4. İKİNCİ ADIM
Matta 5:3 Ne mutlu ruhta yoksul olanlara! Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır.
Cennete giden yolun ilk adımı, ihtiyacımızı hissetmektir. İhtiyacımızı hissetmezsek, çözümü aramayız. Hasta olmadığını düşünen, doktora gitmez. Yoksul olmak hoş bir şey değildir. Ama İsa bize "Ne mutlu ruhta yoksul olanlara! Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır" diyor.
Cennete giden yolun ikinci adımı, günahlarımızdan pişman olmaktır.
İsa diyor ki:
Matta 5:4 Ne mutlu yaslı olanlara! Çünkü onlar teselli edilecekler.
İsa ruhsal yastan bahsediyor. Nasıl biliyoruz? Çünkü önceki ayette, "Ne mutlu ruhta yoksul olanlara!" demişti. İsa ruhsal şeylerden bahsediyor.
Bugün günahlarımızdan pişman olmamız gerektiğinden bahsedeceğiz. Ancak önce ben bir gözden geçirme yapmak istiyorum.
Ruhta yoksul olanlar kimdir? Kendi kendilerini kurtaramayacaklarını ve kendiliklerinden herhangi bir doğru eylemde bulunamayacaklarını bilen kişiler ruhta fakir olanlardır. Bunun zıddı kibir ve egodur. Ego, kendi işlerinin Allah'ın istediklerini yerine getirerek O’nu tatmin edebileceğini düşünüyor. Ego, kendisinin cennete layık olduğunu düşünüyor. Ego, hiç bir eksiklik hissetmiyor. Ders almaz ego.
İncil'de hem böyle bir ego örneğini ve hem de günah yüzünden yas tutmayı görebiliriz.
Luka 18:9-14 Kendi doğruluklarına güvenip başkalarına tepeden bakan bazı kişilere İsa şu benzetmeyi anlattı: "Biri Ferisi, öbürü vergi görevlisi iki kişi dua etmek üzere tapınağa çıktı. 10 11 Ferisi ayakta kendi kendine şöyle dua etti: 'Tanrım, öbür insanlara -soygunculara, hak yiyenlere, zina edenlere- ya da şu vergi görevlisine benzemediğim için sana şükrederim. 12 Haftada iki gün oruç tutuyor, bütün kazancımın ondalığını veriyorum.' 13 "Vergi görevlisi ise uzakta durdu, gözlerini göğe kaldırmak bile istemiyordu, ancak göğsünü döverek, 'Tanrım, ben günahkâra merhamet et' diyordu. 14 "Size şunu söyleyeyim, Ferisi değil, bu adam aklanmış olarak evine döndü. Çünkü kendini yücelten herkes alçaltılacak, kendini alçaltan ise yüceltilecektir."
Ferisi'nin gösterdiği kibir Allah katında murdardı. Her iyi şey Allah'tan gelir. Biz O’nsuz hiç ama hiçbir şey yapamayız. Biz O’nsuz nefes alamıyoruz, düşünemiyoruz ve hareket edemiyoruz. Hiçbir şey yapamıyoruz. Ne yeteneğimiz varsa Allah’tan geldi. O’nun önünde övünebilecek bir şeyimiz yok.
Yeremya 9:23-24 RAB şöyle diyor: "Bilge kişi bilgeliğiyle, Güçlü kişi gücüyle, Zengin kişi zenginliğiyle övünmesin. 24Dünyada iyilik yapanın, Adaleti, doğruluğu sağlayanın Ben RAB olduğumu anlamakla Ve beni tanımakla övünsün övünen. Çünkü ben bunlardan hoşlanırım" diyor RAB.
