06_papalığın_kurulması.docx |
Çok erken bir tarihten itibaren, Hristiyanlıkta Roma’daki kilise önemli bir rol oynadı. Roma, imparatorluğun başkentiydi. Yetki havasını taşıyan başkentinde olduğu için, doğal olarak insanların akıllarında Roma kilisesi de bir önem taşıdı. İkinci yüzyıla gelindiğinde, bildiğimiz kadarıyla, Roma kilisesi Hristiyanlığın en büyük inanlı topluluğuydu. Roma’nın konumu, şehri imparatorluğun kavşak noktasına koyuyordu. İmparatorluğun her tarafından gelen insanlar oradaydılar. Bir olay veya durum, imparatorlukta nerede olursa olsun, sayıda çok göç etmiş olan Roma kilisesinin üyelerini ilgilendirirdi.
Petrus ve Pavlus Roma’da şehit oldular. Ne Petrus ne de Pavlus Roma kilisesini kurmadı. Ancak, zamanla Petrus ve Pavlus, Roma kilisesinin kurucuları olarak görülmeye başladılar. İmparator Konstantin, Pavlus ve Petrus adına kutsal mabetler inşaat ederek şehre özel bir ambiyans sağladı ve Roma’yı elçilerin şehri yaptı. Bu durum Roma kilisesine yüksek yetki veriyordu; sanki Roma kilisesinin vereceği kararlar, öğretiler ve gelenekler Petrus ve Pavlus’dan geliyormuş gibiydi.
Roma kilisesinin liderliği şehrin başlangıcında, tek bir kişide değildi. Şehir ihtiyarlar tarafından yönetiliyordu. Bu da zamanla değişti ve Roma kilisesinin piskoposu, yani baş lideri, zamanla büyük ve merkezi bir rol oynamaya başladı. Şimdi ona kesin itaat bekleniyordu. Sorun veya tartışma ortaya çıktığı zaman Roma’nın piskoposundan gelen kararlar, sadece Roma’da değil, başka yerlerde de ağırlık taşıyordu.
Örnek olarak, Anadolu’da imanlılar 14 Nisan’ı bir bayram olarak kutlarlardı. İsa Mesih, İbranice takvime göre 14 Nisanda öldürüldü. Günlerden cumaydı. Bu tarih, Fısıh Bayramı’ydı. Pek çok Hristiyan Yahudilikten geldiği için bu günü tanımaları doğal bir şeydi. Fısıh Bayramı, haftanın hangi gününe denk gelirse gelsin 14 Nisan’da kutlanırdı. Anadolu’daki Hristiyanların kutladıkları bayrama Paskalya denildi ve bu bayram Yahudilerin Fısıh Bayramına denk geldi.
Roma kilisesinin geleneği ise Paskalya’yı, Fısh Bayramı’nın takibeden pazar gününde kutlamaktı. İsa Mesih, öldüğü yılda, pazar günü, yani 16 Nisan’da dirildi. Her sene 14 Nisan haftanın değişik günü düştüğü için çoğu zaman Roma kilisesi’nin kutladığı Paskalya, 16 Nisan’da olmuyordu. 14 Nisanı da kutlamadılar.
Bu tartışma, bölge kiliseleri arasında çok sertti. Roma piskoposu Victor (189-198), Roma, Filistin ve başka yerlede kilise toplantılarını kurarak o bölgelerde Roma’nın geleneğini yerleştirdi. Anadolu’daki kiliseler ise bu geleneğe uymadılar. Bunun üzerine Victor, Roma kilisesi’nin geleneğini kabul etmeyen her kiliseyi aforoz etti. Tabii ki böyle bir şey yapmaya yetkisi yoktu ve buna karşı büyük tepki gösterildi. Ancak, Roma kilisesi, kendisinden başka hiçbir kilisenin yapamadığı güç ve otorite ile etki göstermeye başladı.
