07_yoğunlaşan_karanlık.me.docx |
Geçen sefer papalığın kurulmasından bahsettik. Roma şehri, imparatoluğun başkenti olarak büyük bir önem taşımaktaydı. İmparatorluğun her tarafından gelen insanlar, Roma kilisesine ziyarette bulundular ve göç ettiler. Hem Petrus hem de Pavlus, Roma’da idam edildiği ve sonra Konstantin onların onuruna iki mabet yaptırdığı için Roma kilisesi bu elçilerin isimleriyle birleşti. Öğreti konusunda Roma kilisesi, kendi sınırlarının dışında da yetki sahibi olmaya ve itibar görmeye başladı.
Konstantin’in Hristiyanlığı kabul etmesi ve sonra da tahta geçmesiyle, Hristiyanlık resmi olarak tanınan bir din oldu. İnsanlar, ihtida olmadan, Konstantin’in Hristiyanlara bahşettiği ayrıcılıklardan faydalanmak için bu yeni dine katıldılar. Bazen mahkemelerde kilise liderleri, hakim olarak çalıştığı için kilise sadece din üzerinde yetkisini göstermekle kalmadı, sivil alanda da faaliyet göstermeye başladı. Kilise artık tüzel kişi olarak mal mülk’e sahip olabildi. Bağışlanan parayla yoksullara yardımcı oluyordu. Kilise, ister içinde ister dışında, toplumun hayırseveri olarak görüldü.
Donatist ihtilafı süresinde kilise, iç sorunlarının karar verilmesi için imparatora, yani devlete, başvurdu. Bu son derece önemli bir adımdı. Din ve devlet karşıyordu. İmparator da, karar vermesi için Roma kilisesine yetki verdi.
Türk olan Hunlar, cerman kavimlerini Avrupa’ya ittikleri zaman, batı Roma İmparatorluğu zamanla çöktü. Üç kavim, papalığın reddettiği Aryan Hristiyanlığını kabul ettikleri için, Roma kilisesi tam bir yetkiye sahip olamadı. Ama, Frank olan Clovis’in Katolikliği kabul etmesi ve Galya’daki Aryan Vizogotlarını 508 yılında fethetmesiyle, Avrupa’nın yüzü değişti. Pek çok putperest Katolik oldu ve papalığı destekledi.
Sonra Doğu Roma İmparatoru olan Justinian’ın, kaybolmuş yerleri geri almak için papalığın yardımına ihtiyacı vardı. 533 yılında Justinian, papaya sivil ve dini yetkileri verdi ve onu bütün kiliselerin başı yaptı. Roma kilisesi aldığı bu yetkiyi hemen kullanamadı. Ancak 534 yılında Justinian’ın orgenerali Belasarius Kuzey Afrika’daki Aryan Vandallarına galip geldi ve oradaki Katolikler din açısından serbest oldu. 538 yılında Belasarius, Roma şehrini işgal eden Aryan Ostrogotları fethetti. Artık Roma şehrinde kral yoktu. Böylece hiç bir engel olmadan, Roma kilisesi, yani papalık, tüm sivil ve din yetkisini kullanmaya başladı. Putperestlik yerine Papalık gelmişti. Avrupa, Karanlık Çağ’a girdi.
Vahiy 13:2 Ejderha canavara kendi gücü ve tahtıyla birlikte büyük yetki verdi.
1260 sene sürecek papalık zulmü başladı. Hristiyanların, ya Katolik Kilisesi’nin ayinlerini ve ibadetlerini kabul etmeleri gerekiyordu ya da akıbetleri zindan, işkence, yakılma kazığı veya celladın baltası olurdu. İsa’ya sadık kalanlar daha önce hiç olmadığı kadar zulüm gördüler. Putperestlik altındaki zulüm, buna karşı hafifti. Yüzyıllar boyunca, gerçek Hristiyanlar kaçıp tenha yerlerde ve gizlilikte kaldılar.
Vahiy 12:6 Kadınsa çöle kaçtı. Orada bin iki yüz altmış gün beslenmesi için Tanrı tarafından hazırlanmış bir yeri vardı.
Daha önce, papalığın On Emir’e karşı saldırısını görmüştük. Puta tapınılmasını yasaklayan 2. Emir çıkarıldı. 4. emrin yani Şabat Günü’nün kutsallığı, pazar gününe aktarıldı. Allah’ın kendi ağzıyla söyleyip kendi eliyle yazdığı On Emir’ini değiştiren Katolik Kilisesi, “tapılan her şeye karşı gelerek kendini hepsinden yüce” bir konuma oturttu (2. Selanikliler 2:4). Katolik Kilisesi, kendisinin, İsa’nın evrensel kilisesinin görülen başı olduğu iddiasında bulunmaktadır. Bu değişiklikler bir çırpada olmadı. Bu saptırmaları yapmak için doğru eğrinin kıstası ve gerçek kaynağı olan Kutsal Yazıların gizlenmesi ve zaman gerekiyordu.
Mezmurlar 119:105 Sözün adımlarım için çıra, yolum için ışıktır.
Yuhanna 17:17 Onları gerçekle kutsal kıl. Senin sözün gerçektir.
Yüzyıllar boyunca Kutsal Yazıların yayımı ve dağıtılması yasaklandı. İnsanların onu okumak bir yana evlerinde bir nüsha tutmaları bile yasaktı. Böylece ilkesiz kilise piskoposları ve rahipleri kendi iddialarını desteklemek için Kutsal Kitap’ı yorumladılar. Karanlık derinleşti.
İsa’ya, af, teselli ve kurtuluş için bakacaklarına insanlar papaya, rahiplere ve piskoposlara bakmaya yöneltiliyordu. Kutsal Yazılar’da hiçbir yerinde gözükmeyen Günah Çıkartma Ayini ortaya koyuldu. İnsanlara, kendilerinin ile Allah arasındaki tek arabulucunun papa olduğu öğretildi. Halbuki Kutsal Yazılar şöyle diyor:
1. Timoteos 2:5-6 Çünkü tek Tanrı ve Tanrı'yla insanlar arasında tek aracı vardır. O da insan olan ve kendisini herkes için fidye olarak sunmuş bulunan Mesih İsa'dır. Uygun zamanda verilen tanıklık budur.