Başka bir gerçek var. Bazı insanlar günahı, bir kavram olarak o kadar hafifletiyor ki, bir iyilik yaparak günahın zararını tazmin edebileceklerini düşünüyorlar. Bu mantık, Allah'ın yasasını, adaletini ve kutsallığını küçümsüyor. İnsanlar, Allah'ın gerektirdiği kutsallığı, kendi yapabilecekleri işlerin seviyesine indirgeyerek, ahlağı kendi değerlerine çekiyor. Bu da yetmezmiş gibi, Allah'ın bu düşmüş ahlağı kabul edeceğini düşünüyorlar. Ancak Allah'ın beklediği kutsallık Aden bahçesinde mükemmel şekilde yaratılmış Adem'den beklenen kutsallıktır. Ama isyan ettikten sonra Adem ve soyu düşmüş haldeyken bu kutsallığı sağlayamazlardı. Beklenen kutsallığı doğal olarak siz sağlayamazsınız. Beklenen kutsallık, mutlak mükemmel, içinde hiç bir bencil güdü olmayan bir kutsallıktır.
Yalan söylediniz. Dua evine gidip secde ettiniz. İyi ettiniz Doğru. Ancak işlediğiniz günahı telafi ettiğinizi mi sandınız? Dua ettiğiniz için kefaret sağladığınızı mı sandınız? Allah bundan daha kutsaldır. Allah'ın yasası bundan daha kutsaldır. Allah'ın beklediği adalet daha yüksektir. Siz iyi bir iş yaparak kefaret sağlayamazsınız. Ferisi gibi kendinizi iyi hissetmeyiniz.
Allah, Adem ve Havva'ya ne söylemişti?
Yaratılış 2:17 "Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün."
Günahın bedeli dua etmek değildi. Dua, günahlarına kefaret edemeyecekti. Hac da kefaret sağlayamayacaktı. Kutsal ayetleri ezberlemek de günahın zararını karşılayamazdı. Nazar boncuğu takmak, ayetleri duvarlarda takmak da günahı telafi edemezdi. Edemiyor. Günahın bedeli neydi? Ölümdü. Allah'ın kutsallığı budur. Allah'ın evreninde günaha karşı hoşgörü sıfırdır. Sıfır. Cennette günah kalmayacak. Orada her şey mükemmel olacak.
2. Petrus 3:9 Bazılarının düşündüğü gibi Rab vaadini yerine getirmekte gecikmez; ama size karşı sabrediyor. Çünkü kimsenin mahvolmasını istemiyor, herkesin tövbe etmesini istiyor.
Bir gün Allah, günahı ve ona sarılanları yok edecek ve günah evrende kalmayacaktır. Vaat etti. Allah’ın günahkarları yok ettiği ölüm sonsuz ölüm olacak. Sonsuz ölüm. Diriliş yok. Allah'ın adaleti budur. Bir tek günah kalmayacak.
Peki beş vakit dua ederek nasıl sonsuz ölümün bedelini ödeyebilirsiniz ki? Ayetleri okuyarak, hacca giderek sonsuz ölümün bedelini ödeyecek misiniz? Kanmayınız! Bunlar bir karşılık olamaz. Ancak insanlar, Ferisi gibi kendilerini cennete gidecek kadar iyi olduğunu düşünüyorlar. Nasıl bir hezeyan!
Romalılar 3:10-20 10 Yazılmış olduğu gibi: "Doğru kimse yok, tek kişi bile yok. 11 Anlayan kimse yok, Tanrı'yı arayan yok. 12 Hepsi saptı, Tümü yararsız oldu. İyilik eden yok, tek kişi bile!" 13 "Ağızları açık birer mezardır. Dilleriyle aldatırlar." "Engerek zehiri var dudaklarının altında." 14 "Ağızları lanet ve acı sözle doludur." 15 "Ayakları kan dökmeye seğirtir. 16 Yıkım ve dert var yollarında. 17 Esenlik yolunu da bilmezler." 18 "Tanrı korkusu yoktur onlarda." 19 Kutsal Yasa'da söylenenlerin her ağız kapansın, bütün dünya Tanrı'ya hesap versin diye Yasa'nın yönetimi altındakilere söylendiğini biliyoruz. 20 Bu nedenle Yasa'nın gereklerini yapmakla hiç kimse Tanrı katında aklanmayacaktır.
