Bugünlerde bilgisayarda bankacılık işlemi yapmak için gizli şifreler ve kriptolama gerekiyor. Hatta bazı bankalar hesabınıza ulaşmaya çalışanın gerçekten siz olduğundan emin olmak için cep telefonunuza bir kod gönderiyorlar! Neden? Çünkü herkes biliyor ki, kendini gerçekte olmadığı bir kişiymiş gibi gösteren hırsızlar, dolandırıcılar ve yalancılar var. Allah’ın sözünün, güçlü bir yalancının yükselerek tüm dünyayı kandırmaya çalışacağını söylediğini biliyor muydunuz? Bu yalancı kim ve ne yapmaya çalışacaktı? Bu dersimize hazırlanmaya yardımcı olması için, Osmanlı tarihinden gerçekte olmadığı birisi olduğunu iddia eden bir adamın öyküsünü ele alalım.
1648 yılında, 22 yaşında olan Sabatay Sevi uzun zamandır beklenen Mesih olduğunu iddia etti. 1651 yılında, birkaç izleyici edindikten sonra, Smyrna’nın (günümüzde İzmir) hahamları onu ve öğrencilerini havra dışı ettiler. Sabatay 1658 yılında Konstantîniyye’de iken, kendisinin mesihlik görevini doğrulayan Ha–Yakini adlı bir vaizle tanıştı. Kanıtlar, Ha–Yakini’nin arkaik yazı tipi ve apokaliptik bir dil kullanarak, Sabatay’ın Allah tarafından çağrıldığını bildiren bir elyazması ürettiğini gösteriyor. Bu uydurma belgenin adı “Mezamiri Süleyman’ın Tefsiri”ydi. El yazması İbrahim’in hayalî bir rüyasıyla başlıyordu:
“Ben, İbrahim, kırk yıl boyunca bir mağaraya kapatılmıştım ve mucizeler zamanının gelmediğine çok hayret ettim. Sonra ‘İbrani tarihiyle 5386 yılında [modern takvime göre 1626] Mordekay Sevi’ye bir oğul doğacak; ve onun adı Sabatay olacak’ diye ilan eden bir ses işittim. ‘O büyük ejderhayı alçaltacak; ... o, gerçek Mesih, Benim tahtımda oturacak.’”
Sabatay elinde bu belgeyle kentten kente gezerek taraftar toplamaya başladı. Atina’yı, Halep’i, Kahire’yi ve Kudüs’ü ziyaret etti. Gazze’deyken Natan Levi adında bir adamla tanıştı, bu adam Sabatay’ı hemen Mesih olarak kabul etti. Natan Sabatay’ın sağ kolu oldu ve meshedilmiş olan kişinin yolunu hazırlamak için geri dönmüş olan İlyas peygamber olduğunu iddia etti. Yeruşalim’in planlarını uygulamak için uygun bir yer olmadığını anlayan Sabatay, Smyrna’ya gitti; sözde peygamberi Natan ise Gazze’nin Yeruşalim’in yerine kutsal kent olacağını ilan etti. 1665 yılının sonbaharında Sabatay bir seyahatten Smyrna’ya geri dönerek bir havraya girdi ve kendisinin beklenen Mesih olduğunu alenen duyurdu. Bu ilanı büyük bir kalabalık tarafından koç boynuzu24 çalınarak ve “Çok yaşa Kralımız, Mesihimiz!” diye ezgiler söylenerek kutlandı.
Haber tüm Avrupa’ya yayıldı ve Yahudiler arasında büyük bir heyecan meydana geldi. 1666 yılının başında Sabatay Smyrna’dan tekrar ayrılarak Konstantîniyye’ye gitti. “Peygamberi” Natan’ın sözlerinin gerçekleşmesini ve sultanın kendisine taç giydirmesini umuyordu. Fakat varır varmaz tutuklandı ve zincire vurularak hapse atıldı.
Sabatay hapiste kısa bir süre geçirdikten sonra, İslam’a ihtida ederse hayatının bağışlanacağını öğrendi. Takipçilerinin tümünü büyük hayrete düşürerek, hemen ihtida etti. Bu Sahte Mesih’in ilan ettiği krallık hiçbir zaman kurulmadı ve kendisinin sahtekârdan başka bir şey olmadığını kanıtlamış oldu.
Sabatay’ın öyküsü sıra dışı bir öykü. Fakat bizim için, her çağda ve her zamanda güç, para ya da insanların hayranlığını elde etmek için sahtekârlık edecek insanların olduğuna dair bir uyarı görevi görüyor. Kutsal Kitap’ta Allah peygamberlik sözleri ile bizi böyle kişilerin geleceğine dair uyarıyor. Ancak bilhassa biri var ki, son derece benzersiz ve başarılı. Bu konu hakkındaki ilginç bir peygamberlik sözüne bakalım ve bunun kim olduğunu öğrenelim. Daniel 7. bölüm, 1. ayeti okuyarak başlayalım:
1 Babil Kralı Belşassar’ın krallığının birinci yılında, Daniel yatağında yatarken bir düş ve görümler gördü. Sonra düşünün özetini yazdı;
Allah kimi zaman insanlara önemli bilgileri iletmek için rüyaları kullanır. Yusuf’un hayatı hakkındaki derslerden, rüyaların Mısır’ın 7 yıllık kuraklığa hazırlanmasında oynadığı önemli rolü muhakkak hatırlarsınız. Bu rüyalarda hayvanlar, bitkiler ve yıldızlar gelecekteki olayların ve bunların küresel etkilerinin simgeleriydi. Aynı şekilde, Daniel 2. bölümde de Allah’ın Babil kralına nasıl önemli bir rüya verdiğini okuduk. O rüyada Allah çeşitli madenlerden yapılma bir heykeli simge olarak kullanarak, Allah’ın halkı üzerinde sırayla egemen olacak gelecekteki krallıkları tanımlamıştı. Hayret verici bir şekilde, Daniel peygamber bu rüyayı yorumlamış ve pek çok neslin dünyanın sonuna dek ulaşan tarih destanını anlamalarına yardımcı olmuştu.
Birkaç yıl sonra Allah bu krallıklar hakkında daha fazla ayrıntı bildirmeye karar verdi. Böylece, şaşkınlığa uğratıcı bir rüyayla Daniel’e konuştu. Bu rüyada Daniel dört sıra dışı canavarın deniz- den çıktığını gördü. Dördüncü canavar Daniel’in aklını özellikle karıştırmıştı, çünkü başından yükselen ve Allah’a karşı sözler söyleyen azgın bir boynuzu vardı! Boynuz Allah’a karşı savaş açmaya dahi çalışmıştı! Rüya, çok net ve dikkat çekici bir yargı sahnesiyle sona eriyor. Daniel bir melekten rüyayı yorumlamasını istediği için, kendisine geleceğe dair bu peygamberlik sözünün kilidini açmamızı ve gelecek olan yargıya hazırlanmamızı sağlayan önemli birkaç anlayış verildi. Daniel 7. bölüm, 2–14 ayetlerini okuyarak en baştan başlayalım:
2 Şöyle dedi: “Gece bir görümde göğün dört rüzgarının büyük denize saldırdığını gördüm. 3 Denizden birbirinden farklı dört büyük yaratık çıktı. 4 Birinci yaratık aslana benziyordu, kartal kanatları vardı. Ben bakarken kanatları koparıldı, yaratık yerden kaldırıldı, insan gibi ayakları üzerine durduruldu. Ona bir insan yüreği verildi. 5 İkinci yaratık ayıya benziyordu. Bir yanı üzerinde doğrulmuştu. Ağzında, dişleri arasında üç kaburga kemiği vardı. Ona, ‘Haydi kalk, yiyebildiğin kadar et ye!’ dediler. 6 Sonra baktım, parsa benzer bir başka yaratık gördüm. Sırtında dört kuş kanadı vardı. Bu yaratığın dört başı vardı ve ona egemenlik verilmişti. 7 Bundan sonraki gece görümlerimde korkunç, ürkütücü, çok güçlü dördüncü bir yaratık gördüm. Büyük demir dişleri vardı; yiyip parçalıyor, artakalanı ayakları altında çiğniyordu. Kendisinden önceki yaratıklara benzemiyordu. On boynuzu vardı. 8 Ben gözümü dikmiş boynuzlara bakarken, onların arasından daha küçük başka bir boynuz çıktı. İlk boynuzlardan üçü onun önünde söküldü. Bu boynuzun insan gözü gibi gözleri, böbürlenen bir ağzı vardı. 9 Ben bakarken tahtlar kuruldu, Eskiden beri var Olan yerine oturdu. Giysileri kar gibi beyaz, başındaki saçlar yün gibi apaktı. Tahtı alev alev, tekerlekleri kızgın ateş gibiydi. 10 Önünden ateşten bir ırmak çıkıp akıyordu. Binlerce binler O’na hizmet ediyordu; on binlerce on binler önünde duruyordu. Mahkeme kuruldu, kitaplar açıldı. 11 Boynuzun söylediği övüngen sözleri duyunca baktım, yaratık gözümün önünde öldürüldü, bedeni kızgın ateşe atıldı, yok oldu. 12 Öbür yaratıklara gelince, egemenlik onlardan alınmış, ancak belirli bir süre için yaşamalarına izin verilmişti. 13 Gece görümlerimde insanoğluna benzer birinin göğün bulutlarıyla geldiğini gördüm. Eskiden beri var Olan’ın yanına doğru ilerledi, O’nun önüne getirildi. 14 Ona egemenlik, yücelik ve krallık verildi. Bütün halklar, uluslar ve her dilden insan ona tapındı. Egemenliği hiç bitmeyecek sonsuz bir egemenlik, krallığı hiç yıkılmayacak bir krallıktır.”
