Bizler geleceği Allah’ın gördüğü gibi göremeyiz. O mükemmeldir. Bizler ise kusurluyuz. Bizler, bazen kendimiz için en iyisi olmayacak şeyleri isteriz. Allah bizlerin dualarına bizim için en iyisi olacak şekilde cevap verir. Allah’ın cevabı her zaman beklediğimiz şekilde olmayabilir. Allah’ın cevabı istediğimiz zamanda gelmeyebilir. Ama dualarımızın kabul olması için şartları yerine getirirsek, Allah onlara en uygun şekilde ve en iyi zamanda cevap verecektir.
Allah’ın dualarımızı duymasını ve cevap vermesini bekleyebileceğimiz koşullar vardır.
Bir keresinde, duayı, kalplerimizin Allah’a bir arkadaşa açar gibi açılması olarak tanımlamıştık. Dua, bir ilişkiye işaret eder. Bizler, Allah’la her zaman iletişim kurarız, yalnızca bir şeyler istediğimizde değil. Allah bizim başarımızı, başarısızlıklarımızı, neşelerimizi, kederlerimizi, zorluklarımızı ve ihtiyaçlarımızı paylaşmak ister. Kalplerimiz O’nun bereketlerini alabilmek için Allah’a açık olmalıdır. Bunun anlamı kalplerimizin aynı zamanda O’nun rehberliğine de her zaman açık olması gerektiğidir. O bizler için en iyi olanı bilir. O bize mutlaka yol gösterecektir.
Bizler bu dünyada yaşamımız ve nefesimiz için an be an Allah’a bağımlıyız. Allah bizim sonsuz yaşama dirilme umudumuzdur. Sonsuz yaşam yalnızca Allah’ın sevgi yasasıyla uyum içinde yaşayanlara verilecektir. “Seven kişi komşusuna kötülük etmez. Bu nedenle sevmek Kutsal Yasa'yı yerine getirmektir” Romalılar 13:10. Bizim için en iyi olanı – sonsuz yaşamı – vermek için Allah, bizim dikkatimizi O’na olan ihtiyacımıza çekmek ister. Cevaplanacak duanın ilk koşullarından biri, Allah’a olan ihtiyacımızı anlamamızdır. “Susamış toprağı sulayacak, kurumuş toprakta dereler akıtacağım” (Yeşaya 44:3). Tanrı’yı tanımaya susuyor muyuz? Hayatımızda doğruluk mu arıyoruz?
Eğer Allah’ın dualarımıza cevap vermediğini hissediyorsak, Allah ile gerçek hiçbir ilişkimizin olmaması mümkün mü? O’nun sessizliği daha derin bir soruna mı işaret ediyor? Allah’a karşı otogarlardaki atıştırmalık ve içecek dağıtan bir makineymiş gibi mi davrandık? Bu makinelere parayı koyarız ve listeden seçtiğimiz ürünü alırız. Makine bizi umursamaz; bizler için iyi amaçları yoktur. O bir makinedir. Bizlerin makineyle hiçbir ilişkisi yoktur, onunla hiçbir yaşayan bağlantımız yoktur. Fakat Allah yaşayan bir varlık ve bizim Yaratıcımız. Dualarımızın cevabını almadan önce, Veren ile bir ilişkiyi aramalıyız. Ancak Rab o kadar merhametlidir ki, aciliyet zamanlarında O’na daha önce dua etmeyenlerin feryatlarını da duyar. Ne yazık ki, tehlike geçtiğinde bu aynı insanlar genellikle kendilerini Kurtaranı unuturlar. Sadece sıkıntıya düştüklerinde Allah’a dua ederler.
“Yüreğimde kötülüğe yer verseydim, Rab beni dinlemezdi” (Mezmurlar 66:18). Eğer Allah’a karşı günah işlediysek ya da başka bir insana karşı yanlış yaptıysak, tövbe etmeli ve yaptığımız yanlışları mümkün olduğunca düzeltmeliyiz. Bu, Allah’ın bizi duyması ve duamıza cevap vermesi için yolu açar. Eğer sağlığımıza zarar veren ve sahip olduğumuz kaynakları azaltan kötü bir alışkanlığımız varsa, Allah’ın sessizliği yaşamlarımızda ihtiyacımız olan bir düzeltmeye işaret ediyor olabilir. O’nun bize verdiğini uygun bir şekilde kullandığımızda Allah’ın bereketlerini, duamıza cevap olarak bekleyebiliriz.
Allah’ın dualarımıza cevap vermesi için bir başka koşul inançtır. İlk ebeveynlerimiz Allah’ın açık emrini inkâr ettiğinde, insanlık günaha düştü ve Allah’tan ayrıldı. Allah, bu ayrılığın iyileşmesinin, sorunun başladığı yerde başlamasını emretti: inanç. “fakat iman olmadan makbul olmak imkânsızdır; çünkü Allah’a yaklaşan, O'nun var olduğuna, ve kendisini arayanları mükâfat edici olduğuna iman etmelidir” (İbraniler 11:6).
Allah mükemmel bir öngörüye sahiptir ve biz, mutlaka O’na güvenmeyi öğrenmeli ve Allah’ın cevabı için beklemeliyiz. O, bizden iyi olan şeyleri almayacak kadar iyi, zararlı olanı vermeyecek kadar bilgedir. Allah’ın kendi zamanlaması vardır ve bunun için beklemeliyiz. Doğru zamanda en iyisini yapacağı konusunda Allah’a güvenmeliyiz. Bu, Allah’a inançtır. Dualarımızın cevabını almak için şartları sağladıysak ve cevabı hemen göremiyorsak, sabırlı olmalı ve şüphe etmemeliyiz. “Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır” (Matta 7:7). “O’nun huzurunda bizde olan cesaret budur ki eğer kendi iradesine göre bir şey dilersek, bizi dinler” (1. Yuhanna 5:14).
