Son birkaç yıldır değişim konusunda çok konuşuldu. Belki en çok tartışılan konu iklim değişikliğidir. Değişim kimi zaman zor olmasına rağmen, çoğunlukla gerekli, hatta yararlıdır. Yeni zorluklar getirir, bizi daha fazla düşünmeye zorlar ve gelişerek öğrenmek için yeni fırsatlar sağlar.
Bu dersleri yapmamızın ve Kutsal Kitap’ı çalışmamızın amacı, kaderin değiştirilip değiştirilemeyeceğini öğrenmek. Bu sorunun yanıtını tespit etmede bir dönüm noktasına geldik. Tüm yanıtları bu derste bulacak olmasak da, başlangıçtaki sorularımızdan bazıları cevaplanacak. Bu yüzden hazır olun, çünkü çok sarsıcı bazı gerçekleri okumak üzeresiniz!
Esat normal bir adamdı. Çok çalışıyor, faturaları ödüyor, spor müsabakalarını izliyordu ve ailesine çok düşkündü. Kendisini her zaman iyi bir adam olarak görmüştü. Fakat bir türlü dinmeyen bir iç çekişmesi vardı. Sanki ne kadar uğraşırsa uğraşsın, sonunda her zaman yapmak istemediği şeyleri yapıyor gibiydi. Örneğin, insanlara öfkelenmek, çocuklarına bağırmak ya da sahtekâr olmak istemiyordu. Fakat bunlar her zaman oluyor gibiydi. Bir türlü kurtulamadığı kötü bir alışkanlık gibiydi, zihninde ve bedeninde şiddetle süren, kendisinin kontrol edemediği bir savaştı bu. Neredeyse onu çıldırtacaktı.
Bir gün Esat köydeki yaşlılardan biriyle konuşmaya karar verdi. Bu adama her zaman saygı duymuştu, zira dürüst, sakin, alçakgönüllü ve bilgeydi. Esat hayatı boyunca hiç kimsenin onun hakkında kötü bir şey söylediğini duymamıştı. Biri kendisine yardım edebilecekse, bu ihtiyar adam olmalıydı.
Esat “Selamünaleyküm amca” dedi.
Adam “Aleykümselam evlat” diye karşılık verdi.
Bir süre havadan, gelmekte olan hasat zamanından ve yeni yapılan yol tamirinden söz ettiler. Hava sıcaktı ve gölgede oturmalarına rağmen ikide birde alınlarındaki teri siliyorlardı. Sonra Esat açılmaya başladı.
“Amca, tavsiyeye ihtiyacım var. Bana yardım edebileceğini umuyorum.”
“Peki, anlat. Elimden geleni yaparım.”
Bundan sonra Esat mücadelelerini anlatmaya başladı. Öfkelendiği, kıskançlık duyduğu, hayattan memnuniyetsiz olduğu anları ve her zaman dürüst olma arzusunu, ancak buna yetersizliğini açıkladı. Hatta anlattıklarını pek çok örnekle tasvir etti. Esat konuşurken ihtiyar adam yalnızca kafasını sallayarak dinledi. Sonra Esat sustu ve ihtiyar adamın bilgece sözlerini büyük bir dikkatle bekledi. Bu onun değişmek için tek umuduydu. Yanıtlar bu ihtiyar adamda yoksa, kimsede olamazdı.
İhtiyar adam sessizce oturup uzaklara bakıyordu. Sonra yalnızca bir cümle söyledi:
“Senin yeni bir kalbe ihtiyacın var!”
Esat afalladı, kafası karışmıştı. Ne diyeceğini bilemedi, sadece orada öylece oturup kafasının içindeki konuşmayı dinledi:
“Kalbimin bununla ne ilgisi var? Sigara ve içki içmiyorum. Halen gencim. Sahip olduğum sağlıklıyken neden yeni bir kalbe ihtiyacım olsun ki?” diye kendi kendine düşündü. “Öte yandan, bu adam ihtiyar ve herhalde ne söylediğini biliyordur. Belki benim kafam karışmıştır.” Düşünmeye devam etti. “Evet, ihtiyar adam öyle diyorsa, haklı olmalı.”
Sonra Esat sessizliği bozarak ihtiyar adama sordu: “Yeni bir kalbe nasıl sahip olabilirim?”
“Evlat, bunun için Allah’la konuşmalısın.”
Esat’ın kendisine henüz söylenenleri hazmetmesi çok zordu. Belki de daha somut ya da mantıklı bir çözüm arayışındaydı. İşleri değiştirmek için yapabileceği bir şey. Fakat kimi zaman bizim yapabileceğimiz bir şey yoktur, zira sorun bizden daha büyüktür. Doğrusu, 2000 yıl kadar önce birden fazla kez benzer öğütler almış olan bir adam vardı. Bu adamın adı Nikodim’di. Onun tecrübesini Yuhanna 3. bölüm, 1. ve 2. ayetlerden itibaren okumaya başlayalım:
1 Yahudiler’in Nikodim adlı bir önderi vardı. Ferisiler’den olan bu adam bir gece İsa’ya gelerek, “Rabbî, senin Tanrı’dan gelmiş bir öğretmen olduğunu biliyoruz. Çünkü Tanrı kendisiyle olmadıkça kimse senin yaptığın bu mucizeleri yapamaz” dedi.
