Pazar Günü Nasıl Yaygın İbadet Haline Geldi?
2. Bölüm
Tarihçiler pazarın ibadet günü olarak nasıl, nerede ve ne zaman ortaya çıktığını açıklıyor.
Geçen ayki makalemde Hristiyanlık döneminin üçüncü yüzyılından beşinci yüzyılına dek hem Şabat’ın (cumartesi) hem de pazarın tüm Hristiyanlık aleminde yaygın olarak arka arkaya kutlandığına işaret etmiştim. Ayrıca Yeni Ahit’te haftalık ibadet hizmetlerinin gününün cumartesi olduğunu ve pazara böyle bir rol verildiğine dair tek bir iz bile bulunmadığını da gördük.
Öyleyse pazarı Hristiyanlar açısından özel bir gün olarak sahneye çıkaran geçiş ne zaman, nerede ve nasıl meydana geldi?
Hristiyanların haftalık olarak pazarı kutladıklarına ilişkin ilk açık kanıt ikinci yüzyılda iki yerden gelmektedir: İskenderiye ve Roma. Yaklaşık M.S. 130 yılında İskenderiyeli Barnaba son derece mecazlı bir konuşmasında yedinci gün Şabatının yeryüzü tarihinin yedinci bin yılını temsil ettiğini belirtir. Devamla, halihazırdaki Şabatların Allah’a makbul olmadığını, zira O’nun “sekizinci günden [pazardan] itibaren bir başlangıç yapacağını, yani bunun yeni bir dünyanın başlangıcı olacağını” söyler, “bu nedenle biz de, İsa’nın ölümden dirildiği gün de olan sekizinci günü sevinçle kutlarız.”[1]
Yaklaşık M.S. 150 yılında Roma’da Yustin Martir pazar kutlamasına daha net ve doğrudan bir göndermede bulunur, hatta Apology [Savunma] adlı eserinde pazar günü yapılan ibadet hizmetini kısaca açıklar: “Ve pazar olarak adlandırılan günde, kentlerde veya köylerde yaşayan herkes bir yerde toplanır, zaman elverdiğince elçilerin hatıratı veya peygamberlerin yazıları okunur; bundan sonra, okuyucu okumasını bitirdiğinde, toplantı başkanı sözel öğütler verir, topluluğu okunan güzel sözlere uymaya teşvik eder.” Bunu dua, Rabb’in Sofrası ve fakirler için alınan sunular izler.[2]
Aynı yazar Dialogue With Trypho the Jew [Yahudi Trifo ile Diyalog] adlı eserinde birkaç ifadesinde Şabat karşıtı bir eğilim göstermektedir, bunlardan biri şu şekildedir: “Unsurların durağan olmadıklarını ve Şabat tutmadıklarını görüyor musun? Doğduğun gibi kal.”[3]
Roma ve İskenderiye. Böylece hem İskenderiyeli Barnaba hem de Roma’daki Yustin Martir pazar kutlama uygulamasına değinmekle kalmıyor, aynı zamanda her ikisi de Şabat’a karşı menfi bir tutum sergiliyorlar. İlginç bir şekilde, beşinci yüzyılda yaşamış iki tarihçi Sokrates Skolastikus ve Sozomen bu iki kenti –İskenderiye ile Roma– Hristiyan aleminde beşinci yüzyıla dek cumartesi günleri ibadet hizmetlerinin halen devam ettiği genellemesinin dışında tutmuşlardır. (Bu iki tarihçinin ifadelerine ilk makalemizde yer verilmişti.)
Roma’yı ve İskenderiye’yi pazar ibadetini bu kadar erken benimsemeye yönelten koşullar ne olabilirdi? Dahası, pazar ibadeti neden çok geçmeden (en azından üçüncü yüzyılda), Şabat terk edilmediği zaman dahi, Hristiyanlık aleminin geri kalanında bu kadar kolaylıkla kabul edilmişti?
Açıktır ki, şimdiye dek sunulan kanıtlar pazarın Mesih’in dirilişinden hemen sonra yedinci gün Şabatının yerine ikame edildiği kuramını çürütmektedir. Ancak bunun karşıt görüşü olan Hristiyan pazarının Yeni Ahit sonrası dönem başlarında doğrudan paganlıktan alındığı düşüncesi de aynı şekilde yanlıştır. Bu kuram hem kanıttan yoksundur, hem de neredeyse tüm Hristiyan aleminin birdenbire tamamen pagan bir uygulamaya geçmiş olmasının büsbütün imkânsızlığı bize daha makul bir açıklama ihtiyacını göstermelidir. Bu durum özellikle ilk Hristiyanlardan pek çoğunun imanlarından taviz vermektense şehitliği tercih ettiğini hatırladığımızda önem kazanmaktadır. Bizzat Yustin de böyle bir Hristiyandı, yaklaşık M.S. 165 yılında Roma’da şehit oldu.[4]
Şabat’ın yerini almaz. Böyle bir zamanda, tamamen pagan kökenli bir ibadet günü tüm Hristiyan alemini birdenbire, görünürde hiçbir ciddi itiraz olmadan ele geçirmiş olabilir mi? Dahası, durum böyle idiyse, Hristiyan pazarının ortaya çıktığı zaman Hristiyanlar tarafından Şabat olarak değil, Mesih’in dirilişinin hatırlandığı bir gün olarak görüldüğünü nasıl açıklayabiliriz?
Bu ikinci nokta özel dikkate layıktır. Yeni Ahit’te Mesih’in dirilişi simgesel olarak hasadın ilk ürünleriyle ilişkilendirilir, tıpkı ölümünün Fısıh kuzusunun kurban edilişiyle ilişkilendirildiği gibi (1. Korintliler 15:20 ve 5:7 ayetlerine bakınız). Hasadın ilk ürünlerinden sallamalık demet sunusu (tahıl numunesi) Yahudiler arasında yıllık olarak kutlanan bir faaliyetti. Ancak Yeni Ahit zamanında bu kutlamanın günü iki farklı yöntemle hesaplanıyordu.
Levililer 23:11 ayetine göre sallamalık demet mayasız ekmek döneminde “Şabat’tan sonraki gün” sunulmalıydı. Ferisiler bunu Fısıh şabatının ertesi günü olarak yorumluyordu. Fısıh kuzusunu 14 Nisan’da kesiyor, Fısıh’ı 15 Nisan’da kutluyor ve ilk ürünler sallamalık demetini 16 Nisan’da sunuyorlardı, bu tarihler haftanın hangi gününe gelirse gelsin. Bu nedenle kutlamaları bizim farklı yıllarda haftanın farklı günlerine düşen Noel’i hesaplama yöntemimize paraleldi.
Öte yandan, Esseniler ve Saduki Boetusiler “Şabat’tan sonraki gün”ü haftalık bir Şabat’ın ertesi günü, yani her zaman bir pazar olarak yorumladılar. Kutladıkları Pentikost günü her zaman pazara düşüyordu: ilk ürünlerin sunulduğu günden itibaren “yedinci Şabat’tan sonraki gün” (Levililer 23:15, 16 ayetlerine bakınız).[5]
Hristiyanların ilk ürünler kutlamasını sürdürmeleri doğal olacaktı. Bunu bir Yahudi bayramı olarak değil, Mesih’in dirilişinin anısına kutlayacaklardı. Ne de olsa, Mesih Gerçek İlk Ürün (bkz. 1. Korintliler 15:20) ve O’nun dirilişi son derece önemli değil miydi (bkz. 1. Korintliler 15:14, 17–19)?