Halka, Papanın Allah’ın yerinde durduğu ve ona, yani Papaya tam bir itaat beklendiği öğretildi. Papalığa karşı gelenlere ağrı cezalar geldi. Böylece insanların düşünceleri Allah’tan alınarak günahlı, hatalı ve zalim kişilere döndürüldü. Şeytan, gücünü kötü insanlar aracılığıyla kullandı. Kutsal Yazılar ve Allah’ın yasası bastırılırken her fesat ve kötülük çoğaldı. Ahlaksızlık, kilise liderleri arasında bile yaygınlaştıkça, kilisenin itibarı, tuhaf bir şekilde yükseldi.
Din şekilciliği çoğaldı. Genelde şunu söyleyebiliriz: gerçek dindarlık azaldıkça din şekilleri çoğalır. Kiliseler, şapeller ve sunakların sayısı arttı. Sanki Yaratıcımız bir insanmış gibi Allah’ın beğenisini kazanmak ya da öfkesini yatıştırmak amacıyla kutsal emanetlere tapınmalar, kiliseye büyük bağışlar ve uzun haclar yapıldı. Tasvirlere dualar yapıldı ve onların önünde mumlar yakıldı. Abes batıl inançlar ve gelenekler kabullenildi.
11. yüzyılda Papa 4. Gregory, Katolik Kilisesinin mükemmeliğini ilan etti. Ileri sürülen fikirlerden biri, kilisenin hiçbir zaman hata yapmadığı ve Kutsal Yazılara göre de yapamaz olduğu idi. Papa, kendisinde imparatorları tahtlarından indirme hakkı olduğunu savundu. Kendisi başkalarının kararlarını iptal edebilirdi ama kimse onunkini iptal edemezdi.
Yüzyıllar geçtikçe doktrinsel hatalar da çoğaldı. Papalık kurulmadan önce bile putperest filozofların etkisi kilisede görülmüştü. Kiliseye katılanların arasında, yanlış fikirlerini arkalarında bırakmayanlar da vardı. Bu yanılgılardan biri, canın ölümsüzlüğü ve bedenin ölüm halindeyken bilinçli olmasıydı. Bu yanılgı, azizlerine dua etmelere ve Meryemana’ya tapınmalara yol açtı. Bu inançtan, nihayet imansızlar için sonsuz işkence sapkınlığı geldi. Bu durum, başka bir sapkınlığa daha yol açtı. Putperestlikten gelen bir inanç vardı ve Katolik Kilisesi ona purgatorya der. Bu terim, ölüler için dünyalar arasındaki mekanı tasvir ediyor. Bu yanılgıya göre, sonsuz mahkumiyeti kazanamayan insanlar, cennete gitmeden önce purgatoryada günahları için işkence görecek. Böylece Kilise, halkı boyun eğilmesi için korkuttu.
Kilise, halkın korkularından faydalanarak başka bir çıkar aracını icat etti. Onun ismi: endüljans. İnsanlar, para vererek, günahları için af satın alabileceklerini zannettiler. Bununla birlikte, para üzerinde purgatoryadaki akrabalarını ve arkadaşlarını serbest bırakabileceklerini sandılar. Kilise görevlileri, bu endüljansları satarak kilise hazinesini doldurdular. Kilise o kadar zengin oldu ki, Avrupa’da sıradan insanlar yoksulluk içinde yaşarken, kilise liderleri lüks içinde yüzüyorlardı. Fakat İsa ile ilgili şöyle yazıldı:
Luka 9:58 İsa ona, “Tilkilerin ini, kuşların yuvası var, ama İnsanoğlu'nun başını yaslayacak bir yeri yok” dedi.
Bununla birlikte, kendi sınırlarını genişletmek, düşmanlarını cezalandırmak veya yetkisini tanımayanları yok etmek amacıyla Papa, çağırdığı savaşlara katılan insanlara, geçmiş, mevcut ve gelecek olan bütün günahların affedileceğini vaat etti.
Rabb’in Sofrası yerinde Aşai Rabbani ayini oldu. Bu törende rahipler ekmek ve üzüm suyunu İsa’nın gerçek beden ve kanına sözümona özel kelimeler söyleyerek dönüştürüyorlardı. Böylece yaratık, Yaratıcı’yı yaratığı iddiasında bulunuyordu. Hristiyanların, bu törene inanmaları gerekiyordu yoksa onları belkeyen idam cezasıydı. Bunu reddeden çok kişi diri diri yakıldı.
13. yüzyılda Engizisyon mahkemeleri kuruldu ve milyonlarca masum insan katledildi. Böylece şu pegamberlik gerçekleşmiş oldu:
Vahiy 17:6 Kadının, kutsalların ve İsa'ya tanıklık etmiş olanların kanıyla sarhoş olduğunu gördüm. Onu görünce büyük bir şaşkınlığa düştüm.
Suç, fesat ve sefahat hakim oldu. Avrupa üzerine ahlak ve düşünsel felçlik çöktü. Hepsi Hristiyanlığın ismi altında oluyordu.
Bu vaaz serisine başladığımız zaman şu ayetleri okumuştuk:
Matta 24:21-22 Çünkü o günlerde öyle korkunç bir sıkıntı olacak ki, dünyanın başlangıcından bu yana böylesi olmamış, bundan sonra da olmayacaktır. O günler kısaltılmamış olsaydı, hiç kimse kurtulamazdı. Ama seçilmiş olanlar uğruna o günler kısaltılacak.
Papalık Roması’nın zulmü, putperest Roma’nın zulmünü izledi. İsa, bu dönemden bahsediyordu.
Peki kilisedeki herkes mi kötüydü? Hayır. Ben her Katolik kişinin kötü olduğunu hiç söylemiyorum. Onlardan nefret etmeyi öğretmiyorum. Sadece tarihi ve Kutsal Yazılardaki peygamberlikleri anlatıyorum. Göreceğiz ki Katolik Kilisesi’nde reform yapmaya çalışan çok kişi vardı. İyi insanlar vardı. Ama en çok, Allah’ın gerçek kulları gizli bir şekilde yaşadılar. Başka bir vaazda biz Valdenslere bakarak nerede ve nasıl yaşadıklarını öğreneceğiz.