İyi işleri yaparak siz kendi günahlarınıza kefaret edemezsiniz. Neden? Allah'ın yasası mükemmel itaati gerektiriyor. Günah işlerseniz ücreti sonsuz ölümdür. Günah işlediniz mi hiç? Kutsal Kitap diyor ki: herkes günah işledi. Demek siz böyle murdar haldeyken cennete giremezsiniz. Geriye kalan tek şey sonsuz ölüm.
"Allah affedecek" diyorsunuz. Allah günahın kefaretini görmeden affetseydi, o durumda Allah'ın adaleti kalmazdı. Yasasının ve cezasının anlamı kalmazdı.
Farz edelim evlisiniz. Komşunuz eşinizin ırzına geçiriyor. Komşu hakime "Üzüldüm. Bir daha yapmayacağım" diyor. Hakim komşuyu affedip serbest bırakıyor. Siz hakime "Adalet nerede? Komşum eşimin ırzına geçti sen de onu serbest bırakıyorsun. Komşum hiç bir bedel ödemedi" diyorsunuz. Hakim diyor ki, "Hakim benim. Ne yapmak istersem yaparım. Bazılarını affederim bazılarını cezalandırırım."
Peki sizce hakim adil mi? Hayır, çünkü eşinizin ırzına geçilmesinin bir cezası olmadı. Bir sonraki adam, "Ben de yapayım. Belki beni de affeder" diyor. Böyle bir durumda adalet, ahlak kalmazdı.
Arkadaşlar, her günahın cezasını görmesi lazım. Yoksa adalet yoktur.
Peki durum bu halde olursa kim kurtulabilir ki? Rabb'in kendisi bir çözüm sağladı. Bir kefaret sağladı. Bedeli çok yüksekti. Bu kefarete müjde diyoruz.
İsa, insan benzeyişine büründüğü zaman insan ırkının başı ve temsilcisi oldu. Allah tüm günahın cezasını İsa üzerine koydu. İsa bütün insanlık için kurban yani günah sunusu oldu. Biz İsa'nın kurbanlığını imanla kabul edince Allah, Kutsal Ruh aracılığıyla İsa'nın Ruhu'nu içimize koyuyor. Böylece biz ruhsal olarak İsa'yla birleştiriliyoruz. İsa, günahın bedelini ödedi ve yasa yerinde kalıyor. Fakat Allah sadece günah sicilimizi silmiyor. İsa'nın Ruhu içimizde oluduğu için hayatımızı değiştiriyor. Günah işlememiş olan İsa'nın Ruhu, İsa gibi olmamız için bizi değiştiriyor.
Bu kurtuluş İsa'yı kurbanımız olarak imanla kabul edince gerçekleştiriliyor.
Biz İsa'nın çarmıhta bizim suçlarımız için öldüğünü görünce, günahın bedelini biraz anlayabiliriz. Çarmıh üzerinde kanlı kurbanı imanla görünce Allah katında günahın ne kadar ciddi olduğunu biraz anlayabiliriz. Çırılçıplak, elem çeken İsa'yı görünce biz şöyle söyleyebiliriz: "Günah nedir ki beni affetmek için bu kadar ızdırıp gerekiyor?"
Biz günahımızı taşıyan, çile çeken İsa'yı görünce o zaman günahlarımız için pişman olup yas tutuyoruz. O zaman İsa'nın sözlerini daha iyi takdir edebiliriz:
Matta 5:4 Ne mutlu yaslı olanlara! Çünkü onlar teselli edilecekler.
Peki siz? Cennete giden yolun ilk adımını attınız mı? Ruhta yoksul musunuz? Kendi kendinizi kurtaramayacağnızı ve kendiliğinizden herhangi bir doğru eylem yapamayacağınızı bilen bir kişi misiniz? Öyleyse ruhta fakirsiniz ve ikinci adımı atmak üzeresiniz. İkinci adım, İsa'yı çarmıhta günahlarınızın bedelini nasıl ödediğini görmektir. Bak İsa'ya, Tanrı'nın kurban kuzusu. Benim için, sizin için.
Matta 5:4 Ne mutlu yaslı olanlara! Çünkü onlar teselli edilecekler.