Peki Hristiyanlar bu diriliş bayramını ne zaman kutlayacaklardı? Bunu her hafta yapacaklar mıydı? Hayır. Bunun yerine, Yahudi bayramı ilk ürünler kutlamasındaki geleneklerinde olduğu gibi, yıllık olarak gerçekleştireceklerdi.
Peki iki hesaplama yönteminden hangisini seçeceklerdi, Ferisilerin mi, yoksa Esseni–Boetusilerin yöntemini mi? Muhtemelen her ikisini de. Ferisilerden etkilenenler Paskalya kutlamalarını her yıl haftanın başka bir gününde gerçekleştirecek, Boetusilerden ve Essenilerden etkilenenler ise Paskalya bayramlarını her yıl bir pazar günü kutlayacaklardı.
İkinci yüzyılın sonuna doğru ortaya çıkan Paskalya tartışmasında tam olarak bu durumu görüyoruz.[6] O zaman Asyalı Hristiyanlar (Roma’nın Asya eyaletinde, batıdaki Küçük Asya’da) Paskalya faaliyetlerini haftanın gününden bağımsız olarak 14–15–16 Nisan temelinde kutluyorlardı. Fakat dünyanın geri kalanında –Galya, Korint, Pontus (Küçük Asya’nın kuzeyinde), İskenderiye, Mezopotamya ve Filistin (hatta Yeruşalim) dahil olmak üzere– Pazar Paskalyası geleneğini sürdürüyorlardı. Erken dönem kaynaklar her iki uygulamanın da elçisel gelenekten kaynaklandığını belirtiyor.[7]
Bu, Pazar Paskalyası’nın geç dönem Roma icadı olduğu düşüncesinden daha makul bir görüştür. Ne de olsa, Hristiyanlık etkileri halen doğudan batıya ilerlemekteyken, bir Roma icadı nasıl olup da aniden ve gayet kapsamlı bir şekilde hem Doğu hem de Batı olmak üzere neredeyse tüm Hristiyan aleminde köklü bir elçisel uygulamayı yok etmiş olabilirdi ki?[8]
Kilise tarihinin en eski Hristiyan pazarını haftalık bir uygulamada yerine yıllık bir Paskalya olarak görecek şekilde yeniden yapılandırılması tarihsel açıdan mantıklıdır. Yahudilerin yıllık ilk ürünler bayramının tutulması rahatlıkla İlk Ürünler olan Mesih’in şerefine yıllık bir diriliş kutlamasına dönüştürülebilirdi. Ancak haftalık diriliş kutlamasını sürdürme alışkanlığı veya bunun için psikolojik bir arka plan yoktu. Haftalık Hristiyan pazarının yıllık olanın bir uzantısı olarak sonradan gelişmiş olması mümkündür.
Böyle bir gelişmede çeşitli etkenler rol oynamış olabilir. Öncelikle, ilk Hristiyanların neredeyse tamamı hem Paskalya’yı hem de Pentikost’u pazar günü kutlamakla kalmıyordu, iki bayramın arasındaki yedi haftalık dönemin bütünü özel bir öneme sahipti.[9][PA1]
J. van Goudoever’in işaret ettiği gibi, belki iki yıllık bayramın arasındaki pazarların da özel önemi vardı.[10] Öyleyse, halihazırda mevcut olan unsurlar, ilk olarak Paskalya ile Pentikost arası dönemdeki, sonrasında ise tüm yıl boyunca pazarlara sıçrayarak, pazar kutlamasının genişleyerek haftalık temele dönmesine yardımcı olmuş olabilir.[11]
Böylece yıllık pazar kutlaması, İskenderiye ve Roma’daki ilk Hristiyanların Şabat’ın yerine geçecek haftalık bir pazarı başlatmaları için bir kaynak sağlamış olabilir. Ancak bu türden haftalık Diriliş bayramının Şabat’ın yerini alması için hiçbir neden yoktur. Gerçekten de, Hristiyan aleminin geri kalanında bunun yalnızca Şabat’ın yanı sıra kutlanan özel bir gün olarak ortaya çıktığını görüyoruz.
Pazar Roma’da Şabat’ın yerini alıyor. Peki Roma’da ve İskenderiye’de Şabat’ın haftalık pazar ibadetiyle değiştirilmesine hangi etken veya etkenler neden oldu? Şüphesiz en kayda değer olanı ikinci yüzyıl başlarındaki büyüyen Yahudi karşıtı duygulardı. M.S. 132–135 yılları arasındaki Bar Kohba ayaklanmasıyla doruğa ulaşan birkaç Yahudi isyanı Romalıların Yahudilere düşmanlığını son derece arttırdı, öyle ki İmparator Hadrianus Yahudileri Filistin’den sürdü. Selefi Trajan da Yahudi isyanlarından bunalmıştı; Hadrianus’un kendisi de Bar Kohba İsyanı’ndan önce sünnet ve Şabat’ı tutma gibi Yahudi uygulamalarını yasaklamıştı.[12]
Özellikle geniş bir Yahudi grubunun bulunduğu İskenderiye’de ve Roma’nın başkentinde Hristiyanlar Yahudilerle özdeşleştirilmekten ötürü kendilerini tehlike altında hissedebilirlerdi. Bu nedenle özellikle bu iki yerde Şabat’ı tutan Yahudilerle ilişkilendirilmekten kaçınmak amacıyla haftalık Şabat’ı değiştirecek bir gün aramaları muhtemel olacaktı.
Bundan başka, Roma’yla (ve Batıdaki diğer bazı yerlerle) ilgili olarak, her hafta Şabat günü oruç tutma uygulaması da Şabat’ı kasvetli bir gün haline getirerek pazarın tutulmasını geliştirme eğilimi gösteriyordu.[13] Bunun Şabat üzerinde muhakkak olumsuz etkileri olmuştur, Roma ile kimi komşu bölgelerde böylesi üzüntülü ve açlıkla geçen bir Şabat’ı pazar günü düzenlenen sevinçli haftalık diriliş bayramıyla değiştirmek için bir neden sağlamış da olabilir.
Roma ve İskenderiye’de Şabat’ın yerine pazarı getirmek için atılan ilk adımlarda muhakkak başka etkenler de yer almıştır. Belki, her ne kadar pazar kutlaması kiliseye ikinci yüzyılda doğrudan bu kaynaktan girmiş olmasa da, paganizmin de bu bağlantıda biraz etkisi olduğunu hesaba katmak gerekebilir. Aslında, pagan pazarının Hristiyanlık üzerindeki etkisi çoğunlukla Konstantin sonrası bir gelişmeydi.[14]
Hristiyanlık aleminde, Roma ve İskenderiye haricindeki bölgelerde, haftalık pazar kutlaması Şabat’ın yanı sıra ortaya çıktıkça, bu iki günün nihayetinde Roma’da ve İskenderiye’de henüz ikinci yüzyılda olduğu gibi, epey yaygın bir şekilde çatışmaları belki de kaçınılmazdı. Bu gerçekten de meydana geldi, bu dizideki son makalede pazarın en sonunda tüm Hristiyanlık aleminde başlıca Hristiyan ibadet günü olarak Şabat’ın yerini aldığı süreci izleyeceğiz.