Vahiy 12:6 Kadınsa çöle kaçtı. Orada bin iki yüz altmış gün beslenmesi için Tanrı tarafından hazırlanmış bir yeri vardı.
Geçen sefer papalığın kurulmasından bahsettik. Roma şehri, imparatoluğun başkenti olarak büyük bir önem taşımaktaydı. İmparatorluğun her tarafından gelen insanlar, Roma kilisesine ziyarette bulundular ve göç ettiler. Hem Petrus hem de Pavlus, Roma’da idam edildiği ve sonra Konstantin onların onuruna iki mabet yaptırdığı için Roma kilisesi bu elçilerin isimleriyle birleşti. Öğreti konusunda Roma kilisesi, kendi sınırlarının dışında da yetki sahibi olmaya ve itibar görmeye başladı.
Konstantin’in Hristiyanlığı kabul etmesi ve sonra da tahta geçmesiyle, Hristiyanlık resmi olarak tanınan bir din oldu. İnsanlar, ihtida olmadan, Konstantin’in Hristiyanlara bahşettiği ayrıcılıklardan faydalanmak için bu yeni dine katıldılar. Bazen mahkemelerde kilise liderleri, hakim olarak çalıştığı için kilise sadece din üzerinde yetkisini göstermekle kalmadı, sivil alanda da faaliyet göstermeye başladı. Kilise artık tüzel kişi olarak mal mülk’e sahip olabildi. Bağışlanan parayla yoksullara yardımcı oluyordu. Kilise, ister içinde ister dışında, toplumun hayırseveri olarak görüldü.
Donatist ihtilafı süresinde kilise, iç sorunlarının karar verilmesi için imparatora, yani devlete, başvurdu. Bu son derece önemli bir adımdı. Din ve devlet karşıyordu. İmparator da, karar vermesi için Roma kilisesine yetki verdi.
Türk olan Hunlar, cerman kavimlerini Avrupa’ya ittikleri zaman, batı Roma İmparatorluğu zamanla çöktü. Üç kavim, papalığın reddettiği Aryan Hristiyanlığını kabul ettikleri için, Roma kilisesi tam bir yetkiye sahip olamadı. Ama, Frank olan Clovis’in Katolikliği kabul etmesi ve Galya’daki Aryan Vizogotlarını 508 yılında fethetmesiyle, Avrupa’nın yüzü değişti. Pek çok putperest Katolik oldu ve papalığı destekledi.
Sonra Doğu Roma İmparatoru olan Justinian’ın, kaybolmuş yerleri geri almak için papalığın yardımına ihtiyacı vardı. 533 yılında Justinian, papaya sivil ve dini yetkileri verdi ve onu bütün kiliselerin başı yaptı. Roma kilisesi aldığı bu yetkiyi hemen kullanamadı. Ancak 534 yılında Justinian’ın orgenerali Belasarius Kuzey Afrika’daki Aryan Vandallarına galip geldi ve oradaki Katolikler din açısından serbest oldu. 538 yılında Belasarius, Roma şehrini işgal eden Aryan Ostrogotları fethetti. Artık Roma şehrinde kral yoktu. Böylece hiç bir engel olmadan, Roma kilisesi, yani papalık, tüm sivil ve din yetkisini kullanmaya başladı. Putperestlik yerine Papalık gelmişti. Avrupa, Karanlık Çağ’a girdi.
Vahiy 13:2 Ejderha canavara kendi gücü ve tahtıyla birlikte büyük yetki verdi.
1260 sene sürecek papalık zulmü başladı. Hristiyanların, ya Katolik Kilisesi’nin ayinlerini ve ibadetlerini kabul etmeleri gerekiyordu ya da akıbetleri zindan, işkence, yakılma kazığı veya celladın baltası olurdu. İsa’ya sadık kalanlar daha önce hiç olmadığı kadar zulüm gördüler. Putperestlik altındaki zulüm, buna karşı hafifti. Yüzyıllar boyunca, gerçek Hristiyanlar kaçıp tenha yerlerde ve gizlilikte kaldılar.
Vahiy 12:6 Kadınsa çöle kaçtı. Orada bin iki yüz altmış gün beslenmesi için Tanrı tarafından hazırlanmış bir yeri vardı.
Daha önce, papalığın On Emir’e karşı saldırısını görmüştük. Puta tapınılmasını yasaklayan 2. Emir çıkarıldı. 4. emrin yani Şabat Günü’nün kutsallığı, pazar gününe aktarıldı. Allah’ın kendi ağzıyla söyleyip kendi eliyle yazdığı On Emir’ini değiştiren Katolik Kilisesi, “tapılan her şeye karşı gelerek kendini hepsinden yüce” bir konuma oturttu (2. Selanikliler 2:4). Katolik Kilisesi, kendisinin, İsa’nın evrensel kilisesinin görülen başı olduğu iddiasında bulunmaktadır. Bu değişiklikler bir çırpada olmadı. Bu saptırmaları yapmak için doğru eğrinin kıstası ve gerçek kaynağı olan Kutsal Yazıların gizlenmesi ve zaman gerekiyordu.
Mezmurlar 119:105 Sözün adımlarım için çıra, yolum için ışıktır.
Yuhanna 17:17 Onları gerçekle kutsal kıl. Senin sözün gerçektir.
Yüzyıllar boyunca Kutsal Yazıların yayımı ve dağıtılması yasaklandı. İnsanların onu okumak bir yana evlerinde bir nüsha tutmaları bile yasaktı. Böylece ilkesiz kilise piskoposları ve rahipleri kendi iddialarını desteklemek için Kutsal Kitap’ı yorumladılar. Karanlık derinleşti.
İsa’ya, af, teselli ve kurtuluş için bakacaklarına insanlar papaya, rahiplere ve piskoposlara bakmaya yöneltiliyordu. Kutsal Yazılar’da hiçbir yerinde gözükmeyen Günah Çıkartma Ayini ortaya koyuldu. İnsanlara, kendilerinin ile Allah arasındaki tek arabulucunun papa olduğu öğretildi. Halbuki Kutsal Yazılar şöyle diyor:
1. Timoteos 2:5-6 Çünkü tek Tanrı ve Tanrı'yla insanlar arasında tek aracı vardır. O da insan olan ve kendisini herkes için fidye olarak sunmuş bulunan Mesih İsa'dır. Uygun zamanda verilen tanıklık budur.