Daha önce verilen vaazda, Konstantin’in kilise liderlerini bazı vergiler ve sorumluluklardan muaf tuttuğunu gördük. Aynı zamanda kilise liderleri, toplumda daha büyük bir rol oynamaya başladılar. 4. yüzyılın çoğunda piskoposlar, tarafların izin vermesi halinde, sivil davalarda hakimler olarak oturdular. Şimdi sadece kilisenin içinde değil, dışarıda da sivil durumlarda yetkilerini gösteriyorlardı.
Ayrıca kilise, bir tüzel kişi olarak tanındığı için gayrimenkül’e sahip olabiliyordu. Kilise liderleri, bağışlanan para, arsa ve mülkleri yönetmeye başladılar. Bu kazanılan gelirlerle, kilise liderinin maaşları, kilise inşaat ve bakımları, yoksullara yardımlar yapıldı. Kilise liderlerinin itibarı toplumda yükseldi. Kilise piskoposları, sadece cemaatin liderleri değil, toplumun da hayırseveri ve lideri oldular.
Konstantin’in döneminde başka bir büyük değişiklik oldu. Kilise liderleri arasında büyük bir tartışma ortaya çıktı. Kilise liderleri, aralarında karar vermesi için imparator’a başvurdular. Tartışmalardan biri şuydu: Diokletianus’un zulüm zamanında bazı piskoposlar, imanlarını inkar ederek ya da Kutsal Yazıları zulmedenlere vererek yoldan saptılar. Baskı bittiği zaman bunlardan bazıları tövbe edip kiliseye döndüler. Sadık kalan imanlıların bazıları bu ihanet etmiş olanları gerçek kilise liderleri olarak kabul etmediler. “Kutsal Ruh bu piskoposların kiliselerine verilmez” dediler. “Gerçek kilise biziz.” Grubun karismatik liderinin ismi Donatus olduğu için bu gruba Donatistler denildi. Donatistler Caecilian adında bir adama karşı geldiler. Donatistler, “Caecilian kilise lideri olamaz çünkü onu atayan piskopuslardan biri yoldan saptı” dediler. “Yoldan sapmış bir piskoposun, birini ataması geçerli değildir” dediler. Konstantin sahneye geldiği zaman Caecilian ve kilisesi genelde diğer kiliselerden daha tanınmış bir kiliseydi. Donatistler imparatora bir karar için başvurdular.
Hristiyanlık, devlete bir karar için başvurursa, din ve devlet birleşir. Artık kilisenin başı İsa Mesih değil, imparatordur. Konstantin karar yetkisini Roma piskoposu olan Mirtiades’e verdi. Burada iki başlangıç görüyoruz. Kilise, iç sorunlarını çözmek için devlete başvurdu. Devlet, Roma kilisesinin liderine, Roma’dan başka kiliseler için de karar yetkisini verdi. Roma kilisesinin itibarı daha da yükseldi. (Bu paragrafların bilgisi Williston Walker A History of the Christian Church [Hristiyan Kilisesi’nin Tarihi] 4. Basım. T & T Clark, Edinburgh, s. 151, 75-77, 184, 131.)
Sembolik peygamberlikte kadın, Tanrı’nın halkını temsil ediyor. Eski Ahit’te ve Yeni Ahit’te Allah’ın halkıyla olan ilişkisi, evlilikle tasvir ediliyor. Sembolik peygamberlikte Allah’tan ayrılmış ve dünyanın krallarıyla ilişkiye girmiş olan kilise, fahişe ve zina etmiş olan bir kadınla betimleniyor.
Vahiy 17:1-2 Yedi tası alan yedi melekten biri gelip benimle konuştu: “Gel!” dedi. “Sana engin suların kenarında oturan büyük fahişenin çarptırılacağı cezayı göstereyim. 2 Dünya kralları onunla fuhuş yaptılar. Yeryüzünde yaşayanlar onun fuhşunun şarabıyla sarhoş oldular.”
Konstantin’in zamanında Hristiyanlık, imparatorun dini oldu (312-337). Biraz sonra (379-395) İmparator Theodosias’ın zamanında Hristiyanlık imparatorluğun resmi dini oldu. Roma piskoposu, henüz Hristiyanlığın yüksek yetkilisi olarak görülmemişti. Başka önemli kiliseler ve kilise liderleri vardı. Roma’da batı imparatorları vardı. Bu zamana dek Roma kilisesi ve papası Hristiyanlığın başı değildi. Ama politika dünyasında büyük olaylar bu durumu değişecekti.