“Rabb’in günü” nedir? Şimdi bir dizi kanıta hızlıca bakalım: bazı “Rabb’in günü” göndermelerine. “Rabb’in günü” kavramının en eski kullanımında C. W. Dugmore’un belirttiği gibi yıllık Paskalya Pazarı kastediliyor olabilir miydi?[15]
Haftanın günü olan pazardan “Rabb’in günü” olarak söz eden Kutsal Kitap sonrası ilk referans, ikinci yüzyılın sonuna doğru İskenderiyeli Klement’ten gelmektedir. “Eflatun’un Cumhuriyet’in onuncu kitabında ‘Ve her biri için çayırda yedi gün geçtikten sonra, sekizinci günde yola koyulmalı ve dört gün içinde gelmelidirler’ sözleriyle kehanette bulunarak bahsettiği Rabb’in günü”nden söz eder.[16]
Ne var ki, bundan kısa bir süre önce Galyalı İreneyus ilginç bir açıklamada bulunarak Pentikost’tan “Rabb’in günüyle eşit önemde” olarak söz etmişti.[17] İznik Konseyi Öncesi Kilise Babaları’nın [ANF] editörlerinin tespit ettiği gibi, bu atıf Paskalya’ya yapılmış olmalıdır.[18] Kastedilenin iki yıllık faaliyet olduğu anlaşılıyor.
Ne var ki, kilise babalarına ait daha da erken tarihli iki atıf da çoğunlukla, her ne kadar ikisinin de metninde gün sözcüğü yer almasa da, “Rabb’in günü” açıklamaları olarak kabul ediliyor:
1. Didake 14:1: “Rabbin kendi [günün]de, bir araya gelin,” veya “Rabb’in kendisine ait olan [emri]ne göre, bir araya gelin.”
“Rabb’in [günü]” doğru yorumsa, Paskalya kastedilmiş olabilir, zira Didake bir tür vaftiz yönetmeliğiydi ve vaftiz ilk kilisede Paskalya’yla ilişkilendiriliyordu.[19]
2. İgnatius, To the Magnesians [Magnezyalılara], bölüm 9: “Artık… [şabatlaşmayan], fakat Rabb’in Günü’nü tutarak yaşayan” veya “Rabb’in [hayatı]na göre yaşayan”–“ki bizim hayatımız da onda yeniden filizlenmiştir.”[20]
Burada “gün” doğru çeviri bile olsa, İgnatius yine de haftalık pazar kutlamasından söz ediyor olamazdı, zira “şabatlaşmayan, fakat Rabb’in [günü]ne göre yaşayan” olarak tanımladığı kişiler, bağlamdan görüleceği üzere, Eski Ahit peygamberlerinden başkası değildir. İgnatius’un gayet iyi bildiği gibi, Eski Ahit peygamberleri yedinci gün Şabatını tutuyorlardı–pazarı değil.
Dolayısıyla “artık şabatlaşmayan” ifadesi “artık Şabat gününü tutmayan” anlamına gelemez, ancak (tüm bağlamdan açıkça anlaşıldığı gibi) Yahudi kuralcılığından kaçınmayı teşvik eder. “Rabb’in [günü]ne göre yaşamak” ifadesi de pazarı tutmak anlamına gelemez. Tüm maksat (şüphesiz daha iyi çeviri olan) “Rabb’in hayatını” yaşamaya yöneliktir.[21]
İgnatius’un yazılarına üçüncü veya dördüncü yüzyılda eklemeler yapan kişi dahi çatışmanın iki gün arasında olmadığını fark etmişti, zira her iki günün de kutlanmasını onaylıyordu; Şabat “ruhsal bir şekilde” ve ardından “Rabb’in günü” de kutlanmalıydı.[22]
Kısa bir özet olarak, bir önceki makalede ve burada gördüğümüz temel gerçeklere yeniden gözatalım:
1. Yeni Ahit’in pazarın haftalık olarak kutlanması hakkındaki sessizliği ve buna karşın Şabat’a dair defalarca tekrarlanan ifadeler, Yeni Ahit Hristiyanlığında böyle bir pazar kutlaması olmadığına dair ikna edici kanıt ortaya koymaktadır. (Dahası, Roma ve İskenderiye dışında, ikinci yüzyılda Şabat ve pazara ilişkin sessizlik de, büyük ölçüde haftanın iki günü üzerine bu iki yer haricinde hiçbir tartışmanın ortaya çıkmamış olmasının bir sonucudur.)
2. Üçüncü yüzyıldan beşinci yüzyıla kadarki zaman diliminden bol miktardaki yazınsal kanıtlar, haftalık pazar kutlamasının en sonunda yaygınlıkla yerine getirildiğini ortaya koymaktadır. Dahası, Hristiyanlık aleminin büyük kısmında Şabat’ın yanı sıra tutulmuştur.
3. Yahudilikten gelen yıllık “ilk ürünler” kutlamasının pazar günü yapılması geleneği, Hristiyanlar arasında yıllık diriliş kutlamasının temelini oluşturmuştur. Bu şüphesiz haftalık pazar diriliş bayramına giden yolun ilk adımıydı.
[1] Epistle of Barnabas [Barnaba’nın Mektubu], 15. bölüm (Ante–Nicene Fathers [ANF] [İznik Konseyi Öncesi Kilise Babaları], Cilt 1, s. 146, 147).
[2] 1 Apology [1. Savunma], 67. bölüm (ANF, Cilt 1, s. 186).
[3] Dialogue [Diyalog], 33. bölüm (ANF, Cilt 1, s. 206). Diyalog’da yer alan birkaç ifadede daha benzeri bir duygu ortaya konmaktadır.
[4] Yustin’in ve yoldaşlarının sorgusu ANF, Cilt 1, s. 305 ve 306’da yer alan bir belgede ayrıntılı olarak tasvir edilmiştir. C. Mervyn Maxwell’in Yustin hakkındaki yorumlarıyla karşılaştırın, “They Loved Jesus (Onlar İsa’yı Sevdiler),” The Ministry [Hizmet], Ocak 1977, s. 9.
[5] J. van Goudoever, Biblical Calendars [Kutsal Kitap’ta Kullanılan Takvimler], gözden geçirilmiş 2. baskı (Leiden, 1961), s. 19, 20, 23, 25, 26, 29. Boetusiler ve Esseniler [Boethusians and Essenes], Levililer 23:11 ayetinde belirtilen Şabat’ın Mayasız Ekmek Bayramı zamanındaki Şabat veya bayramdan sonraki Şabat olarak anlayışlarındaki farktan ötürü, aslında birer hafta arayla pazarları seçiyorlardı. Ayrıca, Ferisilerin ay takviminin aksine, kendileri güneş takvimi kullanıyorlardı.