Bu rüyayı anlamak için insanın biraz dedektif olması gerekiyor, neyse ki ipuçları çok. 15. ayette peygamberin kendisi bu zahmetli görümün anlamıyla boğuşuyor. Rüyanın esas olarak yedi bölümü var: dört canavar, gözleri ve ağzı olan, hilekâr küçük bir boynuz hakkında bir sahne ve iki güçlü yargı sahnesi. Tamamı yedi sahne. Tabii ki Daniel rüyayı anlamak istedi, bu nedenle melekten yardım istedi. Bunu 15. ve 16. ayetlerde okuyalım:
15 “Ben Daniel’e gelince, ruhum üzüntüyle sarsıldı, gördüğüm görümler beni ürküttü. 16 Orada duranlardan birine yaklaştım, bütün bunların gerçek anlamını açıklamasını istedim. O da bana bunların ne anlama geldiğini açıkladı.”
Bundan sonra melek Daniel’e bu gizemi çözmek için gereken ilk güvenilir ipucunu verdi. 17. ayeti okuyalım:
17 “Bu dört büyük yaratık yeryüzünde ortaya çıkacak dört kraldır.”
Öyleyse canavarlar kralları temsil ediyor! İlginç. Krallığı olmayan bir kral olabilir mi? Tabii ki hayır. Dolayısıyla, bu canavarların her biri başında önderi olarak birer kral bulunan krallıkları temsil ediyor.25
Daniel 2. bölümde, Allah’ın heykelin her bir bölümünü altın, gümüş, tunç, demir ve demir ile kil karışımı kullanarak birbirinden ayırdığını hatırlıyor musunuz? Bu bölümlerden her biri bir krallığı simgeliyordu. Bu rüyada Allah, çeşitli madenlerden yapılmış bir heykel kullanmak yerine, her bir krallığı tanımlamak için canavarlar kullanmış. Bu iki rüya arasında muhakkak bir bağlantı olmalı!
Daniel 2. bölüm 39. ve 40. ayetleri okuyarak ilk rüyayı gözden geçirelim:
39 “Senden sonra senden daha aşağı durumda başka bir krallık çıkacak. Sonra bütün dünyada egemenlik sürecek tunçtan üçüncü bir krallık çıkacak. 40 Dördüncü krallık demir gibi güçlü olacak. Çünkü demir her şeyi kırıp ezer...”
İlk rüya, simgeler kullanılarak Daniel’in zamanından dünyanın sonuna dek çizilmiş kronolojik bir tabloydu. Toplam olarak yedi sahne vardı: beş krallık sahnesi, bir kayanın her şeyi parçalara ayırdığı sahne ve kayanın sonsuza dek sürecek bir krallığa dönüşmesi sahnesi. Tamamı yedi sahne. Daniel 7. bölümde bir kez daha, canavarların krallıkları simgelediğini ve sonunda büyük bir yargı sahnesini görüyoruz. Tamamı yedi sahne.
Canavarların denizden çıkmaları sahnelerini alarak bunları madeni heykelin baştan ayağa parçalarıyla yan yana koyduğumuzda, canavarların ve madenlerin aynı imparatorlukları ve aynı olayları simgelediğini fark edeceğiz! Fakat
ikinci rüya bize gelecek olaylara dair daha fazla bilgi ve bunların daha ayrıntılı birer yorumunu veriyor.
1648 yılında, 22 yaşında olan Sabatay Sevi uzun zamandır beklenen Mesih olduğunu iddia etti. 1651 yılında, birkaç izleyici edindikten sonra, Smyrna’nın (günümüzde İzmir) hahamları onu ve öğrencilerini havra dışı ettiler. Sabatay 1658 yılında Konstantîniyye’de iken, kendisinin mesihlik görevini doğrulayan Ha–Yakini adlı bir vaizle tanıştı. Kanıtlar, Ha–Yakini’nin arkaik yazı tipi ve apokaliptik bir dil kullanarak, Sabatay’ın Allah tarafından çağrıldığını bildiren bir elyazması ürettiğini gösteriyor. Bu uydurma belgenin adı “Mezamiri Süleyman’ın Tefsiri”ydi. El yazması İbrahim’in hayalî bir rüyasıyla başlıyordu:
“Ben, İbrahim, kırk yıl boyunca bir mağaraya kapatılmıştım ve mucizeler zamanının gelmediğine çok hayret ettim. Sonra ‘İbrani tarihiyle 5386 yılında [modern takvime göre 1626] Mordekay Sevi’ye bir oğul doğacak; ve onun adı Sabatay olacak’ diye ilan eden bir ses işittim. ‘O büyük ejderhayı alçaltacak; ... o, gerçek Mesih, Benim tahtımda oturacak.’”
Sabatay elinde bu belgeyle kentten kente gezerek taraftar toplamaya başladı. Atina’yı, Halep’i, Kahire’yi ve Kudüs’ü ziyaret etti. Gazze’deyken Natan Levi adında bir adamla tanıştı, bu adam Sabatay’ı hemen Mesih olarak kabul etti. Natan Sabatay’ın sağ kolu oldu ve meshedilmiş olan kişinin yolunu hazırlamak için geri dönmüş olan İlyas peygamber olduğunu iddia etti. Yeruşalim’in planlarını uygulamak için uygun bir yer olmadığını anlayan Sabatay, Smyrna’ya gitti; sözde peygamberi Natan ise Gazze’nin Yeruşalim’in yerine kutsal kent olacağını ilan etti. 1665 yılının sonbaharında Sabatay bir seyahatten Smyrna’ya geri dönerek bir havraya girdi ve kendisinin beklenen Mesih olduğunu alenen duyurdu. Bu ilanı büyük bir kalabalık tarafından koç boynuzu24 çalınarak ve “Çok yaşa Kralımız, Mesihimiz!” diye ezgiler söylenerek kutlandı.
Haber tüm Avrupa’ya yayıldı ve Yahudiler arasında büyük bir heyecan meydana geldi. 1666 yılının başında Sabatay Smyrna’dan tekrar ayrılarak Konstantîniyye’ye gitti. “Peygamberi” Natan’ın sözlerinin gerçekleşmesini ve sultanın kendisine taç giydirmesini umuyordu. Fakat varır varmaz tutuklandı ve zincire vurularak hapse atıldı.
Sabatay hapiste kısa bir süre geçirdikten sonra, İslam’a ihtida ederse hayatının bağışlanacağını öğrendi. Takipçilerinin tümünü büyük hayrete düşürerek, hemen ihtida etti. Bu Sahte Mesih’in ilan ettiği krallık hiçbir zaman kurulmadı ve kendisinin sahtekârdan başka bir şey olmadığını kanıtlamış oldu.
