Pek çok kişi gelecek hakkında ve kendilerine ne olacağını düşünmeyi sever. Hoş bir hayatımız olması için geleceğimizi planlamaya çalışırız. İyi bir gelirimiz olması için okula gider ya da meslekî kurslar alırız. Genç kızlar gelin dergilerine bakarak kendi düğünlerinin nasıl olacağını hayal ederler. Fakat geleceğe ilişkin düşüncelerimiz kişisel hayatlarımızla sınırlı değildir, dünyanın geleceğini de düşünürüz.
Küresel ısınma nedeniyle yükselen denizler dünyayı yok edecek mi? Kentlerimiz depremler nedeniyle çökecek mi? Milyonlarca kişiyi yok edecek nükleer bir kaza olacak mı? Şimdiye dek derslerimizde gördüğümüz gibi, geleceğe ilişkin tek gerçek doğru kaynak Allah’tan gelir. Daniel 2. bölümde yer alan Nebukadnessar’ın rüyası hakkındaki dersimizde, Allah’ın geleceği, çeşitli ulusların yükselişlerini ve çöküşlerini açıkladığını öğrendik. O uluslar yüzlerce yıl boyunca Allah’ın antlaşma halkı üzerinde etkili olacaklardı.
Daniel o peygamberlik sözlerini İsa’dan 500 yıldan daha uzun bir zaman önce yazdı. Ancak dört büyük imparatorluğun yükselişini ve çöküşünü kesin bir şekilde bildi. Çökecek olan ilk krallık Medler’in ve Persler’in elinden Babil krallığı olacaktı. Kendisi öldükten uzun bir süre sonra Grek imparatorluğunun Med– Pers imparatorluğunun yerine geçeceğini öngördü. Şaşırtıcı bir şekilde Roma İmparatorluğu’nun yükselişini de öngördü. Bundan sonra, inanılmaz bir kesinlikle, başka bir imparatorluğun yükseleceğini düşünebileceğimizi tahmin ederek Daniel pagan Roma İmparatorluğu’nun bölüneceğini gösterdi. Onun yerini dev bir imparatorluk almayacaktı.
Her şey Daniel’in söylediği gibi meydana geldi. Çeşitli Avrupa ulusları döneminde, bildiğimiz şekilde dünyanın sonunun geleceğini gördük. Allah müdahale edecek, tüm bu uluslar ortadan kalkacak ve sonsuza dek kalıcı bir krallık kurulacaktı. Dünya nükleer bir kaza ile yok olmayacaktı. Küresel ısınma nedeniyle yükselen denizler dünyayı sular altında bırakmayacaktı. Dünyanın imparatorlukları, Allah’ın kuracağı bir krallık tarafından ortadan kaldırılacaktı.
Geleceği ve bize neler olacağını düşünmeyi seviyoruz, fakat Allah neden Daniel aracılığıyla bize geleceği bildirdi? Bir neden, Allah’ın O’nun her şeyi Kendi denetimi altında tuttuğundan emin olmamızı istemesi. Belki bir başka neden daha vardır. Eski ve Yeni Antlaşma’ya (Tevrat, Zebur, ve İncil) güvenebileceğinizi nereden biliyorsunuz?
Bunların Allah’ın iradesinin güvenilir bir tanıklığı olduklarını nereden biliyorsunuz? Ne de olsa dünyada pek çok farklı kutsal yazılar var, her biri kendisinin Allah’ın sözü olduğunu iddia ediyor. Gerçeği sahtesinden nasıl ayırabilirsiniz?
Bankada, bir adam veznedarın aldığı her banknotu sarı bir kalemle işaretlediğini fark etti.
Adam veznedara şöyle dedi, “Paraları neden o kalemle işaretlediğinizi sorabilir miyim?”
Veznedar “Tabii” dedi, “para sahteyse kalemin rengi sarı olarak değil, daha koyu başka bir renkte gözükür. Gerçekse, sarı olarak gözükür ve kısa bir süre sonra sarı renk de kaybolur.”
“Vay, bu gerçekten ilginç. Bir banknotun sahte olduğunu anlayabilmek için yapabileceğiniz başka bir şey var mı?”
“Tabii. Burada “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” yazan her yerde har er kabarıktır. Parmaklarınızla har eri hissedebilirsiniz.
Banknotun üzerindeki yazıların ve resimlerin çok net olması ve renklerin kalıcı olması gerekir. Gerçek olanı çok dikkatle incelediğiniz zaman, sahtesini ayırt etmek çok kolay oluyor.”
“Başka bir şey var mı?”
“Tabii. Banknotun üzerinde bir hologram olmalı. Yoksa ya da parlamıyorsa, banknotun sahte olduğundan emin olabilirsiniz.”
Bir banknotta hologram yoksa sahte olduğundan emin olabilirsiniz. Elimizdeki Kutsal Kitap’ın gerçekten Allah’tan olup olmadığını ve insanlar tarafından bizi kandırmak için yapılmış bir şey olup olmadığını anlamamıza yardımcı olacak bir şey var mı? Yanıt, evet! Buna öngörücü peygamberlik sözü deniyor. Daniel 2. bölüm öngörücü peygamberlik sözlerine harika bir örnek. Pek çok kişi, peygamberlik sözünün aslında olaylar gerçekleştikten sonra yazıldığını ispatlamak için boş yere uğraştı. 1948 yılında, Filistin’de Ölü Deniz Tomarları keşfedildiğinde, Daniel’in yazılarının İsa’dan en az 200 yıl önce yazılmış bir nüshasını buldular. Bunun anlamı, Daniel’in peygamberlik sözlerinin Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden en az 650 yıl önce mevcut olduğuna dair kanıtımız olduğudur. Bu bir varsayım değil.
Ayrıca, Kutsal Kitap’ta yalnızca bir öngörücü peygamberlik sözü örneği yok. Öyle olsaydı, Daniel’in peygamberlik sözlerini tesadüf ya da başka bir tür aldatmaca olarak düşünebilirdik. Hayır, Kutsal Kitap’ta pek çok öngörücü peygamberlik sözü örneği vardır, bunlarda Allah geleceği kulları peygamberler aracılığıyla bildirmektedir. Allah’ın bunu yapmasının nedeni Allah’ın bizi büyüklüğüyle etkilemek istemesi değil. Elimizdeki Kutsal Kitap’ın sahte olmadığını zihinlerimizde pekiştirmek içindir. Öngörücü peygamberlik sözü Allah’ın Kendi sözü üzerindeki hologramı gibidir. Bize, elimizde gerçeğinin olduğunu gösterir.
Önceki dersimizde gördüğümüz gibi, astrologlar ve falcılar Allah’ın Kendi sözünde yaptığını yapamazlar. Aşina olduğunuz sözde kutsal yazılarda pek çok öngörücü peygamberlik sözü örneği yoksa, gerçeğiyle değil, sahtesiyle uğraştığınızı kesin olarak bilebilirsiniz.
