Bilginler ve din görevlisi sınıfından olmayan araştırmacılar pazarın gerçekten Kutsal Kitap’ta belirtilen ibadet günü olup olmadığını sorguluyor.
Haftanın ilk günü olan pazarın haftanın yedinci günü cumartesinin yerine gelerek Hristiyanların ana ibadet günü haline nasıl geldiği son yıllarda giderek artan bir ilgi görmektedir.
Örneğin büyük rağbet gören bir araştırma, Hristiyanların haftalık pazar ibadetinin İsa’nın dirilişinden hemen sonraki dönemde pazar akşamları gerçekleştirilen Rabb’in Sofrası ibadetlerinden ortaya çıktığını, ancak pazar gününün dördüncü yüzyıl başlarında Büyük Konstantin dönemine dek işgünü sayıldığını öne sürüyor.[1] Ancak sonuç olarak pazar işgünü olmaktan çıkarak Hristiyan “Şabatı” haline dönüşmüştür.[2]
Daha basit ve daha yaygın görüşler arasında (1) pazarın Mesih’in dirilişinin hemen ardından yedinci gün Şabatı yerine ikame edildiği ve (2) pazarın tutulmasının ikinci yüzyılda veya daha sonra doğrudan paganizmden alındığı yer almaktadır.
Her iki gün de tutuldu.
Bir şey çok açık: Haftalık Hristiyan pazarı –her ne zaman ortaya çıktıysa– başlangıçta Kutsal Kitap’ın yedinci gün Şabatının, cumartesinin yerine genel olarak geçirilmemişti; zira Hristiyanlık tarihinin başlarında hem cumartesi hem de pazar birkaç yüzyıl süreyle yaygın olarak yan yana tutuldu. M.S. beşinci yüzyılda yaşayan bir kilise tarihçisi olan Sokrates Skolastikus şunları yazdı: “Çünkü dünyadaki neredeyse bütün kiliseler kutsal sırları (Rabb’in Sofrası’nı) her haftanın Şabat gününde kutluyor, ancak İskenderiye ve Roma’daki Hristiyanlar, eski bir gelenekten ötürü, bunu terk etmişlerdir.”[3]
Sokrates’in çağdaşı olan Sozomen ise şunları yazıyor: “Konstantinopolis halkı ve neredeyse her yerde [imanlılar] haftanın ilk gününde olduğu gibi Şabat gününde de bir araya geliyor, bu gelenek Roma ve İskenderiye’de asla uygulanmıyor.”[4]
Böylece, beşinci yüzyıla dek Hristiyanlık aleminde “neredeyse her yerde” Roma ve İskenderiye haricinde hem cumartesi hem de pazar ibadet hizmetleri olduğunu görüyoruz. Üçüncü ve beşinci yüzyıllar arasında yazılan diğer bazı kaynaklar da Hristiyanların hem cumartesi, hem pazar günlerini tuttuklarını anlatır.
Örneğin, dördüncü yüzyılda derlenmiş olan Apostolic Constitutions’da [Elçisel Anayasa] “Şabat (cumartesi) ve Rabb’in günü (pazar) bayramlarını tutma” talimatları verilmiştir, “zira birincisi yaratılışın, ikincisi dirilişin anısıdır.” “Köleler beş gün çalışsın, ancak Şabat günü (cumartesi) ve Rabb’in gününde (pazar) kiliseye giderek takva dersleri almaları için onlara tatil verilmelidir.”[5]
Yaklaşık aynı zamanlarda İgnatius’a eklemeler yapan ve Sahte–İgnatius olarak bilinen isimsiz bir yazar şu tavsiyede bulunmuştur: “Her biriniz Şabat’ı ruhsal bir anlayışla, yasayı tefekkürle sevinerek geçirsin… Şabat’ın yerine getirilmesinden sonra, Mesih’in her dostu diriliş günü, tüm günlerin kraliçesi ve başı olan Rabb’in Günü’nü bayram olarak kutlasın.”[6] Beşinci yüzyılda John Cassian hem cumartesi hem de pazar kiliseye gidildiğinden söz ederek, bir keşişin kimi zaman haftada beş gün oruç tuttuğunu ancak cumartesi veya pazar günü kiliseye giderek bu iki günde evine yemeğe misafir getirdiğini gördüğünü belirtir.[7]
Dördüncü yüzyıl sonlarında Nissalı Gregor Şabat ve pazardan “kızkardeşler” olarak söz etmiştir.[8] Ve yaklaşık M.S. 400 yılında Amasyalı Asterius, halkı ve onların eğitmenleri olan rahipleri her hafta bir araya getiren “Şabat ve Rabb’in Günü’nün” – “bu iki günün takımının bir araya gelmesi”nin Hristiyanlar için güzel olduğunu[9] bildirmiştir.
Bu ilk dönem yazarlardan hiçbirinin pazarı Kutsal Kitap Şabatıyla karıştırmadığı açıktır. Haftanın ilk günü olan pazar her zaman yedinci gün olan Şabat’ı izlemiştir. Ayrıca, tarihsel kayıtlar haftalık döngünün Mesih’in zamanından günümüze dek değişmeden geldiğini açıkça göstermektedir, öyleyse bu ilk yüzyılların cumartesi ve pazar günleri günümüzde halen cumartesi ve pazardır.
Aşağıdaki iki makalede Hristiyanlık tarihinin ikinci ve sonraki yüzyıllarından verilerle pazarın nasıl nihai olarak Şabat’ı gölgede bıraktığını izleyeceğiz, ancak burada, Yeni Ahit Hristiyan uygulamalarında hüküm ifade ettiğinden, öncelikle Yeni Ahit’ten kanıtlara bakmamız önemlidir. Mesih ve elçiler Şabat’ı ve pazarı nasıl görüyorlardı?
Yeni Ahit’te Şabat. Luka 4:16 ayetine göre Şabat günü havraya gitmek Mesih’in adetiydi. Ayrıca, Mesih’in ölümü ve gömülüşü zamanında, Celile’den O’nun ardından gelen kadınlar “Şabat Günü, Tanrı’nın buyruğu uyarınca dinlendiler” (Luka 23:56), böylece O’ndan aksine bir emir gelmediği ortaya konuldu. Haftanın yedinci gününü tutmaya devam ediyorlardı!
Ayrıca dikkat edersek Luka’nın, bu metindeki olayları Mesih’in çarmıha gerilişinden onyıllar sonra yazdığında, Şabat’ın tutulmasında hiçbir değişiklik olmadığını varsaydığını fark ederiz. “Tanrı’nın buyruğu uyarınca” yerine getirilen bu Şabat kutlamasını tamamen gerçekçi bir anlatım tarzıyla, geçen yıllar boyunca herhangi bir yeni ibadet günü eklendiğine dair hiçbir imada bulunmadan aktarmaktadır.
Öte yandan Mesih’in yazıcılar ve Ferisiler tarafından Şabat’ı bozmakla suçlandığını da tabii ki unutmamalıyız. Mesih’in öğrencilerinin ekinler arasından geçerken başakları kopardıkları ve ellerinde ovuşturarak yedikleri olayı (Matta 12:1–8) örnek olarak ele alabiliriz. Ayrıca Mesih’in Yahudi önderlerin Şabat’ın tutulmasına ilişkin görüşlerine aykırı giden birkaç iyileştirme yaptığını da fark edebiliriz; belki en çarpıcı olanı eli kurumuş adamla ilgili olandı (Matta 12:10–13). Bu deneyimler ne anlama gelmektedir?