Halka, Papanın Allah’ın yerinde durduğu ve ona, yani Papaya tam bir itaat beklendiği öğretildi. Papalığa karşı gelenlere ağrı cezalar geldi. Böylece insanların düşünceleri Allah’tan alınarak günahlı, hatalı ve zalim kişilere döndürüldü.
Şeytan, gücünü kötü insanlar aracılığıyla kullandı. Kutsal Yazılar ve Allah’ın yasası bastırılırken her fesat ve kötülük çoğaldı. Ahlaksızlık, kilise liderleri arasında bile yaygınlaştıkça, kilisenin itibarı, tuhaf bir şekilde yükseldi.
Din şekilciliği çoğaldı. Genelde şunu söyleyebiliriz: gerçek dindarlık azaldıkça din şekilleri çoğalır. Kiliseler, şapeller ve sunakların sayısı arttı. Sanki Yaratıcımız bir insanmış gibi Allah’ın beğenisini kazanmak ya da öfkesini yatıştırmak amacıyla kutsal emanetlere tapınmalar, kiliseye büyük bağışlar ve uzun haclar yapıldı. Tasvirlere dualar yapıldı ve onların önünde mumlar yakıldı. Abes batıl inançlar ve gelenekler kabullenildi.
11. yüzyılda Papa 4. Gregory, Katolik Kilisesinin mükemmeliğini ilan etti. Ileri sürülen fikirlerden biri, kilisenin hiçbir zaman hata yapmadığı ve Kutsal Yazılara göre de yapamaz olduğu idi. Papa, kendisinde imparatorları tahtlarından indirme hakkı olduğunu savundu. Kendisi başkalarının kararlarını iptal edebilirdi ama kimse onunkini iptal edemezdi.
Yüzyıllar geçtikçe doktrinsel hatalar da çoğaldı. Papalık kurulmadan önce bile putperest filozofların etkisi kilisede görülmüştü. Kiliseye katılanların arasında, yanlış fikirlerini arkalarında bırakmayanlar da vardı. Bu yanılgılardan biri, canın ölümsüzlüğü ve bedenin ölüm halindeyken bilinçli olmasıydı. Bu yanılgı, azizlerine dua etmelere ve Meryemana’ya tapınmalara yol açtı. Bu inançtan, nihayet imansızlar için sonsuz işkence sapkınlığı geldi. Bu durum, başka bir sapkınlığa daha yol açtı. Putperestlikten gelen bir inanç vardı ve Katolik Kilisesi ona purgatorya der. Bu terim, ölüler için dünyalar arasındaki mekanı tasvir ediyor. Bu yanılgıya göre, sonsuz mahkumiyeti kazanamayan insanlar, cennete gitmeden önce purgatoryada günahları için işkence görecek. Böylece Kilise, halkı boyun eğilmesi için korkuttu.
Kilise, halkın korkularından faydalanarak başka bir çıkar aracını icat etti. Onun ismi: endüljans. İnsanlar, para vererek, günahları için af satın alabileceklerini zannettiler. Bununla birlikte, para üzerinde purgatoryadaki akrabalarını ve arkadaşlarını serbest bırakabileceklerini sandılar. Kilise görevlileri, bu endüljansları satarak kilise hazinesini doldurdular. Kilise o kadar zengin oldu ki, Avrupa’da sıradan insanlar yoksulluk içinde yaşarken, kilise liderleri lüks içinde yüzüyorlardı. Fakat İsa ile ilgili şöyle yazıldı:
Luka 9:58 İsa ona, “Tilkilerin ini, kuşların yuvası var, ama İnsanoğlu'nun başını yaslayacak bir yeri yok” dedi.
Bununla birlikte, kendi sınırlarını genişletmek, düşmanlarını cezalandırmak veya yetkisini tanımayanları yok etmek amacıyla Papa, çağırdığı savaşlara katılan insanlara, geçmiş, mevcut ve gelecek olan bütün günahların affedileceğini vaat etti.
Rabb’in Sofrası yerinde Aşai Rabbani ayini oldu. Bu törende rahipler ekmek ve üzüm suyunu İsa’nın gerçek beden ve kanına sözümona özel kelimeler söyleyerek dönüştürüyorlardı. Böylece yaratık, Yaratıcı’yı yaratığı iddiasında bulunuyordu. Hristiyanların, bu törene inanmaları gerekiyordu yoksa onları belkeyen idam cezasıydı. Bunu reddeden çok kişi diri diri yakıldı.
13. yüzyılda Engizisyon mahkemeleri kuruldu ve milyonlarca masum insan katledildi. Böylece şu pegamberlik gerçekleşmiş oldu:
Vahiy 17:6 Kadının, kutsalların ve İsa'ya tanıklık etmiş olanların kanıyla sarhoş olduğunu gördüm. Onu görünce büyük bir şaşkınlığa düştüm.
Suç, fesat ve sefahat hakim oldu. Avrupa üzerine ahlak ve düşünsel felçlik çöktü. Hepsi Hristiyanlığın ismi altında oluyordu.
Bu vaaz serisine başladığımız zaman şu ayetleri okumuştuk:
Matta 24:21-22 Çünkü o günlerde öyle korkunç bir sıkıntı olacak ki, dünyanın başlangıcından bu yana böylesi olmamış, bundan sonra da olmayacaktır. O günler kısaltılmamış olsaydı, hiç kimse kurtulamazdı. Ama seçilmiş olanlar uğruna o günler kısaltılacak.
Papalık Roması’nın zulmü, putperest Roma’nın zulmünü izledi. İsa, bu dönemden bahsediyordu.
Peki kilisedeki herkes mi kötüydü? Hayır. Ben her Katolik kişinin kötü olduğunu hiç söylemiyorum. Onlardan nefret etmeyi öğretmiyorum. Sadece tarihi ve Kutsal Yazılardaki peygamberlikleri anlatıyorum. Göreceğiz ki Katolik Kilisesi’nde reform yapmaya çalışan çok kişi vardı. İyi insanlar vardı. Ama en çok, Allah’ın gerçek kulları gizli bir şekilde yaşadılar. Başka bir vaazda biz Valdenslere bakarak nerede ve nasıl yaşadıklarını öğreneceğiz.