Bu dersimizde Kutsal Kitap’taki başka bir öngörücü peygamberlik sözüne bakacağız. Bu da Daniel tarafından yazılmış ve 5. bölümde kayıtlı. 1–4 ayetlerini okuyarak başlayalım:
1 Kral Belşassar soylu adamlarından bin kişiye büyük bir şölen verdi, onlarla şarap içti. 2 Şarabını keyi e içerken, atası Nebukadnessar’ın Yeruşalim’deki tapınaktan çıkarıp getirdiği altın ve gümüş kapların getirilmesini buyurdu. Öyle ki, kendisi, karıları, cariyeleri, soylu adamları onlarla içsinler. 3 Böylece Tanrı’nın Yeruşalim’deki tapınağından alınan altın kaplar getirildi; kral, karıları, cariyeleri, soylu adamları onlarla içtiler. 4 Şaraplarını içerken altından, gümüşten, tunçtan, demirden, ağaçtan, taştan ilahları övdüler.
Belşassar Babil’in kralıydı. Babası Nabonidus, büyükbabası ise Nebukadnessar’dı. Babil İmparatorluğu’nun çöküş yıllarında Nabo- nidus çoğunlukla savaşta orduları yönetiyordu. Onun yokluğu nedeniyle Belşassar Babil’in kral naibi olarak atanmıştı. Böylece Nabonidus halen hayattayken, oğluna da “kral” deniliyordu. Daniel 2. bölüm hakkındaki derste öğrendiğimiz gibi, Babil krallığı Akdeniz’den Basra Körfezi’ne, Dicle ve Fırat boyunca modern Türkiye’nin içlerine dek uzanıyordu. Fakat toprakları ve gücü yavaş yavaş azalıyordu.
Belşassar’ın büyükbabası gerçek Allah’a ilişkin tanıklık bırakmıştı. Daniel 4. bölümde, Kral Nebukadnessar nasıl mağrur olduğunu ve Allah’ın kendisini nasıl alçalttığını beyan etmişti. Delirdikten sonra yedi yıl boyunca kırlarda bir hayvan gibi yaşamıştı. Fakat sonunda deliliğinin farkına varmış, tövbe etmiş ve Allah onu kral olarak eski haline getirmişti. Tanıklığını Daniel 4. bölüm, 37. ayette okuyabiliriz:
37 Ben Nebukadnessar Göklerin Kralı’na şükrederim. O’nu över, yüceltirim. Çünkü bütün yaptıkları gerçek, yolları doğrudur; kendini beğenmişleri alçaltmaya gücü yeter.
Büyükbabasının deneyimine ve tanıklığına rağmen, Belşassar o kadar cüretkârdı ki, Nebukadnessar’ın uyarısını göz ardı edecek ve Yeruşalim’deki tapınaktan alınan kutsal kaplardan şarap içerek Allah’ı deneyecekti. Kutsal Kitap’ın kapları getirme emrini “şarabını keyi e içerken” verdiğini söylemesi, o sırada muhtemelen zaten sarhoş olduğuna işaret ediyor. Hayret ediyorsanız, hükümdarların başka dinler tarafından kutsal sayılan kapların kutsallığına saygısızlık etmeleri yaygın bir adetti. Bu onların, kendi tanrılarının gücünün ülkeleri ele geçirilen halkların tanrılarının gücüne karşı üstünlüğünü gösterme yollarıydı. Bundan sonra neler olduğunu görmek için Daniel 5. bölüm, 5–9 ayetlerine bakalım:
5 Ansızın bir insan elinin parmakları belirdi, kandilliğin yanındaki saray duvarının sıvası üzerine yazmaya başladı. Kral yazan eli gördü, 6 aklından geçenler onu ürküttü, benzi soldu; eli ayağı tutmaz oldu, dizlerinin bağı çözüldü. 7 Yüksek sesle Babil’in bilgelerini –falcılarla yıldızbilimcileri– çağırttı. Onlara, “Bu yazıyı kim okuyup ne anlama geldiğini bana açıklarsa, kendisine mor giysi giydirilip boynuna altın zincir takılacak ve ülkede üçüncü önder olacak” dedi. 8 Kralın bütün bilgeleri geldiyse de yazıyı kimse okuyamadı, ne anlama geldiğini de açıklayamadı. 9 Bu yüzden Kral Belşassar daha da korktu, benzi büsbütün soldu. Soylu adamlarıysa şaşkındı.
Yalnızca birkaç dakika önce kral Evrenin Yaratıcısı’na karşı mağrur ve küstahtı. Belki de yenilgiye uğramış bir halkın Tanrısı’nın gerçek ya da kudretli olamayacağına dair kendinden emindi. Fakat kral yazının anlamını öğrenmeden önce, korkmuştu. Aslında, “eli ayağı tutmaz oldu, dizlerinin bağı çözüldü”21 ifadeleri, altına pislediği anlamını çağrıştırmaktadır. Neden korkacaktı ki? Neden bunun Babilliler’in ilahları tarafından gönderilmiş bir barış ve refah mesajı olduğunu düşünmedi? Çünkü Belşassar’ın vicdanı suçluluk duyuyordu, işte bu yüzden! Yaptığı şeyin yanlış olduğunu biliyordu. Allah onu doğruluk yolunda elinde bir tanıklık olmadan bırakmamıştı. Fakat Belşassar Allah’ı göz ardı etmiş ve gururlu bir ruhun emirlerine göre hareket etmişti. 5. bölüm, 10–22 ayetlerinden okumaya devam edelim:
10 Kralla soyluların seslerini duyan kraliçe şölen salonuna geldi. “Çok yaşa, ey kral!” dedi, “Aklından geçenler seni ürkütmesin, benzin solmasın! 11 Ülkende kendisinde kutsal ilahların ruhu bulunan biri var. Atan Kral Nebukadnessar’ın döneminde kavrayışa, sağduyuya, ilahlara özgü bilgeliğe sahip olmakla tanınırdı. Atan Kral Nebukadnessar onu sihirbazların, yıldızbilimcilerin, falcıların başkanlığına atadı. 12 Kralın Belteşassar diye çağırdığı Daniel olağanüstü bir ruha, bilgiye, sağduyuya sahiptir. Üstelik düşleri yorumlama, bilmeceleri çözme, gizemleri açıklama yeteneği de vardır. Daniel’i çağırt, yazının ne anlama geldiğini o sana söyleyecektir.” 13 Böylece Daniel’i kralın önüne getirdiler. Kral, “Kral atamın Yahuda’dan getirdiği, Yahuda sürgünlerinden Daniel sen misin” diye sordu, 14 “Sende ilahların ruhu bulunduğunu, kavrayış, sağduyu ve olağanüstü bilgelikle donanmış olduğunu duydum. 15 Bu yazıyı okuyup ne anlama geldiğini söylemeleri için bilgelerle falcıları çağırttım. Ama ne anlama geldiğini açıklayamadılar. 16 Senin yorum yapabildiğini, gizemleri açıklayabildiğini duydum. Bu yazıyı okur, ne anlama geldiğini açıklayabilirsen, sana mor giysi giydirilip boynuna altın zincir takılacak; ülkede üçüncü önder olacaksın.” 17 Daniel, “Armağanların senin olsun, ödüllerini de bir başkasına ver” diye karşılık verdi, “Ama ben yine de yazıyı okuyup ne anlama geldiğini sana açıklayacağım. 18 Ey kral, Yüce Tanrı atan Nebukadnessar’a krallığı, büyüklüğü, yüceliği, görkemi verdi. 19 Tanrı’nın sağladığı büyüklük yüzünden bütün halklar, uluslar, her dilden insan ondan korkup titredi. Dilediğini öldürür, dilediğini yaşatırdı; dilediğini yüceltir, dilediğini alçaltırdı. 20 Ne var ki, gurura kapılıp saygısızlıkta direnince krallık tahtından indirildi, yüceliği kendisinden alındı. 21 İnsanlar arasından kovuldu ve ona hayvan yüreği verildi. Yüce Tanrı’nın insanların krallığı üzerinde egemenlik sürdüğünü, onu dilediği kişiye verdiğini anlayıncaya dek yaban eşekleri arasında yaşadı, öküz gibi otla beslendi, bedeni göğün çiyiyle ıslandı. 22 Ama ey sen, onun torunu Belşassar, bunların hepsini bildiğin halde alçakgönüllülüğü benimsemedin.”
