar kaynaşacak, üstünü kurtçuklar kaplayacak. 12 Ey parlak yıldız, seherin oğlu, göklerden nasıl da düştün! Ey ulusları ezip geçen, nasıl da yere yıkıldın! 13 İçinden, “Göklere çıkacağım” dedin, “Tahtımı Tanrı’nın yıldızlarından daha yükseğe koyacağım; ilahların toplandığı dağda, Safon’un doruğunda oturacağım. 14 Bulutların üstüne çıkacak, kendimi Yüceler Yücesi’yle eşit kılacağım.” 15 Ancak ölüler diyarına, ölüm çukurunun dibine indirilmiş bulunuyorsun. 16–17 Seni görenler bakıp bakıp şöyle düşünecekler: “Dünyayı sarsan, ülkeleri titreten, yeryüzünü çöle çeviren, kentleri yerle bir eden, tutsakları evlerine salıvermeyen adam bu mu?” 18 Ulusların bütün kralları tek tek, görkemli mezarlarda yatıyor. 19 Ama sen reddedilen bir dal gibi mezarından dışarı atıldın; bedenleri kılıçla delinip ölüm çukurunun dibine atılmış ölülerle örtülüsün; ayak altında çiğnenen leş gibisin. 20 Ülkeni harap edip halkını katlettiğin için başkaları gibi gömülmeyeceksin. Kötülük yapan soy bir daha anılmayacak.
Bu Kutsal Yazı bölümü Babil kralına karşı bir peygamberlik sözü olarak başlamaktadır. İsrailliler’in Babil’deki esaretlerinden kurtularak geri dönecekleri ve Babil’in artık güçlü bir imparatorluğun merkezi olmayacağı bir zamanı ifade eder. Tüm dünyanın Babil’in ve onun kralının zorbaca gücünden özgür olduklarına ne kadar sevineceklerini açıklar. Fakat tıpkı Hayvan Çiftliği’nin ikili bir anlamı olduğu gibi, bu Kutsal Yazı bölümü de öyledir. Aslında, bu anlatının tam orta yerinde, 12–14 ayetlerinde, Yeşaya’nın daha derin bir konu hakkında konuştuğunu görebiliriz. O ayetleri yeniden okuyalım:
12 Ey parlak yıldız, seherin oğlu, göklerden nasıl da düştün! Ey ulusları ezip geçen, nasıl da yere yıkıldın! 13 İçinden, “Göklere çıkacağım” dedin, “Tahtımı Tanrı’nın yıldızlarından daha yükseğe koyacağım; ilahların toplandığı dağda, Safon’un doruğunda oturacağım. 14 Bulutların üstüne çıkacak, kendimi Yüceler Yücesi’yle eşit kılacağım.”
Parlak Yıldız kimdir? Şeytan’ın kendisidir! Bu aslında Şeytan’ın düşüşünün tarihçesidir, Babil yalnızca bir benzetme görevi görmektedir. Babil kralı çok gururlu oldu ve gücüyle yeryüzünün uluslarına baskı uyguladı. Aynı şekilde gökten düşen Parlak Yıldız da güç kazandı ve kendi yönetimi altındaki insanlara, yani dünyanın tüm uluslarına baskı yaptı. Bu isyanın nedeninin hırs ve gurur olduğunu görüyoruz. Düşüşünden sonra Şeytan adı verilen Parlak Yıldız, aslında Allah’ı tahtından indirmeyi ve evrenin krallığını ele geçirmeyi arzuluyordu. Kısacası, Tanrı olmak istiyordu!