Türk olan Hunlar, German (Cerman) kavimlerini Avrupa’ya ittiler. Gelen kavimlerin en önemli olanları şunlardır: Almanlar, Vizigotlar, Süevler, Vandallar, Heruli, Burgonlar, Ostrogotlar, Franklar, Angıllar/Saksonlar, Lombardlar. Gelen kavimler, zayıflayan batı Roma imparatorluğunu bölmeye başladılar. Kavimler, krallıklar kurdular ve bazıları Hristiyan oldu. Hristiyan olmuş olanlardan bazılarının inançları Aryan’dı. Aryan inanışı, başka bir deyişle Aryanism adını Aryus’dan alır. Aryus (250-336) İskenderiye’de bir piskopostu. Aryan inancına göre İsa Mesih bir zamanda var oldu ve Tanrı’yla eşit değildi ama daha düşüktü. Hristiyan aleminin genelinde ve Roma kilisesinde şöyle inanç hakimdi: İsa Mesih Tanrı’yla eşitti ve başlangıcı yoktu.
Heruli kralı Odoacer 476 yılında Roma’da son batı imparatorunu tahtından indirdi. Odoacer Aryan’dı ve Roma kilisesinin öğretisine ve gücüne karşıydı. Sonra Aryan Ostrogot kralı 1. Theodoric, Odoacer’i öldürdü ve Roma’yı işgal etti. Bu zamana dek Roma kilisesi indirilmiş imparatorların yerini dolduramadı. Avrupadaki hiç bir krallık Roma piskoposunu evrensel kilisenin başı olarak saymadı. Sonraki yüzyılda, iki kral bu durumu değiştirecekti. İlki, Frank krallığını kuran Clovis’ti. İkincisi ise doğu Roma imparatoru Justinian’dı.
“Clovis, tüm barbar krallar arasında Katolikliğe ihtida edilen tek kraldı.” (J. Pirenne, Historia Universal (Ed. Exito, Barcelona 1961) I p. 445. Alıntı Alberto Treiyer Apocalypse Seals and Trumpets Distinctive Messages 2005, p. 97. ISBN 9780965007627). Clovis, 508 yılında Aryan Vizigotlarını Galya’dan kovdu. Galya, bugünlerde Fransa, Lüksemburg, Belçika, İsviçre’nin çoğu, kuzey İtalya ve Hollanda’nın bazı yerlerini ihtiva ediyordu. Aynı senede Paris’i kendisine başkent olarak kurdu. Sonra, Almanya’nın batısında bazı yerleri bölgesine kattı. Halkından pek çok kişi Katolik oldu ve Roma Katolik Kilisesiyle çok yakın bir ittifak kurdu. Bu ittifak, 1290 sene boyunca Fransız Devrimi’ne kadar devam etti.
Clovis, 506 yılında Vizigotlara karşı savaş açtığı zaman bir gerekçe aramadı. Şöyle söyledi: “Bu Aryanların Galya’nın efendileri olduğu için çok üzüldüm. Allah’ın yardımıyla gidelim işgal ettikleri yerleri onlardan alalım.” (F. Dahn, Pueblos Germanicos y Romanos, G. Oncken’de Historia Universal XI, s. 27. Alıntı Alberto Treiyer Apocalypse Seals and Trumpets [Apokolips, Mühürler ve Borazanlar] Distinctive Messages 2005, p. 100. ISBN 9780965007627). Yani haçlı seferindeymiş gibi savaştılar. Fethedilen yerlerdeki Katolik Latinler, pagan Germanik (Cerman) Franklarla birleşti ve yeni bir etnik grup oluştu. Katolik ve paganlar birbirini düşman olarak görmediler ve nitekim aralarında yaygın evlilikler oldu. Çok insanlar böylece gerçekten ihtida etmeden Katolik oldular.