Son cümle kritik önemde. Belşassar büyükbabasının düşüşü, tövbesi ve gerçek Allah’ı kabul edişi hakkındaki tüm öyküyü biliyordu. Fakat Belşassar yüreğini alçaltmadı. Mesele Belşassar’ın gerçeği bilmeyerek hata işlemesi değildi. O, gerçeği hiçe sayarak yanlış yapıyordu. Daniel’in ne söylediğini ve bundan sonra neler olduğunu 23–31. ayetlerinde görelim:
23 “Bunun yerine göğün Rab’bine karşı kendini yükselttin. O’nun tapınağından aldıkları kapları sana getirdiler. Sen, karıların, cariyelerin, soylu adamların onlarla şarap içtiniz. Görmeyen, duymayan, anlamayan altından, gümüşten, tunçtan, demirden, ağaçtan, taştan ilahları övdün. Soluğunu elinde tutan, bütün yollarını gözeten Tanrı’yı ise yüceltmedin. 24 Bu yüzden Tanrı o yazıyı yazan eli gönderdi. 25 Yazılan yazı şudur: MENE, MENE, TEKEL ve PARSİN. 26 Bu sözcüklerin anlamı şudur: MENE: Tanrı senin krallığının günlerini saydı ve ona son verdi. 27 TEKEL: Terazide tartıldın ve eksik bulundun. 28 PERES: Krallığın ikiye bölünerek Medler’le Persler’e verildi.” 29 Belşassar’ın buyruğu üzerine Daniel’e mor giysi giydirilip boynuna altın zincir takıldı ve ülkede üçüncü önder ilan edildi. 30 Kildan Kralı Belşassar o gece öldürüldü. 31 Altmış iki yaşında olan Medli Darius krallığı eline geçirdi.
Tarih, Medler’in ve Persler’in kralı Koreş’in M.Ö. 539 yılında Babil’i ele geçirdiğini gösterir. Bu olay bilhassa ilgi çekici bir tarihsel gerçek olarak görünmeyebilir. Fakat bir dakika durup düşünelim. Babil herhangi bir kent değildi. On altı kilometreden daha fazla çevre uzunluğuyla zamanının en büyük kentiydi. Büyüklüğüyle yarışabilmek için tek kent, Mısır’daki Teb kentiydi. Surları o kadar genişti ki, üzerinde atlı bir araba tam dönüş yapabilirdi. Fırat nehrinin büyük bir kısmını içine alıyordu. Böylece uzun kuşatmalar sırasında su sağlıyordu. Şehir surları hendekler ve kanallardan oluşan muazzam bir sistemle korunuyordu. Muhafızlarca korunan büyük kapılar kente nehir yoluyla girmek isteyenleri engelliyordu. Kısacası, şehir zapt edilemezdi. Zamanının en zengin, en korunaklı şehriydi. Ve bir gecede, surlarından birisi bile yıkılmadan düştü. Bu nasıl olabilirdi? Yeşaya peygamberin bu konuyla ilgili yazdığı peygamberliği hatırlıyor musunuz?22 Yeşaya 44. bölüm, 24–26 ayetlerinde okuduklarımızı gözden geçirelim:
24–26 Sizi kurtaran, size rahimde biçim veren RAB diyor ki, “Her şeyi yaratan, gökleri yalnız başına geren, yeryüzünü tek başına seren, sahte peygamberlerin belirtilerini boşa çıkaran, falcılarla alay eden, bilgeleri geri çeviren, bilgilerini saçmalığa dönüştüren, kulunun sözlerini yerine getiren, ulaklarının peygamberlik sözlerini gerçekleştiren, Yeruşalim için, ‘İçinde oturulacak’, Yahuda kentleri için, ‘Yeniden kurulacak, Yıkıntılarını onaracağım’ diyen; [RAB benim].”
Allah boşboğazların belirtilerini boşa çıkarır ve falcıları çılgına çevirir, çünkü onların geleceğe dair kehanetleri yanlış çıkar. Böylece bu sözde bilgeler ambale olur ve bilgilerinin insani aptallık olduğu ortaya çıkar. Fakat Allah Kendi peygamberlerinin öngörülerinin yerine geldiğini göstererek onların sözünü doğru çıkarır. Yeşaya 44. bölüm 27. ve 28. ayetlerle 45. bölüm, 1–4 ayetlerinde yer alan Koreş’in Babil’i ele geçirmesiyle ilgili peygamberlik sözlerini okumayı bitirelim:
27–28 “Engine, ‘Kuru! Sularını kurutacağım’ diyen, Koreş için, ‘O çobanımdır, her istediğimi yerine getirecek’, Yeruşalim için, ‘Yeniden kurulacak’, tapınak için, ‘Temeli atılacak’ diyen RAB benim.” 1 RAB meshettiği kişiye, sağ elinden tuttuğu Koreş’e sesleniyor. Uluslara onun önünde baş eğdirecek, kralları silahsızlandıracak, bir daha kapanmayacak kapılar açacak. Ona şöyle diyor: 2 “Senin önünsıra gidip dağları düzleyecek, tunç kapıları kırıp demir sürgülerini parçalayacağım. 3 Seni adınla çağıranın Ben RAB, İsrail’in Tanrısı olduğumu anlayasın diye karanlıkta kalmış hazineleri, gizli yerlerde saklı zenginlikleri sana vereceğim. 4 Sen beni tanımadığın halde kulum Yakup soyu
ve seçtiğim İsrail uğruna seni adınla çağırıp onurlu bir unvan vereceğim.”
Evet, Babil düşmeden bir buçuk yüzyıl önce Yeşaya tarafından yazılan bir öngörücü peygamberlik sözü vardı ve şöyle diyordu:
Bunların hepsi gerçekleşti mi? Evet, gerçekleşti. Koreş Babil’i ele geçirdiği zaman bunu bir gecede yaptı. Kutsal Kitap nehrin kuruyacağını ve çift kanatlı kapıların açılacağını söylüyor. Grek tarihçisi Herodot, Koreş’in Babil kentini ele geçirdiği gece Fırat Nehri üzerindeki kapıların kapalı olmadığını yazıyor. Bir şenlik sürüyordu ve halka istedikleri gibi nehirden geçme izni verilmişti. Bölge sakinleri Herodot’a ayrıca Persler’in ordularının açık kapılara ulaşabilmesi için Fırat’ın yatağını kaydırdıklarını da anlattılar. Bu onların karmaşık kale duvarı sisteminden kaçınmalarını sağladı. Bu olaylar olduğunda mevsim sonbahardı ve nehir en düşük noktasında olmalıydı. Fakat yine de, bir nehrin yatağını kaydırmak, Allah’ın nehrin son derece kuru olmasını sağlamadığı sürece, büyük bir girişim olacaktı. Kapılar neden açıktı? Krala karşı bir komplo kurulmuştu ve bazı hainler düşmanı içeri mi almıştı? Sarhoş muhafızlar yüzünden meydana gelen bir kaza mıydı, yoksa yalnızca ihmal miydi? Bilmiyoruz. Fakat şunu biliyoruz.