Söylentiye göre, Michael Jackson 1995 yılında Türkiye’ye geldiğinde Topkapı Sarayı’nı ziyaret etmiş. Orada 250 kilo altından yapılma ve mücevherlerle süslü bir taht bulunmaktadır. Michael Jackson tahtı gördüğünde üzerine oturup fotoğraf çektirmek istemiş. Tabii ki tahta oturmak herkes için yasaktır, çünkü bu sultanın tahtıdır ve büyük ulusal ve tarihi değeri vardır. Michael yine de izin istemiş ve reddedilmiş. Müze hiçbir istisna yapmayacaktı. Michael Jackson sultan değildi! Aynı şekilde, Şeytan Tanrı değildir ve O’nun tahtına oturmaya hiçbir hakkı yoktur.
Hayvan Çiftliği kitabı görünürde hayvanlarla ve bir çiftlikle ilgili eğlenceli bir öykü. Ancak küçük bir karşılaştırmalı tarihsel analiz yapıldığında, aslında Rusya’da komünizmin tarihi olduğu anlaşılıyor. Bir monarşiye isyanın ve yeni bir yönetim kurulmasının öyküsü. Aynı şekilde, Şeytan’ın düşüşünün de isyanın sonucu olduğunu görüyoruz.
Önceki derslerimizde Parlak Yıldız’ın Allah’a isyanının niteliğine dair birkaç belirti görmüştük. Şeytan’ın Aden Bahçesinde Havva’ya yaklaşarak şöyle dediğini hatırlıyor musunuz:
“Kesinlikle ölmezsiniz. Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.”16
Şeytan Havva’ya Allah’ın iyi şeyleri bencilce ondan sakladığını ve Kendisi’ni yücelttiğini telkin etti.
Eyüp kitapçığında, Şeytan Allah’a şöyle dedi:
“Eyüp Tanrı’dan boşuna mı korkuyor? Onu, ev halkını, sahip olduğu her şeyi sen çitle çevirip korumadın mı? Elleriyle yaptığı her şeyi bereketli kıldın. Sürüleri bütün ülkeye yayıldı. Ama elini uzatır da sahip olduğu her şeyi yok edersen, yüzüne karşı sövecektir!”17
Şeytan’ın sözlerindeki ima, Allah’ın yönetiminin temeline dokunmaktadır. Allah, Kendi yönetiminin temelinin özverili sevgi olduğunu bildirmektedir. Ancak Şeytan, Eyüp’ün Allah’a yalnızca Allah’ın sağladığı ziksel faydaları aldığı için kulluk ettiğini söyler. Allah’ın Eyüp’e bağlılık göstermesi için rüşvet verdiğini ve bunun sevgiye değil, daha ziyade bencilce kazanca dayalı olduğunu ima etmiştir.
Hayvan Çiftliği kitabında baskıcı bir yöneticiye karşı bir isyan vardı. Hayvanlar yönetimi ele geçirdi ve kendi hükümetlerini kurdular. Fakat çok kısa bir sürede aradıkları eşitliğin kendilerinden halen kaçtığını gördüler. Önderleri bencildi ve kendi koymuş oldukları kuralları çiğniyorlardı. Başkaları çalışıp sıkıntı çekerken kendileri lüks içinde yaşıyorlardı.
Buradaki ders, insanların bencillikten uzak özveriye dayanan bir hükümeti sürdüremeyecekleri, çünkü insanların doğa gereği bencil olduklarıdır. Bu atalarımız Adem ile Havva’dan aldığımız mirastır; onlara da Şeytan tarafından bulaştırılmıştı. Bu nedenle onlara ne ad verirsek verelim tüm insani yönetimlerde bu zayı ık –içinde yaşayan ve onu yürüten insanların bencilliği– bulunmaktadır. Dolayısıyla, yönetim ne kadar iyi planlanmış olursa olsun, ya da insanlar ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, pek çok yönetim sonunda çöker. Her yerde “Hepimiz eşitiz” sözlerini işitiyoruz. Ancak her yerde bu ilke “Fakat bazıları diğerlerinden daha eşittir” şeklinde hayata geçiriliyor.