[6] Eusebius, Ecclesiastical History [Kilise Tarihi], v. 23–25’te ayrıntılar verilmektedir.
[7] A.g.e., v. 23.1 ve 24.2, 3, ayrıca Sozomen, Ecclesiastical History [Kilise Tarihi], vii. 19.
[8] Romalı 1. Victor’un Asyalı Hristiyanları aforoz etmekte başarılı olamaması (Bkz. Eusebius, v. 24.9–17) bu görüşü doğrulayan başka bir kanıttır. Eğer Roma daha önceden, hem Doğu’da hem de Batı’da neredeyse tüm Hristiyanlık alemini etkileyerek, elçilerin uygulamasının terk edilip yerine bir Roma icadının tercih edilmesini sağladıysa, şimdi niye bu uygulamanın kalan son izlerini yok edemiyordu? Eldeki tüm bilgilerin tek mantıklı açıklaması, Pazar Paskalyası’nın bir geç dönem Roma icadı olmadığı, fakat hem bunun hem de Kuartodesimanizm’in (14 Nisan’ın kutlanması) kökeninin elçilerin zamanına dayandığı olmalıdır. Ayrıntılı bilgi için “John as Quartodecimanism: A Reappraisal” [Kuartodesimanizm Olarak Yuhanna: Yeniden Değerlendirme] başlıklı makaleme bakınız, Journal of Biblical Literature [Kutsal Kitap Edebiyatı Dergisi], 84 (1965), s. 251–258.
[9] Aşağıdaki 40. dipnotta yer alan alıntıya ek olarak, bakınız Tertullian, The Chaplet [Çiçekten Taç], bölüm 3 ve On Fasting [Oruç Üzerine], bölüm 14, (ANF, Cilt 3, s. 94 ve Cilt 4, s. 112), ayrıca 38. dipnotta belirtilen İreneyus kaynağına da bakınız.
[10] Van Goudoever, s. 167.
[11] Philip Carrington, The Primitive Christian Calendar [İlk Zamanlardaki Hristiyan Takvimi] (Cambridge, İngiltere, 1952), s. 38’de şu hatırlatmada bulunmuştur: Ekinlerin özellikle belirlenmiş olan iki pazarda (arpanın ilk ürünleri günü ve Pentikost günü) her yerde olgunlaşması pek mümkün olmayacağından, elli gün içindeki herhangi bir pazarın ilk ürünleri sunmak için uygun bir gün olacağı ima edilmiş olamaz mı? Paskalya’nın haftalık pazarla ilişkisi sorusunun mükemmel bir müzakeresi için bakınız: Lawrence T. Geraty, “The Pascha and the Origin of Sunday Observance [Paska (Fısıh) ve Pazar Kutlamasının Kökeni],” Andrews University Seminary Studies [Andrews Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Çalışmaları] (buradan itibaren AUSS olarak belirtilecektir) III (1965), s. 85–96.
[12] Bkz. Dio Cassius, Roman History [Roma Tarihi], lxviii. 32, ve lxix. 12–14; ve Eusebius, Ecclesiastical History [Kilise Tarihi], iv. 2.6.
[13] Şabat orucu hakkında ayrıntılı bilgi için “Some Notes on the Sabbath Fast in Early Christianity” [Hristiyanlığın İlk Döneminde Şabat Orucu Üzerine Notlar] başlıklı makaleme bakabilirsiniz, AUSS III (1965), s. 167–174.
[14] Arthur Weigall, The Paganism in our Christianity [Hristiyanlığımızdaki Paganlık] (New York, 1928), s. 145’te “Kilise pazarı kısmen diriliş günü olduğu için, ancak büyük ölçüde haftalık güneş bayramı olduğu için kutsal gün haline getirdi” derken çok sert davranmış olabilir. Yine de, dördüncü yüzyılda Hristiyanlığın Roma İmparatorluğu’nun dini olarak sözde benimsenmesinin ardından, Hristiyanlık üzerinde pagan etkisi kesinlikle artmıştır.
[15] “Lord’s Day and Easter” [Rabb’in Günü ve Paskalya]. Oscar Cullmann Festschrift’in Neotestamentica et Patristica adlı eseri, Supplements to Novum Testamentum [Novum Testamentum Ekleri], Cilt 6 (Leiden, 1962), s. 272–281.
[16] Miscellanies [Derlemeler], v. 14 (ANF, Cilt 2, s. 2, 469).
[17] Fragments From the Lost Writings of Irenaeus [İreneyus’un Kayıp Yazılarından Bölümler], 7 (ANF, Cilt 1, s. 569, 570). Geraty, s. 89, bundan “Rabb’in Günü’nün başlangıçta diriliş gününün yıldönümleri anlamına gelmiş olabileceğinin en güçlü ipuçlarından biri” olarak söz etmiştir.
[18] ANF, Cilt 1, s. 569, not 9.
[19] Tertullian, On Baptism [Vaftiz Üzerine], bölüm 19 (ANF, Cilt 3, s. 678), şöyle diyor: “Fısıh bayramı vaftiz için her zamankinden daha ciddi bir gün sağlar… Bundan sonra, Pentikost vaftizlerin gerçekleştirilmesi için pek sevinçli bir zamandır; ki bunda da Rabb’in dirilişi öğrenciler arasında defalarca kanıtlanmıştır.” Didache’nin [Didake] bir tür vaftiz yönetmeliği olduğu genellikle kabul edilmiştir.
[20] ANF, Cilt 1, s. 62 ile karşılaştırın ve daha iyi tercümelere ilişkin bilgi veren kaynaklar için 21. dipnota bakın.
[21] Bkz. Robert A. Kraft, “Some Notes on Sabbath Observance in Early Christianity” [Hristiyanlığın İlk Döneminde Şabat’ın Tutulması Üzerine Notlar], AUSS III (1965), s. 28; Fritz Guy, “‘The Lord’s Day’ in the Letter of Ignatius to the Magnesians” [İgnatius’un Magnezyalılara Mektubunda “Rabb’in Günü”], AUSS II (1964), s. 13, 14; Richard B. Lewis, “Ignatius and the ‘Lord’s Day’” [Ignatius ve “Rabb’in Günü”], AUSS VI (1968), s. 46–59.
[22] İgnatius’un genişletilmiş versiyonunun metni ANF, Cilt 1, s. 62 ve 63’te bulunmaktadır. Bitinya valisi Pliny’nin yaklaşık M.S. 112’de Roma İmparatoru Trajan’a kendi bölgesindeki Hristiyanlara ilişkin yazdığını belirtmek ilginç olabilir. Baskı altında inançlarından dönmüş olan bazı eski Hristiyanları sorguladığında, onlardan “suçlarının” boyutunun “belirtilen” veya “sabit” bir günde (stato die) gün doğmadan önce sabah ibadeti yapmak olduğunu öğrenmişti. Pek çok bilgin bunun haftalık pazar olduğunu varsaysa da, Pliny tarafından verilen ayrıntılar daha çok Paskalya Pazarı yönüne işaret etmektedir. Gerarty, s. 88, 89.