Nikodim “Ferisi” denilen Yahudi mezhebindendi. Bunlar Vaftizci Yahya’nın “engerekler” dediği kişilerdi. Bir kimsenin Allah’ın Yasası’nı tutarak kurtuluşa ulaşabileceğine inanıyorlardı. Başka bir deyişle, Allah’ın yasalarına uygun iyi bir hayat yaşarlarsa, cennette yerleri hazır olacaktı. Ancak mantıklarının temel bir sorunu vardı.
Allah’ın yasasını tutmaları imkânsızdı! Tıpkı Esat gibi, yanlış yapmaktan kendilerini alıkoyamıyorlardı.
İşte bu nedenle, ve gerçeği öğretmek bir yana ona inanmayı inatla reddettikleri için, Vaftizci Yahya onlara engerekler dedi ve tövbe etmelerini bildirdi. Onların da, tıpkı her birimiz gibi, günahlardan tövbe etmeleri ve af dilemeleri gerekiyordu. Ferisilerin çoğunun aksine, Nikodim bunun bilincindeydi ve daha fazlasını öğrenmek istediğinden gece gizlice İsa’yı ziyaret etti. Nikodim’in İsa’ya saygı duyduğu anlaşılıyor, zira O’na öğretmen anlamına gelen “Rabbi” sıfatıyla hitap etti. İsa’nın ona nasıl yanıt verdiğini Yuhanna 3. bölüm, 3. ayette görelim:
3 İsa ona şu karşılığı verdi: “Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse yeniden doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliği’ni göremez.”
Bu da neydi? Nikodim’in kafasının ne kadar karıştığını yalnızca tahmin edebiliriz. Önce Vaftizci Yahya’dan İbrahim’in soyundan olmasının onu göğe götürmeyeceğini duymuştu. Sonra da ona kendisinin başka herhangi birinden daha iyi olmadığı, tövbe etmesi ve vaftiz olması gereken bir günahkâr olduğu söylendi.39 Şimdi bu genç öğretmen/peygamber/mucize gösteren ona yeniden doğmasını söylüyordu! Siz orada olsaydınız İsa’ya ne sorardınız? Muhtemelen 4. ayette yazılı olan, Nikodim’in sorduğu sorunun aynını:
4 Nikodim, “Yaşlanmış bir adam nasıl doğabilir? Annesinin rahmine ikinci kez girip doğabilir mi?” diye sordu.
Fiziksel açıdan konuşuyor olsaydınız, bu sorular çok mantıklı olurdu. Zamanı geri çeviremeyiz. Tekrar doğmamış bir bebeğe dönüşemeyiz! Fakat muhtemelen zaten tahmin ettiğiniz gibi, İsa ziksel bir değişimden söz etmiyordu. O, köydeki ihtiyar adam gibi, ruhsal bir değişimden, ruhsal bir yeniden doğuştan bahsediyordu. Aslında, İsa’nın sözlerinden bir kimsenin yeniden doğmadığı takdirde gökte olmayacağı sonucunu çıkarabiliriz. Başka bir deyişle, ruhsal yeniden doğuş olmadan kaderimiz ebedî yıkımdır! İsa’nın Yuhanna 3. bölüm, 5–8 ayetlerinde yer alan sözlerini dinleyelim:
5 İsa şöyle yanıt verdi: “Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse sudan ve Ruh’tan doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliği’ne giremez. 6 Bedenden doğan bedendir, Ruh’tan doğan ruhtur. 7 Sana, ‘Yeniden doğmalısınız’ dediğime şaşma.”
Bu Nikodim için çok sarsıcı olmuş olmalı. İsa Nikodim’in yeniden doğması gerektiğini söyledi! Nikodim İsrail’in yüksek mahkemesinde üyeydi, bir Ferisiydi, İsa ise ona mevkiinin ve “iyiliğinin” göğe girmeye yeterli olmadığını söylüyordu. Eğer Nikodim yeteri kadar iyi değilse, kim iyiydi?
İsa bir kişinin ruhsal yeniden doğuşunda iki şeyin yer aldığını söyledi: su ve Ruh. Nikodim suyun önemini zaten Vaftizci Yahya’yı dinlerken öğrenmişti. Su kendisi aslında kişinin günahlarını “yıkayıp temizlememesine” rağmen, Allah’ın bu günahları bağışladığının ve unuttuğunun yerinde bir simgesidir. Bir kimse tövbe ettiğinde ve suya batırılmayı seçtiğinde, günahı bir daha hatırlanmamak üzere temizlenip suyla götürülmüş gibi olurdu. Bu, kişinin Allah’ın önündeki durumunun değiştiği anlamına geliyordu. Suçlu ve utançlı olmaktan çıkıp, bağışlanmış oluyordu. Lekeli ve kirli olmaktan çıkıp, pak ve temiz oluyordu.
Yahya’nın İsa’yı vaftiz etmek istemediği, çünkü İsa’nın günah işlemediğini ve tövbeye hiçbir ihtiyacı olmadığını bildiği kutsal yazılardan açıkça anlaşılıyor. Fakat İsa ısrar etti ve O’nun vaftizinden sonra harika bir şeye tanık olduk. Allah’ın Ruhu güvercin gibi İsa’nın üzerine indi.40 İsa’nın Nikodim’le konuşurken söz ettiği bu Ruh’tur. Değişmek istiyorsak, bizim de Allah’ın Ruhu’na ihtiyacımız vardır. 3. bölüm, 8. ayeti okuyalım:
8 Yel dilediği yerde eser; sesini işitirsin, ama nereden gelip nereye gittiğini bilemezsin. Ruh’tan doğan herkes böyledir.