Öyleyse çözüm nedir? Doğrusu, insan zekâsıyla bulunamaz. Tek çözüm, Allah’ın bencil insan kalbini, başkalarına hizmet etmek arzusuyla dolu özverili bir kalbe dönüştürmesini gerektiren doğaüstü bir eylemdir. Kutsal Kitap buna dönüşüm ve Allah’ın Krallığı adını veriyor. Başka hiçbir yönetim işe yaramaz. İşte bu yüzden Kutsal Kitap sürekli olarak günah sorunuyla, benlik sorunuyla ilgileniyor. Gerçek sorun budur, yönetimler değil. Yönetimin demokrasi, komünizm, sosyalizm ya da monarşi olması fark etmez. İnsanlar bencil iseler, sistem işlemeyecektir.
Hayvan Çiftliği’nde hayvanlar daha iyi bir yaşam biçimi yaratmak için monarşiyi devirdikten sonra, onun yerine, monarşiyi sergilemekle suçladıkları baskının ve çıkarcılığın ta kendisini getirdiler! Adem ile Havva Allah yerine Şeytan’a inanmayı seçtiklerinde, esasen ona yeryüzünde egemenlik vermiş oldular. Şeytan o noktada Allah’ın krallığından daha iyi olacağını iddia ettiği krallığı kurmaya başladı. Şimdiye kadar içinde yaşamayı nasıl buldunuz?
Gazeteler her gün en aşağılık suçlara ve korkunç acılara dair haberlerle dolu. Bu kesinlikle Allah’ın yarattığı krallık değil! Bu kötülükler insan kalbinde hüküm süren bencilliğin eseri. Benlik, Şeytan’ın krallığının temelidir. İşe yaramaz. Hiçbir zaman işe yarayamaz. Fakat insanların bunun işe yaramadığını görmeleri gereklidir. Bu nedenle Allah, Şeytan’ın başlattığı işi tersine çevirmek amacıyla, akla gelebilecek her türlü yönetim biçimini denememize izin verir.
Şimdi hayret verici kısma geliyoruz. Allah, Nuh’un zamanında yaptığı gibi her şeyi yok edebilir. Fakat O bunu yapmıyor. Bunun yerine, insanların kalplerini Kendisine geri kazanabilmek için, Kendisini insana iyilik ile açıklıyor. Şeytan’ın gerçek karakterinin açığa çıkması için oyununu oynamasına izin veriyor. Şeytan’ın karakteri, güdüleri ve hede eri Allah’ın pak karakterinin ışığında ifşa edildiğinde, aklı başında olan hiç kimse Şeytan’ın krallığının bir parçası olarak yaşamak istemez. Gerçek huzur ve mutluluğu ancak bağlılığımızı tekrar Allah’a vererek bulabiliriz. İnsanın sorunları yine benliğe dayalı başka bir hükümet sistemi meydana getirilerek çözülemez. İnsanlığın tüm sorunlarının yanıtı, Allah’ın kalpte bencillikten uzak olarak hüküm sürmesindedir.