Vahiy 12:6 Kadınsa çöle kaçtı. Orada bin iki yüz altmış gün beslenmesi için Tanrı tarafından hazırlanmış bir yeri vardı.
Konstantin’in Hristiyanlığı kabul etmesi ve sonra da tahta geçmesiyle, Hristiyanlık resmi olarak tanınan bir din oldu. İnsanlar, ihtida olmadan, Konstantin’in Hristiyanlara bahşettiği ayrıcılıklardan faydalanmak için bu yeni dine katıldılar. Bazen mahkemelerde kilise liderleri, hakim olarak çalıştığı için kilise sadece din üzerinde yetkisini göstermekle kalmadı, sivil alanda da faaliyet göstermeye başladı. Kilise artık tüzel kişi olarak mal mülk’e sahip olabildi. Bağışlanan parayla yoksullara yardımcı oluyordu. Kilise, ister içinde ister dışında, toplumun hayırseveri olarak görüldü.
Donatist ihtilafı süresinde kilise, iç sorunlarının karar verilmesi için imparatora, yani devlete, başvurdu. Bu son derece önemli bir adımdı. Din ve devlet karşıyordu. İmparator da, karar vermesi için Roma kilisesine yetki verdi.
Türk olan Hunlar, cerman kavimlerini Avrupa’ya ittikleri zaman, batı Roma İmparatorluğu zamanla çöktü. Üç kavim, papalığın reddettiği Aryan Hristiyanlığını kabul ettikleri için, Roma kilisesi tam bir yetkiye sahip olamadı. Ama, Frank olan Clovis’in Katolikliği kabul etmesi ve Galya’daki Aryan Vizogotlarını 508 yılında fethetmesiyle, Avrupa’nın yüzü değişti. Pek çok putperest Katolik oldu ve papalığı destekledi.
Sonra Doğu Roma İmparatoru olan Justinian’ın, kaybolmuş yerleri geri almak için papalığın yardımına ihtiyacı vardı. 533 yılında Justinian, papaya sivil ve dini yetkileri verdi ve onu bütün kiliselerin başı yaptı. Roma kilisesi aldığı bu yetkiyi hemen kullanamadı. Ancak 534 yılında Justinian’ın orgenerali Belasarius Kuzey Afrika’daki Aryan Vandallarına galip geldi ve oradaki Katolikler din açısından serbest oldu. 538 yılında Belasarius, Roma şehrini işgal eden Aryan Ostrogotları fethetti. Artık Roma şehrinde kral yoktu. Böylece hiç bir engel olmadan, Roma kilisesi, yani papalık, tüm sivil ve din yetkisini kullanmaya başladı. Putperestlik yerine Papalık gelmişti. Avrupa, Karanlık Çağ’a girdi.
Vahiy 13:2 Ejderha canavara kendi gücü ve tahtıyla birlikte büyük yetki verdi.
1260 sene sürecek papalık zulmü başladı. Hristiyanların, ya Katolik Kilisesi’nin ayinlerini ve ibadetlerini kabul etmeleri gerekiyordu ya da akıbetleri zindan, işkence, yakılma kazığı veya celladın baltası olurdu. İsa’ya sadık kalanlar daha önce hiç olmadığı kadar zulüm gördüler. Putperestlik altındaki zulüm, buna karşı hafifti. Yüzyıllar boyunca, gerçek Hristiyanlar kaçıp tenha yerlerde ve gizlilikte kaldılar.
Vahiy 12:6 Kadınsa çöle kaçtı. Orada bin iki yüz altmış gün beslenmesi için Tanrı tarafından hazırlanmış bir yeri vardı.
Daha önce, papalığın On Emir’e karşı saldırısını görmüştük. Puta tapınılmasını yasaklayan 2. Emir çıkarıldı. 4. emrin yani Şabat Günü’nün kutsallığı, pazar gününe aktarıldı. Allah’ın kendi ağzıyla söyleyip kendi eliyle yazdığı On Emir’ini değiştiren Katolik Kilisesi, “tapılan her şeye karşı gelerek kendini hepsinden yüce” bir konuma oturttu (2. Selanikliler 2:4). Katolik Kilisesi, kendisinin, İsa’nın evrensel kilisesinin görülen başı olduğu iddiasında bulunmaktadır. Bu değişiklikler bir çırpada olmadı. Bu saptırmaları yapmak için doğru eğrinin kıstası ve gerçek kaynağı olan Kutsal Yazıların gizlenmesi ve zaman gerekiyordu.
Mezmurlar 119:105 Sözün adımlarım için çıra, yolum için ışıktır.
Yuhanna 17:17 Onları gerçekle kutsal kıl. Senin sözün gerçektir.
Yüzyıllar boyunca Kutsal Yazıların yayımı ve dağıtılması yasaklandı. İnsanların onu okumak bir yana evlerinde bir nüsha tutmaları bile yasaktı. Böylece ilkesiz kilise piskoposları ve rahipleri kendi iddialarını desteklemek için Kutsal Kitap’ı yorumladılar. Karanlık derinleşti.
İsa’ya, af, teselli ve kurtuluş için bakacaklarına insanlar papaya, rahiplere ve piskoposlara bakmaya yöneltiliyordu. Kutsal Yazılar’da hiçbir yerinde gözükmeyen Günah Çıkartma Ayini ortaya koyuldu. İnsanlara, kendilerinin ile Allah arasındaki tek arabulucunun papa olduğu öğretildi. Halbuki Kutsal Yazılar şöyle diyor:
1. Timoteos 2:5-6 Çünkü tek Tanrı ve Tanrı'yla insanlar arasında tek aracı vardır. O da insan olan ve kendisini herkes için fidye olarak sunmuş bulunan Mesih İsa'dır. Uygun zamanda verilen tanıklık budur.