Durumu anlayabilmek için, Mesih’in zamanında Yahudilerin Şabat’ı tutmalarının yalnızca Kutsal Yazılar’da açıklanan yasaları yerine getirmek anlamına gelmediği, ayrıca Yahudi sözel geleneğindeki katı kurallara uymayı da içerdiği unutulmamalıdır. Bu sözde sözel yasaların birçok kuralının yaklaşık M.S. 200 yılında yazıya geçirildiği Mişna, yazıcılar ve Ferisiler arasında Şabat’ın nasıl tutulduğuna dair bir fikir vermektedir. Hem birincil hem de ikincil derecede yasalar vardı.
İlave Şabat kuralları. Mişna’nın “Şabat” başlıklı risalesinde (veya kısmında) listelenen otuz dokuz birincil yasa şöyledir: “Çalışmanın temel sınıfları kırktan bir eksiktir: tohum ekmek, saban sürmek, ekin biçmek, demet bağlamak, harman dövmek, ekin ayıklamak, ekinleri temizlemek, öğütmek, kalburlamak, yoğurmak, fırında pişirmek, yün kırkmak, yünü yıkamak veya dövmek veya boyamak, iplik eğirmek, dokumak, iki ilmik yapmak, iki iplik dokumak, iki ipliği ayırmak, [düğüm]bağlamak, [düğüm]çözmek, iki ilmek dikmek, iki ilmek dikmek için yırtmak, ceylan avlamak, ceylanı kesmek veya tuzlamak veya derisini yüzmek veya tütsülemek, onu kazımak veya keserek parçalamak, iki harf yazmak, iki harf yazmak üzere silmek, inşa etmek, yıkmak, ateş söndürmek, ateş yakmak, çekiçle vurmak ve bir mülkten diğerine bir eşya götürmek. Bunlar temel iş sınıflarıdır: kırktan bir eksik.”[10]
Bu otuz dokuz yasanın pek çok çeşitlemeleri ve kolları vardı. Örneğin alfabenin iki harfinin aynı anda her ikisinin de görülebileceği bir şekilde yazılması fark ettirirdi. Bir kişi duvarlara iki harfin aynı anda görülebileceği şekilde, duvarın bir yüzüne bir harf, köşenin diğer tarafındaki diğer duvara da başka bir harf yazarsa, Şabat’ı çiğnemiş oluyordu.[11]
Bir nesne her zamankinden farklı bir şekilde taşınabilirdi, yiyecek de evin dışına iki hamlede (önce eşiğe kadar, daha sonra da oradan yolun geri kalanına) veya iki kişi tarafından çıkarılabilirdi, o zaman teknik olarak ve kasti yapılmış bir iş olmazdı; ancak Şabat günü evin dışına her zamanki şekilde bir şey çıkarmak “bir mülkten diğerine bir eşya götürmeyi” yasaklayan temel Şabat yasasını çiğnemek olurdu.[12]
Kuyudan sukabağıyla su çekilecek olursa, sukabağının içinde ağırlık olarak kullanılan taş düşmediği takdirde kabın bir parçası sayılırdı. Ancak düşecek olursa, kaldırılmış bir nesne sayılır, böylece bunu yapan kişi Şabat’ı çiğnemekten suçlu olurdu.[13] Şabat günü nesneler fırlatılabilirdi, fakat kabul edilebilir mesafelere ve nesnenin örneğin özel bir alandan kamu alanına mı gittiği gibi konulara ilişkin kurallar vardı.[14]
Yukarıda sözü edilenler “Şabat” risalesinde belirtilen ayrıntıların yalnızca küçük bir kısmı. Bu risaledeki yasalara ek olarak Mişna’da başka Şabat kuralları da bulunmaktadır, bunların büyük çoğunluğu Şabat günü yolculuğuna ilişkindir. (Bunlar “Erubin” risalesinde ele alınmıştır.)
Şabat’ı tutmaya ilişkin bu tür safsatalar bağlamında, Mesih’in öğrencilerinin tahıl taneleri toplayıp ovuşturdukları için neden Şabat’ı çiğnemekle suçlandıkları anlaşılıyor. Otuz dokuz temel Şabat yasasının biri “ekin biçmek”; bir diğeri “harman dövmek”ti. Yani Mesih’in öğrencileri hem ekin biçiyor, hem de harman dövüyorlardı – böylece temel Şabat yasalarından ikisini çiğniyorlardı.
Tahılın dış kabuğunu üfleyip ayırdılarsa, ayrıca “tahıl eleme” (kalburlama) yapmış da sayılmış olabilirler; bu durumda üç farklı temel Şabat yasasını çiğnemiş olacaklardı. Bu tür bir “Şabat çiğneme”nin Kutsal Yazı’da belirtilmiş olan Allah’ın emirlerine değil, bütünüyle ve yalnızca Yahudilerin kısıtlamalarına aykırı olduğu ayrıca vurgulanmalıdır.
Şabat günü hastalıkları iyileştirme ve sıkıntı çekenlere yardımcı olma konusunda, [yukarıda atıfta bulunulan Mişna’nın dahil olduğu] Rabbinik [kl3] yasalar bazı istisnalarda bulunuyordu, örneğin çukura düşen hayvanın çıkarılmasına izin vermek gibi.[15] Ancak Mesih’in zamanında Rabbinik kurallardan daha katı ve Şabat günü çukura düşen yeni doğmuş bir hayvanın kurtarılmasına bile izin vermeyecek olan bazı Yahudiler vardı. Ayrıca Şabat günü hemşirelerin bebekleri taşıyarak götürmelerine de izin vermezlerdi.[16]
Mesih’in Şabat günlerinde acıları dindirmek için gösterdiği çeşitli mucizeler düşünüldüğünde, Ferisilerin Şabat’ı bozduğuna ilişkin suçlamalarını Mesih’in kendisinin hiçbir zaman kabul etmiş olmaması ilginçtir. Hatta eli kurumuş olan adamın durumuyla ilgili olarak şöyle bir soru sordu: “Hanginizin bir koyunu olur da Şabat Günü çukura düşerse onu tutup çıkarmaz? İnsan koyundan çok daha değerlidir! Demek ki, Şabat Günü iyilik yapmak Yasa’ya uygundur” (Matta 12:11, 12).
Bundan sonra adamı iyileştirmeye devam etti. Böylece Şabat günü böyle işler yapmanın yasal olduğunu vurguladı.
Mesih’in Şabat gününde gerçekleştirdiği tüm etkinlikler ayrıntılarıyla okunduğunda, (1) O’nun ibadet hizmetlerine katıldığı; (2) Şabat gününün Rabbi (Matta 12:8; Markos 2:28) olarak merhamet işleri gerçekleştirdiği ve bunların Şabat’ın amacına uygun olduğunu ifade ettiği; (3) ve hiçbir zaman Şabat’ı kendi izleyicileri için bir istirahat ve ibadet günü olmaktan çıkarmadığı açıkça görülür. Gerçekten, son noktaya ilişkin olarak, daha önce belirttiğimiz üzere, Mesih’in mezarda olduğu zaman izleyicileri Allah’ın emri uyarınca Şabat günü istirahat etmişlerdi.