Sabatay’ın öyküsü sıra dışı bir öykü. Fakat bizim için, her çağda ve her zamanda güç, para ya da insanların hayranlığını elde etmek için sahtekârlık edecek insanların olduğuna dair bir uyarı görevi görüyor. Kutsal Kitap’ta Allah peygamberlik sözleri ile bizi böyle kişilerin geleceğine dair uyarıyor. Ancak bilhassa biri var ki, son derece benzersiz ve başarılı. Bu konu hakkındaki ilginç bir peygamberlik sözüne bakalım ve bunun kim olduğunu öğrenelim. Daniel 7. bölüm, 1. ayeti okuyarak başlayalım:
1 Babil Kralı Belşassar’ın krallığının birinci yılında, Daniel yatağında yatarken bir düş ve görümler gördü. Sonra düşünün özetini yazdı;
Allah kimi zaman insanlara önemli bilgileri iletmek için rüyaları kullanır. Yusuf’un hayatı hakkındaki derslerden, rüyaların Mısır’ın 7 yıllık kuraklığa hazırlanmasında oynadığı önemli rolü muhakkak hatırlarsınız. Bu rüyalarda hayvanlar, bitkiler ve yıldızlar gelecekteki olayların ve bunların küresel etkilerinin simgeleriydi. Aynı şekilde, Daniel 2. bölümde de Allah’ın Babil kralına nasıl önemli bir rüya verdiğini okuduk. O rüyada Allah çeşitli madenlerden yapılma bir heykeli simge olarak kullanarak, Allah’ın halkı üzerinde sırayla egemen olacak gelecekteki krallıkları tanımlamıştı. Hayret verici bir şekilde, Daniel peygamber bu rüyayı yorumlamış ve pek çok neslin dünyanın sonuna dek ulaşan tarih destanını anlamalarına yardımcı olmuştu.
Birkaç yıl sonra Allah bu krallıklar hakkında daha fazla ayrıntı bildirmeye karar verdi. Böylece, şaşkınlığa uğratıcı bir rüyayla Daniel’e konuştu. Bu rüyada Daniel dört sıra dışı canavarın deniz- den çıktığını gördü. Dördüncü canavar Daniel’in aklını özellikle karıştırmıştı, çünkü başından yükselen ve Allah’a karşı sözler söyleyen azgın bir boynuzu vardı! Boynuz Allah’a karşı savaş açmaya dahi çalışmıştı! Rüya, çok net ve dikkat çekici bir yargı sahnesiyle sona eriyor. Daniel bir melekten rüyayı yorumlamasını istediği için, kendisine geleceğe dair bu peygamberlik sözünün kilidini açmamızı ve gelecek olan yargıya hazırlanmamızı sağlayan önemli birkaç anlayış verildi. Daniel 7. bölüm, 2–14 ayetlerini okuyarak en baştan başlayalım:
2 Şöyle dedi: “Gece bir görümde göğün dört rüzgarının büyük denize saldırdığını gördüm. 3 Denizden birbirinden farklı dört büyük yaratık çıktı. 4 Birinci yaratık aslana benziyordu, kartal kanatları vardı. Ben bakarken kanatları koparıldı, yaratık yerden kaldırıldı, insan gibi ayakları üzerine durduruldu. Ona bir insan yüreği verildi. 5 İkinci yaratık ayıya benziyordu. Bir yanı üzerinde doğrulmuştu. Ağzında, dişleri arasında üç kaburga kemiği vardı. Ona, ‘Haydi kalk, yiyebildiğin kadar et ye!’ dediler. 6 Sonra baktım, parsa benzer bir başka yaratık gördüm. Sırtında dört kuş kanadı vardı. Bu yaratığın dört başı vardı ve ona egemenlik verilmişti. 7 Bundan sonraki gece görümlerimde korkunç, ürkütücü, çok güçlü dördüncü bir yaratık gördüm. Büyük demir dişleri vardı; yiyip parçalıyor, artakalanı ayakları altında çiğniyordu. Kendisinden önceki yaratıklara benzemiyordu. On boynuzu vardı. 8 Ben gözümü dikmiş boynuzlara bakarken, onların arasından daha küçük başka bir boynuz çıktı. İlk boynuzlardan üçü onun önünde söküldü. Bu boynuzun insan gözü gibi gözleri, böbürlenen bir ağzı vardı. 9 Ben bakarken tahtlar kuruldu, Eskiden beri var Olan yerine oturdu. Giysileri kar gibi beyaz, başındaki saçlar yün gibi apaktı. Tahtı alev alev, tekerlekleri kızgın ateş gibiydi. 10 Önünden ateşten bir ırmak çıkıp akıyordu. Binlerce binler O’na hizmet ediyordu; on binlerce on binler önünde duruyordu. Mahkeme kuruldu, kitaplar açıldı. 11 Boynuzun söylediği övüngen sözleri duyunca baktım, yaratık gözümün önünde öldürüldü, bedeni kızgın ateşe atıldı, yok oldu. 12 Öbür yaratıklara gelince, egemenlik onlardan alınmış, ancak belirli bir süre için yaşamalarına izin verilmişti. 13 Gece görümlerimde insanoğluna benzer birinin göğün bulutlarıyla geldiğini gördüm. Eskiden beri var Olan’ın yanına doğru ilerledi, O’nun önüne getirildi. 14 Ona egemenlik, yücelik ve krallık verildi. Bütün halklar, uluslar ve her dilden insan ona tapındı. Egemenliği hiç bitmeyecek sonsuz bir egemenlik, krallığı hiç yıkılmayacak bir krallıktır.”
Bu rüyayı anlamak için insanın biraz dedektif olması gerekiyor, neyse ki ipuçları çok. 15. ayette peygamberin kendisi bu zahmetli görümün anlamıyla boğuşuyor. Rüyanın esas olarak yedi bölümü var: dört canavar, gözleri ve ağzı olan, hilekâr küçük bir boynuz hakkında bir sahne ve iki güçlü yargı sahnesi. Tamamı yedi sahne. Tabii ki Daniel rüyayı anlamak istedi, bu nedenle melekten yardım istedi. Bunu 15. ve 16. ayetlerde okuyalım:
15 “Ben Daniel’e gelince, ruhum üzüntüyle sarsıldı, gördüğüm görümler beni ürküttü. 16 Orada duranlardan birine yaklaştım, bütün bunların gerçek anlamını açıklamasını istedim. O da bana bunların ne anlama geldiğini açıkladı.”
Bundan sonra melek Daniel’e bu gizemi çözmek için gereken ilk güvenilir ipucunu verdi. 17. ayeti okuyalım:
17 “Bu dört büyük yaratık yeryüzünde ortaya çıkacak dört kraldır.”
Öyleyse canavarlar kralları temsil ediyor! İlginç. Krallığı olmayan bir kral olabilir mi? Tabii ki hayır. Dolayısıyla, bu canavarların her biri başında önderi olarak birer kral bulunan krallıkları temsil ediyor.25
Daniel 2. bölümde, Allah’ın heykelin her bir bölümünü altın, gümüş, tunç, demir ve demir ile kil karışımı kullanarak birbirinden ayırdığını hatırlıyor musunuz? Bu bölümlerden her biri bir krallığı simgeliyordu. Bu rüyada Allah, çeşitli madenlerden yapılmış bir heykel kullanmak yerine, her bir krallığı tanımlamak için canavarlar kullanmış. Bu iki rüya arasında muhakkak bir bağlantı olmalı!
Daniel 2. bölüm 39. ve 40. ayetleri okuyarak ilk rüyayı gözden geçirelim:
39 “Senden sonra senden daha aşağı durumda başka bir krallık çıkacak. Sonra bütün dünyada egemenlik sürecek tunçtan üçüncü bir krallık çıkacak. 40 Dördüncü krallık demir gibi güçlü olacak. Çünkü demir her şeyi kırıp ezer...”
İlk rüya, simgeler kullanılarak Daniel’in zamanından dünyanın sonuna dek çizilmiş kronolojik bir tabloydu. Toplam olarak yedi sahne vardı: beş krallık sahnesi, bir kayanın her şeyi parçalara ayırdığı sahne ve kayanın sonsuza dek sürecek bir krallığa dönüşmesi sahnesi. Tamamı yedi sahne. Daniel 7. bölümde bir kez daha, canavarların krallıkları simgelediğini ve sonunda büyük bir yargı sahnesini görüyoruz. Tamamı yedi sahne.
Canavarların denizden çıkmaları sahnelerini alarak bunları madeni heykelin baştan ayağa parçalarıyla yan yana koyduğumuzda, canavarların ve madenlerin aynı imparatorlukları ve aynı olayları simgelediğini fark edeceğiz! Fakat
ikinci rüya bize gelecek olaylara dair daha fazla bilgi ve bunların daha ayrıntılı birer yorumunu veriyor.