Geçen ayki makalemde Hristiyanlık döneminin üçüncü yüzyılından beşinci yüzyılına dek hem Şabat’ın (cumartesi) hem de pazarın tüm Hristiyanlık aleminde yaygın olarak arka arkaya kutlandığına işaret etmiştim. Ayrıca Yeni Ahit’te haftalık ibadet hizmetlerinin gününün cumartesi olduğunu ve pazara böyle bir rol verildiğine dair tek bir iz bile bulunmadığını da gördük.
Öyleyse pazarı Hristiyanlar açısından özel bir gün olarak sahneye çıkaran geçiş ne zaman, nerede ve nasıl meydana geldi?
Hristiyanların haftalık olarak pazarı kutladıklarına ilişkin ilk açık kanıt ikinci yüzyılda iki yerden gelmektedir: İskenderiye ve Roma. Yaklaşık M.S. 130 yılında İskenderiyeli Barnaba son derece mecazlı bir konuşmasında yedinci gün Şabatının yeryüzü tarihinin yedinci bin yılını temsil ettiğini belirtir. Devamla, halihazırdaki Şabatların Allah’a makbul olmadığını, zira O’nun “sekizinci günden [pazardan] itibaren bir başlangıç yapacağını, yani bunun yeni bir dünyanın başlangıcı olacağını” söyler, “bu nedenle biz de, İsa’nın ölümden dirildiği gün de olan sekizinci günü sevinçle kutlarız.”[1]
Yaklaşık M.S. 150 yılında Roma’da Yustin Martir pazar kutlamasına daha net ve doğrudan bir göndermede bulunur, hatta Apology [Savunma] adlı eserinde pazar günü yapılan ibadet hizmetini kısaca açıklar: “Ve pazar olarak adlandırılan günde, kentlerde veya köylerde yaşayan herkes bir yerde toplanır, zaman elverdiğince elçilerin hatıratı veya peygamberlerin yazıları okunur; bundan sonra, okuyucu okumasını bitirdiğinde, toplantı başkanı sözel öğütler verir, topluluğu okunan güzel sözlere uymaya teşvik eder.” Bunu dua, Rabb’in Sofrası ve fakirler için alınan sunular izler.[2]
Aynı yazar Dialogue With Trypho the Jew [Yahudi Trifo ile Diyalog] adlı eserinde birkaç ifadesinde Şabat karşıtı bir eğilim göstermektedir, bunlardan biri şu şekildedir: “Unsurların durağan olmadıklarını ve Şabat tutmadıklarını görüyor musun? Doğduğun gibi kal.”[3]
Roma ve İskenderiye. Böylece hem İskenderiyeli Barnaba hem de Roma’daki Yustin Martir pazar kutlama uygulamasına değinmekle kalmıyor, aynı zamanda her ikisi de Şabat’a karşı menfi bir tutum sergiliyorlar. İlginç bir şekilde, beşinci yüzyılda yaşamış iki tarihçi Sokrates Skolastikus ve Sozomen bu iki kenti –İskenderiye ile Roma– Hristiyan aleminde beşinci yüzyıla dek cumartesi günleri ibadet hizmetlerinin halen devam ettiği genellemesinin dışında tutmuşlardır. (Bu iki tarihçinin ifadelerine ilk makalemizde yer verilmişti.)
Roma’yı ve İskenderiye’yi pazar ibadetini bu kadar erken benimsemeye yönelten koşullar ne olabilirdi? Dahası, pazar ibadeti neden çok geçmeden (en azından üçüncü yüzyılda), Şabat terk edilmediği zaman dahi, Hristiyanlık aleminin geri kalanında bu kadar kolaylıkla kabul edilmişti?
Açıktır ki, şimdiye dek sunulan kanıtlar pazarın Mesih’in dirilişinden hemen sonra yedinci gün Şabatının yerine ikame edildiği kuramını çürütmektedir. Ancak bunun karşıt görüşü olan Hristiyan pazarının Yeni Ahit sonrası dönem başlarında doğrudan paganlıktan alındığı düşüncesi de aynı şekilde yanlıştır. Bu kuram hem kanıttan yoksundur, hem de neredeyse tüm Hristiyan aleminin birdenbire tamamen pagan bir uygulamaya geçmiş olmasının büsbütün imkânsızlığı bize daha makul bir açıklama ihtiyacını göstermelidir. Bu durum özellikle ilk Hristiyanlardan pek çoğunun imanlarından taviz vermektense şehitliği tercih ettiğini hatırladığımızda önem kazanmaktadır. Bizzat Yustin de böyle bir Hristiyandı, yaklaşık M.S. 165 yılında Roma’da şehit oldu.[4]
Şabat’ın yerini almaz. Böyle bir zamanda, tamamen pagan kökenli bir ibadet günü tüm Hristiyan alemini birdenbire, görünürde hiçbir ciddi itiraz olmadan ele geçirmiş olabilir mi? Dahası, durum böyle idiyse, Hristiyan pazarının ortaya çıktığı zaman Hristiyanlar tarafından Şabat olarak değil, Mesih’in dirilişinin hatırlandığı bir gün olarak görüldüğünü nasıl açıklayabiliriz?
Bu ikinci nokta özel dikkate layıktır. Yeni Ahit’te Mesih’in dirilişi simgesel olarak hasadın ilk ürünleriyle ilişkilendirilir, tıpkı ölümünün Fısıh kuzusunun kurban edilişiyle ilişkilendirildiği gibi (1. Korintliler 15:20 ve 5:7 ayetlerine bakınız). Hasadın ilk ürünlerinden sallamalık demet sunusu (tahıl numunesi) Yahudiler arasında yıllık olarak kutlanan bir faaliyetti. Ancak Yeni Ahit zamanında bu kutlamanın günü iki farklı yöntemle hesaplanıyordu.
Levililer 23:11 ayetine göre sallamalık demet mayasız ekmek döneminde “Şabat’tan sonraki gün” sunulmalıydı. Ferisiler bunu Fısıh şabatının ertesi günü olarak yorumluyordu. Fısıh kuzusunu 14 Nisan’da kesiyor, Fısıh’ı 15 Nisan’da kutluyor ve ilk ürünler sallamalık demetini 16 Nisan’da sunuyorlardı, bu tarihler haftanın hangi gününe gelirse gelsin. Bu nedenle kutlamaları bizim farklı yıllarda haftanın farklı günlerine düşen Noel’i hesaplama yöntemimize paraleldi.
Öte yandan, Esseniler ve Saduki Boetusiler “Şabat’tan sonraki gün”ü haftalık bir Şabat’ın ertesi günü, yani her zaman bir pazar olarak yorumladılar. Kutladıkları Pentikost günü her zaman pazara düşüyordu: ilk ürünlerin sunulduğu günden itibaren “yedinci Şabat’tan sonraki gün” (Levililer 23:15, 16 ayetlerine bakınız).[5]
Hristiyanların ilk ürünler kutlamasını sürdürmeleri doğal olacaktı. Bunu bir Yahudi bayramı olarak değil, Mesih’in dirilişinin anısına kutlayacaklardı. Ne de olsa, Mesih Gerçek İlk Ürün (bkz. 1. Korintliler 15:20) ve O’nun dirilişi son derece önemli değil miydi (bkz. 1. Korintliler 15:14, 17–19)?