Dünyada Nostradamus gibi bin değişik şekilde yorumlanabilecek ve birkaç duruma uyması için zorlanabilecek pek çok kehanet yazısı var. Fakat tam burada, Allah’ın sözünde, bir buçuk yüzyıl sonra meydana gelecek bir olay hakkında bir öngörü var. Bunu yapacak olan kişinin adını dahi vermiş! Bu, Allah’ın Kendi sözü üzerindeki “hologram”ıdır. Tevrat’ın, Zebur’un ve İncil’in Allah’ın sözü olduklarını biliyoruz, çünkü bir kez ya da iki kez değil, ya da herhangi bir şeye uygulanabilecek belirsiz sözlerle değil, fakat pek çok kez gelecek %100 kesinlikle öngörülmüştür. Falcılar bunu yapamazlar. Yıldız falları bunu veremez. Bu şeyleri gösteren Allah’ın yanılmaz sözüdür. Öngörücü peygamberlik sözünün “hologramı” olmadığında, bazı sözde kutsal yazıların sahte olduklarından emin olabilirsiniz. Bunlar Allah’ın sözü değildir. Gelecekte olacak tarihsel ve doğrulanabilir olayların öngörülmesi testinin incelemesinden geçemezler.
Dünyadaki en büyük imparatorluğun düşüşü bir gecede, tek bir duvar bile yıkılmadan nasıl gerçekleşebilir? Bu imkânsız değil mi? Belki, fakat Allah kötülüğü cezalandırmak istediği zaman imkânsız olan gerçekleşir.
Mete “İmkânsız” dedi. “Amerika böyle bir şeyin dışarıdan yapılamayacağı kadar büyük ve güçlü. Dünya Ticaret Merkezi binalarını CIA yıktı. Amerika’nın elinde New York’u zapt edilemez hale getirecek tüm teknolojiler var.”
Arkadaşı Lüt “Fakat sence Allah kötülüğünden dolayı Amerika’yı koruyucu elini çekerek cezalandırmışsa bu şeyler olmuş olamaz mı?” diye sordu.
“Bir avuç teröristin bunu başarabileceğini sanmıyorum. Bence Amerika Afganistan’ı ve Irak’ı işgal etmek için bir bahane oluşturmak amacıyla kendi vatandaşlarını bombaladı.”
Lüt “Bu mümkün” dedi. “Fakat tarihi okuduğumda, Allah karar verirse tuhaf şeylerin olabileceğini ve dev imparatorlukların savaşsız düşebileceğini görüyorum.”
Lüt haklı! Allah Kutsal Yazılar’da ulusların çöküşüne hükmettiğinde, bu meydana gelecektir. Babil bir örnektir. Yeni Antlaşma’yı okumaya başladığımızda, ilerleyen bölümlerde Amerika Birleşik Devletleri’yle ilgili peygamberlik sözlerini göreceğiz. Fakat Kutsal Yazılar’da adları geçmese de tüm ulusları içeren peygamberlik sözlerini de okuyoruz. Yeşaya 24. bölüm, 1–6 ayetlerinde şu peygamberlik sözünü ele alalım:
1 İşte RAB yeryüzünü harap edip viraneye çevirecek, yeryüzünü altüst edecek, üzerinde yaşayanları darmadağın edecek. 2 Ayrım yapılmayacak; ne halkla kâhin arasında, ne köleyle efendi arasında, ne hizmetçiyle hanım arasında, ne alıcıyla satıcı arasında, ne ödünç alanla ödünç veren arasında, ne faizciyle borç alan arasında. 3 Dünya tümüyle yağmalanıp viraneye çevrilecek. RAB böyle söyledi. 4 Dünya kuruyup büzülüyor, yeryüzü solup büzülüyor, dünyadaki soylular güçlerini yitiriyor. 5 Dünyada yaşayanlar onu kirletti. Çünkü Tanrı’nın yasalarını çiğnediler, kurallarını ayaklar altına aldılar, ebedi antlaşmayı bozdular. 6 Bu yüzden lanet dünyayı yiyip bitirdi, orada yaşayanlar suçlarının cezasını çekiyorlar. Yaşayanlar bu nedenle yanıyor, pek azı kurtulacak.
Allah’ın tüm uluslarla sonsuza dek kalıcı bir antlaşması olduğunu görüyoruz. İnsanlar O’nun yasalarına uyar ve O’nun antlaşmasını yerine getirirlerse, bereketlenecekler. Fakat kötülük yaparlarsa, O’nun koruyuculuğu kaldırılacak ve krallıkları ellerinden alınacak. New York olayı gelecek şeylere dair bir uyarı olabilir mi? Allah merhametiyle insanlara daha kötü şeyler olmadan önce kötülükten dönmelerini mi söylüyor? Eyüp’ün hayatında, Allah’ın koruyuculuğunu kaldırması halinde Şeytan’ın eşyaları ne kadar çabuk yok edebildiğini gördük.
Kutsal Yazılar’da 11 Eylül’de New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’nin bombalanması hakkında hiçbir öngörü yok. Fakat 1850’lerde yazılmış ve yerle yapacak kişilerin adlarını veren bir öngörü olsaydı, bu öngörüden ötürü büyük hayrete düşerdik. Kutsal Kitap’ta Babil’le ilgili işte tam da böyle bir öngörü bulunuyor. Meydana geldi. Bu nedenle Tevrat’a, Zebur’a ve İncil’e güvenebilirsiniz. Başka hiçbir kitabın yapmadığını yapıyorlar. Dünyanın gelecekteki olaylarını tam bir kesinlikle öngörüyorlar. Kutsal Kitap’ta geleceğe dair başka ne öngörüler olduğunu merak etmenize neden oluyor, öyle değil mi?
Tartışma Soruları
1. Belşassar şölende Allah’ın tapınağından getirilen kutsal altın kapları kullanmakta kesinlikle hatalıydı. Sizce neden
aldığı ceza tapınağın kendisini yıkan dedesi Nebukadnessar’ın cezasından daha büyük oldu?
2. Sahte bir banknotu gerçeğinden gerçeğini dikkatle inceleyerek ayırt edebiliyorsak, gerçek bir peygamberlik sözünü
sahtesinden nasıl ayırabiliriz? Bunun için gerekli olan zamanı ayırmaya hazır mısınız?
3. Bir şeyin gerçek olup olmadığının göstergesi olarak sizin için hangisi daha önemli olurdu: doğrulanmış bir öngörücü peygamberlik sözü mü, yoksa ailemizin ve öğretmenlerimizin bize söyledikleri mi? Neden?
4. Pek çok kişi için Babil’in çöküşü yalnızca bir ulusun diğerini ele geçirmesine dair sıradan bir öykü. Fakat Allah’ın
sözünde bu yıkılışın, bir ulusun Allah’ın uyarılarını göz ardı etmesinin sonucu olduğunu görüyoruz. Kutsal Kitap,
Allah’ın her ulusla bir antlaşma yaptığını söylüyor. Bu sizin dünyada meydana gelen olaylara bakışınızı değiştiriyor
mu? Dünya olaylarında Allah’ın elini görüyor musunuz?