Peki ya elçiler? Öyleyse şimdi, Mesih’in dirilişinden sonra elçilerin uygulamaları hakkında ne diyebiliriz? Elçilerin İşleri kitapçığı, elçilerin haftalık ibadet hizmetlerine tekrar tekrar katıldıkları tek günün haftanın yedinci günü olan cumartesi olduğunu ortaya koyuyor. Elçi Pavlus ile beraberindekiler Pisidya Antakyası’nı ziyaret ederken, “Şabat Günü havraya girip oturdular” (Elçilerin İşleri 13:14). Kutsal Yazı okumasının ardından konuşmaya çağrıldılar. Antakya’da bir hafta daha kaldılar ve “ertesi Şabat Günü kent halkının hemen hemen tümü Rab’bin sözünü dinlemek için toplan[dı]” (44. ayet).
Filipi’de Pavlus ve beraberindekiler Şabat günü kentin dışına çıkarak, ırmak kenarında mutat dua toplantılarının yapıldığı yere gittiler (Elçilerin İşleri 16:13). Pavlus, Selanik’te “her zamanki gibi” havraya gitti ve “art arda üç Şabat Günü onlarla [Yahudilerle] Kutsal Yazılar üzerinde tartıştı” (Elçilerin İşleri 17:2). Pavlus bir buçuk yıl boyunca kaldığı Korint’te ise, “her Şabat Günü havrada tartışarak hem Yahudiler’i hem Grekler’i ikna etmeye çalışıyordu” (Elçilerin İşleri 18:4; 11. ayetle karşılaştırın). Böylece elçilerin cumartesi günleri ibadet hizmetlerine katılmalarına ilişkin Elçilerin İşleri kitapçığındaki kanıtlar çoğalmaktadır.
Pazar ibadet günü müdür? Öte yandan, tüm Elçilerin İşleri kitapçığı içinde pazar toplantısından söz edilen tek yer 20:7–11 ayetleridir. Bu bir akşam ibadetiydi; muhtemelen cumartesi akşamı gerçekleştirildi (hatta New English Bible [Yeni İngilizce Kutsal Kitap] bunu “the Saturday night,” yani “cumartesi gecesi” olarak çevirmektedir). Anlaşılan tüm gece süren özel bir toplantıydı, zira Pavlus ertesi gün yola çıkmayı planlıyordu (ve çıkmıştı da).
Peki Yeni Ahit zamanlarında düzenli pazar ibadeti hizmetleri olduğunu gösteren başka Yeni Ahit metinleri yok mudur? Bir tane bile yoktur!
Tabii ki Mesih’in öğrencilerle pazar akşamı bir araya geldiği bir–iki olay olduğu da doğru. Örneğin onlara dirildiği günün akşamında geldi; ancak onlar dirilişi kutlamak için toplanmış değillerdi, zira dirilişin olduğunu bile bilmiyorlardı (Yuhanna 20:19–25; Markos 16:14). Bundan sekiz gün sonra da onlarla yeniden buluştu (Yuhanna 20:26–29).
Ancak göğe yükselişinden önce öğrencilere birkaç kez daha göründü, bir veya iki belirli pazar akşamı toplantılarının kaydı da yeni bir ibadet gününün tesis edildiğine dair hiçbir şey belirtmiyor. Gerçekten, İncil kayıtlarında, hatta Yeni Ahit’in başka herhangi bir yerinde Mesih’in öğrencileriyle pazar günleri buluşmalarının Hristiyanlar arasında pazar ibadeti hizmetlerinin öncülü olduğuna dair tek bir iddia dahi yoktur. Cumartesi, gördüğümüz gibi, elçilerin ibadet hizmetlerine katıldıkları her zamanki gün olmaya devam etti.
Başka iki ayet bazı kişilerce Yeni Ahit zamanlarında pazar ibadetleri yapıldığına kanıt olarak gösterilmektedir, bunlar 1. Korintliler 16:2 ve Vahiy 1:10 ayetleridir. Fakat hemen dikkati çekmelidir ki, bu ayetlerin ikisinde de ibadet hizmetinin sözü bile edilmemektedir!
1. Korintliler 16:2 ayetinde şunları okuyoruz: “Her haftanın birinci gününde, her biriniz hangi maddi refahta bulunuyorsa, kendi yanında para alıkoyup biriktirsin ki, geldiğimde o zaman toplamalar olmasın.” Bu tercümede (İngilizcede King James, Türkçede Kitabı Mukaddes ve Kutsal İncil çevirileri) “kendi yanında para alıkoyup biriktirsin” ifadesi kişisel bir tasarruf planından başka bir şeyi göstermemektedir. Diğer [İngilizce] çeviriler bu noktada Grekçeyi daha net bir şekilde açıklıyor gibi, paranın evde bir kenara konulacağı anlamı çıkıyor.
Burada kilise babalarından Yannis Khrysostomos’un (M.S. 407’de öldü) bu ayetin yorumunda şunları belirttiğini eklemek yerinde olabilir: “O [Pavlus] miktarın azlığından ötürü utanç duymalarını önlemek için ‘kiliseye getirsin’ demedi; fakat ‘azar azar eklemelerle yapacağı katkıyı büyüttükten sonra, ben geldiğimde ortaya çıkarsın; fakat şimdilik evde biriktir’ dedi, ‘ve kendi evini bir kilise, küçük kutunu bir hazine haline getir.’”[17] Khrysostomos’un, kendisi pazar gününü tutmasına rağmen, 1. Korintliler 16:2 ayetini pazar ibadet servisi için kanıt olarak görmemesi ilgi çekicidir.
Rabb’in günü. Vahiy 1:10 ayetine gelince, Yuhanna burada yalnızca “Rab’bin gününde Ruh’un etkisinde” olduğunu belirtmektedir. Her ne kadar “Rabb’in günü” kavramı zaman içinde pazar günü için kullanılır olmuşsa da, bunun Vahiy kitapçığının yazılmasından sonra yaklaşık bir yüzyıl geçmeden önce gerçekleştiğine dair hiçbir kanıt yoktur![18] Hatta, bir sonraki makalemizde göreceğimiz gibi, kavramın haftalık pazarı ifade etmesinden önce Paskalya Pazarı’nı ifade etmiş olması ihtimal dahilindedir.
Ancak Vahiy kitapçığının ilgili olduğu Roma’nın Asya eyaletinde, ne Vahiy’in yazıldığı zamanda, ne de bir yüzyıl sonrasına kadar bir Pazar–Paskalya geleneği yoktu.[19] Bu nedenle Vahiy 1:10 ayetindeki “Rabb’in günü” ifadesiyle Paskalya Pazarı’ndan söz ediliyor olamaz.
Hepsinden önemlisi de, pazarın Yeni Ahit zamanlarında “Rabb’in günü” olarak adlandırılmasını gerektirecek bir statü kazanmış olduğuna dair ne eski, ne de güncel hiçbir kanıt olmamasıdır. Başka bir gün –yedinci gün Şabatı– tabii ki kadim zamanlardan beri Rabb’in kutsal günü (Yeşaya 58:13 ayetine bakın) ve gördüğümüz gibi, Mesih’in kendisi ile, Pavlus dahil olmak üzere, izleyicilerinin dinî ibadet hizmetlerine katıldıkları gündü.