İlk canavar bir aslan, bu heykelin altından başına karşılık geliyor. Her ikisi de antik Babil krallığını simgeliyor. Aslan vahşi hayvanların kralıdır, aynı şekilde Babil de pagan imparatorlukların en büyüğü olarak şere endirilmiş. Kendisine, ülkeleri ele geçirme hızını simgeleyen kartal kanatları verilmişti. Fakat Babil’in İsrail üzerindeki hakimiyeti, yalnızca ortalama bir insan ömrü kadar olan 70 yıl sürdü. |
İkinci canavar, ağzında kaburgalar olan ve bir yanı üzerinde doğrulmuş bir ayıydı. Bu heykelin gümüşten göğsüne karşılık geliyor. Bunların her ikisi de Koreş’in ve Med–Pers krallığının simgeleri. Üç kaburga Perslerin ele geçirdiği üç imparatorluğu simgeliyor: Babil, Lidya ve Mısır. Ayı bir yanı üzerinde doğrulmuş, zira Persler ortakları olan Medler’den her zaman daha güçlüydüler. Lidya İmparatorluğu’nun başkentinin bugünkü Salihli yakınlarında bulunan Sart olduğunu ilginç bir bilgi olarak belirtelim. Bugün oraya giderek, küçük bir dağa tırmanıp, muhtemelen bizzat Kral Koreş’in durduğu noktada durabilirsiniz.
|
Üçüncü canavar dört başı ve dört kanadı olan bir pars. Bu canavar heykelin tunç- tan karnına karşılık geliyor. Bu simge Büyük İskender’i ve Grekler’i temsil ediyor. Bir taktisyen, general ve önder olarak yetenekleri ona Efes’in ve fethettiği diğer kentlerin halkları arasında ilah gibi bir konum kazandırmıştı. Sonunda imparatorluğu dört generali arasında bölündü, bu da dört baş ile mükemmel biçimde temsil edilmiştir. |
İlk üç canavar ilginç olmasına rağmen, Daniel’in ilgisini en çok dördüncü canavar çekmişti. Dördüncü canavarı “korkunç, ürkütücü, çok güçlü; büyük demir dişleri vardı; yiyip parçalıyor, artakalanı ayakları altında çiğniyordu” sözleriyle tanımladı. Bu tam olarak heykelin demirden bacaklarının tanımıyla örtüşüyor.26 Hatırlayacak olursanız, demirden bacaklar ve bu dördüncü canavar Roma İmparatorluğu’nu simgeliyor. |
Fakat rüya dördüncü canavar hakkında başka ayrıntılar da veri- yordu, bu nedenle Daniel bunun ne anlama geldiğini öğrenmek için sabırsızlanıyordu. 7. Bölüm, 19–22 ayetlerini okuyarak bu ayrıntıları öğrenelim:
19 “Bundan sonra öbürlerinden farklı, çok korkunç, demirden dişleri, tunçtan tırnakları olan, yiyip parçalayan, artakalanı ayakları altında çiğneyen dördüncü yaratığın ne anlama geldiğini öğrenmek istedim. 20 Bunun yanısıra başındaki on boynuzdan sonra çıkan öbür boynuzun ne olduğunu da öğrenmek istedim. Bu boynuzun önünden üç boynuz düşmüştü, sanki ötekilerden daha iriceydi. Gözleri ve böbürlenen bir ağzı vardı. 21 Ben baktığım sırada bu boynuz kutsallarla savaşıyor ve onları yeniyordu. 22 Eskiden beri var Olan –Yüceler Yücesi– gelip kutsallarının lehine yargı verene dek bu böyle sürdü. Kutsalların krallığı alma zamanı gelmişti.”
Daniel on boynuzun anlamı hakkında daha fazla şey öğrenmek için can atıyordu. Bunlar belirgin bir şekilde heykelin ayaklarına ve bölünmüş bir Roma İmparatorluğu’nu temsil eden on ayak parmağına benzer. Böylece melek daha ayrıntılı bilgi vermeye devam etti. 23–25 ayetlerinde ne dediğini okuyalım:
23 “Bana şu açıklamayı yaptı: ‘Dördüncü yaratık yeryüzünde ortaya çıkacak dördüncü krallıktır. Bütün öbür krallıklardan farklı olacak, bütün dünyayı yiyip bitirecek, çiğneyip parçalayacak. 24 On boynuz bu krallıktan çıkacak on kraldır. Bunlardan sonra öncekilerden farklı bir başka kral ortaya çıkıp üç kralı tahtlarından indirecek. 25 Yüceler Yücesi’ni kötüleyen sözler söyleyecek, O’nun kutsallarına baskı yapacak. Belirlenen zamanları, yasaları değiştirmeyi amaçlayacak. Kutsallar üç buçuk yıl için eline teslim edilecekler.’”
Kutsal Kitap’ın peygamberlik sözlerinde, boynuz bir kralı, krallığı ya da gücü simgeler. Daha önce belirtildiği gibi, bu krallar kendi krallıklarını temsil ediyorlardı. Bu nedenle, 10 boynuz aslında 10 krallık ya da insan topluluğudur. Roma İmparatorluğu’nun çöküşü esnasında Avrupa’da pek çok halk topluluklarının bulunduğuna dair tarihsel kanıtlar olsa da, başlıca 10 topluluk genellikle imparatorluğun çöküşüyle oluşan güç boşluğunu dolduran kavimler olarak tanınır. Ayrıca bu on kavmin doğudan gelen Türk Hunları’nın istilalarının sonucunda yerlerini değiştirdikleri ve yerleşecek yer
aradıkları kabul görmektedir. İlginç bir şekilde, bu halk toplulukları sonunda modern Avrupa’nın ülkelerini meydana getirmişlerdir.
Peki ya 10 halk topluluğundan üçünü yerinden söken küçük boynuza ne oldu? O kimdi ve ne yapacaktı? Kutsal Kitap onun çok güçleneceğini ve zulmedici bir güç olacağını söylüyor. Hatta o kadar güçlenecekti ki, Avrupa’nın büyük kısmını denetim altına alacaktı.
Daniel 7. bölüm, 8. ayette, “insan gözü gibi gözleri” olduğu tanımı yapılıyor. Allah gibi gözleriniz varsa, sizce bu ne anlama gelir? Dünyayı Allah’ın gördüğü gibi gördüğünüz anlamına gelir; Allah’ın bakış açısıyla aynı görüştesinizdir.
Öyleyse, insan gözü gibi gözleriniz varsa, bakış açınız Allah’ın bakış açısının aksi olduğu anlamına gelir. Başka bir deyişle, kirleriniz, görüşleriniz ve beklentileriniz günahlı ve dünyasal şeylere odak- lanmış olurdu. Aynı ayette küçük boynuzun “böbürlen[erek]” konuştuğu da söyleniyor. Bunun anlamı ne olabilirdi? Bakın, 25. ayette Daniel onun “Yüceler Yücesi’ni kötüleyen sözler söyleyece[ğini]” belirtiyor. Küçük boynuzun yalnızca görüşü değil, sözleri de Allah’a karşı. Bunlar ruhsal olarak yozlaşmış sözler! Tanıdık geliyor mu?
19 “Bundan sonra öbürlerinden farklı, çok korkunç, demirden dişleri, tunçtan tırnakları olan, yiyip parçalayan, artakalanı ayakları altında çiğneyen dördüncü yaratığın ne anlama geldiğini öğrenmek istedim. 20 Bunun yanısıra başındaki on boynuzdan sonra çıkan öbür boynuzun ne olduğunu da öğrenmek istedim. Bu boynuzun önünden üç boynuz düşmüştü, sanki ötekilerden daha iriceydi. Gözleri ve böbürlenen bir ağzı vardı. 21 Ben baktığım sırada bu boynuz kutsallarla savaşıyor ve onları yeniyordu. 22 Eskiden beri var Olan –Yüceler Yücesi– gelip kutsallarının lehine yargı verene dek bu böyle sürdü. Kutsalların krallığı alma zamanı gelmişti.”