21 “... belinin oynak yerleri çözüldü, ve dizleri birbirine çarptı.” Daniel 5:6 (Eski çeviri.)
22 KD 3 10. Ders.
Küresel ısınma nedeniyle yükselen denizler dünyayı yok edecek mi? Kentlerimiz depremler nedeniyle çökecek mi? Milyonlarca kişiyi yok edecek nükleer bir kaza olacak mı? Şimdiye dek derslerimizde gördüğümüz gibi, geleceğe ilişkin tek gerçek doğru kaynak Allah’tan gelir. Daniel 2. bölümde yer alan Nebukadnessar’ın rüyası hakkındaki dersimizde, Allah’ın geleceği, çeşitli ulusların yükselişlerini ve çöküşlerini açıkladığını öğrendik. O uluslar yüzlerce yıl boyunca Allah’ın antlaşma halkı üzerinde etkili olacaklardı.
Daniel o peygamberlik sözlerini İsa’dan 500 yıldan daha uzun bir zaman önce yazdı. Ancak dört büyük imparatorluğun yükselişini ve çöküşünü kesin bir şekilde bildi. Çökecek olan ilk krallık Medler’in ve Persler’in elinden Babil krallığı olacaktı. Kendisi öldükten uzun bir süre sonra Grek imparatorluğunun Med– Pers imparatorluğunun yerine geçeceğini öngördü. Şaşırtıcı bir şekilde Roma İmparatorluğu’nun yükselişini de öngördü. Bundan sonra, inanılmaz bir kesinlikle, başka bir imparatorluğun yükseleceğini düşünebileceğimizi tahmin ederek Daniel pagan Roma İmparatorluğu’nun bölüneceğini gösterdi. Onun yerini dev bir imparatorluk almayacaktı.
Her şey Daniel’in söylediği gibi meydana geldi. Çeşitli Avrupa ulusları döneminde, bildiğimiz şekilde dünyanın sonunun geleceğini gördük. Allah müdahale edecek, tüm bu uluslar ortadan kalkacak ve sonsuza dek kalıcı bir krallık kurulacaktı. Dünya nükleer bir kaza ile yok olmayacaktı. Küresel ısınma nedeniyle yükselen denizler dünyayı sular altında bırakmayacaktı. Dünyanın imparatorlukları, Allah’ın kuracağı bir krallık tarafından ortadan kaldırılacaktı.
Geleceği ve bize neler olacağını düşünmeyi seviyoruz, fakat Allah neden Daniel aracılığıyla bize geleceği bildirdi? Bir neden, Allah’ın O’nun her şeyi Kendi denetimi altında tuttuğundan emin olmamızı istemesi. Belki bir başka neden daha vardır. Eski ve Yeni Antlaşma’ya (Tevrat, Zebur, ve İncil) güvenebileceğinizi nereden biliyorsunuz?
Bunların Allah’ın iradesinin güvenilir bir tanıklığı olduklarını nereden biliyorsunuz? Ne de olsa dünyada pek çok farklı kutsal yazılar var, her biri kendisinin Allah’ın sözü olduğunu iddia ediyor. Gerçeği sahtesinden nasıl ayırabilirsiniz?
Bankada, bir adam veznedarın aldığı her banknotu sarı bir kalemle işaretlediğini fark etti.
Adam veznedara şöyle dedi, “Paraları neden o kalemle işaretlediğinizi sorabilir miyim?”
Veznedar “Tabii” dedi, “para sahteyse kalemin rengi sarı olarak değil, daha koyu başka bir renkte gözükür. Gerçekse, sarı olarak gözükür ve kısa bir süre sonra sarı renk de kaybolur.”
“Vay, bu gerçekten ilginç. Bir banknotun sahte olduğunu anlayabilmek için yapabileceğiniz başka bir şey var mı?”
“Tabii. Burada “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” yazan her yerde har er kabarıktır. Parmaklarınızla har eri hissedebilirsiniz.
Banknotun üzerindeki yazıların ve resimlerin çok net olması ve renklerin kalıcı olması gerekir. Gerçek olanı çok dikkatle incelediğiniz zaman, sahtesini ayırt etmek çok kolay oluyor.”
“Başka bir şey var mı?”
“Tabii. Banknotun üzerinde bir hologram olmalı. Yoksa ya da parlamıyorsa, banknotun sahte olduğundan emin olabilirsiniz.”
Bir banknotta hologram yoksa sahte olduğundan emin olabilirsiniz. Elimizdeki Kutsal Kitap’ın gerçekten Allah’tan olup olmadığını ve insanlar tarafından bizi kandırmak için yapılmış bir şey olup olmadığını anlamamıza yardımcı olacak bir şey var mı? Yanıt, evet! Buna öngörücü peygamberlik sözü deniyor. Daniel 2. bölüm öngörücü peygamberlik sözlerine harika bir örnek. Pek çok kişi, peygamberlik sözünün aslında olaylar gerçekleştikten sonra yazıldığını ispatlamak için boş yere uğraştı. 1948 yılında, Filistin’de Ölü Deniz Tomarları keşfedildiğinde, Daniel’in yazılarının İsa’dan en az 200 yıl önce yazılmış bir nüshasını buldular. Bunun anlamı, Daniel’in peygamberlik sözlerinin Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden en az 650 yıl önce mevcut olduğuna dair kanıtımız olduğudur. Bu bir varsayım değil.
Ayrıca, Kutsal Kitap’ta yalnızca bir öngörücü peygamberlik sözü örneği yok. Öyle olsaydı, Daniel’in peygamberlik sözlerini tesadüf ya da başka bir tür aldatmaca olarak düşünebilirdik. Hayır, Kutsal Kitap’ta pek çok öngörücü peygamberlik sözü örneği vardır, bunlarda Allah geleceği kulları peygamberler aracılığıyla bildirmektedir. Allah’ın bunu yapmasının nedeni Allah’ın bizi büyüklüğüyle etkilemek istemesi değil. Elimizdeki Kutsal Kitap’ın sahte olmadığını zihinlerimizde pekiştirmek içindir. Öngörücü peygamberlik sözü Allah’ın Kendi sözü üzerindeki hologramı gibidir. Bize, elimizde gerçeğinin olduğunu gösterir.
Önceki dersimizde gördüğümüz gibi, astrologlar ve falcılar Allah’ın Kendi sözünde yaptığını yapamazlar. Aşina olduğunuz sözde kutsal yazılarda pek çok öngörücü peygamberlik sözü örneği yoksa, gerçeğiyle değil, sahtesiyle uğraştığınızı kesin olarak bilebilirsiniz.
Bu dersimizde Kutsal Kitap’taki başka bir öngörücü peygamberlik sözüne bakacağız. Bu da Daniel tarafından yazılmış ve 5. bölümde kayıtlı. 1–4 ayetlerini okuyarak başlayalım:
1 Kral Belşassar soylu adamlarından bin kişiye büyük bir şölen verdi, onlarla şarap içti. 2 Şarabını keyi e içerken, atası Nebukadnessar’ın Yeruşalim’deki tapınaktan çıkarıp getirdiği altın ve gümüş kapların getirilmesini buyurdu. Öyle ki, kendisi, karıları, cariyeleri, soylu adamları onlarla içsinler. 3 Böylece Tanrı’nın Yeruşalim’deki tapınağından alınan altın kaplar getirildi; kral, karıları, cariyeleri, soylu adamları onlarla içtiler. 4 Şaraplarını içerken altından, gümüşten, tunçtan, demirden, ağaçtan, taştan ilahları övdüler.