Peki Hristiyanlar bu diriliş bayramını ne zaman kutlayacaklardı? Bunu her hafta yapacaklar mıydı? Hayır. Bunun yerine, Yahudi bayramı ilk ürünler kutlamasındaki geleneklerinde olduğu gibi, yıllık olarak gerçekleştireceklerdi.
Peki iki hesaplama yönteminden hangisini seçeceklerdi, Ferisilerin mi, yoksa Esseni–Boetusilerin yöntemini mi? Muhtemelen her ikisini de. Ferisilerden etkilenenler Paskalya kutlamalarını her yıl haftanın başka bir gününde gerçekleştirecek, Boetusilerden ve Essenilerden etkilenenler ise Paskalya bayramlarını her yıl bir pazar günü kutlayacaklardı.
İkinci yüzyılın sonuna doğru ortaya çıkan Paskalya tartışmasında tam olarak bu durumu görüyoruz.[6] O zaman Asyalı Hristiyanlar (Roma’nın Asya eyaletinde, batıdaki Küçük Asya’da) Paskalya faaliyetlerini haftanın gününden bağımsız olarak 14–15–16 Nisan temelinde kutluyorlardı. Fakat dünyanın geri kalanında –Galya, Korint, Pontus (Küçük Asya’nın kuzeyinde), İskenderiye, Mezopotamya ve Filistin (hatta Yeruşalim) dahil olmak üzere– Pazar Paskalyası geleneğini sürdürüyorlardı. Erken dönem kaynaklar her iki uygulamanın da elçisel gelenekten kaynaklandığını belirtiyor.[7]
Bu, Pazar Paskalyası’nın geç dönem Roma icadı olduğu düşüncesinden daha makul bir görüştür. Ne de olsa, Hristiyanlık etkileri halen doğudan batıya ilerlemekteyken, bir Roma icadı nasıl olup da aniden ve gayet kapsamlı bir şekilde hem Doğu hem de Batı olmak üzere neredeyse tüm Hristiyan aleminde köklü bir elçisel uygulamayı yok etmiş olabilirdi ki?[8]
Kilise tarihinin en eski Hristiyan pazarını haftalık bir uygulamada yerine yıllık bir Paskalya olarak görecek şekilde yeniden yapılandırılması tarihsel açıdan mantıklıdır. Yahudilerin yıllık ilk ürünler bayramının tutulması rahatlıkla İlk Ürünler olan Mesih’in şerefine yıllık bir diriliş kutlamasına dönüştürülebilirdi. Ancak haftalık diriliş kutlamasını sürdürme alışkanlığı veya bunun için psikolojik bir arka plan yoktu. Haftalık Hristiyan pazarının yıllık olanın bir uzantısı olarak sonradan gelişmiş olması mümkündür.
Böyle bir gelişmede çeşitli etkenler rol oynamış olabilir. Öncelikle, ilk Hristiyanların neredeyse tamamı hem Paskalya’yı hem de Pentikost’u pazar günü kutlamakla kalmıyordu, iki bayramın arasındaki yedi haftalık dönemin bütünü özel bir öneme sahipti.[9][PA1]
J. van Goudoever’in işaret ettiği gibi, belki iki yıllık bayramın arasındaki pazarların da özel önemi vardı.[10] Öyleyse, halihazırda mevcut olan unsurlar, ilk olarak Paskalya ile Pentikost arası dönemdeki, sonrasında ise tüm yıl boyunca pazarlara sıçrayarak, pazar kutlamasının genişleyerek haftalık temele dönmesine yardımcı olmuş olabilir.[11]
Böylece yıllık pazar kutlaması, İskenderiye ve Roma’daki ilk Hristiyanların Şabat’ın yerine geçecek haftalık bir pazarı başlatmaları için bir kaynak sağlamış olabilir. Ancak bu türden haftalık Diriliş bayramının Şabat’ın yerini alması için hiçbir neden yoktur. Gerçekten de, Hristiyan aleminin geri kalanında bunun yalnızca Şabat’ın yanı sıra kutlanan özel bir gün olarak ortaya çıktığını görüyoruz.
Pazar Roma’da Şabat’ın yerini alıyor. Peki Roma’da ve İskenderiye’de Şabat’ın haftalık pazar ibadetiyle değiştirilmesine hangi etken veya etkenler neden oldu? Şüphesiz en kayda değer olanı ikinci yüzyıl başlarındaki büyüyen Yahudi karşıtı duygulardı. M.S. 132–135 yılları arasındaki Bar Kohba ayaklanmasıyla doruğa ulaşan birkaç Yahudi isyanı Romalıların Yahudilere düşmanlığını son derece arttırdı, öyle ki İmparator Hadrianus Yahudileri Filistin’den sürdü. Selefi Trajan da Yahudi isyanlarından bunalmıştı; Hadrianus’un kendisi de Bar Kohba İsyanı’ndan önce sünnet ve Şabat’ı tutma gibi Yahudi uygulamalarını yasaklamıştı.[12]
Özellikle geniş bir Yahudi grubunun bulunduğu İskenderiye’de ve Roma’nın başkentinde Hristiyanlar Yahudilerle özdeşleştirilmekten ötürü kendilerini tehlike altında hissedebilirlerdi. Bu nedenle özellikle bu iki yerde Şabat’ı tutan Yahudilerle ilişkilendirilmekten kaçınmak amacıyla haftalık Şabat’ı değiştirecek bir gün aramaları muhtemel olacaktı.
Bundan başka, Roma’yla (ve Batıdaki diğer bazı yerlerle) ilgili olarak, her hafta Şabat günü oruç tutma uygulaması da Şabat’ı kasvetli bir gün haline getirerek pazarın tutulmasını geliştirme eğilimi gösteriyordu.[13] Bunun Şabat üzerinde muhakkak olumsuz etkileri olmuştur, Roma ile kimi komşu bölgelerde böylesi üzüntülü ve açlıkla geçen bir Şabat’ı pazar günü düzenlenen sevinçli haftalık diriliş bayramıyla değiştirmek için bir neden sağlamış da olabilir.
Roma ve İskenderiye’de Şabat’ın yerine pazarı getirmek için atılan ilk adımlarda muhakkak başka etkenler de yer almıştır. Belki, her ne kadar pazar kutlaması kiliseye ikinci yüzyılda doğrudan bu kaynaktan girmiş olmasa da, paganizmin de bu bağlantıda biraz etkisi olduğunu hesaba katmak gerekebilir. Aslında, pagan pazarının Hristiyanlık üzerindeki etkisi çoğunlukla Konstantin sonrası bir gelişmeydi.[14]
Hristiyanlık aleminde, Roma ve İskenderiye haricindeki bölgelerde, haftalık pazar kutlaması Şabat’ın yanı sıra ortaya çıktıkça, bu iki günün nihayetinde Roma’da ve İskenderiye’de henüz ikinci yüzyılda olduğu gibi, epey yaygın bir şekilde çatışmaları belki de kaçınılmazdı. Bu gerçekten de meydana geldi, bu dizideki son makalede pazarın en sonunda tüm Hristiyanlık aleminde başlıca Hristiyan ibadet günü olarak Şabat’ın yerini aldığı süreci izleyeceğiz.