Daniel on boynuzun anlamı hakkında daha fazla şey öğrenmek için can atıyordu. Bunlar belirgin bir şekilde heykelin ayaklarına ve bölünmüş bir Roma İmparatorluğu’nu temsil eden on ayak parmağına benzer. Böylece melek daha ayrıntılı bilgi vermeye devam etti. 23–25 ayetlerinde ne dediğini okuyalım:
23 “Bana şu açıklamayı yaptı: ‘Dördüncü yaratık yeryüzünde ortaya çıkacak dördüncü krallıktır. Bütün öbür krallıklardan farklı olacak, bütün dünyayı yiyip bitirecek, çiğneyip parçalayacak. 24 On boynuz bu krallıktan çıkacak on kraldır. Bunlardan sonra öncekilerden farklı bir başka kral ortaya çıkıp üç kralı tahtlarından indirecek. 25 Yüceler Yücesi’ni kötüleyen sözler söyleyecek, O’nun kutsallarına baskı yapacak. Belirlenen zamanları, yasaları değiştirmeyi amaçlayacak. Kutsallar üç buçuk yıl için eline teslim edilecekler.’”
Kutsal Kitap’ın peygamberlik sözlerinde, boynuz bir kralı, krallığı ya da gücü simgeler. Daha önce belirtildiği gibi, bu krallar kendi krallıklarını temsil ediyorlardı. Bu nedenle, 10 boynuz aslında 10 krallık ya da insan topluluğudur. Roma İmparatorluğu’nun çöküşü esnasında Avrupa’da pek çok halk topluluklarının bulunduğuna dair tarihsel kanıtlar olsa da, başlıca 10 topluluk genellikle imparatorluğun çöküşüyle oluşan güç boşluğunu dolduran kavimler olarak tanınır. Ayrıca bu on kavmin doğudan gelen Türk Hunları’nın istilalarının sonucunda yerlerini değiştirdikleri ve yerleşecek yer
aradıkları kabul görmektedir. İlginç bir şekilde, bu halk toplulukları sonunda modern Avrupa’nın ülkelerini meydana getirmişlerdir.
Peki ya 10 halk topluluğundan üçünü yerinden söken küçük boynuza ne oldu? O kimdi ve ne yapacaktı? Kutsal Kitap onun çok güçleneceğini ve zulmedici bir güç olacağını söylüyor. Hatta o kadar güçlenecekti ki, Avrupa’nın büyük kısmını denetim altına alacaktı.
Daniel 7. bölüm, 8. ayette, “insan gözü gibi gözleri” olduğu tanımı yapılıyor. Allah gibi gözleriniz varsa, sizce bu ne anlama gelir? Dünyayı Allah’ın gördüğü gibi gördüğünüz anlamına gelir; Allah’ın bakış açısıyla aynı görüştesinizdir.
Öyleyse, insan gözü gibi gözleriniz varsa, bakış açınız Allah’ın bakış açısının aksi olduğu anlamına gelir. Başka bir deyişle, kirleriniz, görüşleriniz ve beklentileriniz günahlı ve dünyasal şeylere odak- lanmış olurdu. Aynı ayette küçük boynuzun “böbürlen[erek]” konuştuğu da söyleniyor. Bunun anlamı ne olabilirdi? Bakın, 25. ayette Daniel onun “Yüceler Yücesi’ni kötüleyen sözler söyleyece[ğini]” belirtiyor. Küçük boynuzun yalnızca görüşü değil, sözleri de Allah’a karşı. Bunlar ruhsal olarak yozlaşmış sözler! Tanıdık geliyor mu?
Aden Bahçesi’ne kadar geriye doğru düşünün. Şeytan’ın Allah’a aykırı konuştuğu zamanı hatırlıyor musunuz? Yeşaya ve Hezekiel peygamberlerin onun hakkında söylediklerini hatırlıyor musunuz? Allah’ın tahtına oturmak istemişti. Allah olmak istemişti. Şeytan’ın kendisi gibi, küçük boynuz da kibirli, mağrur ve Allah’ın ideallerine aykırı bir krallığı yönetiyor. Sizce o da Allah’ın tahtına oturmayı isteyecek ya da O’nun yerini almaya teşebbüs edecek midir? |
21. ayeti tekrar okuyarak başka bir ipucu elde edelim:
21 “Ben baktığım sırada bu boynuz kutsallarla savaşıyor ve onları yeniyordu.”
Burada, küçük boynuzla simgelenen bu sıradışı gücün Allah’ın sadık izleyicilerini ortadan kaldırmaya teşebbüs ederek, O’na karşı ruhsal bir savaş verdiğini öğreniyoruz!
Şimdiye dek bu küçük boynuz gücünün kimliğini belirlememize yardımcı olacak birkaç ipucu topladık. 25. ayeti tekrar okuyarak bunlardan ikisine daha odaklanalım:
25 “Yüceler Yücesi’ni kötüleyen sözler söyleyecek, O’nun kutsallarına baskı yapacak. Belirlenen zamanları [ve] yasaları değiştirmeyi amaçlayacak. Kutsallar üç buçuk yıl için eline teslim edilecekler.”
Sondan bir önceki ipucumuz, bu krallığın ya da gücün zamanları ve yasaları değiştirmeye çalışacak olması. Kimin zamanlarını ve yasalarını? Şöyle ki, küçük boynuz Yüceler Yücesi’ne karşı savaş veriyorsa, yalnızca Allah’ın yasalarına ve zamanlarına karşı olması bir anlam ifade eder. Allah’ın yasaları On Emir’dir. Allah’ın hangi zamanları belirlediğini düşünebiliyor musunuz? Daha ilk dersimizde, Allah’ın gökleri ve yeri altı günde yarattığını öğrenmiştik. O, yedinci gün dinlenerek, bu günü kutsal ilan etti. Dolayısıyla, Allah’ın zamanlarının yedi günlük hafta döngüsüyle ve Sebt gününün kutsal oluşuyla ilgili olduğunu görmek kolay. Sizce kim Allah’ın yasalarıyla oynamış ve insanları Allah’ın Sebti’ni şere endirmekten vazgeçirmiş olabilir?
Sonuncu ve çok sağlam olan ipucu, bu gücün belli bir süre boyunca Allah’la ve O’nun halkıyla savaşacak olması. Ayet, üç buçuk yıl boyunca diyor. Bir peygamberlik sözü belirli miktarda bir zaman içinde geçtiğinde, buna “zamana ilişkin peygamberlik sözü” denilir. Bir sonraki dersimizde zamana ilişkin peygamberlik sözlerinin nasıl yorumlanacağını ayrıntılı olarak işleyeceğiz. Ancak kısaca, zamana ilişkin peygamberlik sözlerinde Allah bir günü gerçek bir yılın simgesi olarak kullanır. Eski İbrani takvimde bir yılda 360 gün bulunuyordu. Dolayısıyla bu 3,5 yıl gerçekte 1260 güne
(3,5 x 360), ya da peygamberlik sözü açısından 1260 yıla denk olacaktır. Başka bir deyişle, küçük boynuz gücü Allah’ın halkına 1260 yıl süreyle zulmetti! Bu son ipucu, küçük boynuz gücünü belirlememize yardımcı olması açısından temel bir rol oynuyor.
Bu küçük boynuz gücünün kim olduğunu öğrenmek istiyor musunuz? Dördüncü canavar Daniel’i çok rahatsız ettiği ve küçük boynuz çok acımasız olduğu için, anlamını bilmemiz zorunlu. Kendinizi Allah’ın halkından biri sayıyorsanız onun kimliğini bilmeniz gerektiği de işin diğer yönü. Bu küçük boynuzla ve onun tarihteki rolüyle ilgili olarak ortaya çıkardığımız tüm ipuçlarını gözden geçirelim:
Tüm bu ipuçları kime uyuyor? Okumaya devam etmeden önce, Kutsal Kitap’ta bulduğumuz ipuçlarının listesini dikkatle incelemek için biraz zaman ayırın. Tarih hakkında kafa yorun ve hangi dünya gücünün yukarıdaki ipuçlarının sekizini birden yerine getirdiğini çıkarmaya çalışın.
Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından tarihi hızla gözden geçirirsek, yalnızca tek bir gücün bütün bu özelliklerin tümüne sahip olduğunu görürüz. Kutsal Kitap’ın yüzlerce, hatta binlerce yıl öncesinden tarihî olayların ayrıntılarını bu kadar kesin bir şekilde vermesi hayrete düşürücü. Kutsal Kitap hakkındaki işte bu gerçek, onun Allah’ın sözü ve güvenilir bir hakikat kaynağı olarak doğruluğunu kanıtlıyor. Aradığımız güç kesinlikle pagan Roma İmparatorluğu’nun kalıntıları arasından ortaya çıktı ve gelişerek Allah’ın masum ve yumuşak huylu halkına savaş açan, azgın ve mağrur bir kurum haline geldi. Hem ruhsal hem de siyasi güçlerin iç içe geçmesiyle oluşan bir güçtü. Evet, pagan Roma, Papalık Roma’sına dönüştü.