Belşassar Babil’in kralıydı. Babası Nabonidus, büyükbabası ise Nebukadnessar’dı. Babil İmparatorluğu’nun çöküş yıllarında Nabo- nidus çoğunlukla savaşta orduları yönetiyordu. Onun yokluğu nedeniyle Belşassar Babil’in kral naibi olarak atanmıştı. Böylece Nabonidus halen hayattayken, oğluna da “kral” deniliyordu. Daniel 2. bölüm hakkındaki derste öğrendiğimiz gibi, Babil krallığı Akdeniz’den Basra Körfezi’ne, Dicle ve Fırat boyunca modern Türkiye’nin içlerine dek uzanıyordu. Fakat toprakları ve gücü yavaş yavaş azalıyordu.
Belşassar’ın büyükbabası gerçek Allah’a ilişkin tanıklık bırakmıştı. Daniel 4. bölümde, Kral Nebukadnessar nasıl mağrur olduğunu ve Allah’ın kendisini nasıl alçalttığını beyan etmişti. Delirdikten sonra yedi yıl boyunca kırlarda bir hayvan gibi yaşamıştı. Fakat sonunda deliliğinin farkına varmış, tövbe etmiş ve Allah onu kral olarak eski haline getirmişti. Tanıklığını Daniel 4. bölüm, 37. ayette okuyabiliriz:
37 Ben Nebukadnessar Göklerin Kralı’na şükrederim. O’nu över, yüceltirim. Çünkü bütün yaptıkları gerçek, yolları doğrudur; kendini beğenmişleri alçaltmaya gücü yeter.
Büyükbabasının deneyimine ve tanıklığına rağmen, Belşassar o kadar cüretkârdı ki, Nebukadnessar’ın uyarısını göz ardı edecek ve Yeruşalim’deki tapınaktan alınan kutsal kaplardan şarap içerek Allah’ı deneyecekti. Kutsal Kitap’ın kapları getirme emrini “şarabını keyi e içerken” verdiğini söylemesi, o sırada muhtemelen zaten sarhoş olduğuna işaret ediyor. Hayret ediyorsanız, hükümdarların başka dinler tarafından kutsal sayılan kapların kutsallığına saygısızlık etmeleri yaygın bir adetti. Bu onların, kendi tanrılarının gücünün ülkeleri ele geçirilen halkların tanrılarının gücüne karşı üstünlüğünü gösterme yollarıydı. Bundan sonra neler olduğunu görmek için Daniel 5. bölüm, 5–9 ayetlerine bakalım:
5 Ansızın bir insan elinin parmakları belirdi, kandilliğin yanındaki saray duvarının sıvası üzerine yazmaya başladı. Kral yazan eli gördü, 6 aklından geçenler onu ürküttü, benzi soldu; eli ayağı tutmaz oldu, dizlerinin bağı çözüldü. 7 Yüksek sesle Babil’in bilgelerini –falcılarla yıldızbilimcileri– çağırttı. Onlara, “Bu yazıyı kim okuyup ne anlama geldiğini bana açıklarsa, kendisine mor giysi giydirilip boynuna altın zincir takılacak ve ülkede üçüncü önder olacak” dedi. 8 Kralın bütün bilgeleri geldiyse de yazıyı kimse okuyamadı, ne anlama geldiğini de açıklayamadı. 9 Bu yüzden Kral Belşassar daha da korktu, benzi büsbütün soldu. Soylu adamlarıysa şaşkındı.
Yalnızca birkaç dakika önce kral Evrenin Yaratıcısı’na karşı mağrur ve küstahtı. Belki de yenilgiye uğramış bir halkın Tanrısı’nın gerçek ya da kudretli olamayacağına dair kendinden emindi. Fakat kral yazının anlamını öğrenmeden önce, korkmuştu. Aslında, “eli ayağı tutmaz oldu, dizlerinin bağı çözüldü”21 ifadeleri, altına pislediği anlamını çağrıştırmaktadır. Neden korkacaktı ki? Neden bunun Babilliler’in ilahları tarafından gönderilmiş bir barış ve refah mesajı olduğunu düşünmedi? Çünkü Belşassar’ın vicdanı suçluluk duyuyordu, işte bu yüzden! Yaptığı şeyin yanlış olduğunu biliyordu. Allah onu doğruluk yolunda elinde bir tanıklık olmadan bırakmamıştı. Fakat Belşassar Allah’ı göz ardı etmiş ve gururlu bir ruhun emirlerine göre hareket etmişti. 5. bölüm, 10–22 ayetlerinden okumaya devam edelim:
10 Kralla soyluların seslerini duyan kraliçe şölen salonuna geldi. “Çok yaşa, ey kral!” dedi, “Aklından geçenler seni ürkütmesin, benzin solmasın! 11 Ülkende kendisinde kutsal ilahların ruhu bulunan biri var. Atan Kral Nebukadnessar’ın döneminde kavrayışa, sağduyuya, ilahlara özgü bilgeliğe sahip olmakla tanınırdı. Atan Kral Nebukadnessar onu sihirbazların, yıldızbilimcilerin, falcıların başkanlığına atadı. 12 Kralın Belteşassar diye çağırdığı Daniel olağanüstü bir ruha, bilgiye, sağduyuya sahiptir. Üstelik düşleri yorumlama, bilmeceleri çözme, gizemleri açıklama yeteneği de vardır. Daniel’i çağırt, yazının ne anlama geldiğini o sana söyleyecektir.” 13 Böylece Daniel’i kralın önüne getirdiler. Kral, “Kral atamın Yahuda’dan getirdiği, Yahuda sürgünlerinden Daniel sen misin” diye sordu, 14 “Sende ilahların ruhu bulunduğunu, kavrayış, sağduyu ve olağanüstü bilgelikle donanmış olduğunu duydum. 15 Bu yazıyı okuyup ne anlama geldiğini söylemeleri için bilgelerle falcıları çağırttım. Ama ne anlama geldiğini açıklayamadılar. 16 Senin yorum yapabildiğini, gizemleri açıklayabildiğini duydum. Bu yazıyı okur, ne anlama geldiğini açıklayabilirsen, sana mor giysi giydirilip boynuna altın zincir takılacak; ülkede üçüncü önder olacaksın.” 17 Daniel, “Armağanların senin olsun, ödüllerini de bir başkasına ver” diye karşılık verdi, “Ama ben yine de yazıyı okuyup ne anlama geldiğini sana açıklayacağım. 18 Ey kral, Yüce Tanrı atan Nebukadnessar’a krallığı, büyüklüğü, yüceliği, görkemi verdi. 19 Tanrı’nın sağladığı büyüklük yüzünden bütün halklar, uluslar, her dilden insan ondan korkup titredi. Dilediğini öldürür, dilediğini yaşatırdı; dilediğini yüceltir, dilediğini alçaltırdı. 20 Ne var ki, gurura kapılıp saygısızlıkta direnince krallık tahtından indirildi, yüceliği kendisinden alındı. 21 İnsanlar arasından kovuldu ve ona hayvan yüreği verildi. Yüce Tanrı’nın insanların krallığı üzerinde egemenlik sürdüğünü, onu dilediği kişiye verdiğini anlayıncaya dek yaban eşekleri arasında yaşadı, öküz gibi otla beslendi, bedeni göğün çiyiyle ıslandı. 22 Ama ey sen, onun torunu Belşassar, bunların hepsini bildiğin halde alçakgönüllülüğü benimsemedin.”