Nikodim’in kafasının karıştığını söylemek ha f kalır! 2000 yıllık tartışmadan, araştırmadan ve deneyimden sonra bizim için dahi İsa’nın burada ne söylediğini anlamak yeterince güç. Fakat İsa’nın dediği gibi, bazı şeyleri kavramak zordur. Günümüzde dahi, hava durumu hakkında pek çok şey biliyoruz fakat her hava akımının nereden geldiğini ve nereye gideceğini halen tespit edemiyoruz. Nikodim doğal olarak sormak zorundaydı: “Bu nasıl olabilir?”
İsa’nın yanıtı hem sert, hem de hayret vericiydi! İsa’nın dediklerini Yuhanna 3. bölüm, 10–13 ayetlerinden okuyarak devam edelim:
10 İsa ona şöyle yanıt verdi: “Sen İsrail’in öğretmeni olduğun halde bunları anlamıyor musun? 11 Sana doğrusunu söyleyeyim, biz bildiğimizi söylüyoruz, gördüğümüze tanıklık ediyoruz. Sizler ise bizim tanıklığımızı kabul etmiyorsunuz. 12 Sizlere yeryüzüyle ilgili şeyleri söylediğim zaman inanmazsanız, gökle ilgili şeyleri söylediğimde nasıl inanacaksınız? 13 Gökten inmiş olan İnsanoğlu’ndan başka hiç kimse göğe çıkmamıştır.”
İsa Nikodim’in kalbini okuyordu. Gururun kafa karışıklığıyla bir arada olduğunu sezebiliyordu. Öz olarak, şunu söylüyordu:
“Uyan, Nikodim! Bunu insani mantıkla kavramaya çalışmaktan vazgeç. Kutsal Yazılar’da okuduklarını hatırlamıyor musun? Zaten orada olanları öğrenmediysen kendine nasıl öğretmen dersin? Kurtuluş tamamen değişimle ilgilidir. Değişmen gerekiyor! Bunu da kendi başına yapamazsın.”
Bundan sonra İsa, Nikodim’in aşina olması gereken iki öyküden bahsederek, değişimin nasıl meydana geldiğini açıklamaya başladı. İlk olarak Daniel kitabında tasvir edilen yargı sahnesine atıfta bulundu.41 Bu görümde Daniel, gökte oturmakta olan Allah’ın yanına birinin yaklaştığını görmüştü. Bu adamın unvanı İnsanoğlu’ydu ve O’nun çok önemli biri olduğu kutsal yazılardan anlaşılıyor! Hatta Allah O’nu sonsuza dek kalıcı bir krallığın hakimi yapıyor. İsa “İnsanoğlu” dediğinde, Nikodim O’nun kimden bahsettiğini biliyordu. Fakat daha da ilginci, İsa’nın “İnsanoğlu”nun gökten inmiş olduğunu söylemesiydi. Sonra İsa, Nikodim’e İsraillilerin Mısır’dan çıkışlarından kısa bir süre sonra meydana gelen bir olayı hatırlattı. Bunu Yuhanna 3. bölüm, 14. ve 15. ayetlerde okuyalım:
14 Musa çölde yılanı nasıl yukarı kaldırdıysa, İnsanoğlu’nun da öylece yukarı kaldırılması gerekir. 15 Öyle ki, O’na iman eden herkes sonsuz yaşama kavuşsun.
İsrailliler Mısır’dan ayrıldıktan sonra pek çok şikâyette bulundular. Bir keresinde Allah onları yılanlarla cezalandırdı.42 Yılanlar halkı sokuyorlardı ve yüzlerce insan ölüyordu. Tabii ki bu halkın yardım için feryat etmesine neden oldu ve Allah, Musa’ya tunçtan bir yılan yapmasını, bunu bir direğe asmasını ve insanların ona bakmalarını söylemesini emretti. Buna bakar ve iman ederlerse, Allah yılanları yok edecek ve kendilerini iyileştirecekti. Kısacası, bu bir iman sınavıydı.
İsa bu öyküyü temel alarak, Nikodim’e gökten inmiş olan İnsanoğlu’nun yukarı kaldırılması gerektiğini söyledi. Yılana bakan ve iman eden İsraillilerin kurtuldukları gibi, İnsanoğlu’na bakan herkes de kurtulacaktı. Dahası, kurtuluşları sonsuza dek sürecekti. Başka bir deyişle, İnsanoğlu’na bakan ve iman eden, vaftiz olan ve Allah’ın Ruhu’yla dolanlar göğün krallığında olacaklar! Kaderleri değişmekle kalmayacak, karakterleri de değişmeye başlayacak. Allah’ın Ruhu’yla dolu olarak eski alışkanlıklarla mücadeleye devam edemezsiniz. Bunlar birer birer azalacak, çünkü günaha karşı kazanılan zafer Allah’ın Ruhu’nun bir kişide çalıştığının belirtisidir.
Şimdi kendinizi hazırlayın, çünkü İsa’nın bir sonra söyledikleri çok esaslı. Söylemiş olduğu her şeyin ardındaki gerçek anlamı açtı ve Nikodim’e geleceği bildirdi. Yuhanna 3. bölüm, 16–18 ayetlerinden devam edelim:
16 Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu’nu verdi. Öyle ki, O’na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun. 17 Tanrı, Oğlu’nu dünyayı yargılamak için göndermedi, dünya O’nun aracılığıyla kurtulsun diye gönderdi. 18 O’na iman eden yargılanmaz, iman etmeyen ise zaten yargılanmıştır. Çünkü Tanrı’nın biricik Oğlu’nun adına iman etmemiştir.