Konstantinopolis’in, yani sonra İstanbul’daki Doğu Roma İmparatorluğu’nun imparatoru olan Justinian, (Türkçe Justinianos) imparatorluğun batısındaki yerleri tekrar fethetmek istedi. Bunu gerçekleştirmek için papanın işbirliği gerekiyordu ve ona dinsel ve sivil yetkiyi bahşetti. 533 yılında Justinian bir mektupta, papaya “bütün doğu rahiplerini birleştirerek onları papa cenaplarının Kutsal Tahtına bağlı” kılmak niyetini yazdı. O mektupta papayı “bütün Kutsal Kiliselerin başı” olarak nitelendirdi.
534 yılında Justinian, orgeneral Belesarius’u göndererek, Kuzey Afrika’daki Aryan Vandalları fethederek oradaki Katolikleri serbest bıraktı. 538 yılında Belesarius, Aryan Ostrogotlarını Roma şehrinden kovdu. Artık Roma’da kral kalmamıştı. Papalık, hem dinsel hem de sivil yetkiyi engel görmeden kullanabilirdi. Böylece 538 yılında Papalık Avrupa’da hakimiyetini başlattı.
Geçen sefer baktığımız Kutsal Yazılarda peygamber Daniel’in yazdığı ayetlere bakalım ve onlara ekleyelim:
Daniel 7:23-25 “Bana şu açıklamayı yaptı: ‘Dördüncü yaratık yeryüzünde ortaya çıkacak dördüncü krallıktır. [Roma İmparatorluğu]. Bütün öbür krallıklardan farklı olacak, bütün dünyayı yiyip bitirecek, çiğneyip parçalayacak. 24 On boynuz bu krallıktan çıkacak on kraldır. [Kavim Göçü] Bunlardan sonra öncekilerden farklı bir başka kral ortaya çıkıp [Papalık] üç kralı tahtlarından indirecek [Galya’daki Aryan Vizigotleri, Kuzey Afrika’daki Aryan Vandalları, Roma’daki Aryan Ostrogotları]. 25 Yüceler Yücesi'ni kötüleyen sözler söyleyecek, O'nun kutsallarına baskı yapacak. Belirlenen zamanları, yasaları değiştirmeyi amaçlayacak. Kutsallar üç buçuk yıl için eline teslim edilecekler.
Bu son cümlede ilgimizi çeken bir zaman çercevesi var. Başka bir vaazda ayrıntıları vereceğiz ama bakın. Sembolik peygamberliklerde, Çölde Sayım 14:34 ve Hezekiel 4:6 da belirtildiği gibi bir günü bir yıl olarak sayarsak, 3 buçuk sene ne kadar zaman olacak? Kutsal Yazılarda bir ay 30 gün eşittir Nuh Gemisi’nin öyküsünde (150 gün=5 ay). Buna göre bir sene 360 gün ise, 3 buçuk sene 1260 gün oluyor. Bir gün bir yıl olursa, ne olacak?
Papalığın 538 yılında sağlam kuruluşunun zamanına 1,260 seneyi eklersek bizi 1798 yılına kadar götürür. 1798 yılında Fransız Devrimi’nde papa tutuklandı ve gücü geçici olarak kırıldı. Dediğim gibi, biz bu şeylere daha yakından bakacağız.
Kutsal Kitap, papalığın ortaya çıkmasını yüzyıllar önce bildirdi. Pavlus’un Hristiyanlığın yozlaşmasını öngören ayeti şudur:
2. Selanikliler 2:3-4 Hiç kimse hiçbir şekilde sizi aldatmasın. Çünkü imandan dönüş başlamadıkça, mahvolacak olan o yasa tanımaz adam ortaya çıkmadıkça o gün gelmeyecektir. 4 Bu adam, tanrı diye anılan ya da tapılan her şeye karşı gelerek kendini hepsinden yüce gösterecek, hatta kendisini Tanrı ilan ederek Tanrı'nın Tapınağı'nda oturacaktır.