Son cümle kritik önemde. Belşassar büyükbabasının düşüşü, tövbesi ve gerçek Allah’ı kabul edişi hakkındaki tüm öyküyü biliyordu. Fakat Belşassar yüreğini alçaltmadı. Mesele Belşassar’ın gerçeği bilmeyerek hata işlemesi değildi. O, gerçeği hiçe sayarak yanlış yapıyordu. Daniel’in ne söylediğini ve bundan sonra neler olduğunu 23–31. ayetlerinde görelim:
23 “Bunun yerine göğün Rab’bine karşı kendini yükselttin. O’nun tapınağından aldıkları kapları sana getirdiler. Sen, karıların, cariyelerin, soylu adamların onlarla şarap içtiniz. Görmeyen, duymayan, anlamayan altından, gümüşten, tunçtan, demirden, ağaçtan, taştan ilahları övdün. Soluğunu elinde tutan, bütün yollarını gözeten Tanrı’yı ise yüceltmedin. 24 Bu yüzden Tanrı o yazıyı yazan eli gönderdi. 25 Yazılan yazı şudur: MENE, MENE, TEKEL ve PARSİN. 26 Bu sözcüklerin anlamı şudur: MENE: Tanrı senin krallığının günlerini saydı ve ona son verdi. 27 TEKEL: Terazide tartıldın ve eksik bulundun. 28 PERES: Krallığın ikiye bölünerek Medler’le Persler’e verildi.” 29 Belşassar’ın buyruğu üzerine Daniel’e mor giysi giydirilip boynuna altın zincir takıldı ve ülkede üçüncü önder ilan edildi. 30 Kildan Kralı Belşassar o gece öldürüldü. 31 Altmış iki yaşında olan Medli Darius krallığı eline geçirdi.
Tarih, Medler’in ve Persler’in kralı Koreş’in M.Ö. 539 yılında Babil’i ele geçirdiğini gösterir. Bu olay bilhassa ilgi çekici bir tarihsel gerçek olarak görünmeyebilir. Fakat bir dakika durup düşünelim. Babil herhangi bir kent değildi. On altı kilometreden daha fazla çevre uzunluğuyla zamanının en büyük kentiydi. Büyüklüğüyle yarışabilmek için tek kent, Mısır’daki Teb kentiydi. Surları o kadar genişti ki, üzerinde atlı bir araba tam dönüş yapabilirdi. Fırat nehrinin büyük bir kısmını içine alıyordu. Böylece uzun kuşatmalar sırasında su sağlıyordu. Şehir surları hendekler ve kanallardan oluşan muazzam bir sistemle korunuyordu. Muhafızlarca korunan büyük kapılar kente nehir yoluyla girmek isteyenleri engelliyordu. Kısacası, şehir zapt edilemezdi. Zamanının en zengin, en korunaklı şehriydi. Ve bir gecede, surlarından birisi bile yıkılmadan düştü. Bu nasıl olabilirdi? Yeşaya peygamberin bu konuyla ilgili yazdığı peygamberliği hatırlıyor musunuz?22 Yeşaya 44. bölüm, 24–26 ayetlerinde okuduklarımızı gözden geçirelim:
24–26 Sizi kurtaran, size rahimde biçim veren RAB diyor ki, “Her şeyi yaratan, gökleri yalnız başına geren, yeryüzünü tek başına seren, sahte peygamberlerin belirtilerini boşa çıkaran, falcılarla alay eden, bilgeleri geri çeviren, bilgilerini saçmalığa dönüştüren, kulunun sözlerini yerine getiren, ulaklarının peygamberlik sözlerini gerçekleştiren, Yeruşalim için, ‘İçinde oturulacak’, Yahuda kentleri için, ‘Yeniden kurulacak, Yıkıntılarını onaracağım’ diyen; [RAB benim].”
Allah boşboğazların belirtilerini boşa çıkarır ve falcıları çılgına çevirir, çünkü onların geleceğe dair kehanetleri yanlış çıkar. Böylece bu sözde bilgeler ambale olur ve bilgilerinin insani aptallık olduğu ortaya çıkar. Fakat Allah Kendi peygamberlerinin öngörülerinin yerine geldiğini göstererek onların sözünü doğru çıkarır. Yeşaya 44. bölüm 27. ve 28. ayetlerle 45. bölüm, 1–4 ayetlerinde yer alan Koreş’in Babil’i ele geçirmesiyle ilgili peygamberlik sözlerini okumayı bitirelim:
27–28 “Engine, ‘Kuru! Sularını kurutacağım’ diyen, Koreş için, ‘O çobanımdır, her istediğimi yerine getirecek’, Yeruşalim için, ‘Yeniden kurulacak’, tapınak için, ‘Temeli atılacak’ diyen RAB benim.” 1 RAB meshettiği kişiye, sağ elinden tuttuğu Koreş’e sesleniyor. Uluslara onun önünde baş eğdirecek, kralları silahsızlandıracak, bir daha kapanmayacak kapılar açacak. Ona şöyle diyor: 2 “Senin önünsıra gidip dağları düzleyecek, tunç kapıları kırıp demir sürgülerini parçalayacağım. 3 Seni adınla çağıranın Ben RAB, İsrail’in Tanrısı olduğumu anlayasın diye karanlıkta kalmış hazineleri, gizli yerlerde saklı zenginlikleri sana vereceğim. 4 Sen beni tanımadığın halde kulum Yakup soyu
ve seçtiğim İsrail uğruna seni adınla çağırıp onurlu bir unvan vereceğim.”
Evet, Babil düşmeden bir buçuk yüzyıl önce Yeşaya tarafından yazılan bir öngörücü peygamberlik sözü vardı ve şöyle diyordu:
- Koreş adında bir adam ulusları ve kralları dize getirecekti,
- Onun önünde sular kuruyacaktı,
- Çift kanatlı kapılar onun önünde açık bırakılacaktı,
- Yeruşalim’i yeniden inşa etme ve tapınağın temellerini atma fermanını verecekti.
Bunların hepsi gerçekleşti mi? Evet, gerçekleşti. Koreş Babil’i ele geçirdiği zaman bunu bir gecede yaptı. Kutsal Kitap nehrin kuruyacağını ve çift kanatlı kapıların açılacağını söylüyor. Grek tarihçisi Herodot, Koreş’in Babil kentini ele geçirdiği gece Fırat Nehri üzerindeki kapıların kapalı olmadığını yazıyor. Bir şenlik sürüyordu ve halka istedikleri gibi nehirden geçme izni verilmişti. Bölge sakinleri Herodot’a ayrıca Persler’in ordularının açık kapılara ulaşabilmesi için Fırat’ın yatağını kaydırdıklarını da anlattılar. Bu onların karmaşık kale duvarı sisteminden kaçınmalarını sağladı. Bu olaylar olduğunda mevsim sonbahardı ve nehir en düşük noktasında olmalıydı. Fakat yine de, bir nehrin yatağını kaydırmak, Allah’ın nehrin son derece kuru olmasını sağlamadığı sürece, büyük bir girişim olacaktı. Kapılar neden açıktı? Krala karşı bir komplo kurulmuştu ve bazı hainler düşmanı içeri mi almıştı? Sarhoş muhafızlar yüzünden meydana gelen bir kaza mıydı, yoksa yalnızca ihmal miydi? Bilmiyoruz. Fakat şunu biliyoruz.