Kiliseyi sapkınlardan arınmış bir halde tutma bahanesi ile, Roma Papalık Sistemi dünyanın gördüğü gelmiş geçmiş en acımasız işkenceci oldu. Avrupa’ya, Afrika’ya, Güney Amerika’ya ve Orta Doğu’ya dehşet getirdiler! Papalık Roması’nın zirvesinde olduğu 1260 yıllık süre için bir terim dahi var. Buna “Karanlık Çağ” deniyor. Daniel 7. bölümden bu küçük boynuz gücünün zamanın sonuna dek dünya siyasetinde önemli bir oyuncu olacağını öğreniyoruz. Roma Katolik Kilisesi’nin siyasi güce sahip olduğunu kimse inkâr edebilir mi? 178 ulusla resmi diplomatik ilişki sürdürmektedir ve bu ülkelerden 72’si Roma’da Papalığa bağlı, kalıcı oturma izni olan diplomatik temsilciliklere sahiptir. Ayrıca Papalığın tüm dünyada ulus devletlerde 106 kalıcı diplomatik temsilciliği vardır. Bu yeterli kanıt değilse, 11 Şubat 1929 tarihinde İtalya tarafından Papalığa tam bağımsızlık verildi.
21 “Ben baktığım sırada bu boynuz kutsallarla savaşıyor ve onları yeniyordu.”
Burada, küçük boynuzla simgelenen bu sıradışı gücün Allah’ın sadık izleyicilerini ortadan kaldırmaya teşebbüs ederek, O’na karşı ruhsal bir savaş verdiğini öğreniyoruz!
Şimdiye dek bu küçük boynuz gücünün kimliğini belirlememize yardımcı olacak birkaç ipucu topladık. 25. ayeti tekrar okuyarak bunlardan ikisine daha odaklanalım:
25 “Yüceler Yücesi’ni kötüleyen sözler söyleyecek, O’nun kutsallarına baskı yapacak. Belirlenen zamanları [ve] yasaları değiştirmeyi amaçlayacak. Kutsallar üç buçuk yıl için eline teslim edilecekler.”
Sondan bir önceki ipucumuz, bu krallığın ya da gücün zamanları ve yasaları değiştirmeye çalışacak olması. Kimin zamanlarını ve yasalarını? Şöyle ki, küçük boynuz Yüceler Yücesi’ne karşı savaş veriyorsa, yalnızca Allah’ın yasalarına ve zamanlarına karşı olması bir anlam ifade eder. Allah’ın yasaları On Emir’dir. Allah’ın hangi zamanları belirlediğini düşünebiliyor musunuz? Daha ilk dersimizde, Allah’ın gökleri ve yeri altı günde yarattığını öğrenmiştik. O, yedinci gün dinlenerek, bu günü kutsal ilan etti. Dolayısıyla, Allah’ın zamanlarının yedi günlük hafta döngüsüyle ve Sebt gününün kutsal oluşuyla ilgili olduğunu görmek kolay. Sizce kim Allah’ın yasalarıyla oynamış ve insanları Allah’ın Sebti’ni şere endirmekten vazgeçirmiş olabilir?
Sonuncu ve çok sağlam olan ipucu, bu gücün belli bir süre boyunca Allah’la ve O’nun halkıyla savaşacak olması. Ayet, üç buçuk yıl boyunca diyor. Bir peygamberlik sözü belirli miktarda bir zaman içinde geçtiğinde, buna “zamana ilişkin peygamberlik sözü” denilir. Bir sonraki dersimizde zamana ilişkin peygamberlik sözlerinin nasıl yorumlanacağını ayrıntılı olarak işleyeceğiz. Ancak kısaca, zamana ilişkin peygamberlik sözlerinde Allah bir günü gerçek bir yılın simgesi olarak kullanır. Eski İbrani takvimde bir yılda 360 gün bulunuyordu. Dolayısıyla bu 3,5 yıl gerçekte 1260 güne
(3,5 x 360), ya da peygamberlik sözü açısından 1260 yıla denk olacaktır. Başka bir deyişle, küçük boynuz gücü Allah’ın halkına 1260 yıl süreyle zulmetti! Bu son ipucu, küçük boynuz gücünü belirlememize yardımcı olması açısından temel bir rol oynuyor.
Bu küçük boynuz gücünün kim olduğunu öğrenmek istiyor musunuz? Dördüncü canavar Daniel’i çok rahatsız ettiği ve küçük boynuz çok acımasız olduğu için, anlamını bilmemiz zorunlu. Kendinizi Allah’ın halkından biri sayıyorsanız onun kimliğini bilmeniz gerektiği de işin diğer yönü. Bu küçük boynuzla ve onun tarihteki rolüyle ilgili olarak ortaya çıkardığımız tüm ipuçlarını gözden geçirelim:
- 5. yüzyıl sonlarında Roma İmparatorluğu’nun çöküşünün ardından ortaya çıkar
- Tarih sahnesine çıktığında, başlıca halk topluluklarından üçünü ortadan kaldırır
- Gözleri insan gözü gibidir
- Yüceler Yücesi’ne karşı böbürlenerek konuşur
- Kutsallara karşı savaş açar
- Amacı Allah’ın zamanlarını ve yasalarını değiştirmektir
- 1260 yıllık bir süre boyunca büyük güce sahip olacaktır
- Diğer krallıklardan farklıdır. Onda değişik bir şeyler vardır.
Tüm bu ipuçları kime uyuyor? Okumaya devam etmeden önce, Kutsal Kitap’ta bulduğumuz ipuçlarının listesini dikkatle incelemek için biraz zaman ayırın. Tarih hakkında kafa yorun ve hangi dünya gücünün yukarıdaki ipuçlarının sekizini birden yerine getirdiğini çıkarmaya çalışın.
Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından tarihi hızla gözden geçirirsek, yalnızca tek bir gücün bütün bu özelliklerin tümüne sahip olduğunu görürüz. Kutsal Kitap’ın yüzlerce, hatta binlerce yıl öncesinden tarihî olayların ayrıntılarını bu kadar kesin bir şekilde vermesi hayrete düşürücü. Kutsal Kitap hakkındaki işte bu gerçek, onun Allah’ın sözü ve güvenilir bir hakikat kaynağı olarak doğruluğunu kanıtlıyor. Aradığımız güç kesinlikle pagan Roma İmparatorluğu’nun kalıntıları arasından ortaya çıktı ve gelişerek Allah’ın masum ve yumuşak huylu halkına savaş açan, azgın ve mağrur bir kurum haline geldi. Hem ruhsal hem de siyasi güçlerin iç içe geçmesiyle oluşan bir güçtü. Evet, pagan Roma, Papalık Roma’sına dönüştü.
Kiliseyi sapkınlardan arınmış bir halde tutma bahanesi ile, Roma Papalık Sistemi dünyanın gördüğü gelmiş geçmiş en acımasız işkenceci oldu. Avrupa’ya, Afrika’ya, Güney Amerika’ya ve Orta Doğu’ya dehşet getirdiler! Papalık Roması’nın zirvesinde olduğu 1260 yıllık süre için bir terim dahi var. Buna “Karanlık Çağ” deniyor. Daniel 7. bölümden bu küçük boynuz gücünün zamanın sonuna dek dünya siyasetinde önemli bir oyuncu olacağını öğreniyoruz. Roma Katolik Kilisesi’nin siyasi güce sahip olduğunu kimse inkâr edebilir mi? 178 ulusla resmi diplomatik ilişki sürdürmektedir ve bu ülkelerden 72’si Roma’da Papalığa bağlı, kalıcı oturma izni olan diplomatik temsilciliklere sahiptir. Ayrıca Papalığın tüm dünyada ulus devletlerde 106 kalıcı diplomatik temsilciliği vardır. Bu yeterli kanıt değilse, 11 Şubat 1929 tarihinde İtalya tarafından Papalığa tam bağımsızlık verildi.