Evet. Müjde bizi teselli ediyor. Müjdeye iman edin!
Cennete giden yolun ilk adımı, ihtiyacımızı hissetmektir. İhtiyacımızı hissetmezsek, çözümü aramayız. Hasta olmadığını düşünen, doktora gitmez. Yoksul olmak hoş bir şey değildir. Ama İsa bize "Ne mutlu ruhta yoksul olanlara! Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır" diyor.
Cennete giden yolun ikinci adımı, günahlarımızdan pişman olmaktır.
İsa diyor ki:
Matta 5:4 Ne mutlu yaslı olanlara! Çünkü onlar teselli edilecekler.
İsa ruhsal yastan bahsediyor. Nasıl biliyoruz? Çünkü önceki ayette, "Ne mutlu ruhta yoksul olanlara!" demişti. İsa ruhsal şeylerden bahsediyor.
Bugün günahlarımızdan pişman olmamız gerektiğinden bahsedeceğiz. Ancak önce ben bir gözden geçirme yapmak istiyorum.
Ruhta yoksul olanlar kimdir? Kendi kendilerini kurtaramayacaklarını ve kendiliklerinden herhangi bir doğru eylemde bulunamayacaklarını bilen kişiler ruhta fakir olanlardır. Bunun zıddı kibir ve egodur. Ego, kendi işlerinin Allah'ın istediklerini yerine getirerek O’nu tatmin edebileceğini düşünüyor. Ego, kendisinin cennete layık olduğunu düşünüyor. Ego, hiç bir eksiklik hissetmiyor. Ders almaz ego.
İncil'de hem böyle bir ego örneğini ve hem de günah yüzünden yas tutmayı görebiliriz.
Luka 18:9-14 Kendi doğruluklarına güvenip başkalarına tepeden bakan bazı kişilere İsa şu benzetmeyi anlattı: "Biri Ferisi, öbürü vergi görevlisi iki kişi dua etmek üzere tapınağa çıktı. 10 11 Ferisi ayakta kendi kendine şöyle dua etti: 'Tanrım, öbür insanlara -soygunculara, hak yiyenlere, zina edenlere- ya da şu vergi görevlisine benzemediğim için sana şükrederim. 12 Haftada iki gün oruç tutuyor, bütün kazancımın ondalığını veriyorum.' 13 "Vergi görevlisi ise uzakta durdu, gözlerini göğe kaldırmak bile istemiyordu, ancak göğsünü döverek, 'Tanrım, ben günahkâra merhamet et' diyordu. 14 "Size şunu söyleyeyim, Ferisi değil, bu adam aklanmış olarak evine döndü. Çünkü kendini yücelten herkes alçaltılacak, kendini alçaltan ise yüceltilecektir."
Ferisi'nin gösterdiği kibir Allah katında murdardı. Her iyi şey Allah'tan gelir. Biz O’nsuz hiç ama hiçbir şey yapamayız. Biz O’nsuz nefes alamıyoruz, düşünemiyoruz ve hareket edemiyoruz. Hiçbir şey yapamıyoruz. Ne yeteneğimiz varsa Allah’tan geldi. O’nun önünde övünebilecek bir şeyimiz yok.
Yeremya 9:23-24 RAB şöyle diyor: "Bilge kişi bilgeliğiyle, Güçlü kişi gücüyle, Zengin kişi zenginliğiyle övünmesin. 24Dünyada iyilik yapanın, Adaleti, doğruluğu sağlayanın Ben RAB olduğumu anlamakla Ve beni tanımakla övünsün övünen. Çünkü ben bunlardan hoşlanırım" diyor RAB.