Bu bağlamda, apokrif “Yuhanna’nın İşleri” kitapçığındaki bir ifade, değeri şüphe götürür olmasına rağmen ilginizi çekebilir: “Ve askerler kamu ulaşım araçlarını aldıktan sonra, onu [Yuhanna’yı] aralarına almış olarak hızla gittiler. İlk değişimeye geldiklerinde, sabah saatlerinde olduklarından, onu yürekli olmaya ve kendileriyle birlikte ekmek yemeye teşvik ettiler. Ve Yuhanna şöyle dedi: ‘Gerçekten de ruhta sevinçliyim, ancak bu esnada yemek yemeyi istemiyorum’… Ve Rabb’in günü olan yedinci günde onlara şöyle dedi: ‘Şimdi benim de yiyecekten pay alma vaktimdir.’”[20]
(Burada “yedinci gün”den kasıt bilhassa yedinci gün Şabatı veya yolculuğun yedinci günü olabilir. İkincisi ise, aynı zamanda yedinci gün Şabatı da olacaktır, zira Yuhanna’nın yaşadığı yerde Şabat günü oruç tutmamak adettendi.)[21]
Tüm kanıtlar ışığında, Yeni Ahit’in herhangi bir yerinde pazarın Hristiyanlar için haftalık ibadet günü olarak düşünüldüğüne dair tek bir somut kanıt dahi yoktur. Aksine, Mesih’in kendisi, öldüğü zamanda izleyicileri ve dirilişinden sonra elçileri düzenli olarak haftanın yedinci günü cumartesi yapılan ibadetlere katıldılar.
Dahası, pazarın Hristiyanlar arasında yaygın olarak kutlanması üçüncü yüzyıldan beşinci yüzyıla dek açıkça ortaya çıktığında, bu görmüş olduğumuz gibi yedinci gün Şabatı ile birlikte yapılıyordu. Şimdi Hristiyanların pazar kutlamasının ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı sorusu önümüze çıkmaktadır. Bu hayati soruyu sonraki iki makalemizde tarihsel kaynakları daha ayrıntılı olarak inceleyerek ele alacağız.
[1] Willy Rordorf, Sunday: The History of the Day of Rest and Worship in the Earliest Centuries of the Christian Church [Pazar: Hristiyan Kilisesi’nin İlk Yüzyıllarında İstirahat ve İbadet Gününün Tarihçesi], 1962 Almanca basımından çeviren A. A. K. Graham (Philadelphia, 1968).
[2] Bu gelişme bu dizide sonraki makalelerden birinde incelenecek.
[3] Socrates Scholasticus, Ecclesiastical History [Kilise Tarihi], 5. kitap, bölüm 22 (The Nicene and Post Nicene Fathers [NPNF] [İznik Konseyi Zamanı ve Sonrası Kilise Babaları], Seri 2, Cilt 2, s. 132).
[4] Sozomen, Ecclesiastical History [Kilise Tarihi], 7. kitap, bölüm 19 (NPNF, Seri 2, Cilt 12, s. 7, 8).
[5] Apostolic Constitutions [Elçisel Yasalar], 7. kitap, 23. bölüm; 8. kitap, bölüm 33 (The Ante–Nicene Fathers [ANF] [İznik Konseyi Öncesi Kilise Babaları], Cilt 7, s. 469, 495).
[6] Pseudo–Ignatius [Sahte İgnatius], To the Magnesians [Magnezyalılara], bölüm 9 (ANF, Cilt 1, s. 62, 63).
[7] Cassian, Institutes of the Coenobia [Kenobia Kurumları], 5. kitap, bölüm 26 (NPNF, Seri 2, Cilt 11, s. 243). Krş. Kurumlar iii. 2 ve Conferences [Konferanslar] iii. 1 (NPNF, Seri 2, Cilt 11, s. 213, 319).
[8] Gregory of Nyssa, De Castigatione (“On Reproof”)[Azar Üzerine], alıntı yapılan eser: Migne, Patrologia Graeca, Cilt 46, sütun 309 (Grekçe) ve sütun 310 (Latince).
[9] Asterius, Homily 5 [Vaaz], Matta 19:3 üzerine, alıntı yapılan eser: Migne, Patrologia Graeca, Cilt 40, sütun 225 (Grekçe) ve sütun 226 (Latince).
[10] “Shabbath” [Şabat], 7.2 (Herbert Danby, çev., Mişna adlı eserde [Londra, 1933], s. 106).
[11] A.g.e., 12.5 (Danby, s. 112).
[12] A.g.e., 10.2–5 (Danby, s. 109).
[13] A.g.e., 17.6 (Danby, s. 115).
[14] A.g.e., 11.1–6 (Danby, s. 110–111).
[15] Krş. Matta 12:11 ve Luka 14:5. Rabbinik yorum ayrıca hayat kurtarmayı (gerçekten acil durumlarda) Şabat kurallarının üzerinde tutmaya izin veriyordu. Örneğin, “Mekilta Şabat”ta verilen bir yorumda, bir kişinin daha pek çok Şabat kutlayabilmesi için onun hayatını kurtarmak uğruna bir Şabat’ın göz ardı edilebileceği belirtiliyor.
[16] The Damascus Document (Zadokite Document) [Şam Evrakı (Saduki Evrakı)], x. 14–xi. 18, bu ve diğer kısıtlamaları belirtmektedir.
[17] Homily 43: 1 Corinthians 16:1–9 [Vaaz 43: 1. Korintliler 16:1–9]da yer alan 1. Korintliler 16:2 ayeti yorumundan (NPNF, Seri 1, Cilt 12, s. 259).
[18] Kilise babaları içindeki en erken net kaynak İskenderiyeli Klement’tir. Örneğin, Miscellanies [Derlemeler] adlı eserinde 14. bölüme bakabilirsiniz (ANF, Cilt 2, s. 469). Bununla ilgili diğer alıntılar bir sonraki makalemizde yer alacaktır.
[19] M.S. 190 yılı civarındaki Paskalya anlaşmazlığında Roma’nın Asya eyaleti Kuartodesimanizm (haftanın gününden bağımsız olarak [Yahudi takvimindeki] 14 Nisan’ın kutlanması) yanlısı oldu, bu uygulamayı Efesli Polikrates elçiler Yuhanna ve Filipus’a dayandırmaktadır. Bu tartışmanın tarihçesi Eusebius’un Ecclesiastical History [Kilise Tarihi] adlı eserinde, 5. kitap, 23–25. bölümlerde verilmektedir (NPNF, Seri 2, Cilt 1, s. 241–244).
[20] ANF, Cilt 8, s. 560, 561’den İngilizce tercüme.
[21] Roma’nın Asya eyaleti dahil olmak üzere Doğu hiçbir zaman haftalık Şabat orucunu benimsemedi. Ayrıntılı bilgi bu dizide sonraki iki makalede yer alacak.
[PA1] [PA1]D: here is t trans for t author info.
Kenneth Strand, Andrews University Theological Seminary [Andrews Üniversitesi İlahiyat Fakültesi], Berrien Springs, Michigan’da kilise tarihi profesörü. ã1979, Kenneth A. Strand.