Bu konular ilginç olsa da, hoş değildir. Ama bir şey söyleyebiliriz: Bu peygamberlikler Tevrat ve İncil’in öngören gücünü gösteriyor. Neden bu kitaplara güveniyorum? Başka bir kitabın yapamayacağı şeyi yapıyor: geleceği detaylı bir şekilde anlatıyor. Nasıl yapabilir? Çünkü Kutsal Kitap Allah’ın koruduğu kitaptır. Siz de onlara güvenebilirsiniz.
Petrus ve Pavlus Roma’da şehit oldular. Ne Petrus ne de Pavlus Roma kilisesini kurmadı. Ancak, zamanla Petrus ve Pavlus, Roma kilisesinin kurucuları olarak görülmeye başladılar. İmparator Konstantin, Pavlus ve Petrus adına kutsal mabetler inşaat ederek şehre özel bir ambiyans sağladı ve Roma’yı elçilerin şehri yaptı. Bu durum Roma kilisesine yüksek yetki veriyordu; sanki Roma kilisesinin vereceği kararlar, öğretiler ve gelenekler Petrus ve Pavlus’dan geliyormuş gibiydi.
Roma kilisesinin liderliği şehrin başlangıcında, tek bir kişide değildi. Şehir ihtiyarlar tarafından yönetiliyordu. Bu da zamanla değişti ve Roma kilisesinin piskoposu, yani baş lideri, zamanla büyük ve merkezi bir rol oynamaya başladı. Şimdi ona kesin itaat bekleniyordu. Sorun veya tartışma ortaya çıktığı zaman Roma’nın piskoposundan gelen kararlar, sadece Roma’da değil, başka yerlerde de ağırlık taşıyordu.
Örnek olarak, Anadolu’da imanlılar 14 Nisan’ı bir bayram olarak kutlarlardı. İsa Mesih, İbranice takvime göre 14 Nisanda öldürüldü. Günlerden cumaydı. Bu tarih, Fısıh Bayramı’ydı. Pek çok Hristiyan Yahudilikten geldiği için bu günü tanımaları doğal bir şeydi. Fısıh Bayramı, haftanın hangi gününe denk gelirse gelsin 14 Nisan’da kutlanırdı. Anadolu’daki Hristiyanların kutladıkları bayrama Paskalya denildi ve bu bayram Yahudilerin Fısıh Bayramına denk geldi.
Roma kilisesinin geleneği ise Paskalya’yı, Fısh Bayramı’nın takibeden pazar gününde kutlamaktı. İsa Mesih, öldüğü yılda, pazar günü, yani 16 Nisan’da dirildi. Her sene 14 Nisan haftanın değişik günü düştüğü için çoğu zaman Roma kilisesi’nin kutladığı Paskalya, 16 Nisan’da olmuyordu. 14 Nisanı da kutlamadılar.
Bu tartışma, bölge kiliseleri arasında çok sertti. Roma piskoposu Victor (189-198), Roma, Filistin ve başka yerlede kilise toplantılarını kurarak o bölgelerde Roma’nın geleneğini yerleştirdi. Anadolu’daki kiliseler ise bu geleneğe uymadılar. Bunun üzerine Victor, Roma kilisesi’nin geleneğini kabul etmeyen her kiliseyi aforoz etti. Tabii ki böyle bir şey yapmaya yetkisi yoktu ve buna karşı büyük tepki gösterildi. Ancak, Roma kilisesi, kendisinden başka hiçbir kilisenin yapamadığı güç ve otorite ile etki göstermeye başladı.
Daha önce verilen vaazda, Konstantin’in kilise liderlerini bazı vergiler ve sorumluluklardan muaf tuttuğunu gördük. Aynı zamanda kilise liderleri, toplumda daha büyük bir rol oynamaya başladılar. 4. yüzyılın çoğunda piskoposlar, tarafların izin vermesi halinde, sivil davalarda hakimler olarak oturdular. Şimdi sadece kilisenin içinde değil, dışarıda da sivil durumlarda yetkilerini gösteriyorlardı.