Allah’ın dualarımızı duymasını ve cevap vermesini bekleyebileceğimiz koşullar vardır.
Bir keresinde, duayı, kalplerimizin Allah’a bir arkadaşa açar gibi açılması olarak tanımlamıştık. Dua, bir ilişkiye işaret eder. Bizler, Allah’la her zaman iletişim kurarız, yalnızca bir şeyler istediğimizde değil. Allah bizim başarımızı, başarısızlıklarımızı, neşelerimizi, kederlerimizi, zorluklarımızı ve ihtiyaçlarımızı paylaşmak ister. Kalplerimiz O’nun bereketlerini alabilmek için Allah’a açık olmalıdır. Bunun anlamı kalplerimizin aynı zamanda O’nun rehberliğine de her zaman açık olması gerektiğidir. O bizler için en iyi olanı bilir. O bize mutlaka yol gösterecektir.
Bizler bu dünyada yaşamımız ve nefesimiz için an be an Allah’a bağımlıyız. Allah bizim sonsuz yaşama dirilme umudumuzdur. Sonsuz yaşam yalnızca Allah’ın sevgi yasasıyla uyum içinde yaşayanlara verilecektir. “Seven kişi komşusuna kötülük etmez. Bu nedenle sevmek Kutsal Yasa'yı yerine getirmektir” Romalılar 13:10. Bizim için en iyi olanı – sonsuz yaşamı – vermek için Allah, bizim dikkatimizi O’na olan ihtiyacımıza çekmek ister. Cevaplanacak duanın ilk koşullarından biri, Allah’a olan ihtiyacımızı anlamamızdır. “Susamış toprağı sulayacak, kurumuş toprakta dereler akıtacağım” (Yeşaya 44:3). Tanrı’yı tanımaya susuyor muyuz? Hayatımızda doğruluk mu arıyoruz?
Eğer Allah’ın dualarımıza cevap vermediğini hissediyorsak, Allah ile gerçek hiçbir ilişkimizin olmaması mümkün mü? O’nun sessizliği daha derin bir soruna mı işaret ediyor? Allah’a karşı otogarlardaki atıştırmalık ve içecek dağıtan bir makineymiş gibi mi davrandık? Bu makinelere parayı koyarız ve listeden seçtiğimiz ürünü alırız. Makine bizi umursamaz; bizler için iyi amaçları yoktur. O bir makinedir. Bizlerin makineyle hiçbir ilişkisi yoktur, onunla hiçbir yaşayan bağlantımız yoktur. Fakat Allah yaşayan bir varlık ve bizim Yaratıcımız. Dualarımızın cevabını almadan önce, Veren ile bir ilişkiyi aramalıyız. Ancak Rab o kadar merhametlidir ki, aciliyet zamanlarında O’na daha önce dua etmeyenlerin feryatlarını da duyar. Ne yazık ki, tehlike geçtiğinde bu aynı insanlar genellikle kendilerini Kurtaranı unuturlar. Sadece sıkıntıya düştüklerinde Allah’a dua ederler.
“Yüreğimde kötülüğe yer verseydim, Rab beni dinlemezdi” (Mezmurlar 66:18). Eğer Allah’a karşı günah işlediysek ya da başka bir insana karşı yanlış yaptıysak, tövbe etmeli ve yaptığımız yanlışları mümkün olduğunca düzeltmeliyiz. Bu, Allah’ın bizi duyması ve duamıza cevap vermesi için yolu açar. Eğer sağlığımıza zarar veren ve sahip olduğumuz kaynakları azaltan kötü bir alışkanlığımız varsa, Allah’ın sessizliği yaşamlarımızda ihtiyacımız olan bir düzeltmeye işaret ediyor olabilir. O’nun bize verdiğini uygun bir şekilde kullandığımızda Allah’ın bereketlerini, duamıza cevap olarak bekleyebiliriz.
Allah’ın dualarımıza cevap vermesi için bir başka koşul inançtır. İlk ebeveynlerimiz Allah’ın açık emrini inkâr ettiğinde, insanlık günaha düştü ve Allah’tan ayrıldı. Allah, bu ayrılığın iyileşmesinin, sorunun başladığı yerde başlamasını emretti: inanç. “fakat iman olmadan makbul olmak imkânsızdır; çünkü Allah’a yaklaşan, O'nun var olduğuna, ve kendisini arayanları mükâfat edici olduğuna iman etmelidir” (İbraniler 11:6).
Allah mükemmel bir öngörüye sahiptir ve biz, mutlaka O’na güvenmeyi öğrenmeli ve Allah’ın cevabı için beklemeliyiz. O, bizden iyi olan şeyleri almayacak kadar iyi, zararlı olanı vermeyecek kadar bilgedir. Allah’ın kendi zamanlaması vardır ve bunun için beklemeliyiz. Doğru zamanda en iyisini yapacağı konusunda Allah’a güvenmeliyiz. Bu, Allah’a inançtır. Dualarımızın cevabını almak için şartları sağladıysak ve cevabı hemen göremiyorsak, sabırlı olmalı ve şüphe etmemeliyiz. “Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır” (Matta 7:7). “O’nun huzurunda bizde olan cesaret budur ki eğer kendi iradesine göre bir şey dilersek, bizi dinler” (1. Yuhanna 5:14).