Haftanın ilk günü olan pazarın haftanın yedinci günü cumartesinin yerine gelerek Hristiyanların ana ibadet günü haline nasıl geldiği son yıllarda giderek artan bir ilgi görmektedir.
Örneğin büyük rağbet gören bir araştırma, Hristiyanların haftalık pazar ibadetinin İsa’nın dirilişinden hemen sonraki dönemde pazar akşamları gerçekleştirilen Rabb’in Sofrası ibadetlerinden ortaya çıktığını, ancak pazar gününün dördüncü yüzyıl başlarında Büyük Konstantin dönemine dek işgünü sayıldığını öne sürüyor.[1] Ancak sonuç olarak pazar işgünü olmaktan çıkarak Hristiyan “Şabatı” haline dönüşmüştür.[2]
Daha basit ve daha yaygın görüşler arasında (1) pazarın Mesih’in dirilişinin hemen ardından yedinci gün Şabatı yerine ikame edildiği ve (2) pazarın tutulmasının ikinci yüzyılda veya daha sonra doğrudan paganizmden alındığı yer almaktadır.
Her iki gün de tutuldu.
Bir şey çok açık: Haftalık Hristiyan pazarı –her ne zaman ortaya çıktıysa– başlangıçta Kutsal Kitap’ın yedinci gün Şabatının, cumartesinin yerine genel olarak geçirilmemişti; zira Hristiyanlık tarihinin başlarında hem cumartesi hem de pazar birkaç yüzyıl süreyle yaygın olarak yan yana tutuldu. M.S. beşinci yüzyılda yaşayan bir kilise tarihçisi olan Sokrates Skolastikus şunları yazdı: “Çünkü dünyadaki neredeyse bütün kiliseler kutsal sırları (Rabb’in Sofrası’nı) her haftanın Şabat gününde kutluyor, ancak İskenderiye ve Roma’daki Hristiyanlar, eski bir gelenekten ötürü, bunu terk etmişlerdir.”[3]
Sokrates’in çağdaşı olan Sozomen ise şunları yazıyor: “Konstantinopolis halkı ve neredeyse her yerde [imanlılar] haftanın ilk gününde olduğu gibi Şabat gününde de bir araya geliyor, bu gelenek Roma ve İskenderiye’de asla uygulanmıyor.”[4]
Böylece, beşinci yüzyıla dek Hristiyanlık aleminde “neredeyse her yerde” Roma ve İskenderiye haricinde hem cumartesi hem de pazar ibadet hizmetleri olduğunu görüyoruz. Üçüncü ve beşinci yüzyıllar arasında yazılan diğer bazı kaynaklar da Hristiyanların hem cumartesi, hem pazar günlerini tuttuklarını anlatır.
Örneğin, dördüncü yüzyılda derlenmiş olan Apostolic Constitutions’da [Elçisel Anayasa] “Şabat (cumartesi) ve Rabb’in günü (pazar) bayramlarını tutma” talimatları verilmiştir, “zira birincisi yaratılışın, ikincisi dirilişin anısıdır.” “Köleler beş gün çalışsın, ancak Şabat günü (cumartesi) ve Rabb’in gününde (pazar) kiliseye giderek takva dersleri almaları için onlara tatil verilmelidir.”[5]
Yaklaşık aynı zamanlarda İgnatius’a eklemeler yapan ve Sahte–İgnatius olarak bilinen isimsiz bir yazar şu tavsiyede bulunmuştur: “Her biriniz Şabat’ı ruhsal bir anlayışla, yasayı tefekkürle sevinerek geçirsin… Şabat’ın yerine getirilmesinden sonra, Mesih’in her dostu diriliş günü, tüm günlerin kraliçesi ve başı olan Rabb’in Günü’nü bayram olarak kutlasın.”[6] Beşinci yüzyılda John Cassian hem cumartesi hem de pazar kiliseye gidildiğinden söz ederek, bir keşişin kimi zaman haftada beş gün oruç tuttuğunu ancak cumartesi veya pazar günü kiliseye giderek bu iki günde evine yemeğe misafir getirdiğini gördüğünü belirtir.[7]
Dördüncü yüzyıl sonlarında Nissalı Gregor Şabat ve pazardan “kızkardeşler” olarak söz etmiştir.[8] Ve yaklaşık M.S. 400 yılında Amasyalı Asterius, halkı ve onların eğitmenleri olan rahipleri her hafta bir araya getiren “Şabat ve Rabb’in Günü’nün” – “bu iki günün takımının bir araya gelmesi”nin Hristiyanlar için güzel olduğunu[9] bildirmiştir.
Bu ilk dönem yazarlardan hiçbirinin pazarı Kutsal Kitap Şabatıyla karıştırmadığı açıktır. Haftanın ilk günü olan pazar her zaman yedinci gün olan Şabat’ı izlemiştir. Ayrıca, tarihsel kayıtlar haftalık döngünün Mesih’in zamanından günümüze dek değişmeden geldiğini açıkça göstermektedir, öyleyse bu ilk yüzyılların cumartesi ve pazar günleri günümüzde halen cumartesi ve pazardır.
Aşağıdaki iki makalede Hristiyanlık tarihinin ikinci ve sonraki yüzyıllarından verilerle pazarın nasıl nihai olarak Şabat’ı gölgede bıraktığını izleyeceğiz, ancak burada, Yeni Ahit Hristiyan uygulamalarında hüküm ifade ettiğinden, öncelikle Yeni Ahit’ten kanıtlara bakmamız önemlidir. Mesih ve elçiler Şabat’ı ve pazarı nasıl görüyorlardı?
Yeni Ahit’te Şabat. Luka 4:16 ayetine göre Şabat günü havraya gitmek Mesih’in adetiydi. Ayrıca, Mesih’in ölümü ve gömülüşü zamanında, Celile’den O’nun ardından gelen kadınlar “Şabat Günü, Tanrı’nın buyruğu uyarınca dinlendiler” (Luka 23:56), böylece O’ndan aksine bir emir gelmediği ortaya konuldu. Haftanın yedinci gününü tutmaya devam ediyorlardı!
Ayrıca dikkat edersek Luka’nın, bu metindeki olayları Mesih’in çarmıha gerilişinden onyıllar sonra yazdığında, Şabat’ın tutulmasında hiçbir değişiklik olmadığını varsaydığını fark ederiz. “Tanrı’nın buyruğu uyarınca” yerine getirilen bu Şabat kutlamasını tamamen gerçekçi bir anlatım tarzıyla, geçen yıllar boyunca herhangi bir yeni ibadet günü eklendiğine dair hiçbir imada bulunmadan aktarmaktadır.
Öte yandan Mesih’in yazıcılar ve Ferisiler tarafından Şabat’ı bozmakla suçlandığını da tabii ki unutmamalıyız. Mesih’in öğrencilerinin ekinler arasından geçerken başakları kopardıkları ve ellerinde ovuşturarak yedikleri olayı (Matta 12:1–8) örnek olarak ele alabiliriz. Ayrıca Mesih’in Yahudi önderlerin Şabat’ın tutulmasına ilişkin görüşlerine aykırı giden birkaç iyileştirme yaptığını da fark edebiliriz; belki en çarpıcı olanı eli kurumuş adamla ilgili olandı (Matta 12:10–13). Bu deneyimler ne anlama gelmektedir?