Halka, Papanın Allah’ın yerinde durduğu ve ona, yani Papaya tam bir itaat beklendiği öğretildi. Papalığa karşı gelenlere ağrı cezalar geldi. Böylece insanların düşünceleri Allah’tan alınarak günahlı, hatalı ve zalim kişilere döndürüldü. Şeytan, gücünü kötü insanlar aracılığıyla kullandı. Kutsal Yazılar ve Allah’ın yasası bastırılırken her fesat ve kötülük çoğaldı. Ahlaksızlık, kilise liderleri arasında bile yaygınlaştıkça, kilisenin itibarı, tuhaf bir şekilde yükseldi.
Din şekilciliği çoğaldı. Genelde şunu söyleyebiliriz: gerçek dindarlık azaldıkça din şekilleri çoğalır. Kiliseler, şapeller ve sunakların sayısı arttı. Sanki Yaratıcımız bir insanmış gibi Allah’ın beğenisini kazanmak ya da öfkesini yatıştırmak amacıyla kutsal emanetlere tapınmalar, kiliseye büyük bağışlar ve uzun haclar yapıldı. Tasvirlere dualar yapıldı ve onların önünde mumlar yakıldı. Abes batıl inançlar ve gelenekler kabullenildi.
11. yüzyılda Papa 4. Gregory, Katolik Kilisesinin mükemmeliğini ilan etti. Ileri sürülen fikirlerden biri, kilisenin hiçbir zaman hata yapmadığı ve Kutsal Yazılara göre de yapamaz olduğu idi. Papa, kendisinde imparatorları tahtlarından indirme hakkı olduğunu savundu. Kendisi başkalarının kararlarını iptal edebilirdi ama kimse onunkini iptal edemezdi.
Yüzyıllar geçtikçe doktrinsel hatalar da çoğaldı. Papalık kurulmadan önce bile putperest filozofların etkisi kilisede görülmüştü. Kiliseye katılanların arasında, yanlış fikirlerini arkalarında bırakmayanlar da vardı. Bu yanılgılardan biri, canın ölümsüzlüğü ve bedenin ölüm halindeyken bilinçli olmasıydı. Bu yanılgı, azizlerine dua etmelere ve Meryemana’ya tapınmalara yol açtı. Bu inançtan, nihayet imansızlar için sonsuz işkence sapkınlığı geldi. Bu durum, başka bir sapkınlığa daha yol açtı. Putperestlikten gelen bir inanç vardı ve Katolik Kilisesi ona purgatorya der. Bu terim, ölüler için dünyalar arasındaki mekanı tasvir ediyor. Bu yanılgıya göre, sonsuz mahkumiyeti kazanamayan insanlar, cennete gitmeden önce purgatoryada günahları için işkence görecek. Böylece Kilise, halkı boyun eğilmesi için korkuttu.
Kilise, halkın korkularından faydalanarak başka bir çıkar aracını icat etti. Onun ismi: endüljans. İnsanlar, para vererek, günahları için af satın alabileceklerini zannettiler. Bununla birlikte, para üzerinde purgatoryadaki akrabalarını ve arkadaşlarını serbest bırakabileceklerini sandılar. Kilise görevlileri, bu endüljansları satarak kilise hazinesini doldurdular. Kilise o kadar zengin oldu ki, Avrupa’da sıradan insanlar yoksulluk içinde yaşarken, kilise liderleri lüks içinde yüzüyorlardı. Fakat İsa ile ilgili şöyle yazıldı:
Luka 9:58 İsa ona, “Tilkilerin ini, kuşların yuvası var, ama İnsanoğlu'nun başını yaslayacak bir yeri yok” dedi.
Bununla birlikte, kendi sınırlarını genişletmek, düşmanlarını cezalandırmak veya yetkisini tanımayanları yok etmek amacıyla Papa, çağırdığı savaşlara katılan insanlara, geçmiş, mevcut ve gelecek olan bütün günahların affedileceğini vaat etti.
Rabb’in Sofrası yerinde Aşai Rabbani ayini oldu. Bu törende rahipler ekmek ve üzüm suyunu İsa’nın gerçek beden ve kanına sözümona özel kelimeler söyleyerek dönüştürüyorlardı. Böylece yaratık, Yaratıcı’yı yaratığı iddiasında bulunuyordu. Hristiyanların, bu törene inanmaları gerekiyordu yoksa onları belkeyen idam cezasıydı. Bunu reddeden çok kişi diri diri yakıldı.
13. yüzyılda Engizisyon mahkemeleri kuruldu ve milyonlarca masum insan katledildi. Böylece şu pegamberlik gerçekleşmiş oldu:
Vahiy 17:6 Kadının, kutsalların ve İsa'ya tanıklık etmiş olanların kanıyla sarhoş olduğunu gördüm. Onu görünce büyük bir şaşkınlığa düştüm.
Suç, fesat ve sefahat hakim oldu. Avrupa üzerine ahlak ve düşünsel felçlik çöktü. Hepsi Hristiyanlığın ismi altında oluyordu.
Bu vaaz serisine başladığımız zaman şu ayetleri okumuştuk:
Matta 24:21-22 Çünkü o günlerde öyle korkunç bir sıkıntı olacak ki, dünyanın başlangıcından bu yana böylesi olmamış, bundan sonra da olmayacaktır. O günler kısaltılmamış olsaydı, hiç kimse kurtulamazdı. Ama seçilmiş olanlar uğruna o günler kısaltılacak.
Papalık Roması’nın zulmü, putperest Roma’nın zulmünü izledi. İsa, bu dönemden bahsediyordu.
Peki kilisedeki herkes mi kötüydü? Hayır. Ben her Katolik kişinin kötü olduğunu hiç söylemiyorum. Onlardan nefret etmeyi öğretmiyorum. Sadece tarihi ve Kutsal Yazılardaki peygamberlikleri anlatıyorum. Göreceğiz ki Katolik Kilisesi’nde reform yapmaya çalışan çok kişi vardı. İyi insanlar vardı. Ama en çok, Allah’ın gerçek kulları gizli bir şekilde yaşadılar. Başka bir vaazda biz Valdenslere bakarak nerede ve nasıl yaşadıklarını öğreneceğiz.
Vahiy 12:6 Kadınsa çöle kaçtı. Orada bin iki yüz altmış gün beslenmesi için Tanrı tarafından hazırlanmış bir yeri vardı.