Ayrıca kilise, bir tüzel kişi olarak tanındığı için gayrimenkül’e sahip olabiliyordu. Kilise liderleri, bağışlanan para, arsa ve mülkleri yönetmeye başladılar. Bu kazanılan gelirlerle, kilise liderinin maaşları, kilise inşaat ve bakımları, yoksullara yardımlar yapıldı. Kilise liderlerinin itibarı toplumda yükseldi. Kilise piskoposları, sadece cemaatin liderleri değil, toplumun da hayırseveri ve lideri oldular.
Konstantin’in döneminde başka bir büyük değişiklik oldu. Kilise liderleri arasında büyük bir tartışma ortaya çıktı. Kilise liderleri, aralarında karar vermesi için imparator’a başvurdular. Tartışmalardan biri şuydu: Diokletianus’un zulüm zamanında bazı piskoposlar, imanlarını inkar ederek ya da Kutsal Yazıları zulmedenlere vererek yoldan saptılar. Baskı bittiği zaman bunlardan bazıları tövbe edip kiliseye döndüler. Sadık kalan imanlıların bazıları bu ihanet etmiş olanları gerçek kilise liderleri olarak kabul etmediler. “Kutsal Ruh bu piskoposların kiliselerine verilmez” dediler. “Gerçek kilise biziz.” Grubun karismatik liderinin ismi Donatus olduğu için bu gruba Donatistler denildi. Donatistler Caecilian adında bir adama karşı geldiler. Donatistler, “Caecilian kilise lideri olamaz çünkü onu atayan piskopuslardan biri yoldan saptı” dediler. “Yoldan sapmış bir piskoposun, birini ataması geçerli değildir” dediler. Konstantin sahneye geldiği zaman Caecilian ve kilisesi genelde diğer kiliselerden daha tanınmış bir kiliseydi. Donatistler imparatora bir karar için başvurdular.
Hristiyanlık, devlete bir karar için başvurursa, din ve devlet birleşir. Artık kilisenin başı İsa Mesih değil, imparatordur. Konstantin karar yetkisini Roma piskoposu olan Mirtiades’e verdi. Burada iki başlangıç görüyoruz. Kilise, iç sorunlarını çözmek için devlete başvurdu. Devlet, Roma kilisesinin liderine, Roma’dan başka kiliseler için de karar yetkisini verdi. Roma kilisesinin itibarı daha da yükseldi. (Bu paragrafların bilgisi Williston Walker A History of the Christian Church [Hristiyan Kilisesi’nin Tarihi] 4. Basım. T & T Clark, Edinburgh, s. 151, 75-77, 184, 131.)
Sembolik peygamberlikte kadın, Tanrı’nın halkını temsil ediyor. Eski Ahit’te ve Yeni Ahit’te Allah’ın halkıyla olan ilişkisi, evlilikle tasvir ediliyor. Sembolik peygamberlikte Allah’tan ayrılmış ve dünyanın krallarıyla ilişkiye girmiş olan kilise, fahişe ve zina etmiş olan bir kadınla betimleniyor.
Vahiy 17:1-2 Yedi tası alan yedi melekten biri gelip benimle konuştu: “Gel!” dedi. “Sana engin suların kenarında oturan büyük fahişenin çarptırılacağı cezayı göstereyim. 2 Dünya kralları onunla fuhuş yaptılar. Yeryüzünde yaşayanlar onun fuhşunun şarabıyla sarhoş oldular.”
Konstantin’in zamanında Hristiyanlık, imparatorun dini oldu (312-337). Biraz sonra (379-395) İmparator Theodosias’ın zamanında Hristiyanlık imparatorluğun resmi dini oldu. Roma piskoposu, henüz Hristiyanlığın yüksek yetkilisi olarak görülmemişti. Başka önemli kiliseler ve kilise liderleri vardı. Roma’da batı imparatorları vardı. Bu zamana dek Roma kilisesi ve papası Hristiyanlığın başı değildi. Ama politika dünyasında büyük olaylar bu durumu değişecekti.