Durumu anlayabilmek için, Mesih’in zamanında Yahudilerin Şabat’ı tutmalarının yalnızca Kutsal Yazılar’da açıklanan yasaları yerine getirmek anlamına gelmediği, ayrıca Yahudi sözel geleneğindeki katı kurallara uymayı da içerdiği unutulmamalıdır. Bu sözde sözel yasaların birçok kuralının yaklaşık M.S. 200 yılında yazıya geçirildiği Mişna, yazıcılar ve Ferisiler arasında Şabat’ın nasıl tutulduğuna dair bir fikir vermektedir. Hem birincil hem de ikincil derecede yasalar vardı.
İlave Şabat kuralları. Mişna’nın “Şabat” başlıklı risalesinde (veya kısmında) listelenen otuz dokuz birincil yasa şöyledir: “Çalışmanın temel sınıfları kırktan bir eksiktir: tohum ekmek, saban sürmek, ekin biçmek, demet bağlamak, harman dövmek, ekin ayıklamak, ekinleri temizlemek, öğütmek, kalburlamak, yoğurmak, fırında pişirmek, yün kırkmak, yünü yıkamak veya dövmek veya boyamak, iplik eğirmek, dokumak, iki ilmik yapmak, iki iplik dokumak, iki ipliği ayırmak, [düğüm]bağlamak, [düğüm]çözmek, iki ilmek dikmek, iki ilmek dikmek için yırtmak, ceylan avlamak, ceylanı kesmek veya tuzlamak veya derisini yüzmek veya tütsülemek, onu kazımak veya keserek parçalamak, iki harf yazmak, iki harf yazmak üzere silmek, inşa etmek, yıkmak, ateş söndürmek, ateş yakmak, çekiçle vurmak ve bir mülkten diğerine bir eşya götürmek. Bunlar temel iş sınıflarıdır: kırktan bir eksik.”[10]
Bu otuz dokuz yasanın pek çok çeşitlemeleri ve kolları vardı. Örneğin alfabenin iki harfinin aynı anda her ikisinin de görülebileceği bir şekilde yazılması fark ettirirdi. Bir kişi duvarlara iki harfin aynı anda görülebileceği şekilde, duvarın bir yüzüne bir harf, köşenin diğer tarafındaki diğer duvara da başka bir harf yazarsa, Şabat’ı çiğnemiş oluyordu.[11]
Bir nesne her zamankinden farklı bir şekilde taşınabilirdi, yiyecek de evin dışına iki hamlede (önce eşiğe kadar, daha sonra da oradan yolun geri kalanına) veya iki kişi tarafından çıkarılabilirdi, o zaman teknik olarak ve kasti yapılmış bir iş olmazdı; ancak Şabat günü evin dışına her zamanki şekilde bir şey çıkarmak “bir mülkten diğerine bir eşya götürmeyi” yasaklayan temel Şabat yasasını çiğnemek olurdu.[12]
Kuyudan sukabağıyla su çekilecek olursa, sukabağının içinde ağırlık olarak kullanılan taş düşmediği takdirde kabın bir parçası sayılırdı. Ancak düşecek olursa, kaldırılmış bir nesne sayılır, böylece bunu yapan kişi Şabat’ı çiğnemekten suçlu olurdu.[13] Şabat günü nesneler fırlatılabilirdi, fakat kabul edilebilir mesafelere ve nesnenin örneğin özel bir alandan kamu alanına mı gittiği gibi konulara ilişkin kurallar vardı.[14]
Yukarıda sözü edilenler “Şabat” risalesinde belirtilen ayrıntıların yalnızca küçük bir kısmı. Bu risaledeki yasalara ek olarak Mişna’da başka Şabat kuralları da bulunmaktadır, bunların büyük çoğunluğu Şabat günü yolculuğuna ilişkindir. (Bunlar “Erubin” risalesinde ele alınmıştır.)
Şabat’ı tutmaya ilişkin bu tür safsatalar bağlamında, Mesih’in öğrencilerinin tahıl taneleri toplayıp ovuşturdukları için neden Şabat’ı çiğnemekle suçlandıkları anlaşılıyor. Otuz dokuz temel Şabat yasasının biri “ekin biçmek”; bir diğeri “harman dövmek”ti. Yani Mesih’in öğrencileri hem ekin biçiyor, hem de harman dövüyorlardı – böylece temel Şabat yasalarından ikisini çiğniyorlardı.
Tahılın dış kabuğunu üfleyip ayırdılarsa, ayrıca “tahıl eleme” (kalburlama) yapmış da sayılmış olabilirler; bu durumda üç farklı temel Şabat yasasını çiğnemiş olacaklardı. Bu tür bir “Şabat çiğneme”nin Kutsal Yazı’da belirtilmiş olan Allah’ın emirlerine değil, bütünüyle ve yalnızca Yahudilerin kısıtlamalarına aykırı olduğu ayrıca vurgulanmalıdır.
Şabat günü hastalıkları iyileştirme ve sıkıntı çekenlere yardımcı olma konusunda, [yukarıda atıfta bulunulan Mişna’nın dahil olduğu] Rabbinik [kl3] yasalar bazı istisnalarda bulunuyordu, örneğin çukura düşen hayvanın çıkarılmasına izin vermek gibi.[15] Ancak Mesih’in zamanında Rabbinik kurallardan daha katı ve Şabat günü çukura düşen yeni doğmuş bir hayvanın kurtarılmasına bile izin vermeyecek olan bazı Yahudiler vardı. Ayrıca Şabat günü hemşirelerin bebekleri taşıyarak götürmelerine de izin vermezlerdi.[16]
Mesih’in Şabat günlerinde acıları dindirmek için gösterdiği çeşitli mucizeler düşünüldüğünde, Ferisilerin Şabat’ı bozduğuna ilişkin suçlamalarını Mesih’in kendisinin hiçbir zaman kabul etmiş olmaması ilginçtir. Hatta eli kurumuş olan adamın durumuyla ilgili olarak şöyle bir soru sordu: “Hanginizin bir koyunu olur da Şabat Günü çukura düşerse onu tutup çıkarmaz? İnsan koyundan çok daha değerlidir! Demek ki, Şabat Günü iyilik yapmak Yasa’ya uygundur” (Matta 12:11, 12).
Bundan sonra adamı iyileştirmeye devam etti. Böylece Şabat günü böyle işler yapmanın yasal olduğunu vurguladı.
Mesih’in Şabat gününde gerçekleştirdiği tüm etkinlikler ayrıntılarıyla okunduğunda, (1) O’nun ibadet hizmetlerine katıldığı; (2) Şabat gününün Rabbi (Matta 12:8; Markos 2:28) olarak merhamet işleri gerçekleştirdiği ve bunların Şabat’ın amacına uygun olduğunu ifade ettiği; (3) ve hiçbir zaman Şabat’ı kendi izleyicileri için bir istirahat ve ibadet günü olmaktan çıkarmadığı açıkça görülür. Gerçekten, son noktaya ilişkin olarak, daha önce belirttiğimiz üzere, Mesih’in mezarda olduğu zaman izleyicileri Allah’ın emri uyarınca Şabat günü istirahat etmişlerdi.