İsa “İnsanoğlu”nun “Allah’ın Oğlu” olduğunu söyledi! Başka bir deyişle, “Allah’ın Oğlu” olan İsa, “İnsanoğlu”dur. Bu, İsa’nın yeryüzüne gelmeden önce gökte olduğu anlamına gelir. O neden yeryüzüne geldi? İsa insan olarak yeryüzüne tek bir amaç için geldi. Yeryüzünü yargılamak değil, fakat kurtarmak için. İsa’ya göre, Allah’ın Oğlu’na (yani kendisine) bakan ve iman eden herkes sonsuz yaşama kavuşacaktır.
Pek çok kişi İsa’nın Mesih ve büyük bir peygamber olduğuna inanır. Pek çok kişi O’nun bakireden doğduğuna ve günahsız olduğuna inanır. Fakat İsa bu tür bir inançtan bahsetmiyor. O, kurtuluşun yalnızca kendisinde bulunabileceğini söylüyordu. İsrailliler çölde yılan sokmasından ölürken, Musa tunçtan bir yılan yaptı ve onu bir direğin üzerine yerleştirdi. Allah onlara yılana bakmalarını, böylece iyileşeceklerini söyledi. Tunç yılana bakmaları, Allah’ın kendilerini kurtaracağına dair imanı gösteren eylemdi. Aynı şekilde, İsa şöyle diyor:
“Bana bakarsanız kurtulacaksınız!”
Kurtuluş, imanımıza göre eylemde bulunduğumuzda elde edilir. Tabii ki doğru olana inanmanız hayati önem taşıyor!
İsa’nın bundan sonra söylediklerini Yuhanna 3. bölüm, 19–21 ayetlerinde görelim:
19 Yargı da şudur: Dünyaya ışık geldi, ama insanlar ışık yerine karanlığı sevdiler. Çünkü yaptıkları işler kötüydü. 20 Kötülük yapan herkes ışıktan nefret eder ve yaptıkları açığa çıkmasın diye ışığa yaklaşmaz. 21 Ama gerçeği uygulayan kişi yaptıklarını, Tanrı’ya dayanarak yaptığını göstermek için ışığa gelir.
İsa benzetmeler kullanarak öğretmeyi çok seviyordu ve hayret verici sözlerini mükemmel bir örnekle süsledi. İnsanoğlu/Allah’ın Oğlu karanlık bir dünyayı aydınlatmak için uzaklardan gelmiş bir ışık gibidir. İlk çalışmaya başladığımız ve dünyanın yaratılışını gördüğümüz zamanı hatırlıyor musunuz? O zaman yeryüzü şekilsizdi ve hayat yoktu. Gezegeni örten bir karanlık vardı. Allah’ın yaptığı ilk şey neydi? Şöyle dedi: “Işık olsun!”43
O, dünyayı olduğu gibi sergiledi. Bununla birlikte, Allah insanların kalplerindeki karanlığı ve Şeytan’ın kötü niyetlerini açığa çıkarmak için dünyaya başka bir ışık, İnsanoğlu’nu gönderdi. Öyleyse ışığa neden yaklaşmıyorlar? Kısacası, cahilliğin, inatçılığın ve bencilliğin karanlığını seviyorlar. Kendilerine kötü olduklarının söylenmesini istemiyorlar. Değişmek istemiyorlar! Ve ışığa bakmayı ve iman etmeyi seçene kadar, kaderleri ebedî yıkımdır.
Mevlana Celalettin Rumî değişim hakkında harika bir şiir yazdı. İşte “Kaynağı Arayış”tan üç beyit:
Bu dünyanın dışından bir ses canlarımıza artık beklememeyi, ilk yuvamıza dönmek için hazırlanmamızı söylüyor.
Her tarafın bağlanmış, ayakların çamurda, bedenin bir kütüğe bağlı. Kopar bağlarını. Son uçuşa hazırlan.
Sana söyleyeceğim hoşuna gitmeyebilir. Çakılıp kalmışsın. Şimdi kaynaktan başka hiçbir şeyi aramamalısın.44
Çağrılıyorsunuz. Fakat seçim sizin. Karanlıkta kalmayı ve çamura saplanmayı mı tercih edeceksiniz? Yoksa ışığa bakıp özgür mü olacaksınız? Ebedî hayatı mı, ebedî yıkımı mı seçeceksiniz? Değişmeyi mi, yoksa aynı kalmayı mı seçeceksiniz? “Allah’ın Oğlu”na, İsa’ya mı bakacaksınız, yoksa gözlerinizi mi kaçıracaksınız? Kaderiniz sizin ellerinizde. Hangi seçimi yapacaksınız?
Tartışma Soruları
1. Allah’ın affını kazanacak kadar iyi olduğunuzu düşünüyor musunuz?
2. Hayatınızda değiştirmek istediğiniz şeyler var mı? Defalarca denemenize rağmen başarısızlıkla karşılaştınız mı?
3. Bu dersin hangi kısmı sizi umutla dolduruyor?
4. İnsanoğlu kimdir? O’nun yukarı kaldırılması ne anlama geliyor?
5. “Yeni bir kalp”e nasıl sahip olabiliriz?