Geçen sefer papalığın kurulmasından bahsettik. Roma şehri, imparatoluğun başkenti olarak büyük bir önem taşımaktaydı. İmparatorluğun her tarafından gelen insanlar, Roma kilisesine ziyarette bulundular ve göç ettiler. Hem Petrus hem de Pavlus, Roma’da idam edildiği ve sonra Konstantin onların onuruna iki mabet yaptırdığı için Roma kilisesi bu elçilerin isimleriyle birleşti. Öğreti konusunda Roma kilisesi, kendi sınırlarının dışında da yetki sahibi olmaya ve itibar görmeye başladı.
Konstantin’in Hristiyanlığı kabul etmesi ve sonra da tahta geçmesiyle, Hristiyanlık resmi olarak tanınan bir din oldu. İnsanlar, ihtida olmadan, Konstantin’in Hristiyanlara bahşettiği ayrıcılıklardan faydalanmak için bu yeni dine katıldılar. Bazen mahkemelerde kilise liderleri, hakim olarak çalıştığı için kilise sadece din üzerinde yetkisini göstermekle kalmadı, sivil alanda da faaliyet göstermeye başladı. Kilise artık tüzel kişi olarak mal mülk’e sahip olabildi. Bağışlanan parayla yoksullara yardımcı oluyordu. Kilise, ister içinde ister dışında, toplumun hayırseveri olarak görüldü.
Donatist ihtilafı süresinde kilise, iç sorunlarının karar verilmesi için imparatora, yani devlete, başvurdu. Bu son derece önemli bir adımdı. Din ve devlet karşıyordu. İmparator da, karar vermesi için Roma kilisesine yetki verdi.
Türk olan Hunlar, cerman kavimlerini Avrupa’ya ittikleri zaman, batı Roma İmparatorluğu zamanla çöktü. Üç kavim, papalığın reddettiği Aryan Hristiyanlığını kabul ettikleri için, Roma kilisesi tam bir yetkiye sahip olamadı. Ama, Frank olan Clovis’in Katolikliği kabul etmesi ve Galya’daki Aryan Vizogotlarını 508 yılında fethetmesiyle, Avrupa’nın yüzü değişti. Pek çok putperest Katolik oldu ve papalığı destekledi.
Sonra Doğu Roma İmparatoru olan Justinian’ın, kaybolmuş yerleri geri almak için papalığın yardımına ihtiyacı vardı. 533 yılında Justinian, papaya sivil ve dini yetkileri verdi ve onu bütün kiliselerin başı yaptı. Roma kilisesi aldığı bu yetkiyi hemen kullanamadı. Ancak 534 yılında Justinian’ın orgenerali Belasarius Kuzey Afrika’daki Aryan Vandallarına galip geldi ve oradaki Katolikler din açısından serbest oldu. 538 yılında Belasarius, Roma şehrini işgal eden Aryan Ostrogotları fethetti. Artık Roma şehrinde kral yoktu. Böylece hiç bir engel olmadan, Roma kilisesi, yani papalık, tüm sivil ve din yetkisini kullanmaya başladı. Putperestlik yerine Papalık gelmişti. Avrupa, Karanlık Çağ’a girdi.
Vahiy 13:2 Ejderha canavara kendi gücü ve tahtıyla birlikte büyük yetki verdi.
1260 sene sürecek papalık zulmü başladı. Hristiyanların, ya Katolik Kilisesi’nin ayinlerini ve ibadetlerini kabul etmeleri gerekiyordu ya da akıbetleri zindan, işkence, yakılma kazığı veya celladın baltası olurdu. İsa’ya sadık kalanlar daha önce hiç olmadığı kadar zulüm gördüler. Putperestlik altındaki zulüm, buna karşı hafifti. Yüzyıllar boyunca, gerçek Hristiyanlar kaçıp tenha yerlerde ve gizlilikte kaldılar.
Vahiy 12:6 Kadınsa çöle kaçtı. Orada bin iki yüz altmış gün beslenmesi için Tanrı tarafından hazırlanmış bir yeri vardı.
Daha önce, papalığın On Emir’e karşı saldırısını görmüştük. Puta tapınılmasını yasaklayan 2. Emir çıkarıldı. 4. emrin yani Şabat Günü’nün kutsallığı, pazar gününe aktarıldı. Allah’ın kendi ağzıyla söyleyip kendi eliyle yazdığı On Emir’ini değiştiren Katolik Kilisesi, “tapılan her şeye karşı gelerek kendini hepsinden yüce” bir konuma oturttu (2. Selanikliler 2:4). Katolik Kilisesi, kendisinin, İsa’nın evrensel kilisesinin görülen başı olduğu iddiasında bulunmaktadır. Bu değişiklikler bir çırpada olmadı. Bu saptırmaları yapmak için doğru eğrinin kıstası ve gerçek kaynağı olan Kutsal Yazıların gizlenmesi ve zaman gerekiyordu.
Mezmurlar 119:105 Sözün adımlarım için çıra, yolum için ışıktır.
Yuhanna 17:17 Onları gerçekle kutsal kıl. Senin sözün gerçektir.
Yüzyıllar boyunca Kutsal Yazıların yayımı ve dağıtılması yasaklandı. İnsanların onu okumak bir yana evlerinde bir nüsha tutmaları bile yasaktı. Böylece ilkesiz kilise piskoposları ve rahipleri kendi iddialarını desteklemek için Kutsal Kitap’ı yorumladılar. Karanlık derinleşti.
İsa’ya, af, teselli ve kurtuluş için bakacaklarına insanlar papaya, rahiplere ve piskoposlara bakmaya yöneltiliyordu. Kutsal Yazılar’da hiçbir yerinde gözükmeyen Günah Çıkartma Ayini ortaya koyuldu. İnsanlara, kendilerinin ile Allah arasındaki tek arabulucunun papa olduğu öğretildi. Halbuki Kutsal Yazılar şöyle diyor:
1. Timoteos 2:5-6 Çünkü tek Tanrı ve Tanrı'yla insanlar arasında tek aracı vardır. O da insan olan ve kendisini herkes için fidye olarak sunmuş bulunan Mesih İsa'dır. Uygun zamanda verilen tanıklık budur.
Halka, Papanın Allah’ın yerinde durduğu ve ona, yani Papaya tam bir itaat beklendiği öğretildi. Papalığa karşı gelenlere ağrı cezalar geldi. Böylece insanların düşünceleri Allah’tan alınarak günahlı, hatalı ve zalim kişilere döndürüldü.