“Rabb’in günü” nedir? Şimdi bir dizi kanıta hızlıca bakalım: bazı “Rabb’in günü” göndermelerine. “Rabb’in günü” kavramının en eski kullanımında C. W. Dugmore’un belirttiği gibi yıllık Paskalya Pazarı kastediliyor olabilir miydi?[15]
Haftanın günü olan pazardan “Rabb’in günü” olarak söz eden Kutsal Kitap sonrası ilk referans, ikinci yüzyılın sonuna doğru İskenderiyeli Klement’ten gelmektedir. “Eflatun’un Cumhuriyet’in onuncu kitabında ‘Ve her biri için çayırda yedi gün geçtikten sonra, sekizinci günde yola koyulmalı ve dört gün içinde gelmelidirler’ sözleriyle kehanette bulunarak bahsettiği Rabb’in günü”nden söz eder.[16]
Ne var ki, bundan kısa bir süre önce Galyalı İreneyus ilginç bir açıklamada bulunarak Pentikost’tan “Rabb’in günüyle eşit önemde” olarak söz etmişti.[17] İznik Konseyi Öncesi Kilise Babaları’nın [ANF] editörlerinin tespit ettiği gibi, bu atıf Paskalya’ya yapılmış olmalıdır.[18] Kastedilenin iki yıllık faaliyet olduğu anlaşılıyor.
Ne var ki, kilise babalarına ait daha da erken tarihli iki atıf da çoğunlukla, her ne kadar ikisinin de metninde gün sözcüğü yer almasa da, “Rabb’in günü” açıklamaları olarak kabul ediliyor:
1. Didake 14:1: “Rabbin kendi [günün]de, bir araya gelin,” veya “Rabb’in kendisine ait olan [emri]ne göre, bir araya gelin.”
“Rabb’in [günü]” doğru yorumsa, Paskalya kastedilmiş olabilir, zira Didake bir tür vaftiz yönetmeliğiydi ve vaftiz ilk kilisede Paskalya’yla ilişkilendiriliyordu.[19]
2. İgnatius, To the Magnesians [Magnezyalılara], bölüm 9: “Artık… [şabatlaşmayan], fakat Rabb’in Günü’nü tutarak yaşayan” veya “Rabb’in [hayatı]na göre yaşayan”–“ki bizim hayatımız da onda yeniden filizlenmiştir.”[20]
Burada “gün” doğru çeviri bile olsa, İgnatius yine de haftalık pazar kutlamasından söz ediyor olamazdı, zira “şabatlaşmayan, fakat Rabb’in [günü]ne göre yaşayan” olarak tanımladığı kişiler, bağlamdan görüleceği üzere, Eski Ahit peygamberlerinden başkası değildir. İgnatius’un gayet iyi bildiği gibi, Eski Ahit peygamberleri yedinci gün Şabatını tutuyorlardı–pazarı değil.
Dolayısıyla “artık şabatlaşmayan” ifadesi “artık Şabat gününü tutmayan” anlamına gelemez, ancak (tüm bağlamdan açıkça anlaşıldığı gibi) Yahudi kuralcılığından kaçınmayı teşvik eder. “Rabb’in [günü]ne göre yaşamak” ifadesi de pazarı tutmak anlamına gelemez. Tüm maksat (şüphesiz daha iyi çeviri olan) “Rabb’in hayatını” yaşamaya yöneliktir.[21]
İgnatius’un yazılarına üçüncü veya dördüncü yüzyılda eklemeler yapan kişi dahi çatışmanın iki gün arasında olmadığını fark etmişti, zira her iki günün de kutlanmasını onaylıyordu; Şabat “ruhsal bir şekilde” ve ardından “Rabb’in günü” de kutlanmalıydı.[22]
Kısa bir özet olarak, bir önceki makalede ve burada gördüğümüz temel gerçeklere yeniden gözatalım:
1. Yeni Ahit’in pazarın haftalık olarak kutlanması hakkındaki sessizliği ve buna karşın Şabat’a dair defalarca tekrarlanan ifadeler, Yeni Ahit Hristiyanlığında böyle bir pazar kutlaması olmadığına dair ikna edici kanıt ortaya koymaktadır. (Dahası, Roma ve İskenderiye dışında, ikinci yüzyılda Şabat ve pazara ilişkin sessizlik de, büyük ölçüde haftanın iki günü üzerine bu iki yer haricinde hiçbir tartışmanın ortaya çıkmamış olmasının bir sonucudur.)
2. Üçüncü yüzyıldan beşinci yüzyıla kadarki zaman diliminden bol miktardaki yazınsal kanıtlar, haftalık pazar kutlamasının en sonunda yaygınlıkla yerine getirildiğini ortaya koymaktadır. Dahası, Hristiyanlık aleminin büyük kısmında Şabat’ın yanı sıra tutulmuştur.
3. Yahudilikten gelen yıllık “ilk ürünler” kutlamasının pazar günü yapılması geleneği, Hristiyanlar arasında yıllık diriliş kutlamasının temelini oluşturmuştur. Bu şüphesiz haftalık pazar diriliş bayramına giden yolun ilk adımıydı.
[1] Epistle of Barnabas [Barnaba’nın Mektubu], 15. bölüm (Ante–Nicene Fathers [ANF] [İznik Konseyi Öncesi Kilise Babaları], Cilt 1, s. 146, 147).
[2] 1 Apology [1. Savunma], 67. bölüm (ANF, Cilt 1, s. 186).
[3] Dialogue [Diyalog], 33. bölüm (ANF, Cilt 1, s. 206). Diyalog’da yer alan birkaç ifadede daha benzeri bir duygu ortaya konmaktadır.
[4] Yustin’in ve yoldaşlarının sorgusu ANF, Cilt 1, s. 305 ve 306’da yer alan bir belgede ayrıntılı olarak tasvir edilmiştir. C. Mervyn Maxwell’in Yustin hakkındaki yorumlarıyla karşılaştırın, “They Loved Jesus (Onlar İsa’yı Sevdiler),” The Ministry [Hizmet], Ocak 1977, s. 9.
[5] J. van Goudoever, Biblical Calendars [Kutsal Kitap’ta Kullanılan Takvimler], gözden geçirilmiş 2. baskı (Leiden, 1961), s. 19, 20, 23, 25, 26, 29. Boetusiler ve Esseniler [Boethusians and Essenes], Levililer 23:11 ayetinde belirtilen Şabat’ın Mayasız Ekmek Bayramı zamanındaki Şabat veya bayramdan sonraki Şabat olarak anlayışlarındaki farktan ötürü, aslında birer hafta arayla pazarları seçiyorlardı. Ayrıca, Ferisilerin ay takviminin aksine, kendileri güneş takvimi kullanıyorlardı.