Peki Daniel’in onun “Yüceler Yücesi’ni kötüleyen sözler söyleyece[ğini]” belirten peygamberlik sözü ne olacak? Roma Katolik Kilisesi’nin, yaklaşık 1500 yıl süreyle Allah adına konuştuğunu iddia eden bir Papası olmuştur! Tarihlerine kısa bir bakış, Daniel’in peygamberlik sözlerinin en küçük ayrıntısına kadar doğru olduğunu bize göstererek, Kutsal Kitap’ın hayret verici ilhamına yenilenmiş bir huşu duygusuyla bakmamızı sağlar.
|
“Zamanları ve yasaları değiştirmeye” çalışmasıyla ilgili peygamberlik sözleri hayret verici şekilde kesindir. İbrahim’den gelen bir din olma iddiasındaki bir dinin On Emir’i bir kenara atacağı kimin aklına gelirdi? Ancak Roma Papalık Sistemi Allah’ın ikinci emrini tamamen ortadan kaldırdı. Bunu Mısır’dan Çıkış 20. bölüm, 4. ve 5. ayetlerde okuyalım:
4 “Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yeraltındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın. 5 Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın...”
Hiç bir Katolik kilisesine gidip, Meryem’in ve azizlerin o heykellerini gördünüz mü? İnternette kısa bir araştırma yapın ve kendiniz görün!
Ayrıca, yeni bir dinlenme günü belirleme yetkisine sahip oldukları iddiasıyla, dünyanın dikkatini dördüncü emirden uzaklaştırdılar. İşte, Mısır’dan Çıkış 20. bölüm, 8–11 ayetlerindeki Allah’ın orijinal dördüncü emri:
8 “Şabat Günü’nü kutsal sayarak anımsa. 9 Altı gün çalışacak, bütün işlerini yapacaksın. 10 Ama yedinci gün bana, Tanrın RAB’be Şabat Günü olarak adanmıştır. O gün sen, oğlun, kızın, erkek ve kadın kölen, hayvanların, aranızdaki yabancılar dahil, hiçbir iş yapmayacaksınız. 11 Çünkü ben, RAB yeri göğü, denizi ve bütün canlıları altı günde yarattım, yedinci gün dinlendim. Bu yüzden Şabat Günü’nü kutsadım ve kutsal bir gün olarak belirledim.”
Tabii ki, Papalık gücü Allah’ın Sebt günü yerine ibadet ve dinlenme günü olarak Pazar gününü getirdi. Biz dahi Türkiye’de “Avrupa’nın standart dinlenme gününü” ve Pazartesi gününden başlayan yeniden icat edilmiş bir haftayı benimsedik. Neden? Bu nereden çıktı? Şimdi biliyorsunuz.
Papalık, Allah’ın temsilcisi olma iddiasında bir güçtür. Nitekim, kendi yetkisiyle Allah’ın yasalarını değiştirdiğini söylemektedir.
Fakat gerçekte hem öğreti hem de yaşam biçimi açısından Allah’ın kutsal sözünü yanlış yansıtmıştır. Parayla bağışlanma satmış, erdemli olmak için kutsal türbelere ve kentlere hac yapılması gerektiğini iddia etmiş ve Meryem’e bir tanrı olarak tapmıştır! Onun benimsediği “hedefe giden her yol mübahtır” felsefesi yüzünden yüzlerce yıl boyunca milyonlarca insana zulmedilmiş ve korkunç suçlar işlenmiştir.
Roma Papalığı, öğretileri Tevrat’ın ve İncil’in öğrettiklerinden bu kadar farklı olmasına rağmen, nasıl bu kadar çok izleyici edinebilmiştir? Öykü burada anlatılamayacak kadar uzun, ancak olayın temeli Sabatay Sevi’nin stratejisinden pek farklı değil. Papa doğrudan Allah’tan yetki aldığı iddiasındaydı. Böylece Roma kilisesi yaygın Kutsal Yazılar’ın önemini azalttı ve kendi kirlerini yüceltti. Tevrat ve İncil’i yalnızca halkın büyük çoğunluğunun bilmediği Latin dilinde okumanın uygun olduğunu söyleyerek, insanları bunları okumaktan alıkoydular. Allah’ın basit ve doğrudan emirlerinin yerine, ritüel dualar ve azizlerin türbelerine ziyaretler içeren, uzun bir kurallar listesi getirdiler. Sabatay’ın pek çok kişiyi aldattığı gibi, pek çok sahte din yüzyıllar boyunca insanları tuzağa düşürmüştür. Ve tıpkı Sultan’ın Sabatay’ı yargılayarak onun sahtekâr olduğunu anlaması gibi, Allah da küçük boynuzu ve onun dostlarını yargılayacaktır.
Bundan sonra onları sahtekârlıktan suçlu bulacaktır. Neler olacağını Daniel 7. bölüm, 9. ve 10. ayetlerde okuyalım:
9 Ben bakarken tahtlar kuruldu, Eskiden beri var Olan yerine oturdu. Giysileri kar gibi beyaz, başındaki saçlar yün gibi apaktı. Tahtı alev alev, tekerlekleri kızgın ateş gibiydi. 10 Önünden ateşten bir ırmak çıkıp akıyordu. Binlerce binler O’na hizmet ediyordu; on binlerce on binler önünde duruyordu. Mahkeme kuruldu, kitaplar açıldı.
Tabii ki yargılama herkes için kasvetli bir düşüncedir. O kitaplar açıldığında, her sahtekâr açığa çıkarılacak! Gerçeğe bağlı olarak, samimi hayatlar yaşamamız hayati önemdedir! Daniel 7. bölümde yargıyı iyi haber olarak görüyoruz, kötü haber olarak değil. Bu küçük boynuz gücünün yok etmek ve öldürmek üzere elinden geleni yapmasının ardından, Allah kurtarıcı olarak gelir.
İyi haber 21. ve 22. ayetlerde ilan edilmektedir:
21 Ben baktığım sırada bu boynuz kutsallarla savaşıyor ve onları yeniyordu. 22 Eskiden beri var Olan –Yüceler Yücesi– gelip kutsallarının lehine yargı verene dek bu böyle sürdü.
Evet, adalet iyi bir şeydir.
Diyarbakırlı bir kadın İzmir’de yaşıyordu. Anne–babası öldüğünde miras olarak bir arazi aldı. Arazi yaklaşık 15 yıl boyunca yattı. Bir gün kadın Diyarbakırlı eski arkadaşlarıyla konuşurken, ona arazisinin satışından ne kadar aldığını sordular. Kadın şoka uğradı. Araziyi satmamıştı.
Birilerinin arazi üzerine bir ev yaptırdığını söylediler. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Satmamıştı ki! Mahkemeye gitti ve satışı doğrulayan kendi imzasını gördü. Bu nasıl olabilirdi? Biraz daha araştırınca, bir kişinin kendi telefon numarasıyla “satılık” tabelası koyduğunu öğrendi. Kadının adını kullanarak satış için gerekli belgeleri sahte şekilde düzenlemişlerdi. Arazi, kendisinin onayı olmadan “satılmıştı”! Sahtekâr bulunduğunda ve adalet yerine geldiğinde kadının ne kadar mutlu olduğunu tahmin edebiliyor musunuz?
Allah bir gün kitapların açılacağını ve tüm yalancıların hak ettikleri karşılığı alacaklarını söylüyor. Hem küçük yalanlar, hem de büyük yalanlar açığa çıkarılacak. Ulusları aldatan ve yönetimler tarafından bütün bir nesli yanlış yönlendirmek üzere teşvik edilen yalanlar ifşa edilecek. Adaletin ve gerçeğin hüküm süreceği bir gün gelecek. Gerçeği sevenler, bulana kadar onu arayacaklar. Sağlam zeminde durduklarından emin oluncaya kadar araştıracaklar. Bu dersleri işlemek sizi de gerçeği arayan biri yapmıyor mu?
Tartışma Soruları
1. Bir kağıt alarak Daniel 2. bölümde temsil edilen farklı krallıkları çizin ve bunları aynı güçlerin Daniel 7. bölümde yer alan ayrıntılı tanımlarıyla karşılaştırın. Daniel 7. bölümün bilgileri ne kadar ayrıntılı verdiğine ve ne kadar açtığına
dikkat edin. Geleceği bu kadar kesin bir şekilde öngören başka bir kitap gördünüz mü? Bu bize Kutsal Kitap
hakkında ne anlatıyor?
2. Sabatay Sevi’nin öyküsünü göz önünde bulundurarak, bir kimsenin gerçekten Allah tarafından gönderilip
gönderilmediğini nasıl bilebilirsiniz? Sizce tekrar Sabatay Sevi gibi birisi gelerek insanları kandırabilir mi?