Başka bir gerçek var. Bazı insanlar günahı, bir kavram olarak o kadar hafifletiyor ki, bir iyilik yaparak günahın zararını tazmin edebileceklerini düşünüyorlar. Bu mantık, Allah'ın yasasını, adaletini ve kutsallığını küçümsüyor. İnsanlar, Allah'ın gerektirdiği kutsallığı, kendi yapabilecekleri işlerin seviyesine indirgeyerek, ahlağı kendi değerlerine çekiyor. Bu da yetmezmiş gibi, Allah'ın bu düşmüş ahlağı kabul edeceğini düşünüyorlar. Ancak Allah'ın beklediği kutsallık Aden bahçesinde mükemmel şekilde yaratılmış Adem'den beklenen kutsallıktır. Ama isyan ettikten sonra Adem ve soyu düşmüş haldeyken bu kutsallığı sağlayamazlardı. Beklenen kutsallığı doğal olarak siz sağlayamazsınız. Beklenen kutsallık, mutlak mükemmel, içinde hiç bir bencil güdü olmayan bir kutsallıktır.
Yalan söylediniz. Dua evine gidip secde ettiniz. İyi ettiniz Doğru. Ancak işlediğiniz günahı telafi ettiğinizi mi sandınız? Dua ettiğiniz için kefaret sağladığınızı mı sandınız? Allah bundan daha kutsaldır. Allah'ın yasası bundan daha kutsaldır. Allah'ın beklediği adalet daha yüksektir. Siz iyi bir iş yaparak kefaret sağlayamazsınız. Ferisi gibi kendinizi iyi hissetmeyiniz.
Allah, Adem ve Havva'ya ne söylemişti?
Yaratılış 2:17 "Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün."
Günahın bedeli dua etmek değildi. Dua, günahlarına kefaret edemeyecekti. Hac da kefaret sağlayamayacaktı. Kutsal ayetleri ezberlemek de günahın zararını karşılayamazdı. Nazar boncuğu takmak, ayetleri duvarlarda takmak da günahı telafi edemezdi. Edemiyor. Günahın bedeli neydi? Ölümdü. Allah'ın kutsallığı budur. Allah'ın evreninde günaha karşı hoşgörü sıfırdır. Sıfır. Cennette günah kalmayacak. Orada her şey mükemmel olacak.
2. Petrus 3:9 Bazılarının düşündüğü gibi Rab vaadini yerine getirmekte gecikmez; ama size karşı sabrediyor. Çünkü kimsenin mahvolmasını istemiyor, herkesin tövbe etmesini istiyor.
Bir gün Allah, günahı ve ona sarılanları yok edecek ve günah evrende kalmayacaktır. Vaat etti. Allah’ın günahkarları yok ettiği ölüm sonsuz ölüm olacak. Sonsuz ölüm. Diriliş yok. Allah'ın adaleti budur. Bir tek günah kalmayacak.
Peki beş vakit dua ederek nasıl sonsuz ölümün bedelini ödeyebilirsiniz ki? Ayetleri okuyarak, hacca giderek sonsuz ölümün bedelini ödeyecek misiniz? Kanmayınız! Bunlar bir karşılık olamaz. Ancak insanlar, Ferisi gibi kendilerini cennete gidecek kadar iyi olduğunu düşünüyorlar. Nasıl bir hezeyan!
Romalılar 3:10-20 10 Yazılmış olduğu gibi: "Doğru kimse yok, tek kişi bile yok. 11 Anlayan kimse yok, Tanrı'yı arayan yok. 12 Hepsi saptı, Tümü yararsız oldu. İyilik eden yok, tek kişi bile!" 13 "Ağızları açık birer mezardır. Dilleriyle aldatırlar." "Engerek zehiri var dudaklarının altında." 14 "Ağızları lanet ve acı sözle doludur." 15 "Ayakları kan dökmeye seğirtir. 16 Yıkım ve dert var yollarında. 17 Esenlik yolunu da bilmezler." 18 "Tanrı korkusu yoktur onlarda." 19 Kutsal Yasa'da söylenenlerin her ağız kapansın, bütün dünya Tanrı'ya hesap versin diye Yasa'nın yönetimi altındakilere söylendiğini biliyoruz. 20 Bu nedenle Yasa'nın gereklerini yapmakla hiç kimse Tanrı katında aklanmayacaktır.