Türk olan Hunlar, German (Cerman) kavimlerini Avrupa’ya ittiler. Gelen kavimlerin en önemli olanları şunlardır: Almanlar, Vizigotlar, Süevler, Vandallar, Heruli, Burgonlar, Ostrogotlar, Franklar, Angıllar/Saksonlar, Lombardlar. Gelen kavimler, zayıflayan batı Roma imparatorluğunu bölmeye başladılar. Kavimler, krallıklar kurdular ve bazıları Hristiyan oldu. Hristiyan olmuş olanlardan bazılarının inançları Aryan’dı. Aryan inanışı, başka bir deyişle Aryanism adını Aryus’dan alır. Aryus (250-336) İskenderiye’de bir piskopostu. Aryan inancına göre İsa Mesih bir zamanda var oldu ve Tanrı’yla eşit değildi ama daha düşüktü. Hristiyan aleminin genelinde ve Roma kilisesinde şöyle inanç hakimdi: İsa Mesih Tanrı’yla eşitti ve başlangıcı yoktu.
Heruli kralı Odoacer 476 yılında Roma’da son batı imparatorunu tahtından indirdi. Odoacer Aryan’dı ve Roma kilisesinin öğretisine ve gücüne karşıydı. Sonra Aryan Ostrogot kralı 1. Theodoric, Odoacer’i öldürdü ve Roma’yı işgal etti. Bu zamana dek Roma kilisesi indirilmiş imparatorların yerini dolduramadı. Avrupadaki hiç bir krallık Roma piskoposunu evrensel kilisenin başı olarak saymadı. Sonraki yüzyılda, iki kral bu durumu değiştirecekti. İlki, Frank krallığını kuran Clovis’ti. İkincisi ise doğu Roma imparatoru Justinian’dı.
“Clovis, tüm barbar krallar arasında Katolikliğe ihtida edilen tek kraldı.” (J. Pirenne, Historia Universal (Ed. Exito, Barcelona 1961) I p. 445. Alıntı Alberto Treiyer Apocalypse Seals and Trumpets Distinctive Messages 2005, p. 97. ISBN 9780965007627). Clovis, 508 yılında Aryan Vizigotlarını Galya’dan kovdu. Galya, bugünlerde Fransa, Lüksemburg, Belçika, İsviçre’nin çoğu, kuzey İtalya ve Hollanda’nın bazı yerlerini ihtiva ediyordu. Aynı senede Paris’i kendisine başkent olarak kurdu. Sonra, Almanya’nın batısında bazı yerleri bölgesine kattı. Halkından pek çok kişi Katolik oldu ve Roma Katolik Kilisesiyle çok yakın bir ittifak kurdu. Bu ittifak, 1290 sene boyunca Fransız Devrimi’ne kadar devam etti.
Clovis, 506 yılında Vizigotlara karşı savaş açtığı zaman bir gerekçe aramadı. Şöyle söyledi: “Bu Aryanların Galya’nın efendileri olduğu için çok üzüldüm. Allah’ın yardımıyla gidelim işgal ettikleri yerleri onlardan alalım.” (F. Dahn, Pueblos Germanicos y Romanos, G. Oncken’de Historia Universal XI, s. 27. Alıntı Alberto Treiyer Apocalypse Seals and Trumpets [Apokolips, Mühürler ve Borazanlar] Distinctive Messages 2005, p. 100. ISBN 9780965007627). Yani haçlı seferindeymiş gibi savaştılar. Fethedilen yerlerdeki Katolik Latinler, pagan Germanik (Cerman) Franklarla birleşti ve yeni bir etnik grup oluştu. Katolik ve paganlar birbirini düşman olarak görmediler ve nitekim aralarında yaygın evlilikler oldu. Çok insanlar böylece gerçekten ihtida etmeden Katolik oldular.
Konstantinopolis’in, yani sonra İstanbul’daki Doğu Roma İmparatorluğu’nun imparatoru olan Justinian, (Türkçe Justinianos) imparatorluğun batısındaki yerleri tekrar fethetmek istedi. Bunu gerçekleştirmek için papanın işbirliği gerekiyordu ve ona dinsel ve sivil yetkiyi bahşetti. 533 yılında Justinian bir mektupta, papaya “bütün doğu rahiplerini birleştirerek onları papa cenaplarının Kutsal Tahtına bağlı” kılmak niyetini yazdı. O mektupta papayı “bütün Kutsal Kiliselerin başı” olarak nitelendirdi.