Yeşaya’daki bölüme benzer başka bir Kutsal Yazı bölümü var. Hezekiel kitapçığına gidelim. Orada Sur kralı için bir ağıt okuyacağız. Ancak bu metinde daha derin bir anlam olduğuna dair ipuçları bulabilir misiniz? Parlak Yıldız’ın düşüşüyle ve onun bu dünyadaki işiyle benzerlikler olduğuna dair belirtiler görüyor musunuz? 28. bölüm, 12–19 ayetlerini okuyalım:
12 “İnsanoğlu, Sur Kralı için bir ağıt yak. Ona diyeceksin ki, ‘Egemen RAB şöyle diyor: “‘Kusursuzlukta örnek biriydin, bilgeliğin ve güzelliğin eksiksizdi. 13 Sen Tanrı’nın bahçesi Aden’deydin. Yakut, topaz, aytaşı, sarı yakut, oniks, yeşim, laciverttaşı, ruze, zümrütle, çeşit çeşit değerli taşla bezenmiştin. Kakma ve oyma işlerin hep altındandı. Bunlar yaratıldığın gün hazırlanmışlardı. 14 Meshedilmiş, koruyucu bir Keruv olarak seni oraya yerleştirdim. Tanrı’nın kutsal dağındaydın, yanan taşlar arasında dolaştın. 15 Yaratıldığın günden sende kötülük bulunana dek yollarında kusursuzdun. 16 Ticaretinin bolluğundan zorbalıkla doldun ve günah işledin. Bu yüzden kirli bir şey gibi seni Tanrı’nın dağından attım, yanan taşların arasından kovdum, ey koruyucu Keruv. 17 Güzelliğinden ötürü gurura kapıldın, görkeminden ötürü bilgeliğini bozdun. Böylece seni yere attım, kralların önünde seni yüzkarası yaptım. 18 İşlediğin pek çok günah ve ticaretteki hileciliğin yüzünden kutsal yerlerini kirlettin. Seni yakıp yok edecek bir ateş çıkardım içinden, bütün seyredenlerin gözü önünde seni yeryüzünde küle çevirdim. 19 Seni tanıyan bütün uluslar sana şaştı, sonun korkunç oldu. Bir daha var olmayacaksın.’”
Sur kralı ne zaman Aden Bahçesi’ndeydi? Hiçbir zaman. Bir koruyucu keruv gökte Allah’a en yakın duran meleklerden biridir.18 Sur kralı bir koruyucu keruv muydu? Tabii ki değildi! Sur kralı ne zaman Allah’ın dağından atıldı? Hiçbir zaman. Böylelikle, Sur kralına karşı okunan ağıdın Yeşaya’nın Babil’e karşı okuduğuna benzeyen bir mecaz olduğunu anlıyoruz. Hayvan Çiftliği’nin derin siyasi ilişkileri ve kavramları anlayabileceğimiz terimlerle örneklemek için hayvanlar hakkında bir öyküyü kullandığı gibi, Kutsal Kitap da anlamamıza yardımcı olmak için karşılaştırmalar yapar.
Hezekiel’in anlatısında, Parlak Yıldız’ın düşüşüyle ilgili birkaç şey öğreniyoruz. Parlak yıldız bir koruyucu keruvdu. Yani Allah’ın karakterini Parlak Yıldız’dan daha iyi tanıyan biri yoktu. Bir melek olarak, gerçekten Allah’ın huzurunda duruyordu. Ayrıca çok güzeldi. O kadar ki, gururlandı ve kalbi şiddetle doldu. Kendisinin Allah’tan daha iyi olduğuna gerçekten inandı ve O’nu devirmek istedi.
Fakat şimdi en önemli soruya geliyoruz. Allah Parlak Yıldız’ı o şekilde mi yarattı?
Hezekiel bize Parlak Yıldız’ın kendisinde kötülük bulunana dek tüm yollarında kusursuz olduğunu söylüyor. Ondaki kötülüğü Allah yaratmadı. Fakat Allah tıpkı Adem ile Havva gibi ona seçme özgürlüğü verdi, çünkü bu sevgi üzerine kurulmuş bir krallıkta gereklidir. O bizim öyle seçtiğimiz için Kendisi’ni sevmemizi istiyor, mecbur olduğumuz için değil! Parlak Yıldız bu ayrıcalığı suistimal etti ve bencil, gururlu ve isyankâr oldu.
Bu metinlerden öğrendiğimiz diğer bir önemli husus da, günahın sona ereceği. Şeytan’a dönüşen Parlak Yıldız, en sonunda yok edilecek. Sonsuza dek yanan bir cehennemde gardiyan olmayacak ve Allah’ın krallığındaki herhangi birine mutsuzluk ve ayartı getirmek üzere yaşamına devam etmeyecek. Küle dönüşecek. Az önce okuduğumuz ayeti, Hezekiel 28. bölüm, 18. ayeti hatırlayın:
18 İşlediğin pek çok günah ve ticaretteki hileciliğin yüzünden kutsal yerlerini kirlettin. Seni yakıp yok edecek bir ateş çıkardım içinden, bütün seyredenlerin gözü önünde seni yeryüzünde küle çevirdim.