İyi işleri yaparak siz kendi günahlarınıza kefaret edemezsiniz. Neden? Allah'ın yasası mükemmel itaati gerektiriyor. Günah işlerseniz ücreti sonsuz ölümdür. Günah işlediniz mi hiç? Kutsal Kitap diyor ki: herkes günah işledi. Demek siz böyle murdar haldeyken cennete giremezsiniz. Geriye kalan tek şey sonsuz ölüm.
"Allah affedecek" diyorsunuz. Allah günahın kefaretini görmeden affetseydi, o durumda Allah'ın adaleti kalmazdı. Yasasının ve cezasının anlamı kalmazdı.
Farz edelim evlisiniz. Komşunuz eşinizin ırzına geçiriyor. Komşu hakime "Üzüldüm. Bir daha yapmayacağım" diyor. Hakim komşuyu affedip serbest bırakıyor. Siz hakime "Adalet nerede? Komşum eşimin ırzına geçti sen de onu serbest bırakıyorsun. Komşum hiç bir bedel ödemedi" diyorsunuz. Hakim diyor ki, "Hakim benim. Ne yapmak istersem yaparım. Bazılarını affederim bazılarını cezalandırırım."
Peki sizce hakim adil mi? Hayır, çünkü eşinizin ırzına geçilmesinin bir cezası olmadı. Bir sonraki adam, "Ben de yapayım. Belki beni de affeder" diyor. Böyle bir durumda adalet, ahlak kalmazdı.
Arkadaşlar, her günahın cezasını görmesi lazım. Yoksa adalet yoktur.
Peki durum bu halde olursa kim kurtulabilir ki? Rabb'in kendisi bir çözüm sağladı. Bir kefaret sağladı. Bedeli çok yüksekti. Bu kefarete müjde diyoruz.
İsa, insan benzeyişine büründüğü zaman insan ırkının başı ve temsilcisi oldu. Allah tüm günahın cezasını İsa üzerine koydu. İsa bütün insanlık için kurban yani günah sunusu oldu. Biz İsa'nın kurbanlığını imanla kabul edince Allah, Kutsal Ruh aracılığıyla İsa'nın Ruhu'nu içimize koyuyor. Böylece biz ruhsal olarak İsa'yla birleştiriliyoruz. İsa, günahın bedelini ödedi ve yasa yerinde kalıyor. Fakat Allah sadece günah sicilimizi silmiyor. İsa'nın Ruhu içimizde oluduğu için hayatımızı değiştiriyor. Günah işlememiş olan İsa'nın Ruhu, İsa gibi olmamız için bizi değiştiriyor.
Bu kurtuluş İsa'yı kurbanımız olarak imanla kabul edince gerçekleştiriliyor.
Biz İsa'nın çarmıhta bizim suçlarımız için öldüğünü görünce, günahın bedelini biraz anlayabiliriz. Çarmıh üzerinde kanlı kurbanı imanla görünce Allah katında günahın ne kadar ciddi olduğunu biraz anlayabiliriz. Çırılçıplak, elem çeken İsa'yı görünce biz şöyle söyleyebiliriz: "Günah nedir ki beni affetmek için bu kadar ızdırıp gerekiyor?"
Biz günahımızı taşıyan, çile çeken İsa'yı görünce o zaman günahlarımız için pişman olup yas tutuyoruz. O zaman İsa'nın sözlerini daha iyi takdir edebiliriz:
Matta 5:4 Ne mutlu yaslı olanlara! Çünkü onlar teselli edilecekler.
Peki siz? Cennete giden yolun ilk adımını attınız mı? Ruhta yoksul musunuz? Kendi kendinizi kurtaramayacağnızı ve kendiliğinizden herhangi bir doğru eylem yapamayacağınızı bilen bir kişi misiniz? Öyleyse ruhta fakirsiniz ve ikinci adımı atmak üzeresiniz. İkinci adım, İsa'yı çarmıhta günahlarınızın bedelini nasıl ödediğini görmektir. Bak İsa'ya, Tanrı'nın kurban kuzusu. Benim için, sizin için.
Matta 5:4 Ne mutlu yaslı olanlara! Çünkü onlar teselli edilecekler.
Evet. Müjde bizi teselli ediyor. Müjdeye iman edin!