3. Daniel neden özellikle dördüncü canavarla ilgilendi?
4. Allah’ın adaletini iyi haber olarak görebilmenin mümkün olduğuna inanıyor musunuz? Nasıl?
24 Yahudiler'in özellikle dinsel törenlerde ve bayramların ilanında kullandıkları, çoğunlukla koç boynuzundan yapılan müzik aleti, boru.
25 Bkz. Daniel 7:23.
26 Bkz. Daniel 2:40.
4 “Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yeraltındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın. 5 Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın...”
Hiç bir Katolik kilisesine gidip, Meryem’in ve azizlerin o heykellerini gördünüz mü? İnternette kısa bir araştırma yapın ve kendiniz görün!
Ayrıca, yeni bir dinlenme günü belirleme yetkisine sahip oldukları iddiasıyla, dünyanın dikkatini dördüncü emirden uzaklaştırdılar. İşte, Mısır’dan Çıkış 20. bölüm, 8–11 ayetlerindeki Allah’ın orijinal dördüncü emri:
8 “Şabat Günü’nü kutsal sayarak anımsa. 9 Altı gün çalışacak, bütün işlerini yapacaksın. 10 Ama yedinci gün bana, Tanrın RAB’be Şabat Günü olarak adanmıştır. O gün sen, oğlun, kızın, erkek ve kadın kölen, hayvanların, aranızdaki yabancılar dahil, hiçbir iş yapmayacaksınız. 11 Çünkü ben, RAB yeri göğü, denizi ve bütün canlıları altı günde yarattım, yedinci gün dinlendim. Bu yüzden Şabat Günü’nü kutsadım ve kutsal bir gün olarak belirledim.”
Tabii ki, Papalık gücü Allah’ın Sebt günü yerine ibadet ve dinlenme günü olarak Pazar gününü getirdi. Biz dahi Türkiye’de “Avrupa’nın standart dinlenme gününü” ve Pazartesi gününden başlayan yeniden icat edilmiş bir haftayı benimsedik. Neden? Bu nereden çıktı? Şimdi biliyorsunuz.
Papalık, Allah’ın temsilcisi olma iddiasında bir güçtür. Nitekim, kendi yetkisiyle Allah’ın yasalarını değiştirdiğini söylemektedir.
Fakat gerçekte hem öğreti hem de yaşam biçimi açısından Allah’ın kutsal sözünü yanlış yansıtmıştır. Parayla bağışlanma satmış, erdemli olmak için kutsal türbelere ve kentlere hac yapılması gerektiğini iddia etmiş ve Meryem’e bir tanrı olarak tapmıştır! Onun benimsediği “hedefe giden her yol mübahtır” felsefesi yüzünden yüzlerce yıl boyunca milyonlarca insana zulmedilmiş ve korkunç suçlar işlenmiştir.
Roma Papalığı, öğretileri Tevrat’ın ve İncil’in öğrettiklerinden bu kadar farklı olmasına rağmen, nasıl bu kadar çok izleyici edinebilmiştir? Öykü burada anlatılamayacak kadar uzun, ancak olayın temeli Sabatay Sevi’nin stratejisinden pek farklı değil. Papa doğrudan Allah’tan yetki aldığı iddiasındaydı. Böylece Roma kilisesi yaygın Kutsal Yazılar’ın önemini azalttı ve kendi kirlerini yüceltti. Tevrat ve İncil’i yalnızca halkın büyük çoğunluğunun bilmediği Latin dilinde okumanın uygun olduğunu söyleyerek, insanları bunları okumaktan alıkoydular. Allah’ın basit ve doğrudan emirlerinin yerine, ritüel dualar ve azizlerin türbelerine ziyaretler içeren, uzun bir kurallar listesi getirdiler. Sabatay’ın pek çok kişiyi aldattığı gibi, pek çok sahte din yüzyıllar boyunca insanları tuzağa düşürmüştür. Ve tıpkı Sultan’ın Sabatay’ı yargılayarak onun sahtekâr olduğunu anlaması gibi, Allah da küçük boynuzu ve onun dostlarını yargılayacaktır.
Bundan sonra onları sahtekârlıktan suçlu bulacaktır. Neler olacağını Daniel 7. bölüm, 9. ve 10. ayetlerde okuyalım:
9 Ben bakarken tahtlar kuruldu, Eskiden beri var Olan yerine oturdu. Giysileri kar gibi beyaz, başındaki saçlar yün gibi apaktı. Tahtı alev alev, tekerlekleri kızgın ateş gibiydi. 10 Önünden ateşten bir ırmak çıkıp akıyordu. Binlerce binler O’na hizmet ediyordu; on binlerce on binler önünde duruyordu. Mahkeme kuruldu, kitaplar açıldı.
Tabii ki yargılama herkes için kasvetli bir düşüncedir. O kitaplar açıldığında, her sahtekâr açığa çıkarılacak! Gerçeğe bağlı olarak, samimi hayatlar yaşamamız hayati önemdedir! Daniel 7. bölümde yargıyı iyi haber olarak görüyoruz, kötü haber olarak değil. Bu küçük boynuz gücünün yok etmek ve öldürmek üzere elinden geleni yapmasının ardından, Allah kurtarıcı olarak gelir.
İyi haber 21. ve 22. ayetlerde ilan edilmektedir:
21 Ben baktığım sırada bu boynuz kutsallarla savaşıyor ve onları yeniyordu. 22 Eskiden beri var Olan –Yüceler Yücesi– gelip kutsallarının lehine yargı verene dek bu böyle sürdü.
Evet, adalet iyi bir şeydir.
Diyarbakırlı bir kadın İzmir’de yaşıyordu. Anne–babası öldüğünde miras olarak bir arazi aldı. Arazi yaklaşık 15 yıl boyunca yattı. Bir gün kadın Diyarbakırlı eski arkadaşlarıyla konuşurken, ona arazisinin satışından ne kadar aldığını sordular. Kadın şoka uğradı. Araziyi satmamıştı.
Birilerinin arazi üzerine bir ev yaptırdığını söylediler. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Satmamıştı ki! Mahkemeye gitti ve satışı doğrulayan kendi imzasını gördü. Bu nasıl olabilirdi? Biraz daha araştırınca, bir kişinin kendi telefon numarasıyla “satılık” tabelası koyduğunu öğrendi. Kadının adını kullanarak satış için gerekli belgeleri sahte şekilde düzenlemişlerdi. Arazi, kendisinin onayı olmadan “satılmıştı”! Sahtekâr bulunduğunda ve adalet yerine geldiğinde kadının ne kadar mutlu olduğunu tahmin edebiliyor musunuz?
Allah bir gün kitapların açılacağını ve tüm yalancıların hak ettikleri karşılığı alacaklarını söylüyor. Hem küçük yalanlar, hem de büyük yalanlar açığa çıkarılacak. Ulusları aldatan ve yönetimler tarafından bütün bir nesli yanlış yönlendirmek üzere teşvik edilen yalanlar ifşa edilecek. Adaletin ve gerçeğin hüküm süreceği bir gün gelecek. Gerçeği sevenler, bulana kadar onu arayacaklar. Sağlam zeminde durduklarından emin oluncaya kadar araştıracaklar. Bu dersleri işlemek sizi de gerçeği arayan biri yapmıyor mu?
Tartışma Soruları
1. Bir kağıt alarak Daniel 2. bölümde temsil edilen farklı krallıkları çizin ve bunları aynı güçlerin Daniel 7. bölümde yer alan ayrıntılı tanımlarıyla karşılaştırın. Daniel 7. bölümün bilgileri ne kadar ayrıntılı verdiğine ve ne kadar açtığına
dikkat edin. Geleceği bu kadar kesin bir şekilde öngören başka bir kitap gördünüz mü? Bu bize Kutsal Kitap
hakkında ne anlatıyor?
2. Sabatay Sevi’nin öyküsünü göz önünde bulundurarak, bir kimsenin gerçekten Allah tarafından gönderilip
gönderilmediğini nasıl bilebilirsiniz? Sizce tekrar Sabatay Sevi gibi birisi gelerek insanları kandırabilir mi?
3. Daniel neden özellikle dördüncü canavarla ilgilendi?
4. Allah’ın adaletini iyi haber olarak görebilmenin mümkün olduğuna inanıyor musunuz? Nasıl?
24 Yahudiler'in özellikle dinsel törenlerde ve bayramların ilanında kullandıkları, çoğunlukla koç boynuzundan yapılan müzik aleti, boru.
25 Bkz. Daniel 7:23.
26 Bkz. Daniel 2:40.