Dünyada Nostradamus gibi bin değişik şekilde yorumlanabilecek ve birkaç duruma uyması için zorlanabilecek pek çok kehanet yazısı var. Fakat tam burada, Allah’ın sözünde, bir buçuk yüzyıl sonra meydana gelecek bir olay hakkında bir öngörü var. Bunu yapacak olan kişinin adını dahi vermiş! Bu, Allah’ın Kendi sözü üzerindeki “hologram”ıdır. Tevrat’ın, Zebur’un ve İncil’in Allah’ın sözü olduklarını biliyoruz, çünkü bir kez ya da iki kez değil, ya da herhangi bir şeye uygulanabilecek belirsiz sözlerle değil, fakat pek çok kez gelecek %100 kesinlikle öngörülmüştür. Falcılar bunu yapamazlar. Yıldız falları bunu veremez. Bu şeyleri gösteren Allah’ın yanılmaz sözüdür. Öngörücü peygamberlik sözünün “hologramı” olmadığında, bazı sözde kutsal yazıların sahte olduklarından emin olabilirsiniz. Bunlar Allah’ın sözü değildir. Gelecekte olacak tarihsel ve doğrulanabilir olayların öngörülmesi testinin incelemesinden geçemezler.
Dünyadaki en büyük imparatorluğun düşüşü bir gecede, tek bir duvar bile yıkılmadan nasıl gerçekleşebilir? Bu imkânsız değil mi? Belki, fakat Allah kötülüğü cezalandırmak istediği zaman imkânsız olan gerçekleşir.
Mete “İmkânsız” dedi. “Amerika böyle bir şeyin dışarıdan yapılamayacağı kadar büyük ve güçlü. Dünya Ticaret Merkezi binalarını CIA yıktı. Amerika’nın elinde New York’u zapt edilemez hale getirecek tüm teknolojiler var.”
Arkadaşı Lüt “Fakat sence Allah kötülüğünden dolayı Amerika’yı koruyucu elini çekerek cezalandırmışsa bu şeyler olmuş olamaz mı?” diye sordu.
“Bir avuç teröristin bunu başarabileceğini sanmıyorum. Bence Amerika Afganistan’ı ve Irak’ı işgal etmek için bir bahane oluşturmak amacıyla kendi vatandaşlarını bombaladı.”
Lüt “Bu mümkün” dedi. “Fakat tarihi okuduğumda, Allah karar verirse tuhaf şeylerin olabileceğini ve dev imparatorlukların savaşsız düşebileceğini görüyorum.”
Lüt haklı! Allah Kutsal Yazılar’da ulusların çöküşüne hükmettiğinde, bu meydana gelecektir. Babil bir örnektir. Yeni Antlaşma’yı okumaya başladığımızda, ilerleyen bölümlerde Amerika Birleşik Devletleri’yle ilgili peygamberlik sözlerini göreceğiz. Fakat Kutsal Yazılar’da adları geçmese de tüm ulusları içeren peygamberlik sözlerini de okuyoruz. Yeşaya 24. bölüm, 1–6 ayetlerinde şu peygamberlik sözünü ele alalım:
1 İşte RAB yeryüzünü harap edip viraneye çevirecek, yeryüzünü altüst edecek, üzerinde yaşayanları darmadağın edecek. 2 Ayrım yapılmayacak; ne halkla kâhin arasında, ne köleyle efendi arasında, ne hizmetçiyle hanım arasında, ne alıcıyla satıcı arasında, ne ödünç alanla ödünç veren arasında, ne faizciyle borç alan arasında. 3 Dünya tümüyle yağmalanıp viraneye çevrilecek. RAB böyle söyledi. 4 Dünya kuruyup büzülüyor, yeryüzü solup büzülüyor, dünyadaki soylular güçlerini yitiriyor. 5 Dünyada yaşayanlar onu kirletti. Çünkü Tanrı’nın yasalarını çiğnediler, kurallarını ayaklar altına aldılar, ebedi antlaşmayı bozdular. 6 Bu yüzden lanet dünyayı yiyip bitirdi, orada yaşayanlar suçlarının cezasını çekiyorlar. Yaşayanlar bu nedenle yanıyor, pek azı kurtulacak.
Allah’ın tüm uluslarla sonsuza dek kalıcı bir antlaşması olduğunu görüyoruz. İnsanlar O’nun yasalarına uyar ve O’nun antlaşmasını yerine getirirlerse, bereketlenecekler. Fakat kötülük yaparlarsa, O’nun koruyuculuğu kaldırılacak ve krallıkları ellerinden alınacak. New York olayı gelecek şeylere dair bir uyarı olabilir mi? Allah merhametiyle insanlara daha kötü şeyler olmadan önce kötülükten dönmelerini mi söylüyor? Eyüp’ün hayatında, Allah’ın koruyuculuğunu kaldırması halinde Şeytan’ın eşyaları ne kadar çabuk yok edebildiğini gördük.
Kutsal Yazılar’da 11 Eylül’de New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’nin bombalanması hakkında hiçbir öngörü yok. Fakat 1850’lerde yazılmış ve yerle yapacak kişilerin adlarını veren bir öngörü olsaydı, bu öngörüden ötürü büyük hayrete düşerdik. Kutsal Kitap’ta Babil’le ilgili işte tam da böyle bir öngörü bulunuyor. Meydana geldi. Bu nedenle Tevrat’a, Zebur’a ve İncil’e güvenebilirsiniz. Başka hiçbir kitabın yapmadığını yapıyorlar. Dünyanın gelecekteki olaylarını tam bir kesinlikle öngörüyorlar. Kutsal Kitap’ta geleceğe dair başka ne öngörüler olduğunu merak etmenize neden oluyor, öyle değil mi?
Tartışma Soruları
1. Belşassar şölende Allah’ın tapınağından getirilen kutsal altın kapları kullanmakta kesinlikle hatalıydı. Sizce neden
aldığı ceza tapınağın kendisini yıkan dedesi Nebukadnessar’ın cezasından daha büyük oldu?
2. Sahte bir banknotu gerçeğinden gerçeğini dikkatle inceleyerek ayırt edebiliyorsak, gerçek bir peygamberlik sözünü
sahtesinden nasıl ayırabiliriz? Bunun için gerekli olan zamanı ayırmaya hazır mısınız?
3. Bir şeyin gerçek olup olmadığının göstergesi olarak sizin için hangisi daha önemli olurdu: doğrulanmış bir öngörücü peygamberlik sözü mü, yoksa ailemizin ve öğretmenlerimizin bize söyledikleri mi? Neden?
4. Pek çok kişi için Babil’in çöküşü yalnızca bir ulusun diğerini ele geçirmesine dair sıradan bir öykü. Fakat Allah’ın
sözünde bu yıkılışın, bir ulusun Allah’ın uyarılarını göz ardı etmesinin sonucu olduğunu görüyoruz. Kutsal Kitap,
Allah’ın her ulusla bir antlaşma yaptığını söylüyor. Bu sizin dünyada meydana gelen olaylara bakışınızı değiştiriyor
mu? Dünya olaylarında Allah’ın elini görüyor musunuz?
21 “... belinin oynak yerleri çözüldü, ve dizleri birbirine çarptı.” Daniel 5:6 (Eski çeviri.)
22 KD 3 10. Ders.