Gurur, Babil kralının ve Sur kralının konumlarını suistimal etmelerine neden oldu ve krallıklarını yitirdiler. Gurur, Parlak Yıldız’ın Yaratıcı’ya isyan etmesine ve Allah’ın halkına zulmetmesine neden oldu. Parlak Yıldız da Babil kralı ve Sur kralı gibi kendi krallığını kaybedecek. O yok edilecek.
Hayvan Çiftliği’nde hayvanlar isyan ettiler ve çiftliği çiftçiden daha iyi yönetmeye teşebbüs ettiler. Ancak girişimleri başarısızlıkla sonuçlandı. 1917 yılında Rusya’daki Bolşevikler çara karşı bir isyan düzenlediler ve Komünizm adı verilen yeni bir yönetim biçimi kurdular; bu da başarısızlıkla sonuçlandı. Bu dersimizde Parlak Yıldız’ın Allah’ın gökteki önderliğinden hoşnutsuz olduğunu ve Allah’ın yerini almayı arzuladığını öğrendik. Kendisine taraftar arayan bir siyasetçi gibi, o da Yaratıcı’ya karşı isyanında kendisine katılmaları için başkalarını kışkırtmaktadır.
Asıl soru şu: Allah ve O’nun önderliği iyi mi?
Şeytan’ın isyanının pratik sonuçlarından, Şeytan’ın önderliğinin sonucunun yalnızca günah, sefalet, acı ve en sonunda sonsuz ölüm olduğunu görüyoruz. Herkesin Allah ile Şeytan arasındaki bu büyük mücadelede hangi tarafta olacağını seçme şansı olduğunda, bu dünyanın sonu gelecek. Şeytan, sizin yıkımınıza kararlı olan kişisel bir varlıktır. O Allah’ın sevdiğinden nefret eder, bu da sizi riske atar. Evrenin yalnızca bir kralı olabilir ve Kutsal Kitap bunun Şeytan olmayacağını söylüyor. Siz kimin tarafında olmak istiyorsunuz?
Tartışma Soruları
1. Hayvan Çiftliği’nde hayvanlar domuzların bencilliğini tecrübe ettiler. Kendi bencilliğiniz ya da başkalarının bencilliği
nedeniyle tecrübe ettiğiniz bazı şeyleri paylaşabilir misiniz?
2. Parlak Yıldız bizzat Allah’ın huzurundaydı ve Allah’ın sevgisi ile gücünü biliyordu. Sizce Parlak Yıldız’ın Allah’a karşı
isyan ederek kazanabileceğini düşünmesine ne sebep olmuş olabilir?
3. Gururun bir kişiyi gerçeğe nasıl kör ettiğine ve ona aptalca bir şey yaptırdığına dair görmüş olduğunuz bir örnek
verebilir misiniz?
4. Hayvan Çiftliği’nde domuzlar 7 emri ahır duvarından kaldırdılar. Bunu neden yaptılar? Sizce Şeytan Allah’ın 10
Emri’ni Allah’ın halkının zihinlerinden kaldırmaya çalışıyor mu? Bunu nasıl yapıyor? Bu durum insanların Allah’a ya
da Şeytan’a bağlılık göstermeleri üzerindeki mücadelede nasıl bir rol oynuyor?
16 Bkz. Yaratılış 3:4, 5.
17 Bkz. Eyüp 1:9–11.
18 Süleyman’ın Tapınağı’nda Antlaşma Sandığı’nın üzerinde duran meleklerden birini düşünün.