534 yılında Justinian, orgeneral Belesarius’u göndererek, Kuzey Afrika’daki Aryan Vandalları fethederek oradaki Katolikleri serbest bıraktı. 538 yılında Belesarius, Aryan Ostrogotlarını Roma şehrinden kovdu. Artık Roma’da kral kalmamıştı. Papalık, hem dinsel hem de sivil yetkiyi engel görmeden kullanabilirdi. Böylece 538 yılında Papalık Avrupa’da hakimiyetini başlattı.
Geçen sefer baktığımız Kutsal Yazılarda peygamber Daniel’in yazdığı ayetlere bakalım ve onlara ekleyelim:
Daniel 7:23-25 “Bana şu açıklamayı yaptı: ‘Dördüncü yaratık yeryüzünde ortaya çıkacak dördüncü krallıktır. [Roma İmparatorluğu]. Bütün öbür krallıklardan farklı olacak, bütün dünyayı yiyip bitirecek, çiğneyip parçalayacak. 24 On boynuz bu krallıktan çıkacak on kraldır. [Kavim Göçü] Bunlardan sonra öncekilerden farklı bir başka kral ortaya çıkıp [Papalık] üç kralı tahtlarından indirecek [Galya’daki Aryan Vizigotleri, Kuzey Afrika’daki Aryan Vandalları, Roma’daki Aryan Ostrogotları]. 25 Yüceler Yücesi'ni kötüleyen sözler söyleyecek, O'nun kutsallarına baskı yapacak. Belirlenen zamanları, yasaları değiştirmeyi amaçlayacak. Kutsallar üç buçuk yıl için eline teslim edilecekler.
Bu son cümlede ilgimizi çeken bir zaman çercevesi var. Başka bir vaazda ayrıntıları vereceğiz ama bakın. Sembolik peygamberliklerde, Çölde Sayım 14:34 ve Hezekiel 4:6 da belirtildiği gibi bir günü bir yıl olarak sayarsak, 3 buçuk sene ne kadar zaman olacak? Kutsal Yazılarda bir ay 30 gün eşittir Nuh Gemisi’nin öyküsünde (150 gün=5 ay). Buna göre bir sene 360 gün ise, 3 buçuk sene 1260 gün oluyor. Bir gün bir yıl olursa, ne olacak?
Papalığın 538 yılında sağlam kuruluşunun zamanına 1,260 seneyi eklersek bizi 1798 yılına kadar götürür. 1798 yılında Fransız Devrimi’nde papa tutuklandı ve gücü geçici olarak kırıldı. Dediğim gibi, biz bu şeylere daha yakından bakacağız.
Kutsal Kitap, papalığın ortaya çıkmasını yüzyıllar önce bildirdi. Pavlus’un Hristiyanlığın yozlaşmasını öngören ayeti şudur:
2. Selanikliler 2:3-4 Hiç kimse hiçbir şekilde sizi aldatmasın. Çünkü imandan dönüş başlamadıkça, mahvolacak olan o yasa tanımaz adam ortaya çıkmadıkça o gün gelmeyecektir. 4 Bu adam, tanrı diye anılan ya da tapılan her şeye karşı gelerek kendini hepsinden yüce gösterecek, hatta kendisini Tanrı ilan ederek Tanrı'nın Tapınağı'nda oturacaktır.
Bu konular ilginç olsa da, hoş değildir. Ama bir şey söyleyebiliriz: Bu peygamberlikler Tevrat ve İncil’in öngören gücünü gösteriyor. Neden bu kitaplara güveniyorum? Başka bir kitabın yapamayacağı şeyi yapıyor: geleceği detaylı bir şekilde anlatıyor. Nasıl yapabilir? Çünkü Kutsal Kitap Allah’ın koruduğu kitaptır. Siz de onlara güvenebilirsiniz.