Peki ya elçiler? Öyleyse şimdi, Mesih’in dirilişinden sonra elçilerin uygulamaları hakkında ne diyebiliriz? Elçilerin İşleri kitapçığı, elçilerin haftalık ibadet hizmetlerine tekrar tekrar katıldıkları tek günün haftanın yedinci günü olan cumartesi olduğunu ortaya koyuyor. Elçi Pavlus ile beraberindekiler Pisidya Antakyası’nı ziyaret ederken, “Şabat Günü havraya girip oturdular” (Elçilerin İşleri 13:14). Kutsal Yazı okumasının ardından konuşmaya çağrıldılar. Antakya’da bir hafta daha kaldılar ve “ertesi Şabat Günü kent halkının hemen hemen tümü Rab’bin sözünü dinlemek için toplan[dı]” (44. ayet).
Filipi’de Pavlus ve beraberindekiler Şabat günü kentin dışına çıkarak, ırmak kenarında mutat dua toplantılarının yapıldığı yere gittiler (Elçilerin İşleri 16:13). Pavlus, Selanik’te “her zamanki gibi” havraya gitti ve “art arda üç Şabat Günü onlarla [Yahudilerle] Kutsal Yazılar üzerinde tartıştı” (Elçilerin İşleri 17:2). Pavlus bir buçuk yıl boyunca kaldığı Korint’te ise, “her Şabat Günü havrada tartışarak hem Yahudiler’i hem Grekler’i ikna etmeye çalışıyordu” (Elçilerin İşleri 18:4; 11. ayetle karşılaştırın). Böylece elçilerin cumartesi günleri ibadet hizmetlerine katılmalarına ilişkin Elçilerin İşleri kitapçığındaki kanıtlar çoğalmaktadır.
Pazar ibadet günü müdür? Öte yandan, tüm Elçilerin İşleri kitapçığı içinde pazar toplantısından söz edilen tek yer 20:7–11 ayetleridir. Bu bir akşam ibadetiydi; muhtemelen cumartesi akşamı gerçekleştirildi (hatta New English Bible [Yeni İngilizce Kutsal Kitap] bunu “the Saturday night,” yani “cumartesi gecesi” olarak çevirmektedir). Anlaşılan tüm gece süren özel bir toplantıydı, zira Pavlus ertesi gün yola çıkmayı planlıyordu (ve çıkmıştı da).
Peki Yeni Ahit zamanlarında düzenli pazar ibadeti hizmetleri olduğunu gösteren başka Yeni Ahit metinleri yok mudur? Bir tane bile yoktur!
Tabii ki Mesih’in öğrencilerle pazar akşamı bir araya geldiği bir–iki olay olduğu da doğru. Örneğin onlara dirildiği günün akşamında geldi; ancak onlar dirilişi kutlamak için toplanmış değillerdi, zira dirilişin olduğunu bile bilmiyorlardı (Yuhanna 20:19–25; Markos 16:14). Bundan sekiz gün sonra da onlarla yeniden buluştu (Yuhanna 20:26–29).
Ancak göğe yükselişinden önce öğrencilere birkaç kez daha göründü, bir veya iki belirli pazar akşamı toplantılarının kaydı da yeni bir ibadet gününün tesis edildiğine dair hiçbir şey belirtmiyor. Gerçekten, İncil kayıtlarında, hatta Yeni Ahit’in başka herhangi bir yerinde Mesih’in öğrencileriyle pazar günleri buluşmalarının Hristiyanlar arasında pazar ibadeti hizmetlerinin öncülü olduğuna dair tek bir iddia dahi yoktur. Cumartesi, gördüğümüz gibi, elçilerin ibadet hizmetlerine katıldıkları her zamanki gün olmaya devam etti.
Başka iki ayet bazı kişilerce Yeni Ahit zamanlarında pazar ibadetleri yapıldığına kanıt olarak gösterilmektedir, bunlar 1. Korintliler 16:2 ve Vahiy 1:10 ayetleridir. Fakat hemen dikkati çekmelidir ki, bu ayetlerin ikisinde de ibadet hizmetinin sözü bile edilmemektedir!
1. Korintliler 16:2 ayetinde şunları okuyoruz: “Her haftanın birinci gününde, her biriniz hangi maddi refahta bulunuyorsa, kendi yanında para alıkoyup biriktirsin ki, geldiğimde o zaman toplamalar olmasın.” Bu tercümede (İngilizcede King James, Türkçede Kitabı Mukaddes ve Kutsal İncil çevirileri) “kendi yanında para alıkoyup biriktirsin” ifadesi kişisel bir tasarruf planından başka bir şeyi göstermemektedir. Diğer [İngilizce] çeviriler bu noktada Grekçeyi daha net bir şekilde açıklıyor gibi, paranın evde bir kenara konulacağı anlamı çıkıyor.
Burada kilise babalarından Yannis Khrysostomos’un (M.S. 407’de öldü) bu ayetin yorumunda şunları belirttiğini eklemek yerinde olabilir: “O [Pavlus] miktarın azlığından ötürü utanç duymalarını önlemek için ‘kiliseye getirsin’ demedi; fakat ‘azar azar eklemelerle yapacağı katkıyı büyüttükten sonra, ben geldiğimde ortaya çıkarsın; fakat şimdilik evde biriktir’ dedi, ‘ve kendi evini bir kilise, küçük kutunu bir hazine haline getir.’”[17] Khrysostomos’un, kendisi pazar gününü tutmasına rağmen, 1. Korintliler 16:2 ayetini pazar ibadet servisi için kanıt olarak görmemesi ilgi çekicidir.
Rabb’in günü. Vahiy 1:10 ayetine gelince, Yuhanna burada yalnızca “Rab’bin gününde Ruh’un etkisinde” olduğunu belirtmektedir. Her ne kadar “Rabb’in günü” kavramı zaman içinde pazar günü için kullanılır olmuşsa da, bunun Vahiy kitapçığının yazılmasından sonra yaklaşık bir yüzyıl geçmeden önce gerçekleştiğine dair hiçbir kanıt yoktur![18] Hatta, bir sonraki makalemizde göreceğimiz gibi, kavramın haftalık pazarı ifade etmesinden önce Paskalya Pazarı’nı ifade etmiş olması ihtimal dahilindedir.
Ancak Vahiy kitapçığının ilgili olduğu Roma’nın Asya eyaletinde, ne Vahiy’in yazıldığı zamanda, ne de bir yüzyıl sonrasına kadar bir Pazar–Paskalya geleneği yoktu.[19] Bu nedenle Vahiy 1:10 ayetindeki “Rabb’in günü” ifadesiyle Paskalya Pazarı’ndan söz ediliyor olamaz.
Hepsinden önemlisi de, pazarın Yeni Ahit zamanlarında “Rabb’in günü” olarak adlandırılmasını gerektirecek bir statü kazanmış olduğuna dair ne eski, ne de güncel hiçbir kanıt olmamasıdır. Başka bir gün –yedinci gün Şabatı– tabii ki kadim zamanlardan beri Rabb’in kutsal günü (Yeşaya 58:13 ayetine bakın) ve gördüğümüz gibi, Mesih’in kendisi ile, Pavlus dahil olmak üzere, izleyicilerinin dinî ibadet hizmetlerine katıldıkları gündü.