39 Yahya’nın vaftizi günahların temizlenmesini simgeliyordu.
40 Bkz. Yuhanna1:32.
41 Bkz. Daniel 7.
42 Bkz. Çölde Sayım 21.
43 Bkz. Yaratılış 1:3.
44 Bkz. http://www.poetrychaikhana.com/R/RumiMevlanaJ/Seeking Source.htm.
Bu dersleri yapmamızın ve Kutsal Kitap’ı çalışmamızın amacı, kaderin değiştirilip değiştirilemeyeceğini öğrenmek. Bu sorunun yanıtını tespit etmede bir dönüm noktasına geldik. Tüm yanıtları bu derste bulacak olmasak da, başlangıçtaki sorularımızdan bazıları cevaplanacak. Bu yüzden hazır olun, çünkü çok sarsıcı bazı gerçekleri okumak üzeresiniz!
Esat normal bir adamdı. Çok çalışıyor, faturaları ödüyor, spor müsabakalarını izliyordu ve ailesine çok düşkündü. Kendisini her zaman iyi bir adam olarak görmüştü. Fakat bir türlü dinmeyen bir iç çekişmesi vardı. Sanki ne kadar uğraşırsa uğraşsın, sonunda her zaman yapmak istemediği şeyleri yapıyor gibiydi. Örneğin, insanlara öfkelenmek, çocuklarına bağırmak ya da sahtekâr olmak istemiyordu. Fakat bunlar her zaman oluyor gibiydi. Bir türlü kurtulamadığı kötü bir alışkanlık gibiydi, zihninde ve bedeninde şiddetle süren, kendisinin kontrol edemediği bir savaştı bu. Neredeyse onu çıldırtacaktı.
Bir gün Esat köydeki yaşlılardan biriyle konuşmaya karar verdi. Bu adama her zaman saygı duymuştu, zira dürüst, sakin, alçakgönüllü ve bilgeydi. Esat hayatı boyunca hiç kimsenin onun hakkında kötü bir şey söylediğini duymamıştı. Biri kendisine yardım edebilecekse, bu ihtiyar adam olmalıydı.
Esat “Selamünaleyküm amca” dedi.
Adam “Aleykümselam evlat” diye karşılık verdi.
Bir süre havadan, gelmekte olan hasat zamanından ve yeni yapılan yol tamirinden söz ettiler. Hava sıcaktı ve gölgede oturmalarına rağmen ikide birde alınlarındaki teri siliyorlardı. Sonra Esat açılmaya başladı.
“Amca, tavsiyeye ihtiyacım var. Bana yardım edebileceğini umuyorum.”
“Peki, anlat. Elimden geleni yaparım.”
Bundan sonra Esat mücadelelerini anlatmaya başladı. Öfkelendiği, kıskançlık duyduğu, hayattan memnuniyetsiz olduğu anları ve her zaman dürüst olma arzusunu, ancak buna yetersizliğini açıkladı. Hatta anlattıklarını pek çok örnekle tasvir etti. Esat konuşurken ihtiyar adam yalnızca kafasını sallayarak dinledi. Sonra Esat sustu ve ihtiyar adamın bilgece sözlerini büyük bir dikkatle bekledi. Bu onun değişmek için tek umuduydu. Yanıtlar bu ihtiyar adamda yoksa, kimsede olamazdı.
İhtiyar adam sessizce oturup uzaklara bakıyordu. Sonra yalnızca bir cümle söyledi:
“Senin yeni bir kalbe ihtiyacın var!”
Esat afalladı, kafası karışmıştı. Ne diyeceğini bilemedi, sadece orada öylece oturup kafasının içindeki konuşmayı dinledi:
“Kalbimin bununla ne ilgisi var? Sigara ve içki içmiyorum. Halen gencim. Sahip olduğum sağlıklıyken neden yeni bir kalbe ihtiyacım olsun ki?” diye kendi kendine düşündü. “Öte yandan, bu adam ihtiyar ve herhalde ne söylediğini biliyordur. Belki benim kafam karışmıştır.” Düşünmeye devam etti. “Evet, ihtiyar adam öyle diyorsa, haklı olmalı.”
Sonra Esat sessizliği bozarak ihtiyar adama sordu: “Yeni bir kalbe nasıl sahip olabilirim?”
“Evlat, bunun için Allah’la konuşmalısın.”
Esat’ın kendisine henüz söylenenleri hazmetmesi çok zordu. Belki de daha somut ya da mantıklı bir çözüm arayışındaydı. İşleri değiştirmek için yapabileceği bir şey. Fakat kimi zaman bizim yapabileceğimiz bir şey yoktur, zira sorun bizden daha büyüktür. Doğrusu, 2000 yıl kadar önce birden fazla kez benzer öğütler almış olan bir adam vardı. Bu adamın adı Nikodim’di. Onun tecrübesini Yuhanna 3. bölüm, 1. ve 2. ayetlerden itibaren okumaya başlayalım:
1 Yahudiler’in Nikodim adlı bir önderi vardı. Ferisiler’den olan bu adam bir gece İsa’ya gelerek, “Rabbî, senin Tanrı’dan gelmiş bir öğretmen olduğunu biliyoruz. Çünkü Tanrı kendisiyle olmadıkça kimse senin yaptığın bu mucizeleri yapamaz” dedi.
Nikodim “Ferisi” denilen Yahudi mezhebindendi. Bunlar Vaftizci Yahya’nın “engerekler” dediği kişilerdi. Bir kimsenin Allah’ın Yasası’nı tutarak kurtuluşa ulaşabileceğine inanıyorlardı. Başka bir deyişle, Allah’ın yasalarına uygun iyi bir hayat yaşarlarsa, cennette yerleri hazır olacaktı. Ancak mantıklarının temel bir sorunu vardı.