[6] Eusebius, Ecclesiastical History [Kilise Tarihi], v. 23–25’te ayrıntılar verilmektedir.
[7] A.g.e., v. 23.1 ve 24.2, 3, ayrıca Sozomen, Ecclesiastical History [Kilise Tarihi], vii. 19.
[8] Romalı 1. Victor’un Asyalı Hristiyanları aforoz etmekte başarılı olamaması (Bkz. Eusebius, v. 24.9–17) bu görüşü doğrulayan başka bir kanıttır. Eğer Roma daha önceden, hem Doğu’da hem de Batı’da neredeyse tüm Hristiyanlık alemini etkileyerek, elçilerin uygulamasının terk edilip yerine bir Roma icadının tercih edilmesini sağladıysa, şimdi niye bu uygulamanın kalan son izlerini yok edemiyordu? Eldeki tüm bilgilerin tek mantıklı açıklaması, Pazar Paskalyası’nın bir geç dönem Roma icadı olmadığı, fakat hem bunun hem de Kuartodesimanizm’in (14 Nisan’ın kutlanması) kökeninin elçilerin zamanına dayandığı olmalıdır. Ayrıntılı bilgi için “John as Quartodecimanism: A Reappraisal” [Kuartodesimanizm Olarak Yuhanna: Yeniden Değerlendirme] başlıklı makaleme bakınız, Journal of Biblical Literature [Kutsal Kitap Edebiyatı Dergisi], 84 (1965), s. 251–258.
[9] Aşağıdaki 40. dipnotta yer alan alıntıya ek olarak, bakınız Tertullian, The Chaplet [Çiçekten Taç], bölüm 3 ve On Fasting [Oruç Üzerine], bölüm 14, (ANF, Cilt 3, s. 94 ve Cilt 4, s. 112), ayrıca 38. dipnotta belirtilen İreneyus kaynağına da bakınız.
[10] Van Goudoever, s. 167.
[11] Philip Carrington, The Primitive Christian Calendar [İlk Zamanlardaki Hristiyan Takvimi] (Cambridge, İngiltere, 1952), s. 38’de şu hatırlatmada bulunmuştur: Ekinlerin özellikle belirlenmiş olan iki pazarda (arpanın ilk ürünleri günü ve Pentikost günü) her yerde olgunlaşması pek mümkün olmayacağından, elli gün içindeki herhangi bir pazarın ilk ürünleri sunmak için uygun bir gün olacağı ima edilmiş olamaz mı? Paskalya’nın haftalık pazarla ilişkisi sorusunun mükemmel bir müzakeresi için bakınız: Lawrence T. Geraty, “The Pascha and the Origin of Sunday Observance [Paska (Fısıh) ve Pazar Kutlamasının Kökeni],” Andrews University Seminary Studies [Andrews Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Çalışmaları] (buradan itibaren AUSS olarak belirtilecektir) III (1965), s. 85–96.
[12] Bkz. Dio Cassius, Roman History [Roma Tarihi], lxviii. 32, ve lxix. 12–14; ve Eusebius, Ecclesiastical History [Kilise Tarihi], iv. 2.6.
[13] Şabat orucu hakkında ayrıntılı bilgi için “Some Notes on the Sabbath Fast in Early Christianity” [Hristiyanlığın İlk Döneminde Şabat Orucu Üzerine Notlar] başlıklı makaleme bakabilirsiniz, AUSS III (1965), s. 167–174.
[14] Arthur Weigall, The Paganism in our Christianity [Hristiyanlığımızdaki Paganlık] (New York, 1928), s. 145’te “Kilise pazarı kısmen diriliş günü olduğu için, ancak büyük ölçüde haftalık güneş bayramı olduğu için kutsal gün haline getirdi” derken çok sert davranmış olabilir. Yine de, dördüncü yüzyılda Hristiyanlığın Roma İmparatorluğu’nun dini olarak sözde benimsenmesinin ardından, Hristiyanlık üzerinde pagan etkisi kesinlikle artmıştır.
[15] “Lord’s Day and Easter” [Rabb’in Günü ve Paskalya]. Oscar Cullmann Festschrift’in Neotestamentica et Patristica adlı eseri, Supplements to Novum Testamentum [Novum Testamentum Ekleri], Cilt 6 (Leiden, 1962), s. 272–281.
[16] Miscellanies [Derlemeler], v. 14 (ANF, Cilt 2, s. 2, 469).
[17] Fragments From the Lost Writings of Irenaeus [İreneyus’un Kayıp Yazılarından Bölümler], 7 (ANF, Cilt 1, s. 569, 570). Geraty, s. 89, bundan “Rabb’in Günü’nün başlangıçta diriliş gününün yıldönümleri anlamına gelmiş olabileceğinin en güçlü ipuçlarından biri” olarak söz etmiştir.
[18] ANF, Cilt 1, s. 569, not 9.
[19] Tertullian, On Baptism [Vaftiz Üzerine], bölüm 19 (ANF, Cilt 3, s. 678), şöyle diyor: “Fısıh bayramı vaftiz için her zamankinden daha ciddi bir gün sağlar… Bundan sonra, Pentikost vaftizlerin gerçekleştirilmesi için pek sevinçli bir zamandır; ki bunda da Rabb’in dirilişi öğrenciler arasında defalarca kanıtlanmıştır.” Didache’nin [Didake] bir tür vaftiz yönetmeliği olduğu genellikle kabul edilmiştir.
[20] ANF, Cilt 1, s. 62 ile karşılaştırın ve daha iyi tercümelere ilişkin bilgi veren kaynaklar için 21. dipnota bakın.
[21] Bkz. Robert A. Kraft, “Some Notes on Sabbath Observance in Early Christianity” [Hristiyanlığın İlk Döneminde Şabat’ın Tutulması Üzerine Notlar], AUSS III (1965), s. 28; Fritz Guy, “‘The Lord’s Day’ in the Letter of Ignatius to the Magnesians” [İgnatius’un Magnezyalılara Mektubunda “Rabb’in Günü”], AUSS II (1964), s. 13, 14; Richard B. Lewis, “Ignatius and the ‘Lord’s Day’” [Ignatius ve “Rabb’in Günü”], AUSS VI (1968), s. 46–59.
[22] İgnatius’un genişletilmiş versiyonunun metni ANF, Cilt 1, s. 62 ve 63’te bulunmaktadır. Bitinya valisi Pliny’nin yaklaşık M.S. 112’de Roma İmparatoru Trajan’a kendi bölgesindeki Hristiyanlara ilişkin yazdığını belirtmek ilginç olabilir. Baskı altında inançlarından dönmüş olan bazı eski Hristiyanları sorguladığında, onlardan “suçlarının” boyutunun “belirtilen” veya “sabit” bir günde (stato die) gün doğmadan önce sabah ibadeti yapmak olduğunu öğrenmişti. Pek çok bilgin bunun haftalık pazar olduğunu varsaysa da, Pliny tarafından verilen ayrıntılar daha çok Paskalya Pazarı yönüne işaret etmektedir. Gerarty, s. 88, 89.