Şeytan, gücünü kötü insanlar aracılığıyla kullandı. Kutsal Yazılar ve Allah’ın yasası bastırılırken her fesat ve kötülük çoğaldı. Ahlaksızlık, kilise liderleri arasında bile yaygınlaştıkça, kilisenin itibarı, tuhaf bir şekilde yükseldi.
Din şekilciliği çoğaldı. Genelde şunu söyleyebiliriz: gerçek dindarlık azaldıkça din şekilleri çoğalır. Kiliseler, şapeller ve sunakların sayısı arttı. Sanki Yaratıcımız bir insanmış gibi Allah’ın beğenisini kazanmak ya da öfkesini yatıştırmak amacıyla kutsal emanetlere tapınmalar, kiliseye büyük bağışlar ve uzun haclar yapıldı. Tasvirlere dualar yapıldı ve onların önünde mumlar yakıldı. Abes batıl inançlar ve gelenekler kabullenildi.
11. yüzyılda Papa 4. Gregory, Katolik Kilisesinin mükemmeliğini ilan etti. Ileri sürülen fikirlerden biri, kilisenin hiçbir zaman hata yapmadığı ve Kutsal Yazılara göre de yapamaz olduğu idi. Papa, kendisinde imparatorları tahtlarından indirme hakkı olduğunu savundu. Kendisi başkalarının kararlarını iptal edebilirdi ama kimse onunkini iptal edemezdi.
Yüzyıllar geçtikçe doktrinsel hatalar da çoğaldı. Papalık kurulmadan önce bile putperest filozofların etkisi kilisede görülmüştü. Kiliseye katılanların arasında, yanlış fikirlerini arkalarında bırakmayanlar da vardı. Bu yanılgılardan biri, canın ölümsüzlüğü ve bedenin ölüm halindeyken bilinçli olmasıydı. Bu yanılgı, azizlerine dua etmelere ve Meryemana’ya tapınmalara yol açtı. Bu inançtan, nihayet imansızlar için sonsuz işkence sapkınlığı geldi. Bu durum, başka bir sapkınlığa daha yol açtı. Putperestlikten gelen bir inanç vardı ve Katolik Kilisesi ona purgatorya der. Bu terim, ölüler için dünyalar arasındaki mekanı tasvir ediyor. Bu yanılgıya göre, sonsuz mahkumiyeti kazanamayan insanlar, cennete gitmeden önce purgatoryada günahları için işkence görecek. Böylece Kilise, halkı boyun eğilmesi için korkuttu.
Kilise, halkın korkularından faydalanarak başka bir çıkar aracını icat etti. Onun ismi: endüljans. İnsanlar, para vererek, günahları için af satın alabileceklerini zannettiler. Bununla birlikte, para üzerinde purgatoryadaki akrabalarını ve arkadaşlarını serbest bırakabileceklerini sandılar. Kilise görevlileri, bu endüljansları satarak kilise hazinesini doldurdular. Kilise o kadar zengin oldu ki, Avrupa’da sıradan insanlar yoksulluk içinde yaşarken, kilise liderleri lüks içinde yüzüyorlardı. Fakat İsa ile ilgili şöyle yazıldı:
Luka 9:58 İsa ona, “Tilkilerin ini, kuşların yuvası var, ama İnsanoğlu'nun başını yaslayacak bir yeri yok” dedi.
Bununla birlikte, kendi sınırlarını genişletmek, düşmanlarını cezalandırmak veya yetkisini tanımayanları yok etmek amacıyla Papa, çağırdığı savaşlara katılan insanlara, geçmiş, mevcut ve gelecek olan bütün günahların affedileceğini vaat etti.
Rabb’in Sofrası yerinde Aşai Rabbani ayini oldu. Bu törende rahipler ekmek ve üzüm suyunu İsa’nın gerçek beden ve kanına sözümona özel kelimeler söyleyerek dönüştürüyorlardı. Böylece yaratık, Yaratıcı’yı yaratığı iddiasında bulunuyordu. Hristiyanların, bu törene inanmaları gerekiyordu yoksa onları belkeyen idam cezasıydı. Bunu reddeden çok kişi diri diri yakıldı.
13. yüzyılda Engizisyon mahkemeleri kuruldu ve milyonlarca masum insan katledildi. Böylece şu pegamberlik gerçekleşmiş oldu:
Vahiy 17:6 Kadının, kutsalların ve İsa'ya tanıklık etmiş olanların kanıyla sarhoş olduğunu gördüm. Onu görünce büyük bir şaşkınlığa düştüm.
Suç, fesat ve sefahat hakim oldu. Avrupa üzerine ahlak ve düşünsel felçlik çöktü. Hepsi Hristiyanlığın ismi altında oluyordu.
Bu vaaz serisine başladığımız zaman şu ayetleri okumuştuk:
Matta 24:21-22 Çünkü o günlerde öyle korkunç bir sıkıntı olacak ki, dünyanın başlangıcından bu yana böylesi olmamış, bundan sonra da olmayacaktır. O günler kısaltılmamış olsaydı, hiç kimse kurtulamazdı. Ama seçilmiş olanlar uğruna o günler kısaltılacak.
Papalık Roması’nın zulmü, putperest Roma’nın zulmünü izledi. İsa, bu dönemden bahsediyordu.
Peki kilisedeki herkes mi kötüydü? Hayır. Ben her Katolik kişinin kötü olduğunu hiç söylemiyorum. Onlardan nefret etmeyi öğretmiyorum. Sadece tarihi ve Kutsal Yazılardaki peygamberlikleri anlatıyorum. Göreceğiz ki Katolik Kilisesi’nde reform yapmaya çalışan çok kişi vardı. İyi insanlar vardı. Ama en çok, Allah’ın gerçek kulları gizli bir şekilde yaşadılar. Başka bir vaazda biz Valdenslere bakarak nerede ve nasıl yaşadıklarını öğreneceğiz.
Vahiy 12:6 Kadınsa çöle kaçtı. Orada bin iki yüz altmış gün beslenmesi için Tanrı tarafından hazırlanmış bir yeri vardı.