Allah’ın yasasını tutmaları imkânsızdı! Tıpkı Esat gibi, yanlış yapmaktan kendilerini alıkoyamıyorlardı.
İşte bu nedenle, ve gerçeği öğretmek bir yana ona inanmayı inatla reddettikleri için, Vaftizci Yahya onlara engerekler dedi ve tövbe etmelerini bildirdi. Onların da, tıpkı her birimiz gibi, günahlardan tövbe etmeleri ve af dilemeleri gerekiyordu. Ferisilerin çoğunun aksine, Nikodim bunun bilincindeydi ve daha fazlasını öğrenmek istediğinden gece gizlice İsa’yı ziyaret etti. Nikodim’in İsa’ya saygı duyduğu anlaşılıyor, zira O’na öğretmen anlamına gelen “Rabbi” sıfatıyla hitap etti. İsa’nın ona nasıl yanıt verdiğini Yuhanna 3. bölüm, 3. ayette görelim:
3 İsa ona şu karşılığı verdi: “Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse yeniden doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliği’ni göremez.”
Bu da neydi? Nikodim’in kafasının ne kadar karıştığını yalnızca tahmin edebiliriz. Önce Vaftizci Yahya’dan İbrahim’in soyundan olmasının onu göğe götürmeyeceğini duymuştu. Sonra da ona kendisinin başka herhangi birinden daha iyi olmadığı, tövbe etmesi ve vaftiz olması gereken bir günahkâr olduğu söylendi.39 Şimdi bu genç öğretmen/peygamber/mucize gösteren ona yeniden doğmasını söylüyordu! Siz orada olsaydınız İsa’ya ne sorardınız? Muhtemelen 4. ayette yazılı olan, Nikodim’in sorduğu sorunun aynını:
4 Nikodim, “Yaşlanmış bir adam nasıl doğabilir? Annesinin rahmine ikinci kez girip doğabilir mi?” diye sordu.
Fiziksel açıdan konuşuyor olsaydınız, bu sorular çok mantıklı olurdu. Zamanı geri çeviremeyiz. Tekrar doğmamış bir bebeğe dönüşemeyiz! Fakat muhtemelen zaten tahmin ettiğiniz gibi, İsa ziksel bir değişimden söz etmiyordu. O, köydeki ihtiyar adam gibi, ruhsal bir değişimden, ruhsal bir yeniden doğuştan bahsediyordu. Aslında, İsa’nın sözlerinden bir kimsenin yeniden doğmadığı takdirde gökte olmayacağı sonucunu çıkarabiliriz. Başka bir deyişle, ruhsal yeniden doğuş olmadan kaderimiz ebedî yıkımdır! İsa’nın Yuhanna 3. bölüm, 5–8 ayetlerinde yer alan sözlerini dinleyelim:
5 İsa şöyle yanıt verdi: “Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse sudan ve Ruh’tan doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliği’ne giremez. 6 Bedenden doğan bedendir, Ruh’tan doğan ruhtur. 7 Sana, ‘Yeniden doğmalısınız’ dediğime şaşma.”
Bu Nikodim için çok sarsıcı olmuş olmalı. İsa Nikodim’in yeniden doğması gerektiğini söyledi! Nikodim İsrail’in yüksek mahkemesinde üyeydi, bir Ferisiydi, İsa ise ona mevkiinin ve “iyiliğinin” göğe girmeye yeterli olmadığını söylüyordu. Eğer Nikodim yeteri kadar iyi değilse, kim iyiydi?
İsa bir kişinin ruhsal yeniden doğuşunda iki şeyin yer aldığını söyledi: su ve Ruh. Nikodim suyun önemini zaten Vaftizci Yahya’yı dinlerken öğrenmişti. Su kendisi aslında kişinin günahlarını “yıkayıp temizlememesine” rağmen, Allah’ın bu günahları bağışladığının ve unuttuğunun yerinde bir simgesidir. Bir kimse tövbe ettiğinde ve suya batırılmayı seçtiğinde, günahı bir daha hatırlanmamak üzere temizlenip suyla götürülmüş gibi olurdu. Bu, kişinin Allah’ın önündeki durumunun değiştiği anlamına geliyordu. Suçlu ve utançlı olmaktan çıkıp, bağışlanmış oluyordu. Lekeli ve kirli olmaktan çıkıp, pak ve temiz oluyordu.
Yahya’nın İsa’yı vaftiz etmek istemediği, çünkü İsa’nın günah işlemediğini ve tövbeye hiçbir ihtiyacı olmadığını bildiği kutsal yazılardan açıkça anlaşılıyor. Fakat İsa ısrar etti ve O’nun vaftizinden sonra harika bir şeye tanık olduk. Allah’ın Ruhu güvercin gibi İsa’nın üzerine indi.40 İsa’nın Nikodim’le konuşurken söz ettiği bu Ruh’tur. Değişmek istiyorsak, bizim de Allah’ın Ruhu’na ihtiyacımız vardır. 3. bölüm, 8. ayeti okuyalım:
8 Yel dilediği yerde eser; sesini işitirsin, ama nereden gelip nereye gittiğini bilemezsin. Ruh’tan doğan herkes böyledir.