Bu bağlamda, apokrif “Yuhanna’nın İşleri” kitapçığındaki bir ifade, değeri şüphe götürür olmasına rağmen ilginizi çekebilir: “Ve askerler kamu ulaşım araçlarını aldıktan sonra, onu [Yuhanna’yı] aralarına almış olarak hızla gittiler. İlk değişimeye geldiklerinde, sabah saatlerinde olduklarından, onu yürekli olmaya ve kendileriyle birlikte ekmek yemeye teşvik ettiler. Ve Yuhanna şöyle dedi: ‘Gerçekten de ruhta sevinçliyim, ancak bu esnada yemek yemeyi istemiyorum’… Ve Rabb’in günü olan yedinci günde onlara şöyle dedi: ‘Şimdi benim de yiyecekten pay alma vaktimdir.’”[20]
(Burada “yedinci gün”den kasıt bilhassa yedinci gün Şabatı veya yolculuğun yedinci günü olabilir. İkincisi ise, aynı zamanda yedinci gün Şabatı da olacaktır, zira Yuhanna’nın yaşadığı yerde Şabat günü oruç tutmamak adettendi.)[21]
Tüm kanıtlar ışığında, Yeni Ahit’in herhangi bir yerinde pazarın Hristiyanlar için haftalık ibadet günü olarak düşünüldüğüne dair tek bir somut kanıt dahi yoktur. Aksine, Mesih’in kendisi, öldüğü zamanda izleyicileri ve dirilişinden sonra elçileri düzenli olarak haftanın yedinci günü cumartesi yapılan ibadetlere katıldılar.
Dahası, pazarın Hristiyanlar arasında yaygın olarak kutlanması üçüncü yüzyıldan beşinci yüzyıla dek açıkça ortaya çıktığında, bu görmüş olduğumuz gibi yedinci gün Şabatı ile birlikte yapılıyordu. Şimdi Hristiyanların pazar kutlamasının ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı sorusu önümüze çıkmaktadır. Bu hayati soruyu sonraki iki makalemizde tarihsel kaynakları daha ayrıntılı olarak inceleyerek ele alacağız.
[1] Willy Rordorf, Sunday: The History of the Day of Rest and Worship in the Earliest Centuries of the Christian Church [Pazar: Hristiyan Kilisesi’nin İlk Yüzyıllarında İstirahat ve İbadet Gününün Tarihçesi], 1962 Almanca basımından çeviren A. A. K. Graham (Philadelphia, 1968).
[2] Bu gelişme bu dizide sonraki makalelerden birinde incelenecek.
[3] Socrates Scholasticus, Ecclesiastical History [Kilise Tarihi], 5. kitap, bölüm 22 (The Nicene and Post Nicene Fathers [NPNF] [İznik Konseyi Zamanı ve Sonrası Kilise Babaları], Seri 2, Cilt 2, s. 132).
[4] Sozomen, Ecclesiastical History [Kilise Tarihi], 7. kitap, bölüm 19 (NPNF, Seri 2, Cilt 12, s. 7, 8).
[5] Apostolic Constitutions [Elçisel Yasalar], 7. kitap, 23. bölüm; 8. kitap, bölüm 33 (The Ante–Nicene Fathers [ANF] [İznik Konseyi Öncesi Kilise Babaları], Cilt 7, s. 469, 495).
[6] Pseudo–Ignatius [Sahte İgnatius], To the Magnesians [Magnezyalılara], bölüm 9 (ANF, Cilt 1, s. 62, 63).
[7] Cassian, Institutes of the Coenobia [Kenobia Kurumları], 5. kitap, bölüm 26 (NPNF, Seri 2, Cilt 11, s. 243). Krş. Kurumlar iii. 2 ve Conferences [Konferanslar] iii. 1 (NPNF, Seri 2, Cilt 11, s. 213, 319).
[8] Gregory of Nyssa, De Castigatione (“On Reproof”)[Azar Üzerine], alıntı yapılan eser: Migne, Patrologia Graeca, Cilt 46, sütun 309 (Grekçe) ve sütun 310 (Latince).
[9] Asterius, Homily 5 [Vaaz], Matta 19:3 üzerine, alıntı yapılan eser: Migne, Patrologia Graeca, Cilt 40, sütun 225 (Grekçe) ve sütun 226 (Latince).
[10] “Shabbath” [Şabat], 7.2 (Herbert Danby, çev., Mişna adlı eserde [Londra, 1933], s. 106).
[11] A.g.e., 12.5 (Danby, s. 112).
[12] A.g.e., 10.2–5 (Danby, s. 109).
[13] A.g.e., 17.6 (Danby, s. 115).
[14] A.g.e., 11.1–6 (Danby, s. 110–111).
[15] Krş. Matta 12:11 ve Luka 14:5. Rabbinik yorum ayrıca hayat kurtarmayı (gerçekten acil durumlarda) Şabat kurallarının üzerinde tutmaya izin veriyordu. Örneğin, “Mekilta Şabat”ta verilen bir yorumda, bir kişinin daha pek çok Şabat kutlayabilmesi için onun hayatını kurtarmak uğruna bir Şabat’ın göz ardı edilebileceği belirtiliyor.
[16] The Damascus Document (Zadokite Document) [Şam Evrakı (Saduki Evrakı)], x. 14–xi. 18, bu ve diğer kısıtlamaları belirtmektedir.
[17] Homily 43: 1 Corinthians 16:1–9 [Vaaz 43: 1. Korintliler 16:1–9]da yer alan 1. Korintliler 16:2 ayeti yorumundan (NPNF, Seri 1, Cilt 12, s. 259).
[18] Kilise babaları içindeki en erken net kaynak İskenderiyeli Klement’tir. Örneğin, Miscellanies [Derlemeler] adlı eserinde 14. bölüme bakabilirsiniz (ANF, Cilt 2, s. 469). Bununla ilgili diğer alıntılar bir sonraki makalemizde yer alacaktır.
[19] M.S. 190 yılı civarındaki Paskalya anlaşmazlığında Roma’nın Asya eyaleti Kuartodesimanizm (haftanın gününden bağımsız olarak [Yahudi takvimindeki] 14 Nisan’ın kutlanması) yanlısı oldu, bu uygulamayı Efesli Polikrates elçiler Yuhanna ve Filipus’a dayandırmaktadır. Bu tartışmanın tarihçesi Eusebius’un Ecclesiastical History [Kilise Tarihi] adlı eserinde, 5. kitap, 23–25. bölümlerde verilmektedir (NPNF, Seri 2, Cilt 1, s. 241–244).
[20] ANF, Cilt 8, s. 560, 561’den İngilizce tercüme.
[21] Roma’nın Asya eyaleti dahil olmak üzere Doğu hiçbir zaman haftalık Şabat orucunu benimsemedi. Ayrıntılı bilgi bu dizide sonraki iki makalede yer alacak.
[PA1] [PA1]D: here is t trans for t author info.
Kenneth Strand, Andrews University Theological Seminary [Andrews Üniversitesi İlahiyat Fakültesi], Berrien Springs, Michigan’da kilise tarihi profesörü. ã1979, Kenneth A. Strand.