Nikodim’in kafasının karıştığını söylemek ha f kalır! 2000 yıllık tartışmadan, araştırmadan ve deneyimden sonra bizim için dahi İsa’nın burada ne söylediğini anlamak yeterince güç. Fakat İsa’nın dediği gibi, bazı şeyleri kavramak zordur. Günümüzde dahi, hava durumu hakkında pek çok şey biliyoruz fakat her hava akımının nereden geldiğini ve nereye gideceğini halen tespit edemiyoruz. Nikodim doğal olarak sormak zorundaydı: “Bu nasıl olabilir?”
İsa’nın yanıtı hem sert, hem de hayret vericiydi! İsa’nın dediklerini Yuhanna 3. bölüm, 10–13 ayetlerinden okuyarak devam edelim:
10 İsa ona şöyle yanıt verdi: “Sen İsrail’in öğretmeni olduğun halde bunları anlamıyor musun? 11 Sana doğrusunu söyleyeyim, biz bildiğimizi söylüyoruz, gördüğümüze tanıklık ediyoruz. Sizler ise bizim tanıklığımızı kabul etmiyorsunuz. 12 Sizlere yeryüzüyle ilgili şeyleri söylediğim zaman inanmazsanız, gökle ilgili şeyleri söylediğimde nasıl inanacaksınız? 13 Gökten inmiş olan İnsanoğlu’ndan başka hiç kimse göğe çıkmamıştır.”
İsa Nikodim’in kalbini okuyordu. Gururun kafa karışıklığıyla bir arada olduğunu sezebiliyordu. Öz olarak, şunu söylüyordu:
“Uyan, Nikodim! Bunu insani mantıkla kavramaya çalışmaktan vazgeç. Kutsal Yazılar’da okuduklarını hatırlamıyor musun? Zaten orada olanları öğrenmediysen kendine nasıl öğretmen dersin? Kurtuluş tamamen değişimle ilgilidir. Değişmen gerekiyor! Bunu da kendi başına yapamazsın.”
Bundan sonra İsa, Nikodim’in aşina olması gereken iki öyküden bahsederek, değişimin nasıl meydana geldiğini açıklamaya başladı. İlk olarak Daniel kitabında tasvir edilen yargı sahnesine atıfta bulundu.41 Bu görümde Daniel, gökte oturmakta olan Allah’ın yanına birinin yaklaştığını görmüştü. Bu adamın unvanı İnsanoğlu’ydu ve O’nun çok önemli biri olduğu kutsal yazılardan anlaşılıyor! Hatta Allah O’nu sonsuza dek kalıcı bir krallığın hakimi yapıyor. İsa “İnsanoğlu” dediğinde, Nikodim O’nun kimden bahsettiğini biliyordu. Fakat daha da ilginci, İsa’nın “İnsanoğlu”nun gökten inmiş olduğunu söylemesiydi. Sonra İsa, Nikodim’e İsraillilerin Mısır’dan çıkışlarından kısa bir süre sonra meydana gelen bir olayı hatırlattı. Bunu Yuhanna 3. bölüm, 14. ve 15. ayetlerde okuyalım:
14 Musa çölde yılanı nasıl yukarı kaldırdıysa, İnsanoğlu’nun da öylece yukarı kaldırılması gerekir. 15 Öyle ki, O’na iman eden herkes sonsuz yaşama kavuşsun.
İsrailliler Mısır’dan ayrıldıktan sonra pek çok şikâyette bulundular. Bir keresinde Allah onları yılanlarla cezalandırdı.42 Yılanlar halkı sokuyorlardı ve yüzlerce insan ölüyordu. Tabii ki bu halkın yardım için feryat etmesine neden oldu ve Allah, Musa’ya tunçtan bir yılan yapmasını, bunu bir direğe asmasını ve insanların ona bakmalarını söylemesini emretti. Buna bakar ve iman ederlerse, Allah yılanları yok edecek ve kendilerini iyileştirecekti. Kısacası, bu bir iman sınavıydı.
İsa bu öyküyü temel alarak, Nikodim’e gökten inmiş olan İnsanoğlu’nun yukarı kaldırılması gerektiğini söyledi. Yılana bakan ve iman eden İsraillilerin kurtuldukları gibi, İnsanoğlu’na bakan herkes de kurtulacaktı. Dahası, kurtuluşları sonsuza dek sürecekti. Başka bir deyişle, İnsanoğlu’na bakan ve iman eden, vaftiz olan ve Allah’ın Ruhu’yla dolanlar göğün krallığında olacaklar! Kaderleri değişmekle kalmayacak, karakterleri de değişmeye başlayacak. Allah’ın Ruhu’yla dolu olarak eski alışkanlıklarla mücadeleye devam edemezsiniz. Bunlar birer birer azalacak, çünkü günaha karşı kazanılan zafer Allah’ın Ruhu’nun bir kişide çalıştığının belirtisidir.
Şimdi kendinizi hazırlayın, çünkü İsa’nın bir sonra söyledikleri çok esaslı. Söylemiş olduğu her şeyin ardındaki gerçek anlamı açtı ve Nikodim’e geleceği bildirdi. Yuhanna 3. bölüm, 16–18 ayetlerinden devam edelim:
16 Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu’nu verdi. Öyle ki, O’na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun. 17 Tanrı, Oğlu’nu dünyayı yargılamak için göndermedi, dünya O’nun aracılığıyla kurtulsun diye gönderdi. 18 O’na iman eden yargılanmaz, iman etmeyen ise zaten yargılanmıştır. Çünkü Tanrı’nın biricik Oğlu’nun adına iman etmemiştir.
İsa “İnsanoğlu”nun “Allah’ın Oğlu” olduğunu söyledi! Başka bir deyişle, “Allah’ın Oğlu” olan İsa, “İnsanoğlu”dur. Bu, İsa’nın yeryüzüne gelmeden önce gökte olduğu anlamına gelir. O neden yeryüzüne geldi? İsa insan olarak yeryüzüne tek bir amaç için geldi. Yeryüzünü yargılamak değil, fakat kurtarmak için. İsa’ya göre, Allah’ın Oğlu’na (yani kendisine) bakan ve iman eden herkes sonsuz yaşama kavuşacaktır.
Pek çok kişi İsa’nın Mesih ve büyük bir peygamber olduğuna inanır. Pek çok kişi O’nun bakireden doğduğuna ve günahsız olduğuna inanır. Fakat İsa bu tür bir inançtan bahsetmiyor. O, kurtuluşun yalnızca kendisinde bulunabileceğini söylüyordu. İsrailliler çölde yılan sokmasından ölürken, Musa tunçtan bir yılan yaptı ve onu bir direğin üzerine yerleştirdi. Allah onlara yılana bakmalarını, böylece iyileşeceklerini söyledi. Tunç yılana bakmaları, Allah’ın kendilerini kurtaracağına dair imanı gösteren eylemdi. Aynı şekilde, İsa şöyle diyor:
“Bana bakarsanız kurtulacaksınız!”
Kurtuluş, imanımıza göre eylemde bulunduğumuzda elde edilir. Tabii ki doğru olana inanmanız hayati önem taşıyor!
İsa’nın bundan sonra söylediklerini Yuhanna 3. bölüm, 19–21 ayetlerinde görelim:
19 Yargı da şudur: Dünyaya ışık geldi, ama insanlar ışık yerine karanlığı sevdiler. Çünkü yaptıkları işler kötüydü. 20 Kötülük yapan herkes ışıktan nefret eder ve yaptıkları açığa çıkmasın diye ışığa yaklaşmaz. 21 Ama gerçeği uygulayan kişi yaptıklarını, Tanrı’ya dayanarak yaptığını göstermek için ışığa gelir.
İsa benzetmeler kullanarak öğretmeyi çok seviyordu ve hayret verici sözlerini mükemmel bir örnekle süsledi. İnsanoğlu/Allah’ın Oğlu karanlık bir dünyayı aydınlatmak için uzaklardan gelmiş bir ışık gibidir. İlk çalışmaya başladığımız ve dünyanın yaratılışını gördüğümüz zamanı hatırlıyor musunuz? O zaman yeryüzü şekilsizdi ve hayat yoktu. Gezegeni örten bir karanlık vardı. Allah’ın yaptığı ilk şey neydi? Şöyle dedi: “Işık olsun!”43
O, dünyayı olduğu gibi sergiledi. Bununla birlikte, Allah insanların kalplerindeki karanlığı ve Şeytan’ın kötü niyetlerini açığa çıkarmak için dünyaya başka bir ışık, İnsanoğlu’nu gönderdi. Öyleyse ışığa neden yaklaşmıyorlar? Kısacası, cahilliğin, inatçılığın ve bencilliğin karanlığını seviyorlar. Kendilerine kötü olduklarının söylenmesini istemiyorlar. Değişmek istemiyorlar! Ve ışığa bakmayı ve iman etmeyi seçene kadar, kaderleri ebedî yıkımdır.
Mevlana Celalettin Rumî değişim hakkında harika bir şiir yazdı. İşte “Kaynağı Arayış”tan üç beyit:
Bu dünyanın dışından bir ses canlarımıza artık beklememeyi, ilk yuvamıza dönmek için hazırlanmamızı söylüyor.
Her tarafın bağlanmış, ayakların çamurda, bedenin bir kütüğe bağlı. Kopar bağlarını. Son uçuşa hazırlan.
Sana söyleyeceğim hoşuna gitmeyebilir. Çakılıp kalmışsın. Şimdi kaynaktan başka hiçbir şeyi aramamalısın.44
Çağrılıyorsunuz. Fakat seçim sizin. Karanlıkta kalmayı ve çamura saplanmayı mı tercih edeceksiniz? Yoksa ışığa bakıp özgür mü olacaksınız? Ebedî hayatı mı, ebedî yıkımı mı seçeceksiniz? Değişmeyi mi, yoksa aynı kalmayı mı seçeceksiniz? “Allah’ın Oğlu”na, İsa’ya mı bakacaksınız, yoksa gözlerinizi mi kaçıracaksınız? Kaderiniz sizin ellerinizde. Hangi seçimi yapacaksınız?
Tartışma Soruları
1. Allah’ın affını kazanacak kadar iyi olduğunuzu düşünüyor musunuz?
2. Hayatınızda değiştirmek istediğiniz şeyler var mı? Defalarca denemenize rağmen başarısızlıkla karşılaştınız mı?
3. Bu dersin hangi kısmı sizi umutla dolduruyor?
4. İnsanoğlu kimdir? O’nun yukarı kaldırılması ne anlama geliyor?
5. “Yeni bir kalp”e nasıl sahip olabiliriz?
39 Yahya’nın vaftizi günahların temizlenmesini simgeliyordu.
40 Bkz. Yuhanna1:32.
41 Bkz. Daniel 7.
42 Bkz. Çölde Sayım 21.
43 Bkz. Yaratılış 1:3.
44 Bkz. http://www.poetrychaikhana.com/R/RumiMevlanaJ/Seeking Source.htm.